Play Tennis, Cash Checks, Repeat*

Mete YAYLALI Spor
12 Mart 2025 Çarşamba

Dünya 14 numarası, 31 yaşındaki Amerikalı kadın tenisçi Danielle Collins bir kıyafet ve aksesuar firması olan Richsports ile ortaklık yaparak kendine ait ürünler çıkarmaya karar verdi.

İlk ürünlerde başlıktaki motto yer alacak. Neden böyle bir söz seçmiş Collins?

Çünkü profesyonel bir sporcunun hayatı bu döngü üzerine kuruludur. Turnuva oynarsın, başarılı olursun, ödülü alırsın ve devam edersin. Başarılı olmak için gerekli şartları sağlarsın ama bu şartlar bedava değildir. Kazanırsın, kazandığını işine yatırırsın ki daha başarılı olabilesin. Kazandığın parayla ev, araba alırsan sonunda havanı alırsın! Ne kadar başarılı olursan o kadar çok kazanırsın, ne kadar çok kazanırsan ilerlemek için o kadar çok harcarsın. Hem hayatın kendisi böyledir, hem de iş hayatı. Profesyonel sporcular da aslında birer iş insanlarıdır. Çalışanları vardır, muhasebecisi vardır, menajeri vardır, avukatı vardır, danışmanları vardır.

Bizler yani sporcunun korttaki/sahadaki performansını izleyip alkışlarız ya da eleştiririz ama onun hayatı başka bir performansa doğru devam eder.

“Bana laf atan herkes faturalarımı ödüyor”

Bu konu aslında nereden Collins’e yapışmıştı hatırlayalım.

2025 Avustralya Açık'taki ikinci turunda, Avustralyalı rakibi Destanee Aiava'yı 7-6(4), 4-6, 6-2 yenerek üçüncü tura yükseldiği maçta, Kia Arena'daki kalabalık seyirci Aiava'yı desteklemek için Collins'e karşı oldukça gürültülü ve zaman zaman alaycı bir tavır sergilemişti. Maç sırasında ve sonrasında Collins, bu tepkilere karşı koyarak seyircilerle adeta bir çekişme yaşadı. Maçın ardından yaptığı saha içi röportajda, seyircilerin kendisine yönelik yuhalamalarına esprili bir şekilde cevap verdi ve "Bilet alıp buraya gelip bana laf atan herkes, faturalarımı ödüyor. Bu büyük, şişman çeki düşünüyordum ve bu bana yardımcı oldu," diyerek kalabalığa teşekkür etti. Ayrıca, kazandığı parayla arkadaş grubuyla beş yıldızlı bir tatil yapmayı planladığını, "Bahamalar'a gitmeyi umuyoruz, yatları seviyoruz" sözleriyle hem meydan okuyan hem de eğlenceli bir ton kullandı.

Bu olay, Collins'in karakterini ve seyirciyle ilişkisini yansıtan bir an olarak öne çıktı.

İşte Danielle Collins bu tavrını sürdürüyor, sözlerini sahipleniyor ve bunu bir marka haline getiriyordu. Diğer kadın meslektaşlarının aksine Collins ‘kötü karakter’ rolünü benimsemiş gibi görünüyor.

Bu tavrının arkasında başka bir şey daha anlatıyor aslında.

“Gerçekten kim olduğuma iyice eğildim. Tutkulu biriyim, duygusal olabilen biriyim ve insanların üzerimden geçip gitmesine izin vermeyeceğim. Sadece kendim için değil, başkaları için de ayağa kalkacağım.”

Danielle Collins’in maçlarını izlediyseniz dikkatinizi çekmiştir. Maçta bütün enerjisini ortaya koyar ve maçı yaşar. Bazen çığlıklar atar bazen de hayal kırıklığını gösterir. Avustralya Açık sırasındaki tavrı gösterdi ki Collins kişiliğinde eleştiriye karşı pasif bir tavır sergilemek yerine kendi düşüncelerine sahiplenmek var. Seyirci velinimetimdir demiyor ama “seyirci hangi tarafı desteklerse desteklesin o enerji beni motive ediyor” diyor.

Destanee Aiava maçını izlemiştim. Seyirci tamamen Collins’i bozmak üzerine örgütlenmiş gibiydi, spora ve sporcuya saygı sınırlarını çok aşmışlar, şirazeyi kaçırmışlardı. Her sporcu Collins gibi davranabilir miydi? Bence hayır. Collins biraz da 2025’te emekli olacağını ilan etmenin verdiği rahatlıkla böyle davranmış olabilirdi. Ya da bardağı taşıran son damlaydı o an…

"Kadın sporcular, erkek sporculardan farklı bir dizi benzersiz zorlukla mücadele ediyor. Bu politika değil, bu sadece bir gerçek. Kendimizi savunmamız ya da duygularımızla oynamamız istenmiyor bu toplumda. Üzgün olduğumuzu ya da sahada tutkulu bir an yaşadığımızı göstermemizin hoş karşılanmadığını düşünüyorum. Üzerimize yüklenen bu beklentilerin çoğunun son derece sağlıksız ve adaletsiz olduğunu düşünüyorum.

Bir erkek sporcu başarılı olduğunda ve iyi para kazandığında, bu konuda biraz daha açık konuşabilir; kadınların başarı ve para hakkında konuştuklarında yargılandıkları şekilde yargılanmazlar.

Toplumun, kadınların para ve başarı hakkında konuşması ve kadınların başarılarıyla gurur duyması konusunda hala biraz sorun yaşadığı çok açık görünüyor. Bu çizginin bir kısmı, kadınları para hakkında özgürce konuşabilmeye ve başarıları hakkında açık olmaya teşvik etmeye odaklanıyor. Daha fazla kadının her ikisini de rahatça kucaklamasını sağlamak istiyorum.”

2025 yılında, tenis gibi modern bir sporda, üniversite mezunu Amerikalı bir kadın tenisçi hem de dünyanın zirvesindeki bir kadın tenisçi neler söylüyor böyle değil mi?

“Bence tüm mesele bu, sadece eğlenmek. Sanırım şu anda pek çok insan bunu söylüyor ama tenisin daha fazla eğlenceye ihtiyacı var. Zaman zaman biraz daha kaygısız olabilmemiz, kendimize gülebilmemiz ama aynı zamanda kalbimizi de kollarımıza takabilmemiz gerekiyor.”

İşte Danielle Collins aslında bütün sporseverlerin içten içe bildiği fakat taraftar olmaktan bir türlü kendini kurtaramadığı bu eşiği tarif ediyor.

İster tenis gibi bireysel spor olsun, isterse futbol gibi takım sporu hiç fark etmez. Tribündeki seyirci kortta ya da sahada bir performans izliyor. İsterseniz buna mücadele deyin, isterseniz karşılaşma fakat bunların hepsi birer eğlence. Futbolda maç bazen berabere biter bazen de bir taraf kazanır, teniste beraberlik yoktur bir oyuncu kazanır fakat seyirci farklı duygu modlarında maçtan sonra sporcuların ne yaptığına dikkat etmez. Onlar birbirine sarılır, tebrik eder ve evlerine giderler. Rakip oyuncuların bazıları ile aynı sitede oturuyorlardır, aynı ülkeden gelmişlerdir ve çocukları arkadaştır. Bazen dışarıda bir yemekte ya da tatilde karşılaşır, sohbet ederler. Belki ilerleyen zaman içinde aynı takımın renkleri için ter dökerler. ‘Taraftar’ bunları bilmez ama ‘sporsever’ bilir! Rakip tenisçiler milli takım karşılaşmalarında aynı takımda birbirlerini destekler.

