Flavius Josephus (MS 37/38 Kudüs-MS 100 Roma) tarihleri arasında yaşamış Yahudi rahip, bilgin ve tarihçiydi. Yahudilik hakkında değerli eserler yazmıştı. Başlıca kitapları MS 66-70 Yahudi İsyanı, Yahudi Tarihi Üzerine, Yahudi Savaşı Tarihi, Yahudilerin Eski Eserleri (93) ve Apion´a Karşı´dır.
Flavius Josephus, Kudüs'te, Kohen ailesine doğdu. Kendi anlatımına göre, 14 yaşına geldiğinde Yahudi hukuku konularında yüksek rahipler tarafından danışılan, erken olgunlaşmış bir gençti. 16 yaşındayken bir münzevi ile birlikte çölde üç yıllık bir yolculuğa çıktı. İsa döneminde Judea'da ortaya çıkan çileci Yahudi mezheplerinden Bannus mezhebinin üyesiydi.
Kudüs'e döndükten sonra Ferisiler, onun daha sonra hayati önem taşıyacak iş birliğini anlayamamışlardı. Romalı Yahudi Ferisiler, çoğunlukla dindar Yahudilerdi ve Tevrat'ın sıkı bir şekilde uygulanmasına bağlıydı. Ancak siyasi olarak Ferisiler, askeri vatansever Zelotlar gibi mezheplerin yoğun Yahudi milliyetçiliğine sempati duymuyordu ve Yahudiler dini bağımsızlıklarını koruyabildikleri taktirde, Roma yönetimine boyun eğmeye istekliydiler.
MS 64'te Josephus, başkentte tutuklu bulunan, tanıdığı bir dizi Yahudi hahamın serbest bırakılmasını sağlamak için Roma'ya bir elçi olarak gönderildi. Orada, İmparator Neron’un ikinci karısı Poppaea Sabina’nın, cömert iyiliği sayesinde görevini başarıyla tamamladı. Josephus ziyareti sırasında Roma’nın kültürü ve gelişmişliğinden, özellikle askeri gücünden çok etkilendi.
Askerlik kariyeri
Josephus Roma yönetimine karşı genel bir isyanın arifesinde Kudüs'e döndü. MS 66'da, fanatiklerin teşvikiyle Judea Yahudileri Zelotlar, Romalı savcıyı devirdi ve Kudüs'te devrimci bir hükümet kurdu. Josephus uzlaşmayı önerdi ancak isteksizce isyanın içine doğru çekildi. Ilımlı duruşuna rağmen Galil bölgesinin askeri komutanı olarak atandı. Ve uzlaşma çabaları boşa oldu. Yerel partizanların önderlik ettiği Giscalalı John (Johanan Ben Levi), silahlı direnişin boşuna olduğunun farkına varmasına rağmen yine de yaklaşan Roma saldırısına karşı kuzeydeki kasabaları güçlendirmeye koyuldu.
Geleceğin imparatoru Vespasian komutası altındaki Romalılar, MS 67 baharında Galil bölgesine geldi ve kuzeydeki Yahudi direnişini hızla kırdı. Josephus kaleyi tutmayı başardı. Jotapata'da (Yotfat) 47 gün boyunca savaştı; şehrin düşmesinden sonra 40 savaşçıyla birlikte yakındaki bir mağaraya sığındı. Orada, Josephus'un istememesine rağmen, kuşatılmış taraf, teslim olmaktansa yok olmayı oyladı. Josephus intiharın ahlaksızlığını savunarak, her adamın sırayla yanındakini öldürmesini ve sıranın kurayla belirlenmesini önerdi. Josephus son kurayı çekmeyi başardı ve mağarada hayatta kalan iki adamdan biri olarak, kurbanını Romalılara teslim olmaya ikna etti.
Vespasian'ın önüne zincirlerle götürülen Josephus, Vespasian'ın yakında imparator olacağını bildirdi. Bu kehanet, MS 68'de Neron’un ölümünden sonra daha da güvenirlik kazandı. Bu strateji Josephus’un hayatını kurtardı ve sonraki iki yıl boyunca Roma kampında esir kaldı. MS 69'un sonlarında Vespasian, askerleri tarafından imparator ilan edildi. Josephus'un kehaneti gerçekleşmişti ve böylece serbest bırakılmıştı. O zamandan itibaren Josephus kendini Roma davasına adadı. Flavius adını aldı (Vespasian'ın aile adı), patronuna İskenderiye'ye kadar eşlik etti. Ve orada üçüncü kez evlendi. Josephus daha sonra Vespasian'ın oğlu ve halefi Titus komutasında Roma kuvvetlerine katıldı. MS 70'te Kudüs kuşatmasında, Romalılarla Yahudi isyancılar arasında arabuluculuk yapmaya çalıştı, ancak Yahudiler dinden dönmesi nedeniyle ondan nefret etti. Romalılar tarafından da bir Yahudi olduğu için çok güven kazanamadı, çok az şey başarabildi. Kudüs’ün düşmesi ve Tapınağın yıkılmasının ardından Josephus, hayatının geri kalanını imparatorluk himayesi altında edebi uğraşlara adadığı Roma'ya yerleşti.
Tarihçi olarak Josephus
Josephus'un ilk eseri Bellum Judaicum (Yahudi Savaşı Tarihi) MS 75-79 yılları arasında, Vespasian’ın saltanatının sonlarına doğru yedi kitap halinde yazıldı. Orijinal Aramice kitaplar kayboldu, ancak Josephus'un danışmanlığı altında yazılan Yunanca versiyonu halen mevcut. Josephus, MÖ 2. yüzyılın ortalarından itibaren Yahudi tarihini yazdıktan sonra, MS 66-70 yıllarındaki büyük isyanın ayrıntılı bir anlatımını sundu. Roma lejyonlarının yenilmezliğini vurguladı ve görünüşe göre eserlerindeki amaçlarından biri, isyanı düşünmüş olabilecek Yahudileri, Roma silahlarına direnmenin saf bir delilik olduğuna ikna etmekti. Eserde, özellikle Kudüs kuşatmasının tasviri olmak üzere çok fazla olay betimlendi. Josephus, bu eserinde Yahudi vatanseverlere karşı son derece düşmanca ve kaderlerine karşı dikkat çekici derecede duyarsızdır. Yahudi Savaşı ve Yahudi İsyanı’nın tarihçesinin başlıca kaynağı olmasının yanı sıra, Roma’nın askeri taktik ve stratejisini anlatması bakımından da değerlidir.
Roma’da Josephus'a vatandaşlık ve emeklilik hakkı verilmişti. İmparatorlar Vespasian, Titus ve Domitian'ın saraylarında gözde biriydi, Judea'daki vergi vermediği bir mülkten elde ettiği gelirin tadını çıkartıyordu. Üçüncü karısından boşanmış, Girit'ten aristokrat bir varisle evlenmiş ve çocuklarına Romalı isimleri vermişti. İsyanın resmi tarihini yazmıştı; Yahudiler tarafından bir dönek, hain olarak nefret ediliyordu. Tüm bunlara rağmen Josephus Yahudiliğini hiçbir şekilde terk etmemişti. En büyük eseri Antiquitates Judaicae (Yahudilerin Eski Eserleri), MS 93'te tamamlanan 20 kitap, Yahudilerin tarihini, Yaratılış’tan MS 66-70 isyanın patlak vermesinden hemen öncesine kadar izler. Kitabın amacı Yahudiliği Helenistik dünyaya olumlu bir ışık altında sunma girişimiydi. Peygamberleri neredeyse görmezden gelerek, Tevrat anlatılarını süsleyerek ve Yahudi yasalarının ve kurumlarının rasyonalitesini vurgulayarak, Yahudiliği fanatizmden arındırdı. Yahudiliği kültürlü ve mantıklı kişiler için çekici hale getirdi. Tarihsel olarak kapsamı parçalıdır ve o zamanlar 50'li yaşlarının ortasında olan yazarın yorgunluğunu gösterir. Ancak aksi takdirde kaybolacak kaynaklar baştan sona korunmuştur ve İkinci Milletler Topluluğu dönemindeki Yahudi tarihi için çalışma paha biçilmezdir.
Josephus’un, ‘Apion’a Karşı’ iki kitabından ilki, Helenistik yazarlar tarafından Yahudilere yöneltilen çeşitli antisemit suçlamalara cevap verirken, ikincisi Yahudiliğin Helenizm üzerindeki etik üstünlüğüne dair bir argüman sunar ve bunlar, Josephus'un dinine ve kültürüne bağlılığını gösterir.
'Apion'a Karşı’ kitabında Agrippina II'nin ölümünden bahsedildiğinden, Josephus'un 2. yüzyıla kadar yaşamış olması muhtemeldir. Ancak Agrippina'nın ölüm tarihi belirsizdir ve Josephus'un daha erken, Domitian döneminde, MS 93'ten sonraki bir zamanda ölmüş olması mümkündür.
Miras
Josephus, bir tarihçi olarak çoğu antik yazarın kusurlarını paylaşır. Analizleri yüzeyseldir, kronolojisi hatalıdır, gerçekleri abartılı ve konuşmaları yapmacıktır. Özellikle kendi itibarı söz konusu olduğunda taraflı davranır. Yunan tarzı, gerçekten kendisine ait olduğunda, adına sıklıkla eklenen ‘Yunan Livisi’ (pro Helen) lakabını hak etmez. Yine de kişiliğinde Yahudilik ve Helenizm geleneklerini birleştirir, Roma'nın seküler dünyası ile Tevrat'ın dini mirası arasında bir bağlantı sağlar ve Roma İmparatorluğu altındaki tebaa halklarının zihniyetine dair birçok içgörü sunar.
Kişisel olarak Josephus kibirli, duygusuz ve bencil biriydi.
Birinci Yahudi İsyanı
Judea'da, Roma yönetimine karşı yapılan I.Yahudi İsyanı, küçük Yahudi gruplarının Romalılara düzensiz direniş gösterdiği, Romalıların da sert karşılık verdiği uzun bir çatışma dizisinin sonuncusuydu. MS 66 sonbaharında Yahudiler birleşerek isyan etti. Romalıları Kudüs'ten kovdular ve Suriye'deki imparatorluk elçisi Gallus komutasındaki bir Roma cezalandırıcı gücünü Beyt-Horon geçidinde bozguna uğrattılar. Daha sonra devrimci bir hükümet kuruldu ve etkisi tüm ülkeye yayıldı. Vespasian isyanı bastırmak için Roma imparatoru Neron tarafından gönderildi. Titus da ona katıldı ve Roma orduları birlikte Galil bölgesine girdi. Tarihçi Josephus Yahudi güçlerinin başındaydı. Josephus'un ordusu, Vespasian'ın ordusuyla karşılaştı. Yotpat Kalesinin düşmesi üzerine Josephus teslim oldu ve Roma güçleri ülkeyi ele geçirdi. MS 70'te Av ayının 9'unda (29 Ağustos) Kudüs düştü, Tapınak yakıldı ve Yahudi Devleti çöktü, ancak Masada Kalesi Roma generali Flavius Silva tarafından MS 73 Nisan ayına kadar fethedilemedi.
Masada kuşatması
MS 70'te Kudüs'ün düşmesinden sonra İmparator Titus Roma'ya döndü ve I.Yahudi İsyanı'nı bastırmadaki başarısı nedeniyle muzaffer bir şekilde karşılandı. Aynı zamanda Romalılar son direnişi bastırıp Zelotların elindeki son birkaç kalenin kontrolünü yeniden ele geçirerek Judea'da düzeni sağlamaya başladı. Bu karşılaşmanın en sonuncusu ve en uzunu MS 73 veya 74'te gerçekleşen Masada Kuşatmasıydı.
Sadece az sayıda Zelot, 70 yılında Kudüs'te erkek, kadın ve çocukların katledilmesinden kurtuldu. Bazıları Herodium ve Machareus adlı, iki dağ kalesine gitti. Kaçan aşırılık yanlısı üyeleri Sicaari mezhebi mensupları (Latincede 'hançer taşıyıcıları' anlamına gelir), oradaki küçük bir Roma garnizonunu yenerek, görünüşte zapt edilemez tepedeki Masada Kalesine yerleşti.
Lucius Flavius Silva komutasındaki Romalılar, Masada'yı kuşatarak dağın etrafına kurumuş tarla taşlarından 4 kilometre uzunluğunda bir çevre duvar inşa etti. Duvar çöl tabanından 403 metre yükseklikteydi ve Ölü Deniz'e bakıyordu. Ancak, Eleazar Ben Yair liderliğindeki savunucuların bol miktarda yiyecek ve su kaynakları olması nedeniyle bu abluka uzun sürecekti. Bu yüzden Romalılar ayrıca kalenin batı tarafına devasa toprak bir rampa inşa etmeye koyuldu. Savunucuların sürekli ateşi altında inşa edilen rampa 600 metre uzunluğundaydı ve kale duvarlarına 61 metre yükseliyordu. Romalılar rampaya bir kuşatma kulesi itti. Bir koç başı, savunucuların üzerine yağan taş mancınıklar ve demir cıvatalarla donatılan bu kule kısa sürede duvarda bir gedik açtı. Ancak Romalılar kaleye girdiklerinde, 960 Yahudi sakininin çoğunun toplu intihar ettiğini, köleliğe veya idama gitmek yerine, kendi elleriyle ölmeyi tercih ettiklerini keşfetti.
Kuşatma hikâyesi için tek kaynağımız olan tarihçi Josephus, bir kanalda saklanarak hayatta kalan iki kadının kendisine hikâyeyi doğru olarak anlattıklarını iddia etti. Tanıklar, intiharın Yahudi inancına aykırı olması nedeniyle Sicaarii'nin birbirlerini öldürmek için kura çektiğini ve son adamın kendi canına kıyan tek kişi olduğunu iddia ettiler. Masada, Yahudi savaşının son eylemiydi. Yahudiler Akdeniz çevresindeki güvenli bölgelere kaçtı ve binlercesi köle olarak satıldı.
Birçok tarihçi Josephus’un anlattıklarının güvenirliliğinden şüphe ediyor, hatta bazıları Masada kuşatmasının hiç gerçekleşmediğini iddia edecek kadar ileri gidiyor. Ancak arkeolojik kalıntılar, Josephus’un kaydettiği dönemde gerçekten de bölgede bir savaş yaşandığını gösteriyor. Bunlara rağmen Masada artık milli park olarak korunuyor ve İsrail'in en yoğun turist trafiğine sahip yerlerinden biri. Her yıl kareye tırmanan yaklaşık 750 bin ziyaretçi var.