Ağa Takılanlar

Trump´ın Arap ülkelerini ikna etme olasılığı düşük ihtimal de olsa var. Bunu Kudüs´ü İsrail´in başkenti olarak tanımasında gördük. Arap dünyası kınadı, tepkiler verdi ama başka bir şey yapamadı. Ki Mısır ve Ürdün Amerika´nın yoğun bir şekilde güvenlik, ekonomik, askeri iş birliği içinde olduğu ülkelerden biri. O yüzden bu verecekleri tepki, reddetme, kınama oldukça sınırlı olacak diye düşünüyorum. Tabii Trump´ın iyi bir ticari kafası var. Bu konuda Mısır´a ya da Ürdün´e ne sunacak? İran, Suriye´deki yeni hükümet, Rusya´nın durumu bu süreci nasıl etkileyecek, hangi pazarlıklar masada olacak gibi çok sayıda konu başlığı var. Trump buradan maksimum şekilde kârlı çıkmayı istiyor. Ama İsrail´in güvenliğini inşa etmek birinci öncelik olacak." Umur Tugay Yücel – https://anlatilaninotesi.com.tr/

İzak BARON Diğer
5 Şubat 2025 Çarşamba
  • Adelina Sfishta@AdelinaSfishta

"Türkiye-İsrail ilişkileri nasıl olmalı" anketi sona erdi. Savaş psikolojisi ortamında

- İsrail'le klasik devlet ilişkileri kurulmalı diyenler % 34,4

- İsrail'le dostça ilişkiler kurulmalı diyenler % 22,6

% 57 düşmanlığa karşı

- İsrail'le düşman ilişkileri kurulmalı diyenler % 32,3

 

https://x.com/AdelinaSfishta/status/1885263512693334212

  • ‘TRUMP, YARIN GELİP TÜRKİYE’NİN DE KAPISINI İSRAİL İLE NORMALLEŞME İÇİN ÇALACAK’ -Dr. Barış Adıbelli (Röportaj: Ceyda Karan)

Amerikan menşeili gazeteler artık ‘etkisiz çok kutupluluk var’ diye yazıyor. Trump bundan memnun. Tehdit ediyor. Suudi Arabistan’dan yok yere 600 milyar dolar hatta 1 trilyon dolar yatırım alacak. Ne yatırım yapacak Suudiler bu parayla? Zaten 450 milyar dolara yeni uçak aldılar ama hangarda duruyor çünkü pilot yok. İlanlar verdiler pilot için. Uçuramıyorlar hala alıyorlar. İbrahim Anlaşmaları’nı bölgede genişletmek istiyor Trump. İsrail ile herkesin Ortadoğu’da ilişkisi normal olsun istiyor. Yarın bir gün Türkiye’nin de kapsını çalıp ilişkileri normalleştirmek isteyecek muhtemelen. Belki mektup yollayacak. Ben Araplardan çok Türkiye’nin İsrail ile ilişkisinin normalleşmesinin Trump tarafından arzulandığını düşünüyorum. Çünkü Türkiye NATO ülkesi ve ABD müttefiki. Zaten Kudüs’ü ebediyen başkent olarak tanımış. Trump’ın Netanyahu’ya sert davranacağını söyleyenler vardı. Ne sert davranması? İlk yabancı lider olarak Beyaz Saray’a çağırdı.

https://anlatilaninotesi.com.tr/20250129/1093175079.html

  • TRUMP'IN GÖMLEĞİNİN İLK DÜĞMESİ: İSRAİL... - Adelina Sfishta

Trump, ilk resmi görüşmesini İsrail Başbakanı Netanyahu ile yapmayı tercih etti.

Ne İngiltere, ne Suudi Arabistan, ne Almanya, ne Kanada, ne de Türkiye...

Trump, "özgün düşünceleri olan" bir lider ve Amerikan kurumsal yapılarının konvansiyonel düşünceleriyle tam olarak örtüşeceğe benzemiyor.

Ukrayna-Rusya savaşı, HAMAS-İsrail gerilimi, Hizbullah-İsrail çatışmaları, IŞİD ve radikal silahlı İslamcılığın yeniden güçlenmesi, İran’ın emperyal hamleleri, Rusya-İran stratejik ortaklığı, Mısır-Sudan-Etiyopya-Somali eksenindeki gelişmeler, Çin-ABD Pasifik rekabeti, Kuzey Kore'nin Avrupa’daki savaşa etkisi ve NATO’nun geleceği...

Bütün bu kritik meseleler, Trump’ın özgün katkılarını bekliyor.

Trump, "karar parametresi" olarak İsrail'i esas alacak ve yukarıda bahsedilen pek çok konuyu bu çerçevede şekillendirecek.

Bu bağlamda, "doğruluğu yüksek bir varsayıma" göre Netanyahu-Trump görüşmesi nasıl gelişebilir, tahmin edelim.

7 Ekim HAMAS saldırısı, İsrail'e tek bir mesaj verdi: "Bundan sonraki saldırı yok edici olacak."

İsrail'e yönelik saldırıların ideolojik dayanağı, "İslam dininin Yahudilerle ilgili söylediklerinin yorumuna" dayanıyor.

Bu yorum doğrultusunda, "Yahudilerin yok edilmesi gerektiği" savunuluyor. Pek çok İslam bilgini bu görüşe katılmasa da, Kur’an’daki bazı ifadelerin radikal yorumu bu şekilde yapılıyor. İslam rejimi kurmak isteyen grupların ortak düşüncesi de bu yönde.

Yahudilerin kendilerine bir vatan kurma isteği, bu radikal yorumla birleştiğinde, "İsrail'in yıkılması ve Yahudilerin yok edilmesi" düşüncesine dönüşüyor. Filistin sorununun çözülememiş olması da, İsrail’i yok etmeye odaklanmış gruplara bir "gerekçe" sunuyor.

Bu düşünceden kaynaklanan İsrail’e yönelik tehditler çok cepheli:

Gazze ve Batı Şeria: HAMAS ve Filistin İslami Cihat

Lübnan: Hizbullah

Irak: Haşdi Şabi, Kataib Hizbullah vb.

Yemen: Ansarullah

Suriye: HTŞ’nin belirsizliği

İran: Nükleer silah üretiminde son aşamaya gelmiş olması ve bölgedeki İsrail karşıtı savaşçı örgütlenmeyi yöneten rejim

Türkiye: Sünni İslamcılıktan kaynaklanan yayılmacı arzulara sahip iktidar

Arap ülkeleri: Silahlı cihatçılığı benimsemiş örgütler

Avrupa: Göçlerle oluşmuş İslamcı yapılar ve Rusya’nın kışkırttığı Avrupa’daki aşırı sağ ve aşırı solun İsrail-Yahudi karşıtlığı

Ne çok düşman, değil mi?

Trump, Netanyahu ile birlikte "bu tehditlerin yeniden oluşmaması için neler yapılmalı?" sorusunu değerlendirecek.

https://x.com/AdelinaSfishta/status/1884666866288734383

  • FİLİSTİN’İN TRUMP’LA SINAVI: YENİ YİNE YENİDEN - Ceren Gürseler Solak

Trump Filistin-İsrail sorununda alışılmışın oldukça dışında, teamüle ve uluslararası hukuka aykırı bir söylemde bulunarak sadece Filistinlileri değil dünya kamuoyunu da şoke etmiştir. Netanyahu’nun, İsrail’deki aşırı dinci ve sağcı isimlerin sevinçle karşıladığı bu açıklama salt Filistin’i değil Orta Doğu’nun genelini ilgilendiren veyahut değiştirebilen gelişmelerin yaşanabileceğini göstermektedir. Belli bir grubun belli amaçlarda zorla yerlerinden edilmesi, sürülmesi “etnik temizlik”, savaş suçu, insanlığa karşı suç, soykırım anlamına gelecektir. Keza Arap Ligi’nin yaptığı açıklamada bu unsurun altını çizmiştir. Ayrıca İsrail yerleşimlerinin, Filistin topraklarının İsrail tarafından ilhakının da barışı getirmediği kaydedilmiştir. Bu tip ifadelerin ise Trump için herhangi bir karşılığı olup olmadığı tartışmalıdır. Trump’ın damadı olan ve Yüzyılın Planı’nın mimarlarından Jared Kushner, Filistinlilerin Gazze’den çıkarılması ve Gazze’de turistik resort inşaa edilebileceğini 2024’de dile getirmiştir.

https://www.yeniarayis.com/yazi/filistinin-trumpla-sinavi-yeni-yine-yeniden-10272

  • TRUMP'IN GAZZE PLANINA ÜRDÜN VE MISIR NEDEN KARŞI ÇIKIYOR? - Kersten Knipp

https://www.dwturkce1.com/tr/trump%C4%B1n-gazze-plan%C4%B1na-%C3%BCrd%C3%BCn-ve-m%C4%B1s%C4%B1r-neden-kar%C5%9F%C4%B1-%C3%A7%C4%B1k%C4%B1yor/a-71449735

  • GAZZE’DE KİM KAZANDI? – Hasan Göğüş

Gazze savaşı da bir parça ağa ile marabası arasındaki hikâyeye benziyor. Hamas’ın İsrail’e yönelik 7 Ekim’de gerçekleştirdiği terör eylemi karşısında İsrail’in soykırım boyutuna varan saldırılarıyla başlayan Gazze Savaşında 1 yıl 3 ay 12 gün sonra imzalanan ateşkes anlaşmasıyla silahlar sustu. Taraflar ateş kes anlaşmasına uyacak mı? Hamas’ın elindeki rehinelerin ve İsrail’de tutuklu Filistinlilerin takas süreci sona erdiğinde yeniden savaş başlar mı? Şimdi merak edilenler bunlar.

Gazze savaşı geride çok ağır bir bilanço bıraktı. Ekranlarda sevinç gösterilerine tanık olduğumuz Filistinlilerin kaybı büyük. Can kaybının 50 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. İsrail Gazze’de taş üzerinde taş bırakmamış. Yüzbinlerce Filistinli evlerini barklarını terk etmek zorunda kaldı.

İsrail’in savaşı başlattığında iki amacı vardı. Birincisi İsrailli rehineleri kurtararak sağ salim evlerine dönmelerini sağlamak, ikincisi ise Hamas’ı bir daha kendisine tehdit teşkil edemeyecek şekilde bitirmek. İsrail her iki amacına da erişebilmiş değil. Üstelik bu süre içerisinde dünya kamuoylarında ağır bir prestij kaybına uğradı. Filistin’i tanıyan ülkelerin sayısı arttı. Başbakanları Netanyahu Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin tutuklanması için arananlar listesine girdi.

İsrail’in ünlü istihbarat teşkilatı MOSSAD’ın işlerine akıl sır ermiyor. Bir yandan Hamas’ın siyasi kanadının lideri Haniye’yi tereyağından kıl çeker gibi ince bir operasyonla bir başka ülke topraklarında katledebiliyor. Hizbullah’ın lideri Nasrallah’ı yerin yedi kat dibinde tespit edip öldürebiliyor. Diğer yandan 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail topraklarına girerek 1200 kişiyi öldürüp 252 kişiyi rehin aldığı büyük çaplı bir terör eylemini nasıl olup da önceden haber alamıyor. Gazze’de girilmedik ev, kazılmadık tünel bırakmamasına karşın tek bir rehineye ulaşamıyor.

https://t24.com.tr/yazarlar/hasan-gogus/gazze-de-kim-kazandi,48260

  • ATEŞKES SONRASI FİLİSTİN – Veysel Kurt

Trump’ın Orta Doğu’da ne devletlerarası ne de Gazze’ye yönelik büyük çaplı saldırılar içeren bir çatışma istemediği açık. Bununla beraber İsrail’in taleplerini karşılamak gibi bir yükümlülük hissettiğini unutmayalım. Çünkü ABD ve özellikle Trump için İsrail meselesi aynı zamanda bir iç politika meselesidir. 2016-2020 arasındaki başkanlık döneminde içerde başı derde girdikçe İsrail lobisine boyun eğdiğini ve Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı olarak tanıdığını, ABD’nin Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıdığını hatırlamakta yarar var.  

Yine de bu durumun Trump için temel motivasyonun ilk başkanlık döneminde “Yüzyılın Anlaşması” olarak ilan ettiği ve İsrail’le Arap ülkeleri arasında normalleşmeye dayanan süreci devam ettirmek olacaktır. Arap Ülkeleri de İbrahim Anlaşmaları söylemi ile bu süreci kabullenmiş ve tedavüle sokmuşlardı.  

Tabii ki bölgesel dinamikler 2017’nin şartlarından çok farklı. Bu süreci yeniden gündeme getirebilmek ve Arap ülkelerini yeniden müzakere masasına çekebilmek için İsrail saldırganlığını bir nebze de olsa sınırlandırmak ve hatta mevcut ateşkesi sürdürmek durumunda. Nitekim 7 Ekim’den beri devam eden İsrail saldırganlığı, İsrail’le masaya oturmak için hazırlanan ülkelerin bile bu yaklaşımlarını revize etmesine, en azından ertelemesine neden oldu.  

Bu anlamda oldukça kritik bir noktada duran ve 2017’de İsrail’le anlaşmak için çeşitli şartlar öne süren Suudi Arabistan’ın 7 Ekim sonrasında Filistin meselesinde iki devletli çözümü yüksek sesle dile getirmeye başlaması önemli.

https://www.fokusplus.com/yazarlar/veysel-kurt/ateskes-sonrasi-filistin

  • ‘TRUMP’IN ‘BARIŞ YAPICI’ SÖYLEMİ FİLİSTİNLİLER LEHİNE İŞLEMEYECEK’ - Umur Tugay Yücel (Röportaj: Ceyda Karan)

“Aslında sorun Netanyahu da değil, sorun İsrail’e bakış açısı. Buradaki sürgün, tehcir ya da temizlik planında Trump’ın amacı ilk olarak Gazze’yi bir daha Hamas’ın yönetmemesi, ikinci olarak Gazze’nin İsrail’e bir daha tehdit oluşturmayacak şekilde dizayn edilmesi, üçüncüsü ise tehcir 2 milyon insanı kapsamasa da diğer Arap ülkelerine maksimum sayıda mültecinin gönderilmesi ve buradaki etkiyi azaltmak.

Trump’ın Arap ülkelerini ikna etme olasılığı düşük ihtimal de olsa var. Bunu Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasında gördük. Arap dünyası kınadı, tepkiler verdi ama başka bir şey yapamadı. Ki Mısır ve Ürdün Amerika’nın yoğun bir şekilde güvenlik, ekonomik, askeri iş birliği içinde olduğu ülkelerden biri. O yüzden bu verecekleri tepki, reddetme, kınama oldukça sınırlı olacak diye düşünüyorum. Tabii Trump’ın iyi bir ticari kafası var. Bu konuda Mısır’a ya da Ürdün’e ne sunacak? İran, Suriye’deki yeni hükümet, Rusya’nın durumu bu süreci nasıl etkileyecek, hangi pazarlıklar masada olacak gibi çok sayıda konu başlığı var. Trump buradan maksimum şekilde kârlı çıkmayı istiyor. Ama İsrail’in güvenliğini inşa etmek birinci öncelik olacak."

“Ben Türkiye ile İsrail’in iş birliği içinde olabileceğini, birlikte çalışabileceğini tahmin etmiyorum. Trump’ın bu tarz hayalleri çok fazla. Kendi coğrafyasından Çin’e kadar bir hayaller yumağında. Özellikle Suriye’de gördüğümüz kadarıyla Türk istihbaratı bölgede oldukça etkin. Hamas yetkilileri ateşkesten sonra ilk defa Ankara’ya geldiler ve Sayın Cumhurbaşkanımızla görüştüler. Bu tarz şeylerde tabii ki Türk istihbaratı çalışıyordur, ateşkeste de Katar bir numaralı aktör ama sonuçta Türkiye’nin verdiği desteği de görmek gerekiyor. Ancak Trump tabii ki Suriye sahasından çekildikten sonra İsrail ile Türkiye’nin işbirliği yapmasının ne kadar olacağı tartışmalı. Çünkü İsrail işgal ediyor. Lübnan’da, Suriye’de, Gazze ve Filistin’de işgal sürecini devam ettiriyor, çekilmiyor.

Böyle bir süreçte Türkiye’nin İsrail ile ortak çalışması hem bizim söylemlerimize ters düşer hem de uluslararası toplumda ters düşecek bir şey olur. Böyle bir durumu mümkün görmüyorum.”

https://anlatilaninotesi.com.tr/20250130/1093213232.html

  • İSRAİL VE HİZBULLAH ARASINDAKİ SESSİZLİĞİN KIRILGAN DENGESİ – Nalan Yazgan

İsrail medyası, Lübnan ile imzaladıkları anlaşmanın başarısız ve zayıf olduğunu düşündükleri için öfkeli ve hayal kırıklığına uğramış durumda. Bu savaşı kazandıklarını ancak ateşkes anlaşmasının silahsızlandırılmış bir bölge veya tampon bölge içermediği için eksik olduğunu düşünenler çoğunlukta. Kuzeyli yerleşimcilerin Hizbullah bayrakları sallayan Lübnanlı sivilleri görebilecekleri bir mesafedeyken evlerine geri dönmekte tereddüt ettiklerini ve güvende hissetmediklerini savunuyor.

Trump yönetimi, İsrail’in bölgedeki varlığını destekliyor. Nitekim Lübnan ve İsrail’den önce Beyaz Saray, İsrail ile Lübnan arasındaki ateşkesin 18 Şubat’a kadar uzatılacağını duyurdu. Beyaz Saray’a göre, Hizbullah hâlâ bir tehdit oluşturuyor. Ancak bu durum, Lübnan halkının evlerine dönme konusundaki kararlılığını kırmış değil.

Bakalım 18 Şubat’ta işgal sona erecek mi, ateşkes yine uzatılarak işgal devam mı edecek yoksa savaşa kaldığı yerden devam mı edilecek? Muhtelemen, Lübnan Ordusu’nun hazır olmadığı gerekçesi ile ABD’den aldığı destek ile İsrail, Lübnan topraklarını işgale devam edecek ve tüm taraflar bir sonraki raunda hazırlanmaya başlayacaklar.

https://harici.com.tr/israil-ve-hizbullah-arasindaki-sessizligin-kirilgan-dengesi/

  • KAYNAYAN KAZANDAKİ KURBAĞA: BATI ŞERİA – Haydar Oruç

Gazze’de 19 Ocak 2025 tarihinde yürürlüğe giren ateşkesin İsrail hükümeti tarafından kabul edilmesinin en önemli sebebi, şüphesiz ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın bu konuda hem Hamas’a hem de İsrail hükümetine yapmış olduğu baskıydı. Ancak ortaya atılan bazı iddialara göre Trump, bir taraftan İsrail hükümetine baskı yaparken diğer taraftan da Netanyahu hükümetini ayakta tutabilmek için bazı tavizler vermiştir.

Bu tavizlerin başında ise, Biden döneminde Batı Şeria’daki ihlalleri nedeniyle bazı radikal Yahudi yerleşimci gruplara uygulanmaya başlayan yaptırımların kaldırılması ve İsrail’e yeni silahların verileceğinin sözünün verilmesi olmuştur. Gazze ateşkesi sonrası Netanyahu’nun aşırı sağ destekli hükümetinin ulusal güvenlik bakanı olan Ben Gvir istifa ederken, en az onun kadar radikal bir faşist olan maliye bakanı Smotrich’in hükümette kalmasının sebebinin de bu tavizlerle ilişkili olduğu düşünülmektedir.

Keza, Smotrich’in de istifa etmesi halinde Netanyahu hükümeti düşecek ve aynı 2018 ile 2022 yılları arasında olduğu gibi sonu belirsiz bir siyasi istikrarsızlık süreci başlayacaktı. Zaten Gazze’deki durum nedeniyle ziyadesiyle sıkışmış olan Netanyahu ve İsrail için böyle bir krizin nasıl sonuçlanacağını kestirmek ise mümkün değildi. Dolayısıyla Netanyahu’dan hazzetmediği söylenen Trump’ın aslında Netanyahu’ya bir hayat öpücüğü verdiğini söylememiz yanlış olmayacaktır.

https://www.fokusplus.com/odak/kaynayan-kazandaki-kurbaga-bati-seria

  • BİR ÇILGININ, GAZZE PLANI... - Adelina Sfishta

Trump, pragmatist bir iş adamı. "Bu şartlar altında kimse Gazze'ye yatırım yapmaz. İntikam döngüsü ve kan durmaz, barış kalıcı olmaz, bölge istikrara kavuşmaz" diyor.

100 yıldır bu mesele çözülemedi ve geçici yardımlarla toplum ayakta tutulmaya çalışılıyor.

Emperyal emeller peşinde koşan ülkeler barışı tehlikeli ve kendi çıkarlarına uygun olmayan bir durum olarak görüyor.

Barış olursa İran, "Şii İslamcı rejimini" bölgede nasıl genişletecek?

Barış olursa Türkiye, "Ortadoğu'da fetih stratejisini" ya da "Sünni İslamcı yayılma stratejisini" hangi psikolojiye dayandıracak?

Dahası, İran ve Türkiye’deki rejimler, iktidarda kalabilmek için hangi psikolojik savaş enstrümanına sarılacak? Filistin’de barış olmaması bu ülke yönetimlerinin işine geliyor.

Gazze, küçücük bir toprak parçası aslında… Ama adaletin olmadığı bir toprak parçası.

Adaletli ve kalıcı çözümün şart olduğu bir yer. Bölge barışı için, hatta dünya barışı için adil bir çözüm gerekiyor.

Ama maalesef savaş döngüsünden bir türlü çıkılamıyor.

Yahudi katliamı üzerine endoktrine edilmiş Hamas gibi, Hizbullah gibi grupların, bölge barışını ve hatta dünya barışını ne derece riske atabilecek eylemler yapabildiğini gördük.

İran’ın emperyal arzularını, ortamı nasıl istismar ederek hayata geçirdiğini gördük.

İsrail’in "hayatta kalma refleksiyle"; giderek aşırı sağın kıskacına girdiğini, çözümsüzlüğü savunan siyasi platformların iktidarı ele geçirdiğini, İsrail solunun tükenerek aşırı sağa kaydığını gördük.

Ukrayna'da sıkışan Rusya'nın; Hamas'ı, Avrupa ve ABD’nin toplumsal dengelerini bozabilecek bir psikolojik faktör olarak kullandığını gördük. Hem ABD hem de Avrupa toplumlarının, aşırı sağ ve aşırı sol kesimleriyle birlikte, Rusya’nın yönlendirmesiyle Filistin meselesini nasıl istikrarsızlık aracı haline getirdiğini gördük.

Son derece istismara açık bir alan… Çözülmezse, Üçüncü Dünya Savaşı'na zemin hazırlayabileceği yönündeki kaygılar hiç de az değil.

Öyleyse…

Sanırım makul insanlar "kalıcı çözüm" konusunda hemfikir.

Ama nasıl bir çözüm?

Adil, entegre, kalıcı, ajitasyona kapalı, emperyal arzulara hizmet etmeyen bir barış…

İsrail ile Filistin toplumunu birlikte yaşamaya entegre bir barış.

Hem İsrail’i hem Filistin’i korkulardan arındırarak birlikte yaşamaya teşvik edecek bir barış…

Trump, fiziksel şartların değişmesi gerektiğini söylüyor.

Belki de Trump haklı…

https://x.com/AdelinaSfishta/article/1886057798137528590

  • KÖR NOKTA | İSRAİL-HAMAS ARASINDAKİ ATEŞKES ANLAŞMASI - Dr. Hay Eytan Cohen Yanarocak – Hakan Başak

https://www.youtube.com/watch?v=izqhiKZ29q 

  • UFUKTA TÜRKİYE-İSRAİL YAKINLAŞMASI MI VAR? – Ruşen Çakır

https://www.youtube.com/watch?v=L8QrRRWctvU

  • GAZZE’DE ATEŞKESİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ - Doç. Dr. Salih Bıçakcı

Özetle, ekonomik olarak %20 küçülen ve kredi notu düşen bir İsrail var. İçeride hem ateşkesin yapılması için yapılan protestolar hem de operasyonun son bulmasına kızgın dindar grupların varlığı hükümeti yormaya devam ediyor. İsrail insani kapasite olarak yedek askerler konusunda sınırlara gelmişken Gazze’de, Lübnan’da ve Suriye’de operasyon yürütmeye çalışıyor. Hükümet dindar partilerin “Savaş devam etmezse koalisyonu çökertiriz” tehditleri altında devam ediyor. Netanyahu Trump’ın seçilmesinin verdiği kısmi rahatlık içindeyken, şapkadan gelecekte nelerin çıkabileceğinin endişesini yaşıyor.

İsrail, Trump’ın İran operasyonu konusunda ikna edildiğinden emin değilken, Rusya ile İran’ın imzaladığı büyük stratejik ortaklık anlaşmasının mürekkebi çoktan kurudu. Gazze’deki ateşkesle esirlerini almaya devam etmeyi ümit ederken bir yandan da Hamas yerine alternatif sivil yönetimler üzerine düşünüyor.

İsrail, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerini sürece dahil edebilmek için Trump yönetiminin desteğini ümit ediyor. Şimdilik Suudi Arabistan daha çok Suriye’ye odaklanmış gözüküyor. Suudi Arabistan’ın İbrahimi Anlaşması’na dahil olup olmaması Gazze içinde bir sinyal niteliğinde ipuçları içerecek. İsraillerin önceki operasyon sırasındaki hayallerinde Suudi Arabistan’ın Gazze’nin inşası için gereken meblağı ödeyeceği düşünülüyordu.

ABD Trump yönetiminin Orta Doğu Özel Temsilcisi Wittkof’un Gazzelilerin bir kısmını Endonezya’ya gönderme planı başka bir sorundan kurtulma stratejisi gibi gözüküyor. Hatırlarsanız çatışmanın ilk zamanlarında aynı planlar, Netanyahu tarafından Gazzelilerin Sina Yarımadası’na gönderilmesi şeklinde dile getirilmişti. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi de “Netanyahu Gazzeliler için bir çöl arıyorsa Necef tarafına gönderebilir” diye Beersheva’yı işaret etmişti.

Trump da yaptığı son açıklamada, Mısır’ın ve Ürdün’ün Gazzelileri alması gerektiğini belirterek, ABD’nin kafasındaki ve belki de İsrail’in hayalindekileri söyledi. Ayrıca Biden hükümetinin askıya aldığı askerî mühimmat sevkiyatına izin verdiğini belirtti.

https://fikirturu.com/jeo-politika/gazzede-ateskesin-dusundurdukleri/

  • BERLİN’DE HİTLER, GOEBBELS, GOERİNG ANISINA TAPINAK MI? - Ralf Arditti     

https://www.turkisrael.org.il/single-post/berlin-de-hitler-goebbels-goering-an%C4%B1s%C4%B1na-tap%C4%B1nak-m%C4%B1

  • ZONE OF INTEREST FİLMİNE KONU OLMUŞTU: ‘HOLOKOST MANZARALI EV’ TARİHİNDE İLK KEZ ZİYARETÇİLERE AÇILDI

 

https://gazeteoksijen.com/dunya/zone-of-interest-filmine-konu-olmustu-holokost-manzarali-ev-tarihinde-ilk-kez-ziyaretcilere-acildi-234159

  • YELDEĞİRMENİ’NDEKİ YAHUDİLER YA DA DR. VİKTOR BİTRAN’IN TABELASI – Tuğçe Yılmaz

 

 

https://bianet.org/yazi/yeldegirmenindeki-yahudiler-ya-da-dr-viktor-bitranin-tabelasi-304061

  • KOSOVA'DA KURTARILAN YAHUDİ KADININ AKIBETİNİ ANLATAN "MAKEDON GÜNEŞİ" -  Şaban Maxharraj

Avukat Efrat Baruch-Altaraz, "Makedon Güneşi" kitabında, eski adı Rashella Sion olan, şimdi Rashella Altaraz olan kayınvalidesi hakkında yazıyor. İsrail'in Kosova Büyükelçiliği tarafından Priştine Üniversitesi Senatosu'nda düzenlenen bir konferansta avukat, ilk olarak Arnavutların insanlık gösterdiğinin ve Yahudileri kurtarma riskini aldığını bildiğini açıkladı. Temel mesleğinin yanı sıra Balkanlara gelen ziyaretçilere eşlik ediyor ve buraların tarihini anlatıyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan önce eski Yugoslavya'nın tüm ülkelerinde yaklaşık 85 bin Yahudi'nin bulunduğunu gösteren verileri açıkladı.

 

https://www.koha.net/tr/kulture/dielli-maqedonas-per-fatin-e-hebraikes-se-shpetuar-ne-kosove

  • HOLOKOST KURTULANI MİNDU HORNİCK'İN HİKÂYESİ – Tuğçe Yılmaz

Mindu Hornick, 95 yaşında.

1929 yılında Çekoslovakya’da Karpat Dağları’nda, bugün Slovakya sınırlarında yer alan, Rusky Pole adlı küçük bir Yahudi köyünde (shtetl) doğdu. Mindu 10 yaşındayken babası Moses, zorunlu çalışma taburuna alındı ve ailesiyle birlikte Košice’de bir gettoya gönderildi.

Mindu 1942 yılında, 14 yaşındayken, bir hayvan vagonunda Auschwitz’e götürüldü. Mindu ve kız kardeşi Bilou, Auschwitz’e vardıklarında kardeşleri Josef (11), Samuel (6) ve anneleri Chaya’dan ayrıldı. Annesi ve kardeşleri öldürüldü. Mindu ve Bilou, savaşın geri kalanını zorla çalıştırılarak geçirdi ve 1945 yılında özgürlüklerine kavuştular.

Doğu Avrupa'yı en son terk edenlerden biri olan Haham Solomon Schonfeld'in savaştan kurtulan yetim çocukların naklini ayarlaması sayesinde Mindu İngiltere'ye göç edebildi ve Birmingham’da amcası ve onun ailesiyle yaşadı. Evlendi, iki oğlu oldu. Eşi Alan ile başarılı bir elektronik eşya dükkânı işletti ve Yahudi Mülteciler Derneği bünyesindeki Holokost çalışmaları nedeniyle Britanya İmparatorluk Nişanı (MBE) ile ödüllendirildi.

“Havadaki külün krematoryumlardan geldiğini anlamamız günler sürdü”

Mindu Hornick, tanıklığını The Guardian’a şöyle anlattı:

“Auschwitz'e vardığımızda ne olduğuna dair hiçbir fikrimiz yoktu. Ahşap çıtaların arasında bölmeler vardı ve annem, “Bir bak bakalım, ne görebiliyorsun?” dedi. Sadece Lehçe bir kelime okudum: “Oświęcim” (kampın yanındaki kasaba). Annem, “Hiç duymadım,” dedi.

Bir kapo (SS için gardiyanlık yapmaya zorlanan Yahudi mahkûmlar) bize, Yidiş dilinde, benim ve kız kardeşimin olduğumuzdan daha büyük –17 ve 19 yaşında gibi– davranmamız gerektiğini söyledi, böylece hayatta kalma şansımız olabilirdi. Annem hayli korkmuş görünüyordu ama onun dediğini yapmamızı söyledi.

Auschwitz'de bizi sığır kamyonlarından dışarı ittiklerinde gerçekten cehenneme girdiğimizi düşündük. Kalabalığa doğru baktım. Kardeşlerimi göremiyordum; ama benekli bir eşarp takmış olan annemi gördüm. Ona el salladım, o da bana el salladı. Bu onu son görüşümüz oldu.

Yürümeye devam ettik ve ana kapıya vardığımızda bunun bir "seçim" olduğunu anladık. SS doktoru Josef Mengele'yi, deri eldivenler giymiş halde hatırlıyorum. İnsanlar ya sola ya da sağa gönderiliyordu.

Annemi ne zaman göreceğimizi sordum. Diğer mahkûmlar, “Anneni bir daha göremeyeceksin,” dediler.

Olağanüstü bir şekilde, birlikte kalabilmemiz için blokları değiştirmeyi başaran teyzemiz Berta'yı bulduk. O ve kuzenlerim Lily ve Elsa'nın desteği olmasaydı, hayatta kalamayacağımıza inanıyorum. Birbirimizden hiç ayrılmadık. Bizi kampın Kanada olarak adlandırılan bölümünde çalışmaya gönderdiler; görevimiz insanların yanlarında getirdikleri eşyaların içindeki mücevherleri bulmaktı.

Havadaki külün krematoryumlardan geldiğini anlamamız günler sürdü. Daha sonra da, şalgamdan yapılan sümüksü çorbanın regl olmamızı engellemek için bromür içerdiğini öğrendik. Toplamda altı aydan az bir süre orada kaldık; ama bize sonsuzluk gibi geldi.

 

https://bianet.org/haber/holokost-kurtulani-mindu-hornick-in-hikayesi-303987

  • 28 OCAK 2025 - BUGÜN AUSCHWİTZ'DEN ÇIKAN MESAJ NE?

Amerikan Yahudi Komitesi kuruluşundan Agnieszka Markiewicz ve Simone Rodan-Benzaquen, Onet.pl’de şöyle yazıyor:

“‘Bir daha asla’ sözünün nihai garantörü Yahudi devletinin kendisidir. Fakat üstlendiği bu rol, İsrail’i sıklıkla genelde siyasi eleştiri kisvesine bürünen çağdaş antisemitizmin hedef tahtasına çeviriyor. Uluslararası Holokost Anma Birliği (IHRA) antisemitizmi en başta da ‘örneğin İsrail devletinin varlığının ırkçı bir girişim olduğu iddiasıyla Yahudilerin kendi kaderlerini tayin hakkının inkârı’ olarak tanımlıyor. … Yahudi halkının kendi kaderini tayin hakkını inkâr etmek, Yahudilerin devletini gayrimeşrulaştırmak ve İsrail’i kötülemek uğruna Holokost’un anısını çarpıtmak, tüm halkların mahkûm etmesi gereken türlü antisemitizm biçimleridir.”

https://www.eurotopics.net/tr/332969/buguen-auschwitz-den-cikan-mesaj-ne

  • HOLOKOST’TAN KURTULAN ŞAMPİYONUN HİKAYESİ: "ÖYLE BİR HİKÂYE Kİ BELGESELLERE, FİLMLERE KONU OLMUŞ…" – Ali Murat Hamarat

https://www.youtube.com/watch?v=z4xXBqyy5QM

  • İsrail'den Haberler@kolisraelmedia

İsrailli iki şarkıcı, Achinoam Nini ve Mira Awad, İtalya'daki San Remo Festivali'nde sahne alacak

İkili, açılışı Beatles grubunun kurucusu John Lennon'un İmagine şarkısıyla yapacak

Nini, Orta Doğu'da barış ve umudu gösteren başka bir tarafı göstermekten gurur duyduğunu söyledi.

 

https://x.com/kolisraelmedia/status/1884631192760205731

  • İpek Maya Saygın 🇪🇺🇩🇪@IpekMayaSaygin

Almanya Yahudiler Merkez Konseyi Başkanı, özellikle iki partiye oy verilmemesi çağrısında bulunuyor: AfD ve BSW.

Aşırı sağ AfD, Holokost suçlarını önemsizleştirmeye kalkıyor, ‘antisemit geleneğe’ sahip çıkıyor, kimi teşkilatlarında neonazi üyeleri var, İsrail’e silah gönderilmesine karşı.

Aşırı sol BSW ise her anlamda antisemit solun temsilcisi olarak hareket ediyor.

https://x.com/IpekMayaSaygin/status/1884562907381244210

  • ŞAM YOLUNDA HAHAM'LA YOLCULUK... ŞİZOFRENİ HALİ - Prof. Dr. Mehmet Yuva

Bir gün Amerikan plakalı arabamın gümrük işlemleriyle uğraşırken müdür beyin odasındaki yaşlı bey; “Aracım yok. Şam’a gidiyorsanız sizinle gelebilir miyim?” diye sormuştu. Buyur ettim. Arabada asılı üniversite kimliğimle elimdeki pasaportumu gördü. “Türk müsünüz?” diye sordu evet dedim. Siz Şamlı mısınız diye sordum. Hayır dedi. “Kim olduğumu tahmin ederseniz size yemek ısmarlarım” dedi. Tüm şehirleri saydım, Arap, Türkmen, Kürt, Ermen, Süryani, Ezidi hayır dedi. Bu sefer Sünni, Alevi, Dürzi, İsmail, Mürşidi, Mesihi ve taifelerini söyledim hayır dedi. Uzaydan mı geldin, beni korkutuyorsun bey amca dedim. Tebessüm etti ve “ben Yahudi’yim. Kamışlı Sinagogun Hahamıyım” deyince. Bir “la havla vala kuvvata” çektim. Bu belalar da hep beni bulur. Yahu zaten Türk, Arap, Alman, Amerikalı casus olabilir. Olmasa bu ülkeleri bırakıp Suriye’ye neden gelsin önyargılarıyla devletin ve herkesin gözü üzerimizde aha bir de aynı arabada bir Yahudi hem de hahamla birlikte görürlerse bu sefer kesin İsrail ajanı olurduk. Bu içimdekileri kendisiyle paylaştım. Kahkaha attı. “Bak Hoca! Biz Yahudiler dünyanın hiçbir ülkesinde Suriye kadar rahat ve huzurlu olmadık. İsrail ile savaşlara rağmen, Siyonizm’in ders kitaplarında ne melanet şey olduğu anlatılmasına rağmen hiçbir vakit Suriye devleti veya Suriyeli kardeşlerimizden bize karşı en ufak bir tahkir, saldırı, tecavüz olmamıştır. Biz burada eşit vatandaşız. İzin çıktı, 1992’de Suriye Yahudilerin büyük bir kesimi ABD’ye göç etti. Mülkleri yıllardır kimsesiz ama hiçbir talan, yağma veya tahribat söz konusu olmadı” diye anlattı. Böyle bir Suriye’den ilk sorusu hangi mezheptensin, hangi dindensin durumuna nasıl gelindi?

https://www.odatv.com/dunya/eski-suriyeyi-prof-dr-mehmet-yuva-yazdi-sam-yolunda-hahamla-yolculuk-ozgurlukleri-kiskanilan-ulkeden-nereye-sizofreni-hali-120083662

  • LEV TAHOR: DİN, DEVLET VE MODERN HAYAT ÜÇGENİNDE SIKIŞMIŞ GİZEMLİ BİR YAHUDİ CEMAATİ - Nuh Arslantaş

“Temiz yürek”, “saf gönül” ya da “kalb-i selim” anlamına gelen “Lev Tahor” (לֵ֣ב טָ֖הוֹר) İsrail’de kurulan bir Yahudi cemaatidir. Yahudiliğin Hasidik yorumunu benimseyen grup adını, Yahudi Kutsal Kitabı’daki (Tanah) “Benim için temiz bir yürek yarat, ey Tanrım; içimdeki kararlı ruhu yenile!” pasajında (Mezmurlar/Tehilim 51:12) geçen “lev tahor” ifadesinden almaktadır. Ancak grup cemaat içi neşrettiği yayınlarda isim olarak yarı Aşkenazca çevirisi “Lev Tohor”u tercih etmektedir. Grubun adı İngilizcede “pure (veya clean) heart”, Arapçada ise “kalbün nakiyyün” (قلب نقي) olarak bilinmektedir.

Lev Tahor, diğer Hasidik gruplar gibi, liderlik makamında “Rebbe” adı verilen bir din adamının bulunduğu bir cemaat yapısına sahiptir. Rebbe, topluluk için hem manevi bir rehber hem de en yüksek dini otorite olarak kabul edilir ve aynı zamanda örnek alınması gereken bir model olarak görülür.

Shlomo Helbrants’ın 2017 yılında ölümünden sonra, cemaatin liderliğini oğlu Nahman devralmıştır. Nahman, babasından daha sert bir liderlik sergileyerek, takipçilerine balık, et ve yumurta tüketimini yasaklamış, sadece ekmek, meyve ve sebze yemelerine izin vermiştir. Ayrıca, ergenliğe daha yeni adım atmış 12-13 yaşlarındaki çocuklar için evlilik düzenlemeleri yapmıştır. Lev Tahor’dan ayrılanlar, Nachman’ın cemaati demir yumrukla yürüttüğünü, babasından daha aşırı görüşlere sahip olduğunu belirtmişlerdir.

https://serbestiyet.com/yazarlar/lev-tahor-din-devlet-ve-modern-hayat-ucgeninde-sikismis-gizemli-bir-yahudi-cemaati-195690/

  • THY’NİN EN DENEYİMLİ KABİN AMİRİ EMEKLİ OLDU

Türk Hava Yolları’nda en uzun süre görev yapan kabin amiri İzzet Levi, 33 yıllık kariyerinin ardından emekli oldu.

 

https://havasosyalmedya.com/thynin-en-deneyimli-kabin-amiri-emekli-oldu/

  • RAŞEL MESERİ: GEÇMİŞİ HATIRLATMAK VE BELLEK ÜZERİNE - SEVİM BİRİZ

https://www.mesele121.org/rasel-meseri-gecmisi-hatirlatmak-ve-bellek-uzerine/

  • “KARİKATÜR MUHAMMED ALİ GİBİDİR” – İZEL ROZENTAL (MURAT ÇOKÜRETEN)

“Bugünkü Edirne’de sadece bir tane Yahudi vatandaşımız yaşıyormuş. Oysa dönemin Edirne’sinde bu sayı yaklaşık 20.000 imiş. Ermenileri, Bulgarları, Rumları ve daha kim bilir hangi toplumlar vardı bilemiyorum. Fakat onlar da azımsanmayacak bir sayıdaymışlar. Zaten kentteki çeşitli ve farklı ibadethanelerin sayısı bunun en önemli kanıtı. Bugün yeniden restore edilen Edirne Sinagogu, Avrupa’nın en büyük sinagogları arasında sayılıyor, fakat cemaati yok. Hal böyle olunca, dönemin Edirne’sini belki demografik açıdan bugünün Edirne’siyle kıyaslamak kolay ama sosyal ve kültürel olarak kıyaslamak çok zor.” 

https://www.haberhurriyeti.com/roportaj/23580152/karikatur-muhammed-ali-gibidir

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün