Nobel ödüllü Yahudi şarkıcı

Bob Dylan´ın 1961- 65 arasındaki kariyerine odaklanan film ilham kaynaklarını Dylan´ın tanıştığı insanlardan, Vietnam Savaşı´ndan ve JFK suikastı gibi trajedilerden alıyor. Müzik tarihinin en etkili şarkıcı ve söz yazarlarından Dylan´ın kariyerinin bir bölümünü ekrana taşıyan film, cesur ve heyecan verici bir müzikal biyografik drama.

Viktor APALAÇİ Sanat
12 Şubat 2025 Çarşamba

8 dalda Oscar adayı, James Mangold’un ‘TAM BİR BİLİNMEZ’i vizyonda

‘A COMPLETE UNKNOWN’

Yön: James Mangold

Sen: J. Mangold - Jay Cocks

Gör: Phedon Papamichael

Kur: Andrew Buckland

Oyn: Timothée Chalamet - Monica Barbaro - Elle Fanning - Edward Norton - Boyd Holbrook - Joe Tippett - Erica Hatsune

James Mangold’un Bob Dylan’ın hayatının dört yılını anlattığı ‘Tam Bir Bilinmez / A Complete Unknown’ vizyona girdi. Sekiz dalda Oscar’a aday gösterilen ‘Tam Bir Bilinmez’ sadece bir müzik biyografisi değil, yaratıcılığın, şöhretin ve insan ilişkilerinin karmaşıklıklarını derinlemesine inceleyen bir film. Film sadece dört yıllık bir zaman dilimine odaklanarak, uzun bir biyografik filmin tuzağından kaçınıyor ve tarihteki tek şair müzisyenin ruhunu yakalamayı başarıyor.

Filmin senaryosunu, Elijah Wald’ın ‘Dylan Goes Electric’ adlı kitabından yönetmen Mangold, Jay Cocks ile birlikte yazdı. Senaryo, türün klişelerinden uzak durmayı başarıyor ve duygusal açıdan yankı uyandıran bir bakış açısı sunuyor. Olağanüstü oyuncu performansları, hassas bir mizansen ve müziğin ustalarıyla bütünleşmesiyle film, bir dönemin ruhunu ve müziğini, popüler kültürünü perdeye taşıyor. Dylan’ın 1961- 65 yılları arasındaki kariyerine odaklanan film, ilham kaynaklarını Dylan’ın tanıştığı insanlardan, Vietnam Savaşı’ndan ve o yıllarda yaşanan JFK suikastı gibi trajedilerden alıyor.

‘Tam Bir Bilinmez’ ironik başlığıyla film, Dylan kadar ünlü ve aynı zamanda bilinmezleri barındıran bir kişilik hakkında bir olmasıdır. Dylan’ı bohem Greenwich Village’deki barlarda, bakımsız sokaklarda, plak dükkânlarında gezinirken gösteren sekanslar, NY’u filmin bir karakteri olarak hissettiriyor. Halk kahramanı Guthrie ile tanışma arzusu, başlangıçta bir baba figürü olan şarkıcı Seegar ile bağlantı kurmadan önce onu NY’a getiren şeydir. Müzik tarihinin en etkili şarkıcı ve söz yazarlarından Dylan’ın uzun ve dolambaçlı kariyerinin bir bölümünü ekrana taşıyan film, cesur ve heyecan verici bir müzikal biyografik drama.

Müzikal biyografik drama

Filmin sürprizlerinden ve hasletlerinden biri, oyuncuların tüm şarkıları (dublör kullanmadan) kendilerinin söylemesi. Bu filmin otantik duygusuna katkı veriyor. Filmin adı ‘Tam Bir Bilinmez’ bunun kasıtlı bir tercih olduğu kadar bir manifesto da olduğunu gösteriyor. Film adını Dylan’ın en ikonik şarkılarından birinin (Like A Rolling Stone) sözlerinden alıyor. Filmin bir diğer hasleti Dylan’ın şarkılarının yalnızca bir film müziği olarak kullanılması yerine, bu anlamlı şarkıların tarihi olayları yansıtma gücünün altının çizilmesi. Örneğin Küba füze krizi sırasında ‘Master of War’ performansında, Dylan’ın tarihi olaylara yanıt verme gücünü ortaya koyuyor.

James Mangold müzisyenin anlaşılması zor kişiliğini yansıtırken, aynı zamanda gizemli çekiciliğini de korumayı başarıyor. Titiz kişiliğiyle yönetmen, Dylan’ın kendisinden çok, müziğinin onu dinleyen ve yolunun kesiştiği kişiler üzerindeki etkisini anlatıyor. Mangold’un çizdiği Dylan portresinde iki baba figürü (Guthrie ve Seeger) ve iki sevgili (esmer Baez ve sarışın Sylvie) bulunuyor. Film, Dylan tarafından elektrikle güçlendirilmiş enstrümanlara geçişle ilgili tartışma hakkındadır. Film Dylan’ın o dönemdeki sevgilisi, üniversite öğrencisi ve sanatçı Sylvie Russo ile arasındaki aşk hikâyesine de odaklanıyor. İkili, hayatlarının bu döneminde görünüşte birbirlerinden ayrılmaz durumdaydı ve birbirlerine ilham perisi olarak hizmet ediyordu.

Jay Cocks, Martin Scorsese’nin ‘Masumiyet Çağı’ ve ‘NY Çeteleri’, Kathryn Bigelow’un ‘Tuhaf Günler’ filmlerine yazdığı senaryolarla tanınan deneyimli bir senarist. Cocks, Scorsese’nin iki filminden sonra ‘Tam Bir Bilinmez’ ile Oscar’a üçüncü kez aday. Film Dylan’ın bir bestesiyle değil, Woody Guthrie’nin klasik ‘So Long It’s Been Good to Know Yuh’ kaydıyla açılıp kapanıyor. Dağınık kirli saçları, Bolşevik şapkası, eski püskü elbiseleri, omuzunda gitarıyla 19 yaşındaki Bobbie, Minnesota’dan NY’a otostopla gider.

Bob Dylan’ın (Timothée Chalamet) amacı hastaneye kaldırılan, ölümcül derecede hasta idolü Woodie Guthrie (Scoot McNairy) ile tanışmaktır. Dylan’ın yakın arkadaşı ve yol göstericisi, sol görüşlü müzisyen Pete Seeger (Edward Norton) ile birlikte hastanede Guthrie ile tanışır. Dylan, Guthrie için bestelediği bir şarkıyı seslendirir ve iki halk müzisyenini etkiler. Seegar NY’a taşınmaya ikna ettiği Dylan’ın tanınmasına yardımcı olur. Bir konserde tanıştığı Sylvie Russo (Elle Fanning) ve Dylan arasında bir ilişki başlar. Dylan tanıştığı Joan Baez (Monica Barbaro) ile sanatsal işbirliğinin ardından flörte başlar. Russo 1965’te Dylan’ı terk eder.

Chalamet filmde gitar ve mızıka çalarak Dylan’ın 40 şarkısını seslendiriyor. Tüm performansların canlı olarak kaydedildiği çekimlerde Monica Barbaro, Edward Norton ve Body Holbrook kendi enstrümanlarını çalıp söylediler. Mangold ile ‘Walk The Line’daki beraberliğini bu filmde sürdüren, Yunan asıllı görüntü yönetmeni Phedon Papamichael, ustalıklı bir sinematografiyle 1960’ların Greenwich Village’in atmosferini yeniden yaratıyor. James Mangold daha önce ‘Sınırları Aşmak / Walk The Line’ta (2005), müzisyen Johnny Cash’ın çocukluğundan kariyerinin ortasına kadar olan dönemi anlatmıştı. Cash’ı Joaquin Phoenix canlandırmış, sevgilisi June’u oynayan Reese Witherspoon bu rolle Oscar kazanmıştı. ‘Tam Bir Bilinmez’de Johnny Cash’ı Boyd Holbrook canlandırıyor. Tod Haynes, Dylan’ı anlattığı 2007 tarihli ‘Beni Orada Arama / I’m Not There’de şarkıcıya aralarında Cate Blanchett, Richard Gere, Heath Ledger’in bulunduğu altı oyuncu can vermişti.

Film, karmaşık bir ruh haline sahip Dylan’da T. Chalamet, ayrılıp barıştığı Sylvie’de Elle Fanning, can dostu müzisyen Seeger’de Edward Norton, efsanevi Joan Baez’de Monica Barbaro ile kusursuz bir oyuncu kadrosuna sahip. Ancak Sylvie, Dylan’ın o dönemdeki partnerinin mahremiyetini korumak için, Dylan’ın şart koşmasıyla, senaryoda yer almış kurgusal bir karakter. Film 2018’den beri yapım aşamasındaydı. Pandemi filmin yapımını birkaç yıl geciktirdi, ancak bu süre zarfında Chalamet, Dylan’ın şarkılarını canlı seslendirebilecek kadar, iyi gitar çalmayı da öğrendi. Fransız - Amerikalı Timothée Chalamet, Dylan rolünde yalnızca müzikal yeteneğini değil, aynı zamanda duygusal karmaşıklığını yansıtarak iyi oyunculuğunu kanıtladı.

Hikâyenin temelini oluşturan akıl hocası Pete Seeger karakteri müzik gelenekleriyle sanatın kaçınılmaz evrimi arasındaki gerilimi sembolize ediyor: Kısa rolüne rağmen Edward Norton muhteşem performansıyla Oscar’a beşinci kez aday oluyor. Folk dünyasının yükselen yıldızı Joan Baez, Dylan’ın kariyerinin gelişiminde önemli rol oynar. Birçok konserde sahneyi uyumlu bir şekilde paylaşırlar. İlişkilerinin başında Baez daha fazla şöhrete ve güce sahip olsa da Dylan, sanatsal açıdan onu geride bırakmaya kararlı gözükür. Baez’i canlandıran karizmatik Monica Barbaro’nun performansı, Dylan’ın portresine başka bir boyut katıyor.

Kars’tan ABD’ye Nobel ödüllü Dylan

Mangold ve Jay Cocks’un elinden çıkma mükemmel senaryo, Dylan’ın kendi jenerasyonunun bir şairi haline gelmesiyle ilgili söylediklerini abartmıyor, Minneapolis’ten Newport’a uzanan zorlu bir yolculuğun kilometre taşlarını ele alıyor. Mangold ayrıntılara geçmeye çalışmadan, 2016 Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen sıra dışı bir sanatçının ilham verici portresini çiziyor. Nobel Akademisi’nin ödüle ilişkin yaptığı açıklamada şarkıcı, söz yazarı, şair, müzisyen Bob Dylan için “Amerikan şarkı geleneğine yeni ve şiirsel bir ifade tarzı getirdi” ifadesini kullandı. Bob Dylan hem Oscar, hem Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış olan iki yazardan biridir. (Diğeri George Bernard Shaw).

Robert Allen Zimmerman adıyla, Abraham ve Beattie’nin oğlu olarak dünyaya gelen Bob Dylan’ın büyükbabası Zigman ile babaannesi Anna Zimmerman aslen Kağızmanlı idi. Dylan 40 yıllık kariyerini kaleme aldığı üç serilik ‘Kronikler’ adlı kitabının ilk cildinde babaannesinin Kağızmanlı olduğunu ve evlenmeden önce adının Kırgız olduğunu belirtti. Litvanyalı Yahudi dede Zimmerman, Trabzon’dan Odesa’ya, orada yaşanan antisemitizmden nedeniyle 1902’de ABD’ye göç etmek zorunda kalmıştı. Nobel’i aldıktan sonra Dylan, Zimmerman soyadını neden değiştirdiği sorulduğunda, “Dönemin Amerikan toplumundaki antisemit tanımlamalardan kaçınmak için” cevabını vermişti.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün