İçerken sadece iç, yürürken sadece yürü!

Yaşam
31 Aralık 2024 Salı

Ey okuyucu, sana meydan okuyorum!

Hazırsan başlayalım:

Elindeki her şeyi bir kenara koy. Ve sadece bu yazıya odaklan. Kahveni, çayını, elindeki kurabiyeyi ya da okumana eşlik eden her ne varsa bırak. Müziğin de sesini kapat, telefonunu da sessize al ve hatta uzak bir yere koy (eğer oradan okumuyorsan tabii).

Sadece oku.

Oku.

Okumana eşlik eden düşünceleri fark et.

Ve yine de okumana dön.

Oku.

***

Her seferinde sadece bir tek şey yapmak; tüm odağını tek bir işe vermek.

Mono-tasking.

“Eee ne var ki bunda?”, “Çok kolay.”, “Sıkıcı…”, “Neden böyle yapalım ki?” dediğinizi duyar gibiyim. Halbuki günümüz şartlarında çok zor monotasking; her anımız çoklu iş yapma hali ile geçiyor: Dizi izlerken oyun oynuyoruz, arkadaş buluşmasında başkalarıyla mesajlaşıyor, yemek yerken reels izliyoruz.

Yapılacaklar listesindeki işler arttıkça zamanı etkili kullanmak için ‘multi-tasking’e yöneliyoruz. Beynimizi ileri geri, o işten bu işe koşturmak, dikkati bölüyor, dağıtıyoruz.

İşe yarıyor mu bari?

Aynı anda çoklu iş yapan öğrencilerin ödevlerini tamamlama sürelerinin uzadığı ve not ortalamalarının daha düşük olduğu tespit edilmiş.

Yaratıcı fikirler eş zamanlı iş yapan bireylerde daha nadir görülüyor.

İşbirlikçi olmuyor çoklu iş yapan çalışanlar çünkü başkasına ayıracak zaman bulamıyorlar.

Stres hormonu olarak da bilinen kortizol seviyeleri de yukarıda oluyor her şeye yetişmeye çalışırken. Çıkan işin kalitesi de düşük oluyor haliyle.

Halbuki insan beyni aynı anda birden fazla işe odaklanmaya uygun değil: Yapılan araştırmalar eş zamanlı yapılan işlerde verimliliğin düştüğünü ve iş yapılmış gibi görünse de hata payının yüzde 40 arttığını gösteriyor.

Dahası eş zamanlı iş yapamadığımız gerçeği var; peş peşe yapıyoruz yaptıklarımızı ama eş zamanlı değil. Basit ve rutinimizde olan işler değil asıl mesele. Eş zamanlılık yaptığımız sıkıcı işleri renklendiriyor; çorap eşleştirirken dizi izlemek, yürürken müzik dinlemekte sorun yok. Gel gör ki yapılan iş karmaşıklaştıkça çoklu iş yapmanın tehlikesi artıyor. Araba kullanırken mesajlaşma, biriyle konuşurken para transferi yapma gibi.

Bazı ilginç istatistikler vermek istiyorum şu dikkat süremiz hakkında:

(https://www.thetreetop.com/statistics/average-human-attention-span)

  • Ortalama bir yetişkinin dikkat süresi bir akvaryum balığınınkinden kısa. Sadece 8,25 saniye (Bir akvaryum balığınınki 9 saniye).
  • Son on yılda dikkat süremiz yüzde 25 azaldı.
  • Yeterli uyku almayanlar önemli işlerini tamamlamakta zorluk çekiyor.
  • Kadınların erkelere nazaran odak süreleri daha uzun.
  • Odak süresi yapılan etkinlikle aramızdaki duygusal ilişkiye bağlı olarak uzayıp kısalabiliyor.

İhtiyaç halinde derin dikkat vermemiz gereken işlerde odaklanma becerimizi etkin bir şekilde kullanamıyoruz. Ayarlarımız bozuldu bir kere…

***

Ortalama bir yetişkin olarak geldiğimiz durumun panzehiri ise monotasking.

Dikkat süremizin artması, daha verimli ve kaliteli iş çıkartmak, daha az stresli bir yaşam için her seferinde bir şey.

Tüm dikkatimizi ve farkındalığımızı yönelttiğimiz tek bir iş.

