Osmanlı'da Yahudiler: Güvenli bir limandan kan iftiralarına

Zaman Makinesi
24 Mart 2025 Pazartesi

Su Darsa

14 ve 15. yüzyılda Avrupa’nın Yahudiler için en güvenli topraklar olmadığı herkes tarafından kabul görmüş bir gerçek. Ortaçağ’daki Aşkenaz Yahudilerinin ilk olarak “ekonomik dengeyi bozmaları” gerekçesiyle 1376 yılında Bulgaristan’dan sürülmesiyle başlayan bu korkunç dönemde, dünyanın her tarafından gelen Yahudiler için Osmanlı sığınılabilecek, güvenli bir topraktır. Avrupa’nın antisemit tutumu henüz Osmanlı’ya bulaşmadığından hem Müslüman halk hem de hükümet Yahudileri kollarını açarak karşıladı. Hatta bu dönemde II. Beyazıd’ın İspanya Kralı II. Ferdinand ve Kraliçe I. Isabel’in Yahudileri İspanya’dan sürmesi hakkında şu cümleyi kurduğu söylenir: "Onları yoksullaştırıp bana zenginlik kazandıran bu Ferdinand nasıl akıllı bir hükümdar olabilir?"

II. Beyazıd’ın Yahudilerin kendi ülkesini zenginleştireceğine dair olan inancı sonuçsuz kalmamıştır. Özellikle ekonomik, tıbbi ve siyasi alanda Yahudiler Osmanlı’ya oldukça büyük bir katkı sağlamıştır. Sefarad Yahudilerinin Avrupa, Akdeniz, Ortadoğu ve Kuzey Afrika arasında güçlü ticaret bağlarına sahip olmaları, Osmanlı’ya uluslararası ticarette oldukça büyük bir avantaj kazandırmıştır. David ve Samuel İbn Nahmias kardeşlerin Osmanlı’da ilk matbaayı kurarak İbranice kitaplar basmaya başlamaları Osmanlı’nın sadece ekonomik değil kültürel gelişimine de katkı sağlamıştır. Örneğin Osmanlı’ya kazandırdığı ekonomik güç sayesinde II. Selim tarafından Naksos dükü ilan edilen Joseph Nasi, Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim’in en güvendiği finansçılar arasındadır.

Yahudilerin Osmanlı’ya katkısı sadece ekonomide sınırlı kalmamıştır. Osmanlı sarayında görev yapan doktorların çoğu Yahudilerden oluşmuştur, hatta Joseph Hamon ve oğlu Moses’in Osmanlı sarayında başhekim olarak görev yaptığı ve Kanuni Sultan Süleyman’ın özel doktorları olduğu bilinir. Ayrıca tıbbi olarak Yahudilerin en önemli katkılarından biri çevrilen eserlerdir. Avrupa ve Endülüs tıbbını Osmanlı’ya taşıyan Yahudiler, İbn Sina ve Hipokrat gibi tıpçıların eserlerini İbranice, Arapça ve Osmanlı Türkçesine çevirerek tıbbi bilginin yayılımını büyük ölçüde hızlandırmışlardır. Tıbba katkıda bulunan önemli isimlerden bir diğeri de Jacob Ben Gaon’dur. İlaç üretimi ve farmakoloji üzerine uzmanlaşan Jacob, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet’in özel doktorluğunu yapar. Avrupa’dan Osmanlı’ya önemli bir ölçüde tıbbi bilgi taşımıştır.

Bütün bunlara rağmen Yahudilerin Osmanlı’da sahip olduğu haklar Ömer Antlaşması sebebiyle diğer gayrimüslimler gibi sınırlıdır. Baş vergisi (cizye) ödemek zorunda kalan Yahudiler için bu dönemde bu zorla din değiştirme, sürgün ve idama kıyasla normal kabul edilen bir durumdur. En azından Yahudiler, orta çağ Avrupa’sının aksine, Osmanlı’da barınabiliyorlardır. Ancak 13. ve 14. yüzyılda Avrupa’da Yahudilerin Hristiyan çocuklarını kaçırıp, onların kanlarını dini ritüellerinde kullandıklarına dair ortaya atılan kan iftiraları 19. yüzyılda Osmanlı’ya sıçradı.

Osmanlı’daki en büyük kan iftirası vakası 1840’da Şam’da yaşandı. Fransız Rahip Padro Tomasso’nun kaybolması üzerine Yahudiler suçlandı ve işkenceye maruz kaldı. Ayrıca 1890’larda Mısır valisi yine bir kan iftirası üzerine bir berberi Hristiyan bir çocuğu öldürme iftirasıyla tutukladıktan hemen sonra beraberinde yedi varlıklı Yahudi iş insanını da bu bahaneyle tutukladı. Bu durum maalesef sadece bir tutuklamayla sınırlı da kalmadı, tutuklanan yedi iş insanı, zindanlarda ağır işkenceye maruz kaldı. Bu işkencenin boyutu öyle ağırdı ki ikisi bu sebepten dolayı hayatlarını kaybetti.

Yetersiz kanıta rağmen yapılan bu işkencenin büyük bir tepki toplamasının ardından, tutuklanan iş insanları serbest bırakılır ve valiye karşı yaptırım uygulandı. Kan iftiralarının bu derece artmasının ve önlenemez bir noktaya gelmesinin ardından Sultan I. Abdülmecid, bu söylemlerin sadece kara bir iftiradan ibaret olduğunu açıkladı. Bunun ardından I. Abdülmecid 1856’da, Yahudileri Müslümanlardan ayıran ve haklarını sınırlayan Zimmi statüsünü değiştirip Yahudilere Müslümanlarla aynı hakkı tanıdı.


Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün