Mike Leigh´in ´ACI GERÇEKLER´i çağdaş bir işçi sınıfı hikâyesi…
Film korkularıyla boğuşan, depresyonuyla eziyet yaşayan, öfke dolu, huysuz, kavgacı ve paranoyak bir kadını merkezine alıyor. İnsanın güçlü ve zayıf yönlerinin trajikomik incelemesi olan filmin merkezinde Afro-Karayipli İngiliz bir aile var. Sert olduğu kadar dokunaklı bu içten dramada Mike Leigh, gösterişsiz, sade, ölçülü mizanseniyle öne çıkıyor.
‘HARD TRUTHS’
Yön ve Sen: Mike Leigh
Gör: Dick Pope
Müz: Gary Gershon
Kur: Tania Reddin
Oyn: Marianne Jean-Baptiste - Mchele Austin - David Webber - Tuwaine Barrett - Eliot Edusah - Tiwa Lade - Byrony Miller
Mike Leigh son filmi ‘Acı Gerçekler / Hard Truths’ta sinemanın gördüğü en aksi, huysuz, kavgacı, depresif ve paranoyak kadın kahramanını karşımıza çıkarıyor. İngiliz yönetmen korkuyla boğuşan, depresyonla eziyet yaşayan, herkese karşı öfke dolu kadın kahramanının üzerinden, karanlık bir mizah içeren mütevazı ölçekli çağdaş bir işçi sınıfı hikâyesi anlatıyor. İşçi sınıfının derin yaralar almış, soğuk gerçekçiliğini ekrana taşımaya ‘Acı Gerçekler’ ile devam eden Leigh, gösterişsiz, ölçülü, sade mizanseni, sık sık prova yaptırarak yönlendirdiği oyuncularını yönetmedeki başarısıyla, alçakgönüllü bir filme imza atmış.
Film çağdaş dünyanın, insanın güçlü ve zayıf yönlerinin trajikomik bir incelemesi, siyah bir Afro-Karayipli İngiliz ailesi hakkında son derece ciddi, kasvetli, şefkatli bir dram. Sert olduğu kadar dokunaklı ve içten bu dram, Londra’da Black ailesinin çeşitli üyelerini takip ediyor: Herhangi bir konuda herkesle kavga etmeye hazır, inatçı Pansy (Marianne Jean-Baptiste), ona karşı çıkmaya zahmet bile etmeyen kocası Curtley (David Webber) ile yetişkin oğulları Moses (Tuwaine Barrett) ve cıvıl cıvıl kız kardeşi Chantelle (Michele Austin). Mike Leigh, 32. filmi ‘Acı Gerçekler’de ‘Sırlar Ve Yalanlar / Secrets And Lies’tan 28 yıl sonra Marianne Jean-Baptiaste ile yeniden bir araya gelerek modern aile yaşamına dair cesur ve derinlemesine bir bakış sunuyor
Hüzünlü, kasvetli ama karamsar değil
Leigh’in mizahi ve iç görülü dokunuşu, filmi hem zorlayıcı hem de etkileyici kılıyor. Karakterlerin en ince davranış değişimleri bile sahnelere şefkat ve derinlik katıyor. ‘Acı Gerçekler’ basit çözümlerden kaçınarak, en sinir bozucu karakterlerin bile bir parça ilgiyi hak ettiğini gösteriyor. Altı yıllık aradan sonra yönettiği yeni filminde Leigh, zorluklarla boğuşan ve insanca bir temas arayışında olan modern aile dinamiklerini keşfe çıkıyor. Pansy karakteri Leigh’in ilk önemli filmi ‘Çıplak / Naked’deki David Thewlis’in canlandırdığı nefret dolu Manchesterli saldırgan, nihilist Johnny karakteriyle akrabalık taşıyor. Pansy’yi esir alan korku duygusunun, arkasına sığınabileceği bir şey, sefil hayatını rahatlatan, kendini dış dünyadan uzaklaştırmak için bir bahane olduğunu düşünmek mümkün. Pansy, en ufak bir harekete karşı aşırı duyarlıdır ve her zaman saldırmaya hazırdır.
Kocası Curtley’i ve yetişkin oğulları Moses’ı o kadar acımasızca eleştirir ki her ikisi de onunla çekişme zahmetine girmez. Yabancılarla ve satıcılarla mücadele eder, dinleyen herkese, özellikle de ona sempati duyabilecek tek kişi, neşeli kız kardeşi Chantelle’e dünyanın sayısız kusurunu anlatır. Pansy öfke ve depresyonla boğuşan, olabilecek en ufak saldırıya karşı aşırı duyarlı, her an kontrolden çıkmaya hazırdır. Pansy uysal tesisatçı kocası Curley ve sürekli isteksizliğinden dolayı azarladığı 22 yaşındaki oğlu Moses ile yaşayan depresif, kaygılı bir kadındır. Çabuk sinirlenir, ailesiyle, yabancılarla, tanıştığı herkesle tartışır ve onları eleştirir. Kaygısı o kadar şiddetlidir ki dışarı çıkmaktan nefret eder, hayvan ve çiçeklerden tiksinir.
İki yetişkin kızı olan, bekâr kuaför kız kardeşi Chantelle, annelerinin beşinci ölüm yıldönümünde, Anneler Günü vesilesiyle mezarını ziyaret etmeleri için baskı yapar. O güne kadar vaktini yabancılarla kavga etmekle geçiren Pansy, kerhen de olsa mezarlık ziyaretine katılır, ancak kız kardeşinin getirdiği çiçeklere elini sürmeyi reddeder. Mezar başında, babaları onları terk ettikten sonra, annelerinin hep Chantelle’e ayrıcalıklı davrandığını ve ona hep haksız yere baskı yaptığından yakınır. Chantelle iddiaları reddeder ve ailesinin kendisinden nefret ettiğini söyleyen ablasına kendisini çok sevdiğini söyleyerek rahatlatır. Anneler Günü kutlamasının yapıldığı Chantelle’in evinde sessiz kalan Pansy surat asar, kocasından Moses’in kendisine çiçek aldığını öğrenince histerik şekilde önce güler, sonra ağlama krizine tutulur. Oğluna teşekkür etse de eve gidildiğinde çiçeklere dokunmayı reddeder, Curtley onları bahçeye fırlatır.
Senaryosundaki inişli çıkışlarıyla bu hüzünlü film, kasvetli tonuna rağmen insancıl mesajlar veriyor. Chantelle bekâr bir anne olarak karşılaştığı zorluklara rağmen, iyi niyetiyle ablasının hayata daha iyimser bakmasına yardımcı olmaya çalışsa da başarılı olamaz. Chantelle’in kuaför dükkânındaki müşterilerinden, evdeki kızlarından gelen toplumsal sıcaklıkla, Mike Leigh filminin ağır kasvetli, karanlık atmosferini yumuşatıyor. Ablasıyla zıt karakterli, hayata umutla bakan Chantelle karakteri üzerinden film, acı ve zorlukla dolu yaşamlarda bile, aile içinde kişilerin birbirini sevme yolunun bulunduğu, izleyicinin içini ısıtan insancıl mesajını veriyor. Aile dinamiklerinin iniş ve çıkışlarını yakalayan senaryo, Pansy’nin küskün ve karmaşık kişiliğinin karşıtı olarak, çocuklarıyla ilişkisi pozitifliği temsil eden Chantelle karakteriyle ‘Acı Gerçekler’i kasvetli bir hikâye olmaktan kurtarıyor.
İnsancıl mesajlar
Sıcakkanlı, dışa dönük kişiliğiyle Chantelle, Pansy’nin azarlamalarına rağmen davranışlarını sükûnetle karşılamayı sürdürür. Çevresindeki dünyayı yorucu ve sinir bozucu bulan, kendisini umutsuz ve çaresiz hisseden, günün ortasında kendini yatağa atıp uykuya sığınan, panik içindeki Pansy, çağdaş depresyon ve yalnızlığın örnek portrelerinden biri. Her geçen gün dış dünyaya kendini daha fazla kapatan Pansy, mutsuzluğunun nedeniyle yüzleşmekten korkar. Çoğu ailede sevilmesi sinir bozucu bir üye olabileceğini söyleyen film, bağları tamamen koparmamak için sabırlı olmak, onu anlayamazsanız bile, zor olsa da sevmeye devam etmek gerektiği mesajını veriyor.
Herkesten ve her şeyden nefret eden Pansy’nin kendini anlatırken, kurban olduğunu söylerken, Leigh ironisini sürdürüyor; sert eleştirilerini, küfürleri ağzından filtresiz bir şekilde savuran Pansy muhataplarının kalbini kırdığını pek umursamaz. Kendisi de etrafındakiler için son derece yorucu olan öfkesini dizginleyemez. Ablasının sert sözlerine aldırış etmeyen, sonsuz toleransıyla kendisini sevgi sözleriyle yatıştıran Chantelle, karısına sonsuz bir sabır gösteren Curtley filmin pozitif ruhlu karakterleri.
Mike Leigh, Oscar’a yedi kez aday gösterilen, ‘Sırlar ve Yalanlar’ ile Cannes’da Altın Palmiye, ‘Vera Drake’ ile Venedik’te Altın Aslan ve FİPRESCİ, Berlin Film Festivali’nde iki ödül kazanan saygın bir yönetmen. 1943, Salford doğumlu tiyatro ve sinema yönetmeni, senaryo yazarı ve oyuncu Leigh, 70 ve 80’lerde televizyon için filmler yaptı, öfke dolu Manchesterliyi anlattığı ‘Naked’den (1983) sonra ilk başyapıtı ‘Sırlar ve Yalanlar’ı (1996) yaptı. Bu film evlat edinilen siyahi doktorun, yoksulluk içinde yaşayan fabrika işçisi biyolojik annesiyle yaşadıklarını anlatır. Kanunun yasaklamasına rağmen 1950’lerde fakir kızlara kürtaj yapan ‘Vera Drake’ (2004), iki Oscar adaylığı olan ‘Another Year’ (2010) komedisi, dört Oscar adaylığı olan, sıra dışı İngiliz ressamın hayatını anlatan ‘Mr. Turner’, Mike Leigh’in unutulmaz filmleri arasındadır.
Mike Leigh’in ‘Sırlar ve Yalanlar’ başyapıtıyla Oscar Ödülüne aday gösterilen Marianne Jean-Baptiste, kendisi için yazıldığını tahmin ettiğim Pansy rolünde olağanüstü performansıyla filmin yükünü omuzlarında taşıyor. Londra’da yaşayan Afro-Karayipli bir aileye kamerasını doğrultan filmdeki karakteri canlandırmak için Marianne Jean-Baptiste tanıdığı Karayiplilerden ilham almış. Mükemmel bir casting çalışması ürünü oyuncu kadrosunda, pozitif karakterli, kızlarının sevgisiyle dolu bir evde yaşayan Chantelle’de Michele Austin, sabırlı, hoşgörülü koca Curtley’de, 30’a yakın dizi ve filminde oynayan deneyimli aktör David Webber, ailenin kendi halinde obez oğlu Moses’te Tuwaine Barrett çok başarılı. Bu filmle Michele Austin Mike Leigh ile beşinci birlikteliğini sürdürüyor.