Emekli sporcular

Taraftar stadyumda ya da dışarıda kavga eder, birbirini kırar, dostluklar zedelenir fakat o futbolcular her hafta banka hesabına yatan yüz binlerce Euro’yu alır, kendisi ile ailesinin geleceği için yatırım yapar. Hafta sonu başka bir maça daha, seyircinin karşısına çıkar. Mesleği budur, kariyeri zannedildiği kadar uzun değildir. Futbol ya da tenis fark etmez 6 yaşında o spora başlar, yetenek seti ve biraz da şansı varsa 16-17 yaşında profesyonel olur, biraz eli ekmek tutar. Başarılı olursa 20’li yaşların sonuna kadar bir 10 yıl kariyerini devam ettirir ve toplumdaki bütün gençlerin hayatının henüz başlarında onlar artık “yaşlı” sayılır ve 30’lu yaşların başında mesleklerinden emekli olurlar.

Hayatlarının bundan sonrasını “emekli sporcular derneği” müdavimi olmayacaklarına göre bir işe ihtiyaçları vardır. Nasıl olacak o iş? Eğitimleri yok, meslekleri artık geçersiz. Banka hesapları yüklüyse ve akıllı insanlarla karşılaşmışlarsa Danielle Collins gibi yatırımlar yapabilirler fakat üç yıl sonra kimse Danielle Collins’i hatırlamayacaktır.

Danielle Collins buraya kadar anlattıklarıma hem güzel bir örnek hem de değil.

Collins Virginia Üniversitesi Medya ve İşletme Bölümü mezunu. Junior kariyerinde IMG Akademi’de burslu çalışmış. Üniversiteyi burslu okumuş, çok başarılı bir sporcu-öğrenci. Daha sonra Florida Üniversitesinde WTA ile ortak bir programda spor yöneticiliği dalında yüksek lisans yapmış.

Yani eğitim konusunda bir sıkıntısı olmadığı gibi 15 yıllık profesyonel kariyerinde 10 milyon dolar ödül kazanmış, sponsorluklar hariç tabii. Bu paradan ne kadarı şu anda banka hesabında bilinmez tabii çünkü yukarı doğru çıkmak için yatırım yapacaksın ve sonra da oralarda kalabilmek için daha çok harcayacaksın.

Danielle Collins başka bir açıdan doğru örnek değil. Üniversite eğitimi sonrası profesyonel hayata geçen ve başarılı olan sporcu sayısı fazla değil fakat üniversite okumayıp bir meslek sahibi olmayan sporcu sayısı çok fazla. Elbette onların içinden başarılı olup para kazanan sayısı da göreceli olarak fazla. Halbuki bugün ATP ve WTA klasmanında puanı olan, turda mücadele edip hayatta kalmaya çalışan ortalama 7000 sporcu olduğu bildiriliyor. Bunların ilk 150 içindekiler kendini çevirebildiğine göre geri kalanlar ya aile ya da federasyonlar desteğiyle turnuva oynuyor. Kazandığı ne varsa kar. Kariyerlerinin ortalama on yıl olduğu düşünülürse 30 yaşına geldiğinde hala banka hesabı boşsa gezdiği gördüğü yerler, tanıştığı insanlar, belki bir network fakat en önemlisi zorlu mücadelelerden geçmiş özgüveni yüksek genç bireyler topluma yeni bir soluk kazandırabilir. Eğitimlerine geri dönebilirler, yeni bir iş kurabilirler veya yeni sporculara mentorluk yapabilirler, yol gösterebilirler.

Sonuç olarak profesyonel sporda temel motivasyon ödül kazanabilmek olmasına rağmen işin eğlencesini ve arkadaşlıkları hep ön planda tutabilmek gerekir.

Danielle Collins’e son bir kez kulak verelim:

“Ben kendime gülmeyi seven biriyim. Kendimi çok ciddiye almıyorum ama başkaları alıyor! Kötü bir davranışa karşılık verdiğim bir duruma bakıyorlar ve üstüne çıkıyorlar.

Bütün bunlardan öğrendiğim şey, eğer karşılık verirsem bana deli diyorlar. Eğer karşılık verirsem, çizgiyi aşmış oluyorum. Eğer karşılık verirsem, sorunlu olan ben oluyorum. Kendimi savunmayı benimsediğim bir noktaya geldim. Yaşadığım onca şeyden sonra kendimle ve kariyerimle gurur duymayı her zamankinden daha çok benimsedim.”

(*) Tenis oyna, çekleri bozdur, devam et!

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün