Tarih yalnızca savaşlardan, zaferlerden ve siyasi entrikalardan ibaret değildir. Yakın dönemin yeni çalışmalarıyla ortaya çıkan, güçlü liderlerin özel hayatları, zaafları ve skandalları da en az büyük savaşlar kadar ilgi çekici. Bu yazıda sizleri, Roma imparatorlarını böyle bir mercek altında inceleyen bir kitapla tanıştıracağım. MS 2. yüzyılda yaşamış Gaius Suetonius Tranquillus, Roma’nın en güçlü imparatorlarının hayatını anlatan ‘The Lives of the Caesars /Sezarların Hayatları’ adlı eserinde Roma imparatorları hakkında minik dedikodular kaydetmiş. Bugün, bu kitap yalnızca bir tarih metni değil, aynı zamanda Antik Roma’nın skandallarla dolu perde arkasını gözler önüne seren bir kaynak olarak kabul ediliyor.
Ünlü tarihçi ve yazar Tom Holland, bu metni günümüz okuyucuları için yeniden çevirip yorumladı. Kitap, bu ay Penguin Classics tarafından yayımlandı. Holland, yalnızca kitabı modern İngilizceye kazandırmakla kalmıyor, aynı zamanda Suetonius’un anlatımına dair yeni bir bakış açısı sunuyor. Holland’a göre Suetonius, Antik Çağ’ın ilk ‘magazin yazarı’ olarak düşünülebilir. Dahası, Suetonius’un yazdıklarını The Sopranos ve Succession gibi dizilerde gördüğümüz güç ve entrika hikâyelerine benzetiyor. Şimdi gelin, yavaş yavaş o dönemin ve ardından Suetonius’un kitabının kapılarını aralayalım.
Roma imparatorları sınırsız güce sahipti. Bin yıl boyunca Roma lejyonlarını yöneten bu imparatorlar, Rönesans’tan önce hiçbir Avrupa uygarlığının kültürel ve mühendislik alanında boy ölçüşemeyeceği bir ülkeyi yönetiyorlardı.
Suetonius, İmparator Hadrianus’un sarayında önemli bir yönetici ve tarihçiydi. Devletin arşivlerine erişimi vardı ve Roma’nın en gizli belgelerini inceleyebiliyordu. Ancak onun tarih anlayışı, resmi belgelerin soğuk diliyle sınırlı kalmadı. Suetonius, dönemin dedikodularını, skandallarını ve imparatorların en özel zaaflarını da kaleme aldı.
Kitabı, Julius Caesar’dan başlayarak Domitian’a kadar uzanan on iki Roma imparatorunun biyografisini içeriyor. Suetonius, hükümdarların kişisel alışkanlıklarını, fiziksel görünümlerini ve hatta batıl inançlarını da detaylandırıyor. Julius Caesar’ı “soluk tenli, koyu gözlü, bayılmalara yatkın ama oldukça sağlıklı” biri olarak tanımlarken, onun “olağanüstü bir cinsel iştaha sahip olduğunu” söylemekten geri kalmıyor. Augustus’un Roma’nın en büyük politikacısı olduğunu vurgularken, geceleri karanlıktan korktuğu için ışıklar açık uyuduğundan bahsederek koskoca imparatora insansı korkular yüklüyor.
Ancak en çarpıcı bölümler, Roma’nın en tartışmalı imparatorları olan Caligula ve Neron ile ilgili olan yerler. Caligula’nın senatörleri kendi atına biat ettirmesi, tanrı olduğunu ilan etmesi ve keyfi infazları Suetonius’un anlatımında büyük yer tutuyor. Neron’u ise sanata ve gösterişe olan tutkusu yüzünden Roma’yı felakete sürükleyen yanıyla ele alıyor. Roma’yı ateşe verip lir çalarak yanan şehri izlediği söylentisi, Suetonius’un anlatılarından mı kaynaklanıyor?
Diğer taraftan Suetonius’un hikâyeleri yalnızca bireysel çılgınlıkları anlatmıyor; aynı zamanda Roma’nın yönetim yapısını ve mutlak gücün insan üzerindeki etkilerini de gözler önüne seriyor. Gücün yozlaştırıcı etkisinin, Roma İmparatorları için kaçınılmaz bir kader olduğunu ortaya koyuyor. Tanrısal yetkilerle donatılan hükümdarlar, zamanla kendi insanlıklarından uzaklaşarak entrikalar içinde kayboluyor ve genellikle trajik sonlarla tarih sahnesinden çekiliyor.
Ne var ki, Suetonius’un ne kadar güvenilir olduğu tartışmalı bir konu. Tacitus veya Livy gibi titiz bir tarihçiden çok, antik Roma’nın “magazin yazarı” olarak düşünülebileceğini akılda tutmakta fayda var. Tarihçiler, Suetonius’un bazı anlatılarını abartılı bulsa da, onun eserini büyüleyici kılan da tam olarak bu yanıdır. Bugün nasıl ki siyasi figürlerin özel hayatı kamuoyunun ilgisini çekiyorsa, Roma’da da imparatorların hayatları halkın en büyük merak konularından biriydi.
Tom Holland’ın yeni çevirisi, Suetonius’un anlatımını modern okuyucu için daha akıcı ve dinamik hale getiriyor. Roma’nın en güçlü figürlerinin insani zaaflarını ve trajedilerini ustalıkla aktaran The Lives of the Caesars, yalnızca antik tarih meraklıları için değil, insan doğasını anlamak isteyen herkes için büyük bir ders niteliğinde. Suetonius, tarih boyunca değişmeyen bir gerçeği yeniden hatırlatıyor: Güç yozlaştırır, mutlak güç ise mutlaka yozlaştırır. Tanıdık geliyor, öyle değil mi?