Artık açık açık konuşma zamanı geldi. 7 Ekim 2023 sabahından beri yaşadıklarımız herhalde bize şunu öğretti: Hamas´ın sorumsuz askeri kanadı dağılmadığı sürece, İsrail ve Amerika bu delice hareketlerden vazgeçmeyecek. Çünkü Hamas´ın askeri kanadı da ateşkes kararından sonraki tavırları ile o sorumsuz eylemlerinden asla vazgeçmeyeceğini bütün dünyaya gösteriyor. Unutmayalım; Hamas bugün Gazze´de 45 bin insanın ölmesine, 100 binin yaralanmasına, milyonlarca insanın evsiz barksız kalmasına, kendisinin ve Hizbullah´ın bütün liderlik kadrosunun yok edilmesine yol açan o sorumsuz 7 Ekim saldırısını yapan örgüttür. Ertuğrul Özkök – www.t24.com.tr
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
Gerek Trump’ın gerek İsrail’in pek de iyi düşünülmeden ileri sürülen fikirlerine karşı kesin vaziyet almanın önderliğini üstlenen ülke Türkiye’dir. Aslında Arap dostlarının, Türkiye’nin İsrail karşıtı bir hareketin başını çekmesi konusunda bir beklentisi bulunmuyor. Kısa süre önce Türkiye’nin lideri de Suriye ve Mısır’a karşı izlediği siyasetin başarısızlığa uğradığını düşünmeye başlamıştı, fakat durumun al Şara öncülüğündeki HTŞ’nin beklenmedik zaferi karşısında hızla değişmesi, eski düşüncesinin doğru olduğuna ilişkin kanaatini güçlendirdi. Bu sırada Al Şara’nın tüm Arap ülkeleri ve dünyanın önde gelen güçleri ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştığı ve Türkiye’nin uydusu görüntüsü vermekten uzak durmaya çalıştığı hususu bile dikkatinden kaçtı. Arap liderleri her ne kadar Trump’ın önerilerini gerçekçilikten uzak bulsalar da gerek Trump gerek İsrail hakkında sert ve geri dönülmez beyanlarda bulunmaktan uzak duruyorlar; Türkiye’nin bu ülkelere karşı dile getirdiği militan tavrı sergilemiyorlar. Başka türlü ifade edecek olursak, bölge ülkeleri Türkiye’nin önderliğini kabule yanaşmıyorlar. Türkiye liderinin bu gerçeği çok daha önceleri fark etmesi gerekirdi.
Türkiye’nin Filistin sorununda önderliği Arap ülkelerine bırakması isabetli gözüküyor. Liderlik iddiası, Türkiye’nin bu ülkeler nezdindeki konumunu güçlendirmiyor ancak Amerika, Avrupa Birliği, hatta İsrail ile ilişkilerindeki başlıca zorluklardan birini oluşturuyor. Örneğin İsrail; Türkiye, Irak, Suriye ve İran’dan alınacak topraklar üzerinde bir Kürt devletinin kurulmasını savunuyor. Böyle bir devlet bir yandan dikkatleri İsrail’den uzaklaştıracak, diğer yandan hasmane bir ortamda varlığını sürdürmek için Amerika ve İsrail’e muhtaç olacaktır. Türkiye böyle bir gelişmeyi ne oranda arzulamaktadır? Sonra, Gazze’de barışın inşası için bir kısım Hamas elemanının bir daha dönmemek üzere Gazze’den uzaklaştırılma şartı öngörülmüştür. Rivayete göre Türkiye bazı Hamas liderlerini ülkesine kabul bile etmiştir. Acaba Türk halkı ülkelerinin radikal bir Filistin örgütü olan Hamas’ın yetkililerinin boca edildiği bir ülke olmayı ne oranda arzulamaktadır? Kanaatimce, Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin artık ülkelerine dönme zamanının geldiğini düşünen halk, Hamas yetkililerine kucak açma eğiliminde değildir. Son olarak, Türk hükümeti Trump’ın Türkiye’nin gerek Orta Doğu’da gerek dünyanın diğer yörelerindeki endişelerine sempati ile yaklaşmasının beklediği bir ortamda, kendisinin iyi düşünülmemiş ve gerçeklerle bağlantısı zayıf fikirlerine karşı çıkmanın önderliğini üstlenmek ne derecede akıllıdır?
Türkiye Filistin konusundaki mücadelenin liderliğini Arap dostlarına bırakmalı, kendi ihtiyaçlarına odaklanmalıdır.
8 Şubat: Aynı gün Bakü ve Tel Aviv
Ankara ile Tahran arasında bunlar olurken, aynı gün Bakü ve Tel Aviv’de Gazze Savaşı’nın başından beri en ilginç gelişmelerden birinin son noktası konuluyordu.
Gazze savaşının başından bu yana Azerbaycan’ın İsrail’i açıkça destekleyen tek İslam ülkesi olduğu biliniyordu.
Ama bu işbirliğinin bir anlaşma ile göklerde başka bir biçime dönüşeceği kimsenin aklına gelmiyordu.
8 Şubat günü tamamlan bu anlaşma, önceki gün, yani 11 Şubat günü açıklandı.
11 Şubat, yani bu salı günü…
Yani Başkan Trump’ın Ürdün Kralı’nın yanında “Gazze’yi üzerimize alıyoruz, Filistinlileri göndereceğiz” dediği gün…
İsrail’in, “Rehineler serbest bırakılmazsa anlaşmayı bozacağız” tehditleri savurduğu gün, Azerbaycan Havayolları kendi Instagram hesabından çok ilginç bir paylaşım yaptı.
Fotoğrafta, arka arkaya durmuş iki yolcu uçağının kuyrukları görünüyordu.
Kuyrukların birinde İsrail’in Davud yıldızı, ötekinde ise Azerbaycan’ın milli havayolu şirketinin çizgileri vardı.
Aynı saatlerde El Al da kendi Facebook hesabından şu paylaşımı yaptı:
“Azerbaycan’ın milli havayolu şirketi AZAL Azerbaijan ile yeni bir ortaklığı duyurmaktan heyecan duyuyoruz.”
Azerbaycan Havayolları AZAL ile İsrail Havayolları El Al birlikte uçuş kararı almışlardı.
Buna “Codesharing” deniyor.
Yani ortak uçuş kodlarını kullanma sistemi.
Ama aynı zamanda Miles uygulamalarını da ortaklaşa hale getiriyorlardı…
THY’nin Star Alliance’da yaptığına benzer bir uygulama.
Diyeceksiniz ki ne var bunda?
Doğru geçmişte THY’nin El Al’la de böyle uygulamaları vardı. Ama Gazze savaşı her şeyi altüst etti.
Ancak içinde bulunduğumuz şu paramparça dünyada, bir İslam ülkesinin böylesine sembolik bir adım atması, oyun değiştirici bir özellikte görünmüyor mu?
Bir noktaya daha dikkatinizi çekeyim.
Gazze savaşının başından beri İsrail’in müthiş bir izolasyonu var.
Ama bu izolasyon ikinci defa bir İslam ülkesi tarafından deliniyor.
Birincisi Birleşik Arap Emirlikleri’nin havayolu şirketi Etihad’dı…
Gazze savaşından sonra Avrupa ve Amerikan havayolu şirketleri bile Tel Aviz uçuşlarını durdururken, BAE’nin Etihad uçuşlarına devam etti.
Şimdi Azerbaycan Havayolları daha da ileri bir işbirliği ile bu harekete katılan ikinci İslam ülkesi oldu.
Bu ne anlama geliyor?
Şimdi ilgisiz gibi görünen bir başka sahneye gidelim.
9 Şubat Gazze rehine takas görüntüleri
O 8 Şubat’tan bir gün sonra Gazze’deyiz.
Ateşkes anlaşması gereği İsrailli rehineler serbest bırakılıyor.
Ancak bu defa Hamas bu teslim işini bir “zafer törenine” çevirmiş.
Ortaya yüksek bir platform kurulmuş.
İsrailli rehineler yüzleri kapalı üniformalı Hamas militanları tarafından kolları sımsıkı tutularak getiriliyor.
Rehineleri küçük düşürücü bir sahne.
Üniformalı militanlar zafer işareti yapıyor.
Hamas, rehine takasını "yıkılmadık ayaktayız" şovuna çeviriyor
Kısaca rehin takas olayı Hamas’ın askeri kanadının "Yıkılmadık ayaktayız" şovuna dönüşüyor.
Bu sahnelerin İsrail’de tepki uyandıracağı açık.
Çünkü geride 45 bin ölü, 100 bir yaralı, yüzbinlerce evini kaybetmiş bir halk ve harabeye dönmüş bir ülke var.
Ama Hamas’ın askeri kanadı hâlâ “Zafer kazandık, duruma hakimiz, dimdik ayaktayız” şovu yapıyor.
Apaçık bir provokasyon.
Yapılacak ilk iş, Gazze’ye Trump’ın değil, dünyadaki makul ülkeler koalisyonunun el koymasını sağlamaktır.
Bunun için de savaştan ve şiddetten çok hoşlanın popülist liderlerin bahanelerini elinden almalıdır bu dünya.
Onların en büyük bahanesi de Hamas’ın askeri kanadı.
Hamas’ın sorumsuz askeri kanadı sahneden çekilmeli
Artık açık açık konuşma zamanı geldi.
7 Ekim 2023 sabahından beri yaşadıklarımız herhalde bize şunu öğretti:
Hamas’ın sorumsuz askeri kanadı dağılmadığı sürece, İsrail ve Amerika bu delice hareketlerden vazgeçmeyecek.
Çünkü Hamas’ın askeri kanadı da ateşkes kararından sonraki tavırları ile o sorumsuz eylemlerinden asla vazgeçmeyeceğini bütün dünyaya gösteriyor.
Unutmayalım; Hamas bugün Gazze’de 45 bin insanın ölmesine, 100 binin yaralanmasına, milyonlarca insanın evsiz barksız kalmasına, kendisinin ve Hizbullah’ın bütün liderlik kadrosunun yok edilmesine yol açan o sorumsuz 7 Ekim saldırısını yapan örgüttür.
…
Ama Gazze halkının artık şunu öğrenme zamanı geldi.
Askeri kanadı dağıtılıp, Gazze’de yetki sadece sivil bir oluşuma geçmediği sürece bugün İsrail’e karşı oluşan cephe de yavaş yavaş dağılmaya başlayacaktır.
Etihad’dan sonra Azeri Havayolları ile İsrail El Al uçaklarının kuyruklarındaki işbirliği bunun ilk küçük işareti.
Emin olun gerisi gelecek.
Çünkü Hamas’ın askeri kanadının provokatif ve sorumsuz eylemleri artık öteki İslam ülkelerine de büyük zararlar vermeye başladı.
Trump gerçekten radikal bir adım atıp insanlara aşıladığı korkudan yararlanmak istiyorsa bunun yolu kendisine ait Mar-a-Lago malikanesine benzer bir Mar-a-Gazze teklifinde bulunmak olmamalı. Yapması gereken şey kamuoyu önüne çıkıp tüm taraflara çağrıda bulunarak, hatta üstlerine giderek bu cehennemi temizleme görevini iyi niyetle yerine getirmelerini sağlamak.
Filistin Yönetimi’ne Gazze’yi yönetmek istiyorsa derhal yolsuzluğa bulaşmamış yeni ve etkili bir başbakan ataması gerektiğini söyleyebilir. Bu kişi eski başbakan Selam Feyyad gibi bir isim olabilir. Ardından yeni Filistin Yönetimi’nin teknokratlardan oluşan bir kabine kurup Arap barış güçlerini Gazze’yi İsrail kontrolünden devralmak üzere davet etmesi, Hamas yönetiminin tahliyesini tamamlaması ve Gazze’nin yeniden inşası için gereken uluslararası yardımı getirmesi gerekecek. Söz konusu Arap barış güçleri sürecin devamında Arapların yardımıyla Gazze’yi kendi başına yönetebilmesi için Filistin Yönetimi’ne bağlı güvenlik güçlerini eğitme sözü de verebilir.
Trump ayrıca Netanyahu’ya Arap barış gücü işe koyulur koyulmaz Gazze’nin A ve B olmak üzere iki bölgeye ayrılacağını söyleyebilir. Nüfusun yoğun olduğu yerlerden oluşan A bölgesi Filistin Yönetimi ve Arap barış güçlerinin idaresine girerken İsrail ordusu birkaç yıl boyunca bunların çevresindeki B bölgesinde kalabilir. Sonrasında Filistinliler Batı Şeria ve Gazze’de seçimler yapabilir ve iki kesim için de İsrail’le iki devletli çözüm pazarlığına oturabilir. Bu süreç bir kez başladı mı Suudi Arabistan da İsrail’le ilişkilerini normalleştirir ve ABD-Suudi güvenlik antlaşması uygulanır.
Trump Amerika ile Netanyahu’nun çıkarlarının bir olmadığını er geç öğrenecek. Netanyahu’nun derdi ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak. Bunun için rehinelerin serbest bırakılmasını geciktirebilir, savaşı sonsuza kadar sürdürebilir, İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine yönelik tarihi fırsatı bir kenara bırakabilir.
Acaba Trump günün birinde uyanıp Netanyahu ve İsrail’deki Yahudi üstünlükçüler tarafından kendilerinin enayisi olarak görüldüğünü fark edecek mi?
Gazze halkının İsrail’e dönme olasılığı yok ! Bunu 80 yıldır süren savaşların sonuçları belli etti. Fakat UNRWA’ya (Birleşmiş Milletlerin Filistin göçmenlerine yardım kurumu) göre 1948’de bugünkü İsrail topraklarını terkeden veya uzaklaştırılan halkın “geri dönüş” davası hala gündemde. Gazze’liler, İslam aleminden de aldıkları cesaret ve finans desteği sayesinde, bir gün Hayfa’da veya Kudüs’de yaşamlarını devam ettirme olasılığını hayal olarak görmüyorlar. 58 yılın (1967’e kadar Gazze Mısır hakimiyetinde idi fakat bağımsız Filistin Devleti kurulması bahis konusu olmadı) birikmiş gerçeğini henüz kabul etmek istemiyorlar.
Amerika’nın amacı oyunun kurallarını değiştirmek. Filistinlilerin Gazze kolu üç kuşaktır ölüm riski ile yaşıyorlar. Trump diyor ki “İsrail’in kurulduğu topraklara dönme umudu yerine, yeni bir hayat imkanı var, hem de Gazze’de”. Fakat bunun gerçekleşmesi için İsrail’i ele geçirme ve Yahudileri denize sürme (“nehirden denize özgür Filistin”) sevdasından vazgeçmeniz gerekiyor.
100 yılı aşkın süredir coğrafi Filistin’de yaşayan Arap halkı, Yahudi Devletini haritadan silmenin, kendi devletlerini kurmalarından daha öncelikli olduğunu iddia ettiler. Bundan böyle fikir değiştirirler mi? Yenilgi yerine kendi ailelerinin ve çocuklarının gelecek başarılarını zafer olarak görürler mi? Böylesine değişime uğrayan ve kendi kaderlerini tamamen başka yöne çekerek başarıya ulaşan ulus var mı?
Var, Japonlar! İkinci dünya savaşının sonuçlanmasına kadar Japon toplumu feodal bir zihniyet, imparatora tapan bir gelenek, ölümü kucaklayan bir terbiye (harakiri), kendi ırklarının dünyanın en üstünlerinden biri olduğuna inanan bir ulustu. Militarist bir hükümet Japon İmparatorluğunun yaşaması için Uzakdoğu Asya ülkelerini, Mançurya, Çin, Vietnam, Filipinler, Singapur ve Endonezya’nın işgalini şart koşuyordu. Amerika’yı bir numaralı düşman addediyor ve Pasifik’de bayrak sallamak için onun hezimete uğramasını hedefliyordu. Aralık 1941’de Hawaii adalarına yüzlerce uçakla baskın gerçekleştirerek Pearl Harbor’da ABD donanmasına büyük darbe vurdular.
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Vaşington ziyareti sırasında Trump'ın "Gazze'yi biz alacağız, otel inşa edeceğiz, patlamamış mühimmatı temizleyeceğiz, Gazze bizim olacak ve orayı Riviera yapacağız" sözleri dünya gündemine oturdu. Trump Ürdün Kralı Abdullah'ı ağırladığı zaman bu konuda daha da ileri giderek Filistinlilerin Gazze'yi terk etmeleri ve bir daha dönmemeleri gerektiğini, onları başta Ürdün ve Mısır olmak üzere komşu ülkelerin alması gerektiğini belirtti (Türkiye'den de bu konuda hevesli bazı ifadeler çıkmadı değil). Ancak, 21. Yüzyılın çağdaş koşulları düşünüldüğünde, böylesine görülmemiş bir tehcirin ve etnik temizliğin nasıl kabul edileceği sadece ilgili ülkelerin ve Ortadoğu bölgesinin değil, tüm dünyanın sorunu olmaya aday gözüküyor. Nitekim, bir çok ülkeden Trump'ın bu hayaline tepki yağdı.
Lakin Gazze konusunda asıl endişe kaynağı, Trump'ın nasıl olsa gerçekleştirilmesi güç görünen bu söylemleri değil. Bir ay önce İsrail ile Hamas arasında varılan ateşkes ve rehine takası sürecinde yaşanan aksamalar nedeniyle, bu defa Trump'ın 15 Şubat Cumartesi günü saat 12.00'ye kadar tüm rehineler İsrail'e iade edilmediği takdirde ateşkesin sona ereceğini ve Gazze'nin "cehenneme döneceğini" açıklaması bölgedeki insanları yeniden korku tüneline soktu. Bir yılı aşkın bir süredir Gazze sanki cehennemi yaşamıyormuş gibi, şimdi hangi cehennemden söz ediliyor, doğrusu anlamak mümkün değil. Ancak, İsrail'in Gazze'deki ateşkesi bozmak için her an bir bahane aradığından kimse kuşku duymadığı için, bu gelişme pek de şaşırtıcı bulunmamış olmalı.
https://kisadalga.net/yazar/uluslararasi-iliskiler-ciddiyet-ister-119977
ABD Başkanı'nın Ürdün ve Mısır'a yardımı kesme tehditleri savaşı artırma riski taşıdığı gibi Çin ve Rusya’ya kolay kazanımlar da sağlayabilir
https://www.youtube.com/watch?v=xMR2YCg9BMU
https://serbestiyet.com/gunun-yazilari/kitapcidan-terorist-olur-mu-196982/
Trump’ın bu ölçüsüz fantezisine Filistinliler, BM, uluslararası insan hakları kuruluşları ve başta Arap ülkeleri olmak üzere birçok ülke karşı çıkmaktadırlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan da kesin bir dille Trump’ın çıkışının değersiz ve “abesle iştigal” olduğunu açıklamış, Gazze’nin Filistinlilere ait olduğunu vurgulamıştır. Ancak ne yazık ki bu fanteziye gıyaben de olsa tek dolaylı destek niteliğindeki bir çıkış ise “Stratejik De(rin)lik” mucidi eski Başbakan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan gelmiştir. Önerisi şöyledir:
“Bölgede yapılacak referandumla Gazze geçici olarak otonom bölge sıfatıyla Türkiye'ye bağlansın!”
Nasıl ki Trump’ın “Riviere” fantezisi Gazze’nin Filistinlilerce fiziken boşaltılmasını öngörmekteyse, Davutoğlu’nun fantezisi de Gazze’nin Filistinliler tarafından siyaseten terk edilmesi anlamına gelmektedir!
Şimdi asıl sorun Arap ülkelerinin Trump’ın bu hamlesine karşı ortak duruşlarını sürdürüp sürdürmeyecekleridir! Eğer kararlı durulabilirse, öncelik Mısır ve Ürdün’ün önderliğinde, diğer Arap ülkelerinin desteğiyle, Gazze'nin yeniden inşası ve Gazzelilerin yaralarının sarılması ve yaşamlarının iyileştirmesini sağlayacak önlemler içeren bir “Yeniden Gazze Planı”nın hazırlanmasıdır. Böyle bir girişimle birlikte, Filistin-İsrail anlaşmazlığının yegane çıkış yolu olmaya devam eden “iki devlet” esasına dayalı çözüm fikri gündemde tekrar canlandırılmalıdır. Türkiye de mübalağaya kaçmadan ve “oyun kuruculuk” gibi boş heveslere kapılmadan imkanları ölçüsünde böyle bir planın hayata geçmesi için makul bir katkıda bulunmalıdır. Unutmayalım ki Gazze’deki yıkım Türk dış politikasındaki mevcut karar vericilerin arzuları ile Türkiye’nin kapasitesi arasındaki uyumsuzluğu taşıyamayacak kadar derindir. Bu nedenle, Türkiye hiç olmazsa Gazze konusunda ciddi ve ölçülü davranmalıdır.
https://www.muhalif.com.tr/kose-yazisi/3994/gazzenin-cilesi-bitmiyor
https://www.turkisrael.org.il/single-post/rav-jonathan-sacks-dini-sevdiren-insan
Tate Modern'de, Hamas ve diğer terörist gruplar tarafından tutulan tüm İsrailli rehinelerin serbest bırakılması çağrısında bulunuldu.
Bugün katılan herkese teşekkür ederiz.
Ve bu resimler için @amandarosephoto‘ a.
https://x.com/StopTheHate_UK/status/1890821839028457706
Dünden güzel bir kare: Kurtarılan rehine Noa Argamani, Başkan Trump'ın Ortadoğu özel temsilcisine @SteveWitkoff sarıldı, çok sayıda rehineyi kurtarma çabalarından dolayı ona teşekkür etti ve hâlâ rehine olan erkek arkadaşını eve getirmesi için yalvardı.
https://x.com/FarroYossi/status/1891481946246529446
Alman yıldızlar, Berlin Film Festivali'nde rehin tutulan David Cunio'nun fotoğraflarını tutuyorlar. David bir aktör ve 7 Ekim'de karısı ve çocuklarıyla birlikte kaçırıldı. Onlar serbest bırakıldı ama o yaklaşık 500 gündür karanlıkta tutuluyor. Bunu görmek yüreklendirici 🙌
https://x.com/HeidiBachram/status/1890130839926947959
Devletin verdiği tazminat yeterli olmayınca serbest bırakılan esirler için kitlesel fonlama süreci başladı
Ailesini kaybeden Eli Şarabi için 2,4 milyon şekel toplanırken Ben Ami ve ailesi için 718.000 şekel toplandığı belirtiliyor
https://x.com/kolisraelmedia/status/1891191437133300025
Hamas esaretinden serbest bırakılan Yair Horn'a Hapoel Beer Sheva'dan saygı duruşu.
https://x.com/kolisraelmedia/status/1890754378526589355
https://www.bizimizmir.net/nedim-gomel-adi-muzik-studyosunda-yasayacak-48606