Sevenleri Hahambaşı Rav Haleva´yı, Amore Haleva´yı, dost İsak´ı, İsak Bey´i, halk adamı ve lider Rav Haleva´yı anlattı…
Elegy
Renan Koen
“Değerli büyüğümüz Hahambaşımız İsak Haleva’yı kaybetmiş olmanın çok büyük üzüntüsü içerisindeyim. O sadece benim Hahambaşım değil, Burgazadalı olmam vasıtasıyla bebekliğimden beri tanıdığım çok değerlim. Büyüdüğümde ise aynı masalarda çalışma ve üstelik bana çok güvendiği için bazı resmi yerlere birlikte gitme onuruna eriştim. Bir rahatsızlık geçirmiş olmasına rağmen yazın Burgazada’da yine güvendiği için benimle yüzmek istemesi ve oradaki değerli sohbetlerimiz…Babam öldükten sonra bana baba figürü de oldu, her başım sıkıştığında fikrine müracaat ettim. Hepsinde çok şefkatliydi. Benim için yeri doldurulamaz büyük bir kayıp. Keza Türk Yahudi Toplumu için de…Bir devir daha kapandı… En başta ailesi, sevenleri, Cemaatimiz ve Türkiye’nin başı sağ olsun…Başımız sağ olsun…”
Bu satırlar, geçen hafta salı sabahı değerli Hahambaşımız, büyüğümüz, kıymetlimiz Rav İsak Haleva’yı kaybettiğimizi öğrendiğim anda dökülüverdi elimden gözyaşları içinde. Ona veda ettiğimizi halen de idrak edebilmiş değilim tam olarak.
Ben doğduğumdan beri Burgazadalıyım. Rav İsak Haleva, ailesiyle birlikte iki ev yanımızda otururdu. Çocuklarıyla, eşiyle muhabbetlerinin tatlı seslerini duyarak büyüdüm. Biraz daha büyüdüğümde ise, sırf onu dinlemek ve birlikte Şabat şarkılarını söylemek için her cuma çok büyük bir heyecan ve neşeyle Burgazada Sinagoguna giderdik arkadaşlarımla. Her zaman biz çocuklara büyük bir şefkat ve sevgiyle yaklaşırdı, sanki sinagogun en önemli bireyleriymişiz gibi hissettirirdi. Geçtiğimiz yazlarda yine aynı heyecanla gittiğim Burgazada Sinagogunda bu sefer şimdinin minilerine aynı şekilde davrandığını görünce -ki zaten aksi mümkün değildi- müthiş bir aidiyet duygusuyla sıcacık hissettim.
Küçüklüğümün ve genç kızlığımın Burgaz’ının üzerinden seneler geçip artık bir piyanist, besteci ve müzik terapisti olarak Holokost bestecilerini ele aldığımda Zorlu PSM’de birçok kişinin desteği ve heyecanıyla, herkese açık konserimi epey yüksek bir katılımla gerçekleştirince Hahambaşım benim adıma bir davet verdi. Orada ettiği “Yahudiler para ilişkisi içerisinde bilinirler ancak sen bizim adımızı sanatla duyurarak çok üst seviyeye çıkarttın. Göreceksin bir bakışınla insanlara şifa vereceksin, onları iyileştireceksin” lâfları kalbime ve zihnime kazındı.
Bir başka büyük kaybım Rıfat Behar ağabeyimin kararlılıkla başlattığı İtalyan Sinagogunun geleneksel Şavuot kutlamalarında, oranın 150 küsur yıllık enstrümanını çalarken ya da oradaki konserlerimde giydiğim kıyafetleri sinagog olduğu için açık bulur, yine herkesin içinde “ben nasıl plaja cüppe ile gitmiyorsam, sen de biraz daha dikkat et, hanuma” derdi. Fırçası bile tatlı.
Danışmanlık görevimi yapma onuruna eriştiğim zaman içerisinde katıldığımız hükümet düzeyindeki resmi toplantılarda onun samimiyetle kurduğu mesajını net vereni korkusuz ama bir o kadar da sevgi dolu tarafını gördüm cemaati için. Beni arardı sık sık. Bazen bir davetiye gelmiş olurdu, sorardı “Ne dersin bu konsere gidelim mi?” diye. Oğlu ve çocukluk arkadaşım Rav Nafi Haleva’nın benim yapmamı istediği Teilim’lere eğilme konuma yine büyük bir destek ve öğreticilik ile yaklaştı.
Babam öldükten sonra, bir baba gibi birçok konuyu ona danıştım. 2023 yazında Burgazada’da bol bol yüzdük birlikte, o yüzmeler esnasında çok değerli sohbetler etme imkânımız oldu. Her cuma Şabat Şalom mesajlaşmalarımız oldu, hepsinde de müzikten dem vurdu. Zaten herkes ile kendi dilinden iletişim kurardı. Ben artık Hahambaşı’yım, herkes bana göre hizalansın tavrı hiç olmadı. Tam tersi olarak, o yüksek gözlem becerisi, isteği ve yüksek insan sevgisiyle karşısındaki kişiyi tanır ve ona yaklaşmanın yollarını kedisini önemsemeden arardı. Öğrencisi Fenerbahçeli ise Fenerbahçe forması ile derse giderdi.
Sevgili Hahambaşım, iyi ki iyi ki sizin etrafınızda büyümüş ve yetişkinliğimi yine sizin etrafınızda yaşamışım. O yüksek ışığınız, her insanla o kişinin dilinden iletişim kurma çabanız, herkese olan sevginiz, şefkatiniz, kapsayıcı, güven verici baba enerjinizden çok şey öğrendim. Yokluğunuzun ne demek olduğunu halen idrak edebilmiş değilim; doğduğumda vardınız, şimdi nasıl yoksunuz? Bu kavram şu an için benden çok büyük, henüz algılayamıyorum. Ancak acım büyük. Gittiğiniz yerden elinizin üstümüzde olacağına ise inancım tam. Her topluma, her bir bireye ayırım nedir bilmeden gösterdiğiniz sevgi ve şefkat dolu birleştiricilik neferimiz olsun…
***
Hatırası, hepimiz için ilham kaynağı olsun
Clara Amram
Türkiye’nin çok değerli Hahambaşı Rav İsak Haleva’nın vefat haberini almanın derin üzüntüsünü yaşadık. 84 yaşında, uzun ve anlamlı bir hayatın ardından, aramızdan ayrıldı. Ancak bu dünyadan ayrılmadan önceki son saatlerini, kendine özgü bir bilgelik ve incelikle yaşadı.
On yıllar boyunca Rav Haleva sadece bir dini lider değil, Türkiye Yahudi Cemaatinin temel taşlarından biri oldu. Bilgeliği, sıcaklığı ve inanç ile geleneklere sarsılmaz bağlılığı sayısız hayat için bir rehber oldu.
Amram ailesi olarak, Rav Haleva bizim için yalnızca bir başhaham değil, aynı zamanda yakın bir dosttu. 32 yıl önce Leon ile evlendiğimden beri onunla resmiyetin ötesinde kişisel bir bağ kurma ayrıcalığına sahip oldum. Yaklaşılabilir, kibar ve merhamet doluydu. Ladino, yani atalarımızın dili olan eski İspanyolca ile sohbet eder ve bu paylaşımlar sayesinde her konuşma çok özel, köklerimize dayanan bir bağ gibi hissedilirdi.
Kendisiyle en değerli anılarımdan biri birkaç yıl önce gerçekleşti. Eşim Leon’a sürpriz yaparak, evlendiğimiz Neve Şalom Sinagogu’nda nikâh yeminlerimizi yenilemek istedim. Bu kutsal mekan, cemaatimizin tarihine tanıklık etmiş bir yer olarak bu samimi an için mükemmeldi. Rav Haleva’yı aradım ve her zaman olduğu gibi sıcakkanlılıkla, “Kerido Rabino İsak / Sevgili Haham İsak” diye seslendim. Fikrimi anlattığımda hemen, “Tabii ki!” dedi. O gün, onun huzurunda, sonsuza dek kalbimizde taşıyacağımız bir anı yarattık.
Perşembe günü, Neve Şalom bir kez daha Rav Haleva’yı ağırladı, ancak bu kez son vedamızı etmek için. Bu durum, onun cemaatimize ve hepimizin hayatına derin bağını bir kez daha hatırlatıyor.
Bu özel anlardan birkaç fotoğrafı- neşe, gelenek ve sevgi dolu anılar. Onun sadece bizim hayatımızdaki değil, tüm cemaatin dokusundaki derin etkisini gösteren birer anı.
Rav İsak Haleva’nın mirası her zaman kalbimizde yaşayacak. Onun hatırası, hepimiz için bir nimet ve ilham kaynağı olsun.
Baruh Dayan HaEmet.
***
Tükenmeyen bir pınar misali…
Metin Bonfil
Kıymetli Hahambaşımızla ilk karşılaştığımda yedi yaşındaydım. Teşvikiye'deki evimizin mezuzasını çakmış, evin genç oğlunun başını iki eliyle tutarak berahasını vermiş, annemle kapı aralığında ayaküstü bir sohbet edip elindeki iş çantası ile bir sonraki randevusuna yetişecek gibi enerjik bir halinin olduğunu hatırlıyorum. Kim bilir ne çok yuvayı kutsamış, hayır dualarıyla onların birbirlerine daha fazla sevgi ile bağlanmalarına vesile olmuştur.