Thatcher Wine, ‘The Twelve Monotasks: Do One Thing at a Time to Do Everything Better /12 monotask: Her şeyi daha iyi yapmak için her seferinde bir şey yap’ adlı kitabında bu kasımızı geliştirmek ve daha ‘kaliteli’ bir yaşam sürmek için bize önerileri şöyle:

Okuma: Eline telefon yerine bir kitap almak ve düzenli okumak zihnin odaklanma becerisini geliştiriyor. Düzenli olarak hayatına kattığında faydasını görmen uzun sürmeyecek.

Bir kitap kulübüne dahil ol, farkı göreceksin.

Yürüyüş: Öyle her seferinde yaptığın gibi telefonda biriyle konuşarak, podcast dinleyerek ya da sevdiğin çalma listesinin eşliğinde yürümekten bahsetmiyorum. Parkurunda duyumsadığın her şeyin farkındalığıyla sadece yürümek.

Telefonunu evde bırak, farkı göreceksin.

Dinleme: Derin dinleme, odağımızı yüzde yüzümüzle iletişimde olduğumuz kişiye vermek çevremizle kurduğumuz bağı güçlendirir. Denemeye değer!

Her gün sadece bir kişiyi bile bu tutumla dinlesen yeter.

Ajandanı, cevap verme dürtünü dışarda bırak, farkı göreceksin.

Uyku: Uyuma alışkanlıklarının farkında mısın? Uyku nasıl mono-task edilir diye düşünüyor olabilirsin. Kesintisiz, kaliteli, dinlendirici olması için gereken ön koşullar var. Kaç saat yatakta geçirmen gerekiyor uykuya dalabilmek için? Oda tamamen karartılmalı mı yoksa sabah gün ışığını hissetmek isteyenlerden misin? Ya odanın ısısı?

Yastık, yorgan ve yatak seçimi de önemli. Bu konuda özen göstermek uykuya hak ettiği değeri vermek kaliteli uyku demek bu da ertesi günün verimliliği demek.

Beslenme: Bedenin yakıtı gıda ancak beslenme sadece yediklerimizden ibaret değil. Ailemizle ve dostlarla bir sofra etrafında toplaştığımızda sadece orada, anda olmak; sohbetiyle, paylaşımıyla, yediğimiz ve içtiğimizle.

Ulaşım: Biraz yürümeye benziyor. Hele ki İstanbul’da. Trafikte bir yerden bir yere giderken en çok eş zamanlı işlere daldığımız zaman dilimi. Nasılsa trafik sıkışık bari oyalanalım, iş halledelim, yapılması gereken telefon görüşmelerini yapalım. Zorluk burada!

Başka işler yapmadan sadece ‘seyahat’ etmeye ve bu yolculuğun farkındalığımıza sunduklarının tadını çıkartmaya odaklanmak. Stres yönetimi için de iyi olabilir sanki J

Öğrenme: Merak, yeni bir şeyler öğrenmek bilişsel becerilerimizi geliştirmekle kalmadığı gibi tam kapasite ilgi ister. Bu ister yeni bir dil olsun ister yeni bir şarkı… Gerçek öğrenme ancak tüm ilgini, odağını, dikkatini o yeni öğrenilen şeye doğrultulduğunda gerçekleşiyor.

Çok bildiğini sananlar ve merakını yitirmiş kişiler için öğrenme fırsatlarını eş zamanlı işlerle doldurur.

Öğrenmek istiyorsan her seferinde bir şey!

Öğretme: Öğrenme ve öğretme birbirini tamamlar. Birilerine bir şeyler öğretmek, odaklı, hazırlık ve çalışma gerektirir. Anlatırken, örneklerken eş zamanlı sakız bile çiğneyemezsiniz. (25 yıllık deneyimle sabittir.) Yüzde yüzünüzle orada olmanız gerekir.

İyi bildiğini düşündüğün bir şeyi birilerine öğretmeyi dene.

Oyun oynama: Ne değersizleştirilir şu oyun günümüzün verim odaklı dünyasında! Halbuki oyun, yaşamın keyfini, iyi olma halimizi, stres yönetimini ve yaratıcılığımızı besler. Oyun oynarken sadece oyun oynarız. Toplu sporları düşünün ya da sanatsal etkinlikleri, kutu oyunlarını ve hatta bulmacaları.

Hem koşuşturmaya bir mola hem de harika bir mono-task!

Mantığı anladığınızı sanıyorum:

Her seferinde bir şey.

Yüzde yüzünü vererek.

Cesaretle.

Yavaşla.

Yeni yılda yeni sen için motton “her seferinde tek bir şey” olsun.

Sevgiyle kal…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün