“Mutlu olmayı yarına bırakmak, geçmek için nehrin akışının durmasını beklemeye benzer...”

Gila Kantar, pek çokları için tanıdık bir isim olmayabilir. Kendisi 1970, İstanbul doğumlu. Şişli Terakki Lisesi´nin ardından Cenevre´de eğitimine devam etti. Türk televizyon dizi ve yarışmalarını dünyaya açmak amacıyla kurulan Global Agency´de uzun yıllar çalıştı. 50 yaşında yakalandığı bir hastalık ise hayatını değiştirdi.

Virna GÜMÜŞGERDAN Toplum
26 Mart 2025 Çarşamba

Gila, hastalıkla mücadelesini, bu süreçte hayata bakışını kaleme alarak başkalarına ilham olmak istedi. 2025’in ilk günlerinde okurlara buluşan ‘İçimde Bir Yolculuk Var’, Gila’nın arkasında bıraktığı değerli bir miras oldu, zira Gila kitabın lansmanından kısa bir süre sonra hayatını kaybetti.

Ailesi, tanıdığı herkesin hayatına olumlu yönde dokunmuş olan Gila’nın bu mirasını, daha fazla insanın hayatına dokunabilmesi için paylaşma kararı aldı. Bu hafta ‘İçimde Bir Yolculuk Var’ kitabı, Kantar ve Pinto ailelerinin katkılarıyla Şalom abonelerine hediyedir.

 

Gila Kantar’ı ve kitabını dinlemek için ilk olarak sözü, hem iş ortağı da olan kardeşi İzzet Pinto’ya veriyoruz:

Hiç tanımayanlar için Gila’yı hangi kelimelerle anlatabilirsin?

Bana göre Gila, dünyanın en iyi evladı, en iyi ablası ve en iyi insanıydı. Hayatı boyunca, tek bir kişiye bile kötülüğü olmamış, hiç kimsenin hakkında kötü bir söz söylemediği biri… Çok özel bir insan, özel bir ruh. Her zaman etrafını güzelleştiren biriydi. Herkes, düştüğünde ablamı arardı, çünkü Gila herkesi o kadar iyi yükseltmeyi bilirdi ki, çoğu zaman insanlar telefonu kapattığında, ne halde aradıklarını unuturlardı.

Sen de kendi kitabında ablanı ‘şans meleğim’ olarak nitelendirmiştin?

Global Agency’nin kuruluşu öncesinde babamla bir konuşmamız olmuştu. Babam, “Oğlum, şimdiye kadar 20 iş denedin, hiçbiri olmadı. Şimdi yeni bir yola giriyorsun… Ablana ufak bir ortaklık ver, sana şans getirsin” demişti. Tabii ki bu fikri kabul ettim ve ablama ortaklık verdim. Ve biz bilinmeze doğru ilk adımlarımızı birlikte attık. İlk Cannes’a gidişimiz birlikte oldu, en zor günlerimizi birlikte yaşadık. 15 yıl beraber çalıştık. Hem beraber çalıştık, hem de onlarca yurt dışı iş seyahatimizi tatile dönüştürerek harika anılar biriktirdik.

Her zaman destekleyici, sevgi dolu ve eli açık, verici bir ablaydı; ortaklığının karşılığını bir gün bile istemedi, teklif ettiğimde de almadı. Onun tek istediği kardeşinin mutlu olduğunu, başardığını görmekti.

Kitap yazmaya karar vermesi ve yazma süreci nasıl olmuştu?

Ablamın hasta olduğunu ilk öğrendiğimizde, benzer bir süreci iyi yönettiğini gördüğüm bir arkadaşımla tanıştırdım onu. İkisi çok iyi dost olduktan sonra, ailecek ‘abla’ olarak gördüğümüz bir kişisel gelişim uzmanına yönlendirdi Gila’yı… Kitap yazma fikrini de Nuray Abla verdi. Gila’nın kalemi her zaman çok kuvvetliydi, bu yüzden kitap fikri ona çok uydu.

Yine de süreç uzun ve zahmetliydi. Üç yılı aşkın bir süreyi buldu, duraklamalarla birlikte. Akrabamız, yazar Stella Trevez de bir editör gözüyle dokunuşlar yaptı. Hazır olduğunda kitabı kendi bastırmayı düşündü öncelikle, çünkü kitapevlerine gidip görüşme yapacak gücü bulamıyordu kendinde… Yeni bir yazar olarak bir kitap bastırmak günümüzde çok zor; reddedilmekten, kırılmaktan korkuyordu kanımca. Ben de önce, kendi kitabımın çıktığı Destek Yayınlarına gitmeyi önerdim. Kabul edince, Destek Yayınlarının sahibi Yelda Hanım’la randevulaştık. Randevu günü çok heyecanlıydı, sesi titriyordu. O heyecanında da yanında olmak çok güzeldi. Yelda Hanım’a görüşme öncesi ablam hakkında hiçbir şey söylememiştim. Yelda Hanım kitabı inceledikten sonra basabileceğini söyleyince Gila inanılmaz mutlu oldu.

Kitap çıktı. Sonrasında ise Gila’nın hayali bir imza günü düzenlemekti… İmza günü tarihimiz, çeşitli olaylarla değişti, yeniden ertelenmesi gündeme geldi. Ancak artık hiçbir şeyin önüne geçmesini istemedik ve ocak ayı sonunda 200’den fazla kişinin katılımıyla gerçekleştirdik.

O gün, Gila için çok güzeldi. Herkesle fotoğraf çektirdi, gelen herkes için kitabını ayrı ayrı imzaladı. O gün, bana göre Tanrı’nın bir mucizesiydi, çünkü iki gün sonra Gila tedavi için yeniden hastaneye girdi ve bir daha çıkamadı. Bu gerçekten bir mucize değil de ne?

Güzel anılar bırakarak vedalaşmış…

İnsan kaybı gerçekten zor ancak birisini kaybettiğinde ‘keşke’lerin yoksa bu büyük bir hediye. Binlerce anı biriktirdik, onlarca tatile gittik, yemekler yedik, hastalığını birlikte yaşadık… Keşke’lerim olmadığı için ben bu süreci biraz daha iyi yönetebiliyorum.

Kitaptan hayatında benimseyebileceğin ne kaldı?

Biz ailecek, annem-babam-ablam, pozitif insanlarız. Şikayet etmeyiz. Şikayet etmeyi günah görürüz. Bu kitaptan da kavradığım, aldığım en önemli şey, optimizm. Bu kitabın daha çok kişiye ulaşmasını istememizdeki sebep de şu: Bence her birimiz bu hayata bir görevle geliyoruz. İnsanların hayatına dokunabilirsek, bu kendimize verebileceğimiz en büyük hediye. Kitabı okuyan birçok kişi ablamı arayarak, ne kadar iyi geldiğini anlattı. Gila’nın ailemize ve etrafına bıraktığı en büyük miras bu kitap. Bu kitapla başkalarının hayatlarına dokunabilmek de bizim en büyük hedefimiz…

Ablanla ilgili aklında kalan en güzel anılar neler?

Gila’ya hayatının en büyük sürprizlerinden birini, Şalom aracılığıyla yaptım. Kitap henüz basılmamıştı ancak kapak tasarımı yapılmıştı. Destek yayınlarını aradım ve kitabın ilanını vermek istediğimi belirttim. Sağ olsunlar kabul ettiler. Bir tasarım yaparak Şalom Dergi’nin 150. Sayısına çift sayfa kapak olarak ilan verdim. Dergi’nin çıktığı gün de büyük bir heyecanla Gila’nın tepkisini bekliyorum. Gila aramayınca, enişteme haber verip, Şalom’u Gila’nın önüne koymasını istedim. Nihayet beni aradığında, ağlıyordu… Dergiyi görünce çok çok heyecanlanmış ve ağlamaya başlamış. Mutluluktan ağlayarak “hayatımın en büyük sürprizi” dedi. Onu mutlu etmek de, beni çok çok mutlu etti.

Şimdi sözü Gila’nın oğlu Erel Kantar’a bırakıyoruz.

Öncelikle başın sağ olsun… Annenin arkasında bıraktığı iki mirası olmuş; biri sen, diğeri de kitabı… Bu kitabı Şalom okurlarıyla paylaşarak, annenin mirasını paylaşmaya karar verdiniz… Sence okurlarımız Gila’nın kitabını neden okumalı?

Çok içten teşekkür ederim. Annemin kitabı yazma, basım ve dağıtım aşamasında mottosu her zaman “Bir kişinin bile hayatında bir değişiklik veya aydınlanma yaratabilirsem amacıma ulaşmış olacağım” şeklindeydi. Biz de ailecek onun bu hayalini daha büyük noktalara ulaştırabilmek için kitabını Şalom okurları ile paylaşmaya karar verdik. Umarım kitabın okurları da alınması gereken dersleri alıp hayat yolculuklarında bunları kullanır.

Bu kitabı okuyanlar, Gila Kantar’ı nasıl biri olarak tanıyacaklar?

Okuyanlar, Gila Kantar'ı içinde yaşadığı buhran ve fırtınalı dönemlerini en yakınlarına bile göstermeyen, tersine en kötü senaryolarda bile mutlu olmayı seçebilmek için bir sürü sebebi olan biri olarak tanıyacak. Kitapta da geçtiği gibi “Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer... Ve bilirsin, o nehir asla durmaz.” Çok daha fazlası için okurları kitabı okumaya davet ediyorum.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün