Beyoğlu Belediyesi´nin ev sahipliğinde 6. Daire Sanat Galerisi´nde düzenlenen ´Sanatla Geçen Bir Ömür´ sergisi, sanatseverleri çok yönlü bir sanatçıyla buluşturuyor. Duayen müzisyen, besteci, yapımcı ve ressam Nino Varon, tablolarıyla geçmişin izlerini günümüze taşırken, eserlerinin arkasındaki hikâyeleri de mizahi üslubuyla paylaşarak izleyicileri büyülüyor. Küratörlüğünü Yeşer Yelmez´in üstlendiği sergi, ziyaretçilere sadece bir sanat sergisi değil, aynı zamanda samimi ve derin bir sohbet imkânı da sunuyor. Nino Varon´la gerçekleştirdiğimiz bu keyifli söyleşi, sanatla geçen bir ömrün derinliklerine ışık tutuyor.
24 Ocak’a kadar açık olan ‘Sanatla Geçen Bir Ömür’ sergisi, sanatseverleri hem nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor hem de yaratıcılığın sınırsız dünyasına davet ediyor. Beyoğlu’ndaki bu renkli sergiyi kaçırmamanızı öneririm.
Öncelikle küratör Yeşer Yelmez’e sergiden bahsetmesini rica ediyorum. Bu serginin fikir aşamasından hayata geçiş süreci nasıl şekillendi?
Y.Yelmez: Biz Nino Bey ile iki yıl önce bir sergi vesilesiyle tanıştık. Bağımsız bir küratör olarak kendisine bir sergi teklifi götürdüm. Bu sergide Nino Bey’in sanat serüveninin tüm dönemlerine yer verdik. Uzun ve titiz bir hazırlık sürecimiz oldu. Geçmişe ait eserleri tematik olarak ayırarak sergiye taşıdık. Büyükada tutkusundan İstanbul sevgisine kadar eserlerinin her birinde onun hikâyesini hissedeceksiniz. Multidisipliner bir sanatçının eserleriyle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim; çünkü müziğindeki renkli dünyayı resimlerinde de görebiliyoruz.
Müzik kariyerinizde birçok başarıya imza attınız. Sanatı tuvale taşıma fikri nasıl ortaya çıktı?
N.Varon: Bu tutkum çok küçük yaşlara dayanıyor. Yedi-sekiz yaşlarımda başladım çizmeye. On yaşındayken Büyükada’da bir fayansın üzerine yelkenli çizmiştim, o an hâlâ aklımdadır. Zamanla resim çizme becerimin farkına vardım. Kardeşim Amerika’dayken yer karolarının üzerine çizdiğim desenleri görünce bana “Türkiye’ye dönünce bu işe mutlaka başlamalısın” dedi. Onun önerisiyle başladım ve önce karolar üzerine çalıştım, sonra tuvale geçtim. Resimde mekanik detayları çizmeyi seviyorum; tekneler, makineler ve hatta gitar gibi objelerde detaylara dalmak beni çok mutlu ediyor.
Müzik ile resim arasında nasıl bir bağlantı kuruyorsunuz?
Müzik yaptığım dönemlerde yorulduğumda sakinleşmek için kâğıt alıp çizimler yapıyorum. Bu, zihnimi dinlendiren bir süreç. İki gün resim çizdikten sonra yeniden stüdyoya dönüp piyanonun başına oturabiliyorum. Renklerin ahengi ile müziğin ritmi arasında kendime özgü bir bağ kuruyorum.
Tuvalde işlediğiniz geçmişin izlerini anlatıyorsunuz. Bu eserlerde hayatınızdan hangi hikâyeleri görebiliriz?
En çok Büyükada’nın nostaljik vapurlarını, teknelerini ve oradaki yaşamı resmetmeyi seviyorum. Çizimlerimde gemilere özgün bir görünüm kazandırıyorum. Tombul, poposu kalkık gemiler çiziyorum. Klasik gemi çizen ressamların aksine bu tarzı benimsedim ve insanlar bu gemilere bayılıyor.
Bu sergi ile sanatseverlere ne hissettirmek istiyorsunuz?
Sanat yoluyla izleyicilere geçmişin nostaljisini hissettirmek istiyorum. Sergimi gezen insanların kendi hikâyelerini bu resimlerle buluşturmasını hedefliyorum. Özellikle Büyükada’yı tanıyanlar için bu sergi, bir nevi geçmişe dönüş gibi.
Resim çalışmalarınızda farklı temalara yönelmeyi ve yenilikçi projeler geliştirmeyi düşünüyor musunuz?
Elbette, sürekli olarak yeni şeyler denemeyi seviyorum. Çizdiğim yelken motifleri, özellikle çok beğeniliyor. Bu yüzden daha ulaşılabilir bir formatta, 40x30 boyutlarında kâğıt üzerine karakalem çizimler yapmayı planlıyorum. Bunun için şimdiden bazı hazırlıklar yaptım. Ayrıca baskılar üzerinde deneysel çalışmalar yapıyorum. Kendi çizimimi yeniden bastırıp üzerinde tekrar çalışarak farklı dokular ve etkiler yaratıyorum. Bu süreç benim için oldukça yaratıcı bir alan sağlıyor.
Bunun dışında farklı materyalleri keşfetmek de ilgi alanımda. Örneğin, cam şişeleri ve cam tuğlaları boyamayı deniyorum. Özellikle mavi cam tuğlalar, boya gerektirmiyor. Bu tür malzemelerle çalışarak bijuteri tarzı özgün tasarımlar yapmayı planlıyorum. Yaratıcılığın sınırları olmadığını düşünüyorum ve bu beni her zaman motive ediyor. Farklı temalar ve materyallerle yeni projeler üretmeye devam edeceğim.
Sanatta çok yönlü bir kişilik olarak genç sanatçılara ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Resim kabiliyettir. Çizim yeteneği olanlara somut, hikâye taşıyan eserler yaratmalarını tavsiye ediyorum. Resim kabiliyeti soyut çizimlerde de işlenebilir ama hikâye anlatan motifler, izleyiciyle daha güçlü bir bağ kurar.