Yalnızlık’ Netflix’te
Gabriel Garcia Marquez’in çocukluğunu anlattığı, Kolombiya tarihine ışık tutan romanı, bir ailenin kuşaklar boyu süren yaşam mücadelesini epik bir destan kalıpları eşliğinde anlatır. Dizide, bir ailenin yüzyıl süren laneti üzerinden, iç savaş yıllarının sancılarını, politikacı ve din adamlarının müdahalesinin insan yaşamındaki yıkıcı etkisini izliyoruz.
20. yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan Gabriel Garcia Marquez’in (1927-2014) en çok bilinen iki romanı ‘Yüzyıllık Yalnızlık / Cien Anos De Soleded’ ve ‘Kırmızı Pazartesi / Cronaca De Una Muerte Anunciada’dır. Bu iki romanı gençlik yıllarında okumayan yoktur. Kendisine 1982’de Nobel Edebiyat Ödülü getiren, Kolombiyalı yazarın ailesinin yüzyıl süren lanetini konu alan ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ dizisini NETFLİX’te sekiz bölüm halinde izledik. Benim en sevdiğim eseri olan ‘Kırmızı Pazartesi’ yine Marquez’in çocukluğunu geçirdiği kasabada gerçekleşmiş bir cinayete odaklanır.
Romanı, ünlü İtalyan yönetmen Francesco Rosi, Antonioni’nin fetiş senaristi Tonino Guerra birlikte senaryolaştırarak 1987’de sinemaya uyarladılar. Asıl adı ‘İşlendiğini Herkesi Bildiği Bir Cinayetin Öyküsü’ olan romanın ilk cümlesinde Marquez, kimin ne zaman öldürüleceğini açıklar. Büyülü Gerçekçilik akımının en önemli eserlerinden biri olan ‘Yüzyıllık Yalnızlık’, bir ailenin kuşaklar boyu süren yaşam mücadelesini epik bir destan kalıpları içinde anlatır. Roman, Kolombiya’da 1885-1902 yılları arasındaki iç savaş yıllarını, politikacıların ve din adamlarının müdahalesinin insan yaşamındaki yıkıcı etkisini edebi bir dille anlatır.
Büyülü gerçekçilik akımı
Alex Garcia Lopez ve Laura Mora Ortega’nın yönettiği ‘Cien Anos De Soledad’ adlı sekiz bölümlük TV dizisinin konusu, Kolombiya’nın küçük kasabası Macondo’da geçiyor. Film, Jose Arcadio Buendia’nın başını çektiği Buendia ailesinin nesillere yayılan hikâyesini konu ediyor. Dizinin yürütücü yapımcılığını, yazarın oğulları Rodrigo Garcia ile Gonzalo Garcia Barcha üstleniyor. Marquez’in elli milyondan fazla satılan, kırk dile çevrilen romanı İspanyolca ve yazarın şartına uyarak Kolombiya’da çekildi. Marquez, çocukluğunu geçirdiği Aracataca’yı, 1967’de kaleme aldığı romanında Macondo adıyla kurgulayarak romanın içine yerleştirir ve böyle yapmakla amacının “çocukluk günlerini sanatsal bir dille ardında bırakmak” olduğunu açıklar.
Marquez, yüz yılda yaşanan sıra dışı olayları çok olağan bir durummuş gibi anlatır. Bu üslup ‘büyülü gerçekçiliğin’ erdemleri arasındadır. Lanetlerin, entrikaların, iç savaş sancılarının öne çıktığı dizide intikam, yozlaşma, yalnızlık, yazgı gibi temalar ustalıkla ele alınır. Ebeveynlerinin isteklerine karşı çıkarak evlenen iki kuzen, Jose Arcadio ile Ursula İguaran yaşadıkları kasabayı terk edip yeni bir yuva arayışında uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkarlar. Arkadaşları ve maceraperestler eşliğindeki yolculukları, Macondo adını verdikleri, tarih öncesi taşlardan oluşan bir nehir kıyısında, ütopik bir kasabanın kurulmasıyla sonuçlanır.
Buendia soyunu etkileyen birkaç nesil delilik, imkânsız aşklar, kanlı ve absürt bir savaş; onları umutsuz bir şekilde yüzyıllık bir yalnızlığa mahkûm eden korkunç bir lanetin korkusuyla eziyet çeken bu efsanevi kasabanın geleceğini belirleyecektir. Dizinin birinci bölümünde, bir hayaletten ve bir lanetten kurtulmak isteyen Jose Arcadio ve Ursula’nın, diğer insanlarla birlikte yeni bir yuva kurmak için kasabalarını terk edip çıktıkları zorlu yolculuğu anlatır. Uzun arayışlardan sonra yerleşip kurdukları, cennet bahçesini andıran Macondo’da sağlıklı çocukları, torunları olur. Ailenin büyük oğlu bencil, geçimsiz, isyankâr Melquiades, kasabayı terk edip kayıplara karışır.
Babasının geçirdiği delilik nöbetlerinden sonra ailenin reisi konumuna gelen Aureliano, devletin Macondo’ya tayin ettiği yargıç kayınpederinin kaypaklığını görünce isyan eder ve devrimcilerin arasına katılır. Kayınpederi, seçimlerde hile yapıp kaybeden hükümet taraftarlarını seçimin galibi ilan etmiştir. Bu haksızlık, isyankâr devrimcilerin mücadelesini kızıştırır. Buendia ailesinin iki kız kardeşi Amaranta ve Rebeca sorunlu kişilerdir. Aureliano’nun ağabeyinin kaçarken Macondo’da bıraktığı, Ursula’nın büyüttüğü gayrı meşru oğlu, kasaba liberallerin eline geçince kendini lider ilan eder. Deliren büyükbaba Jose Arcadio bahçedeki ağaca bağlanır; ölümüne kadar orada yaşar. Dizide, gökyüzünden sarı çiçeklerin yağdığı şiirsel final bölümü son derece etkileyici.
Yozlaşma – Yazgı - Intikam
Dizinin başkahramanları, Macondo’yu modern bir kasabaya dönüştüren Buendia ailesinin üç karakteridir: Ailenin büyükbabası, gelişmeye ve bilime âşık Jose Arcadio, kurduğu kasabada halkına mutlu bir hayat kazandırır. Çocuklarını büyütürken kendini bilim adına icatlara adayan Jose Arcadio, iç savaşın başlaması ve hükümet yetkililerinin Macando’nun yönetimine karışmasıyla dengelerin sarsıldığına tanıklık eder. Karısı Ursula ise sadece çocukları için fedakâr bir anne değil, ailenin geçimini ve birliğini sağlayan, adeta sağduyunun temsilcisidir. Buendia’ların ikinci oğlu yakışıklı Aurelio, cesur, prensip sahibi, isyankâr, liderlik meziyetine sahip dürüst bir gençtir. Hükümete karşı ayaklanmalara önderlik ederek albay rütbesiyle, iç savaşlarda bir ömür geçirir, hapislere girip çıkar.
Romanın arka kapağında Marquez’in şu sözleri yer alır: “Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne, bir yığın hısım, akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. İki yılda yazdım ama kitap hakkında düşünmek 15-16 yılımı aldı. Büyükannem en acımasız şeyleri sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin onun duygusal tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ı işte bu yöntemi kullanarak yazdım… Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız.”
Dizinin iki yönetmenine gelince… Yönetmen, senaryo yazarı, bestekâr Alex Garcia Lopez, Buenos Aires’te doğdu, ABD’ye taşınıp yüksek tahsilini yaptı. Ardından Londra’ya yerleşerek kısa filmler çekti, İngiliz televizyonunda ‘Misfits’ ve ‘Utopia’ dizilerini yönetti. Kariyerini sürdürdüğü Amerika’da ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ın beş bölümünün yönetmenliğini yaptı. Yönetmen, oyuncu Laura Mora Ortega, 1981’de Kolombiya’nın yasa dışı kokain ticaretinin merkezi sayılan Medellin’de doğdu. TV serileri, ‘Pablo Escobar: Kötülüğün Koruyucusu’, ‘İsa’yı Öldür’, ‘Dünyanın Kralları’nı yönetti, iki dizide rol aldı. Lopez’in ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ın üç bölümünde yönetmen olarak imzası var.
Diziyi, başarılı oyuncu kadrosunda öne çıkan iki oyuncu ile yazımı bitireceğim. Albay Aureliano’yu canlandıran, Bogota doğumlu Kolombiyalı aktör, yönetmen, senaryo yazarı Claudio Catano (40), ünlü Kolombiyalı şair Mario Rivero’nun torunu. Bilge kadın, ailenin temel direği, Marquez’e esin kaynağı olan büyükanne Ursula’yı canlandıran Marleyda Soto, deneyimli bir sinema ve televizyon dizisi oyuncusu. Soto, ‘Karanlık Bataklık / Cienago Oscura’ TV dizisiyle ünlendi.