Aradan 57 sene geçmiş. Aramızdan göçüp gittiği haberini derin bir üzüntü ile karşıladım. Her karşılaştığımızda bir tatlı tebessüm, sıcak bir ilgi, hanumikaya gönülden bir selam, bir küçük anekdot bir de damıtılmış bilgelik içeren öğretisi ile sanki kucaklıyordu beni diye hissederdim.
Tükenmeyen bir pınar misali, dokunduğu her insana pozitif bir enerji verir, bunu vermiş olmaktan da kendi enerjisini yenilemiş olurdu. Öğretileri, sevecenliği, hayata iyimser bakışı ile asla unutamayacağımız bir Hahambaşı oldu sevgili Ribi'miz. Hatırası daim, mekanı cennet olsun.
***
Rav İsak Haleva mimar olsaydı
Canan Nacar
Rav İsak Haleva’nın ruhani liderlikteki yaklaşımı, barış, hoşgörü ve insan sevgisi etrafında şekillenmişti. Eğer bir mimar olarak eserler vermiş olsaydı, tasarladığı binalar bu değerleri somutlaştıran birer yapıt haline gelirdi. Onun tasarımları yalnızca fiziksel birer yapı olmakla kalmaz, aynı zamanda insanları bir araya getiren, ruhları iyileştiren ve insanlığa mesaj veren semboller olurdu.
Bu bina, her inançtan insanın kendini evinde hissetmesini sağlayacak detaylarla düşünülürdü. Örneğin, bir avlu tasarlanarak farklı inançlardan bireylerin ibadetlerini gerçekleştirdikten sonra sohbet edebilecekleri bir ortam oluşturulurdu. İnsanlar arasında hiyerarşi yaratmayı reddeden Rav Haleva, mimarisinde bu anlayışı yansıtarak dairesel bir form tercih ederdi. Bu düzen, herkesin eşit olduğu, hiçbir köşenin diğerinden üstün olmadığı bir tasarım sunardı.
Doğaya duyduğu sevgiyle bilinen Rav, tasarımlarında geniş pencereler ve açık alanlarla doğayla iç içe bir yaşam yaratmayı hedeflerdi. Bolca doğal ışık alan bu yapı, doğanın bir parçası olarak varlık gösterirdi.
Rav Haleva’nın liderlik anlayışındaki huzur ve sükûnet, tasarımlarında da yer bulurdu. Binaları, insanların ruhlarını dinleyebilecekleri ve sakinlik içinde düşünebilecekleri alanlara ev sahipliği yapardı. Sessiz bahçeler ve suyun dinginleştirici sesleriyle dolu avlular yer alırdı. Yapının bir köşesi mutlaka kutsal metinler, tarih ve barışa dair kaynakların bulunduğu bir kütüphaneye ayrılır; bu merkez, insanların öğrenerek kendilerini geliştirebileceği bir alan sunardı. Sergi salonları, akustik özelliklere sahip bir müzik alanı ve farklı kültürlerin bir arada tanıtıldığı bölümlerle sanat ve kültürün birleşim noktası oluşturulurdu.
Rav Haleva’nın mimari anlayışı, barış ve hoşgörüyü bir mimari dile dönüştürmeyi amaçlardı. Tasarladığı bina, hem tasarımı hem de işleviyle bir barış sembolü olurdu. Yapının merkezine yerleştirilecek bir kubbe, farklı inançların ortak bir simgesi olur ve insanları bir araya getiren bir çatı görevi görürdü. Ağaç, su ve taş gibi doğal unsurlar, tasarımın bir parçası olarak sürdürülebilir bir yapı yaratırdı. Gün ışığının renkli camlardan geçerek oluşturduğu gölgeler, çeşitliliğin güzelliğini vurgulayan bir araç olarak kullanılırdı.
Bu bina, yalnızca bir mimari eser değil, toplumsal bir deneyimin merkezi olarak tasarlanırdı. İnsanlar burada bir araya gelir, öğrenir ve barış içinde yaşamayı keşfederdi. Binanın merkezindeki ortak alanlar, bireysel düşünceye olduğu kadar toplumsal birlikteliğe de alan tanırdı.
Rav İsak Haleva’nın tasarladığı bina, yalnızca taş ve tuğladan ibaret bir yapı değil; insan ruhuna dokunan bir eser olurdu. Bu yapı, farklılıkların bir araya geldiği, barışın her köşesinde hissedildiği bir yer olarak inşa edilirdi. Onun mimarisi, insanları ayakta tutan değerlerin ve duyguların somut bir yansıması haline gelirdi……
Bugün sevgili Rav Haleva’nın mimari bir eseri yok; ancak o, insanlığın kalbinde inşa ettiği sevgi ve dostluk köprüleriyle hep var olacak. O’nun bıraktığı bu miras, sonsuza dek toplumlar arasında barışı, sevgiyi ve dayanışmayı hatırlatacak…
Baruh Dayan HaEmet.