Adolf Hitler, çocukluğundan itibaren hazım problemleri yaşayan biriydi. Ne zaman stres altına girse, şiddetli karın ağrıları, gaz sancıları ve sindirim bozuklukları başlar, kabızlık ile ishal arasında gidip gelirdi. 40’lı yaşlarına geldiğinde, bu şikayetleri sıklaşmış, yemeklerin ortasında aniden kalkıp gitmesine neden olmuştu. Masada kalan misafirler, Führer’in sinirlendiğini düşünerek huzursuz olurdu. İrritabl Bağırsak Sendromu benzeri bir rahatsızlık yaşadığı açıktı ve çaresini arıyordu.
Başlangıçta ilaçlar ve diyet değişiklikleri denedi. Eti, sütü ve yağı hayatından çıkardı, ancak sancıları dinmedi. Kişisel fotoğrafçısı Heinrich Hoffmann, doktoru Theodor Morell tarafından tedavi edilip iyileştiğini söyleyince, Hitler de ona görünmeye karar verdi. 1936’daki bir Noel partisinde tanıştılar. Hitler, diyetlerin işe yaramadığını, çay ve sade tostla beslenmesinin kendisini bitkin düşürdüğünü anlattı. Morell gözlerini kısıp, “Hallederiz Führerim. Bir yıla kalmaz, tereyağından kıl çeker gibi alırım sancılarını” dedi. Bu, sadece Hitler’in değil, Almanya’nın kaderini de değiştiren bir karar olacaktı.
1886 doğumlu Theodor Morell, tıp eğitimini Fransa’da tamamladı, Münih’te kadın doğum ihtisası yaptı ve Berlin’de muayenehane açtı. Zengin ve ünlü hastalara hizmet vermek için “lüks bir doktor” profili çizdi. Daha sonra Nazi Partisi’ne katılarak, Hitler’in doktoru olmaya giden yolda hızla yükseldi.
Ancak Morell, gerçekten hasta insanlarla ilgilenmekten kaçınıyordu. Kapısına servet döken, psikosomatik şikayetleri olan hastalara “özel kremler”, “alternatif tedaviler” sunuyordu. Ciddi hastalıkları olanları ise başka doktorlara yönlendiriyordu.
Morell aynı zamanda bir girişimciydi. Yönetim kurulunda yer aldığı firma, bağırsak hastalıkları için “Mutaflor” adında bir ilaç üretmişti. İlacın etken maddesi, Bulgar köylülerinin dışkısından elde edilen bakterilerdi. Hitler de bu ilacı kullanmaya başladı ve Morell’in uyguladığı diğer tedavilerle birlikte kendini iyi hissettiğine inandı. Artık “Führer’in doktoru” olmuştu.
Morell’in tedavi yöntemleri başlangıçta basit takviyelerden ibaretti. Ancak zamanla stimülanlar, hormonlar, ağrı kesiciler, yatıştırıcılar, kas gevşeticiler ve morfin türevleri içeren 92 çeşit ilaç vermeye başladı. 1941’e gelindiğinde, Hitler haftada 120 ila 150 arasında ilaç kullanıyor, günde ortalama 20 enjeksiyon alıyordu.
Bu ilaçlardan biri “Dr. Koester’in Anti-Gaz Hapları” idi. Etken maddeleri arasında belladonna ve striknin bulunuyordu. Hitler bu haplardan günde 20’ye yakın alıyordu. SS doktoru Ernst-Günther Schenck, ilacı analiz ettiğinde, yüksek dozlarda alındığında zehirleyici etkisi olduğunu fark etti. Ancak Hitler, doktorlarının uyarılarını umursamadı. “Ne zaman alsam, kendimi iyi hissediyorum.” diyerek kullanmaya devam etti.
Metamfetamin bağımlılığı ve Hitler’in zihinsel çöküşü
Hitler’in fiziksel ve zihinsel çöküşü giderek hızlandı. Morell, “Vitamultin” adı altında Hitler’e düzenli olarak enjeksiyon yapıyordu. Himmler’in şüphelenip ilacı test ettirmesi sonucu, enjeksiyonların metamfetamin içerdiği ortaya çıktı.
Metamfetaminin uzun süreli kullanımı, paranoya, dürtüsellik, duygusal dengesizlik, titreme ve kas kasılmaları gibi ciddi yan etkilere yol açıyordu. Hitler’deki seğirme, titreme, kompülsif davranışlar ve ruh hali değişimleri bu duruma işaret ediyordu. Son yıllarında sol bacağındaki aksamanın, muhtemelen metamfetaminin kardiyovasküler sistemi çökertmesi nedeniyle olduğu düşünülmektedir.
Morell, Hitler’in yakın çevresi tarafından hiçbir zaman sevilmedi. Hijyen eksikliği, kötü kokusu ve şüpheli tedavi yöntemleri nedeniyle Eva Braun dahil birçok kişi ondan tiksiniyordu. Ancak Hitler ona tam güven duyuyordu.
Nisan 1945’te Berlin’e Sovyet bombaları yağarken, Hitler’in en büyük korkularından biri, Morell’in kendisini ilaçla etkisiz hale getirerek kaçırmasıydı. 21 Nisan’da Hitler, Morell’i aniden görevden aldı ve odasından kovdu.
Morell, hemen Berlin’den kaçtı ve savaş sonrası ABD’liler tarafından 1945’te tutuklandı. Ancak savaş suçu işlemediğine karar verilerek serbest bırakıldı. 1947’de felç geçirdi ve 1948’de bir hastane odasında unutulmuş halde öldü.
Theodor Morell, tıp dünyasında bir sahtekar ve Nazi Almanya’sında en tehlikeli doktorlardan biri olarak anılmaktadır. Hitler, hastalıklarını tedavi edeceğini düşündüğü bu doktorun ellerinde uyuşturucu bağımlısı birine dönüştü ve aldığı yanlış ilaçlar sağlığını hızla çökertti.
Ancak Hitler, uyuşturucu kullanmadan önce de acımasız bir diktatördü. 1933’te Yahudilere yönelik sistematik ayrımcılığı başlatan Nuremberg Yasaları’nı çıkardı, 1939’da Avrupa’yı kasıp kavuracak bir savaş başlattı, milyonlarca insanın ölümüne yol açan toplama kamplarını kurdurdu. Yani Hitler’in aldığı ilaçlar, onun psikolojisini ve fiziksel sağlığını bozmuş olsa da, onu bir anda başka birine dönüştürmedi.
Morell’in tedavileri, belki de Hitler’in karar alma sürecini bulanıklaştırdı, fiziksel sağlığını hızla kötüleştirdi, paranoya ve titremeler gibi semptomlarını artırdı. Ancak Hitler’in fanatik ideolojisi, soğukkanlı hesapçılığı ve acımasız planları, uyuşturucudan bağımsız olarak zaten oradaydı. Onun vahşeti, yalnızca şırıngaların değil, kişiliğinin ve dünya görüşünün bir sonucuydu. Bir doktorun hastasını iyileştirmek yerine onu bir bağımlıya çevirmesi, tarihin en büyük tıbbi trajedilerinden biri olarak kayıtlara geçti. Ancak Hitler’in işlediği suçlar, yalnızca bir doktorun hatalarına indirgenemeyecek kadar bilinçli ve sistematikti…