Festivalin sezonda devam eden yapımları

Erdoğan MİTRANİ Sanat
31 Aralık 2024 Salı

‘Yalnız’     

    

Ülkemizin yanı sıra yurtdışında da sahnelenen oyunlarının tamamı Mitos Boyut Yayınları’nca yayımlanan, ödüllü yazar, dramaturg oyuncu Zeynep Kaçar’ın, Atillâ İlhan ve Notre Dame de Sion Edebiyat Ödüllerini kazanan ikinci romanı ‘Yalnız’, geçen sezon ‘Treplev’le çok sayıda ödül kazanan oyuncu, yazar, yönetmen ikilisi Başak Kıvılcım Ertanoğlu ve Ümit Erlim’i bir kez daha bir araya getiriyor.

Birlikte uyarladıkları, Ümit Erlim’in yönettiği, Sıla Doğanay, Başak Kıvılcım Ertanoğlu, Ecem Kocatepe, Ceyda Özcan, Şevin Parlak ve Elif Uçar’ın oynadığı, videodaki TV haberler spikerini Zeynep Kaçar’ın canlandırdığı ‘Yalnız’, kimliğinden koparılıp görülmez hâle getirilmiş bir kadının kendini bulma, görme ve gösterme çabasına odaklanıyor.

Feray şarkılar söyleyen, hayaller kuran, âşık olunca ayakları yerden kesilen genç bir kadın; Herkes gibi, kötülüklerin sadece başkalarının başına geleceğine inanıyor ama yanılıyor. Her şey etrafında neredeyse fark edilmeksizin, yavaş yavaş, dönüşüyor, değişiyor. Kontrolünü ne zaman kaybettiğini anlaması, etrafında olup biteni fark edip “Dur!” demesi yıllarını alıyor.

Erlim ve Ertanoğlu romanın Feryal’in zihninin içinde geçen, geçmişle şimdiki zamanın iç içe aynı uzamda büküldüğü çok katmanlı yapısını aynen koruyarak izleyiciyi Feryal’in belleğinde yolculuğa çıkarıyor; aylar, yıllar içindeki değişimini izleyip, okuduğu bölümü, sanatçı olma hayallerini, evliliğini, çocuğunu arayışını adım adım anlatıyor. İleri geri sıçramalarla çıkarıldığı bu yolculukta seyirci, yaşam ve ölüm, muhafazakârlık ve özgürlük, hayattaki seçimler, düzen ve karmaşa, fizik yasaları gibi motiflerin ışığında, Feray’ın, ailesinin, etrafındaki karakterlerin ve arada ülkenin geçirdiği dönüşüme tanık oluyor. İkilinin metnin edebi yapısını koruyarak tiyatroya dönüştürülmesi çabasında, projeksiyon mapping, modern hikâye anlatıcılığı, fiziksel tiyatro ve yeni dramaturgi arayışını harmanlayan çalışmalarında alınmış olan radikal kararların, izlemeyi kolaylaştırmasalar da müthiş etkileyici sonuçları var. Günümüzdeki Feryal’i, Feryal’in annesini ve bir ara Numan Hoca’yı Başak Kıvılcım Ertanoğlu, Genç Feryal ile Feryal’in kızını Sıla Doğanay canlandırırken, diğer oyuncular tüm yan rolleri üstleniyor. Oyundaki tüm erkekleri de bir mim dansçı var ediyor.

Ertanoğlu ve Doğanay canlandırdıkları farklı kişilikleri o kadar başarıyla ayrıştırıyor, hiç konuşmayan dansçının repliklerini o kadar ustaca senkronize ediyorlar ki, kaosa dönüşebilecek karakter değişimleri hiçbir karmaşa yaratmadan anlaşılır hâle geliyor. Bu bağlamda, oyunun hiç sarkmayan temposunun, çok az da olsa, izleyicinin kaybolmasını engelleyecek kadar düşürülmesi çok isabetli olmuş.

Anlatımın teatral boyutunu destekleyen çok önemli bir öğe de görsellik ve işitsel boyutu. Fonda üç parçadan oluşan, dikey ve yatay lastiklerle örülmüş, gerisinden seslerin, uzuvların, eşyaların, objelerin çıkabildiği ya da geri girebileceği bir beyaz kumaş pano, küvet / sandık işlevi gören hareketli bir beyaz mobilya ve sağda canlı müziğin icra edildiği masa dışında sahne bomboştur. Ancak, pano ile panonun zeminle birleştiği yerden seyirciye doğru uzanan oyun alanı, mapping projeksiyonla oyuna sürekli hareket hâlinde, devamlı derinleşen bir görsel boyut kazandırıyor. (Görsel-işitsel tasarım ve projeksiyon mapping Yury Tolstoguzov, dekor tasarımı ve uygulama Melisa Zeynep Şahin, ışık tasarımı ve uygulama Ersin Yaşar, müzik tasarımı ve uygulama İdil Acim)

Sonuçta ‘Yalnız’, seyirciden sadece izleme değil, ciddi bir katılım çabası isteyen, çok ilginç bir romanın teatral boyutunu başarıyla yakalayan, sıra dışı kurgusu ve yenilikçi sahnelemesiyle farklı bir tiyatro deneyimi sunan bir çalışma. Kaçırmayın derim. 14 Ocak ZorluPSM ve sezonda İstanbul sahnelerinde 

   Be Re Ze & Dolkun Productions ortak yapımı

     ‘Martı mıyım?’

         

Anton Çehov’un (1860-1904) oyunları tüm karakterlerin geçmişini, oyunun kaderini değiştiren tepkilerini ve geleceklerine dair ipuçlarını barındırır ve değişen düzenin farkına varamayan oyun kişilerinin arada kalmışlığından trajikomedi doğar. Be-Re-Ze kurucularından Elif Temuçin, Çehov’un yaşadığımız zamanlara özellikle uyan ‘Martı’sından yola çıkarak uyarlayıp yönettiği ‘Martı mıyım?’da, bu incelikli oyunu günümüze taşıyarak sahnede bir yandan kurgu ile gerçeği, bir yandan da geçmişi, şimdiyi ve geleceği birlikte yaşatıyor.

Sahnede beş oyuncu… Zamansız beş anlatıcı oyuncu… Zamanı, mekânı eğip bükebilen, karakterden karaktere süzülen oyunbazlar… Yıllardır Türkiye’nin içinden geçtiği birçok zorlu süreçle baş etmeye çalışan, deneyimli beş tiyatrocu… Ve şu an varlıklarını sorguluyorlar: Bugünün Çehov karakterleri miyiz? Pek birbirimizi dinlemiyor, hep anlatmak mı istiyoruz? Çok konuşup hiç eylemiyor muyuz? Sürekli eyliyor ama zaman mı öldürüyoruz? Başarı, şöhret, para, gitmek, kalmak, sevmek, mevki? Her şey bu kadar siyah beyaz mı?

Aslında cevap vermiyor Çehov, sadece hınzırca gülümseyerek “Al bak şu haline!” diyor…

‘Martı Mıyım?’ izleyenlerin ya “nefret ettim” ya da “bayıldım” diyeceği türden bir oyun. 1884 ila 1904 arasında uzunlu kısalı 15 oyun yazmış olan Çehov, oyunlarını hep ‘komedi’ olarak nitelemiştir. Yüzyılı aşkın bir süredir, yazarın ruhunu kendisinden daha iyi anladığını sanan çok sayıda tiyatrocu, özellikle dört başyapıtı ‘Martı’ (1896), ‘Vanya Dayı’ (1899-1900), ‘Üç Kızkardeş’ (1901) ve ‘Vişne Bahçesi’ni (1904), tepede parlayan güneşin izleyicinin içini kararttığı, karakterlerin iç sıkıntısının seyirciye katlanarak yansıdığı, 90 dakika olup 590 dakika sürüyormuş izlenimi bırakan, sıkıcı ve aşırı eserler olarak sahnelemişlerdir.

Bu bakış açısını hâlen “Çehov Ekolü” olarak gören birçok seyirci, tabii ki bu oyunu hiç sevmeyecektir.

Aralarında olduğum, İlayda Saran’ın çılgın ötesi sahne ve kostüm, Murat Kural’ın ışık ve Sezen Yeniçeri Can’ın makyaj tasarımlarına ve yan kulislerin işlevsel güzelliğine hayran olan, Sezin Akbaşoğulları, Sanem Öge, Tolga İskit, Nazlı Bulum ve Erkan Uyanıksoy’un  kendilerini oynarken bile Çehov karakterlerine dönüştükleri ekip oyunculuğundan, güzeller güzeli Selin’e bir yaş büyük Erkan’a annelik etmeyi reva gören ‘fırlama’ casting’den müthiş keyif alan, oyunu baştan sona kahkahalarla izleyen azınlık ise çok, ama çok beğenecektir.

Kanımca Çehov “Marı Mıyım?”ı izlese, Elif için “bu kız ne demek istediğimi anlamış” derdi.

Çehov’un komedi yaptığına inanıyorsanız sakın kaçırmayın. 7 Ocak Fişekhane, 21 Ocak MaximumUniq ve sezon boyunca Türkiye sahnelerinde.

‘Bagajdaki Balta’

“Sonra bir kantin pineklememde bunu gördüm. İkinci kişiyi. Yakışıklı değil. Fiziği falan yalan. Ama aydınlık. Bu yani. Tam 23 yıldır, tanımlayacak başka sözcük bulamadım o ilk gördüğümdeki halini. Aydınlık. Yani sana bulaşır, öylesine parıldayan. Hayat var, doluca. Gülümseyince etraf da uçuşuyor falan. Yadırgatıcı bir hâl. Öyle bakakaldım buna. O da bakakalmama bakakaldı. Bakıştık. Seviştik. Ayrıldık. O evlendi. Sonra ben. Çocuğum da var. Şimdi yirmi sene sonra görüşeceğiz.”

Yiğit Sertdemir’in, beş yıllık aradan sonra yazdığı, yönettiği, ışık tasarımını ve kostümleri tasarlamış Başak Özdoğan’la birlikte sahne tasarımını yaptığı ‘Bagajdaki Balta’, festivalde prömiyer yaptıktan sonra kumbaracı50 repertuarında sahnelenmeyi sürdürüyor.

Sertdemir’in kaleme aldığı 16., Kumbaracı50’nin 51. yapımı olan ‘Bagajdaki Balta’, bir zamanlar yaşanmış ve olamamış bir aşkın öznelerinin, bir gece vakti park edilmiş bir arabanın önünde buluşarak geçmişi, bugünü ve yarını konuştukları, kişiler ve türlerin birbirinin içine girdiği bir oyun.

Bildik sayılabilecek bir metni dantel gibi incelikle işleyen Sertdemir, kimyaları müthiş uyuşan Pınar Güntürkün ve Aziz Caner İnan aracılığıyla tiyatronun büyüsü, anlatının özü ve oyunculuğun işlevi üzerine benzersiz bir tiyatro dersi veriyor. Seyirci, kumbaracı50’nin oyun alanına oturtulmuş hurda vosvos karkasını park edilmiş bir araba olarak görüyor, 70 dakika boyunca ara ara kendisiyle interaktif iletişime geçen, var olmayan sigaraları tüttüren, yağmayan yağmurlara şemsiye açan ikilinin diyalogunu her anına inanarak izliyor.

Tiyatronun özü üzerine müthiş keyifli bir deneme. Kaçırmayın. 10, 11, 29, 30 Ocak ve sezon boyunca kumbaracı50’de.

Sevenleriniz ve sevdiklerinizle geçireceğiniz huzurlu ve sağlıklı yıllar dilerim.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün