“A Ğ A T A K I L A N L A R”

•2 devletli çözüm ve "birarada yaşamanın temenni ölçeği" bile seslendirilmez oldu. •HAMAS ve İslami Cihat Gazze´de varlığını korumanın çarelerini ararken, Netanyahu, "Trump´ın sürgün planının" sarhoşluğu içinde. Bu 2 kutup için orta yol yok. Filistin tarafında HAMAS ve İslami Cihat´a belirgin bir kızgınlığın yükseldiği görülüyor. Olandan bitenden sorumlu tutulma hali. Bu psikoloji; Fetih´i, başka liderlerle yeniden canlandırabilir ve İslamcılıktan sıyrılmış, milliyetçilerin yeniden direksiyona geçmesini sağlar mı? Bu henüz net değil. Çaba var. •İsrail tarafında da, İsrail merkez ve sol siyasetinin yeniden iktidar olma hamleleri var. Mesela Bennett lider olarak seçimlere girse, Netanyahu´nun iktidarına son verebiliyor. Ancak, Netanyahu´nun, yüksek yargıyı siyasetin emrine verme çabaları ile ShinBet gibi devlet kurumlarını kendisine bağlı kimselerin yönetimine verme eğilimleri korkutuyor. •Adelina Sfishta - https://x.com/AdelinaSfishta

İzak BARON Diğer
26 Mart 2025 Çarşamba

Bu Haftanın “Takılanlar”ı

 

  • Adelina Sfishta@AdelinaSfishta

Filistin meselesi..

Pek çok meselenin de benzer şekilde olduğu gibi, küresel ve bölgesel rekabetlerle de şekillenerek, bir süreç izlemektedir.

SSCB'nin; ideolojik, askeri ve güçlü bir küresel rekabet kutbu olabildiği zamanlarda, sol-milliyetçi çizgide güçlenen Fetih hareketi ve onun solundaki gruplar, "Filistin meselesinin" de liderliğini yakalamıştı.

Bu milliyetçi kanat; SSCB'nin küresel güç kayıplarına bağlı olarak da, "barış ve diplomasi ile çözüme yatkın" bir çizgiye evrilmişti.

Oslo anlaşmaları ile (1993-1995); taraflar birbirlerini tanımış ve zayıf da olsa bir "Filistin devleti kurulması umudu" doğmuştu.

1987'de kurulan Hamas ve benzer şekilde İslami Cihat, milliyetçi kanadın elde ettiği bu fırsatı, "emperyalizme teslimiyet" olarak ilan etmiş ve nedenini de "İslami değerlerden kopmaya" bağlamıştır.

1979 İran Şii İslam Devrimi'nin ve Türkiye'de AK P iktidarının yarattığı "Şii ve Sünni İslamcı Ruhlar", artık Filistin meselesinin de ruhları olmuştu.

İslami Cihat ve HAMAS, uzlaşıyı değil, İsrail devletini ve Yahudileri yok etmeyi öngören "Şii İslamcı" ve "Sünni İslamcı" endoktrinizasyonla kılıçları çekmiş olarak, Filistin meselesinin liderliğini ele geçirmişti.

Uluslararası alanda "milliyetçiler-Fetihciler", sahada ise "islamcılar-HAMAS'cılar" hakim olmuştu.

Milliyetçiler ile İslamcıların mücadelesi keskinleşerek sürmüş ve HAMAS Gazze'te tam kontrolu ele geçirerek, mücadelenin üssüne çevirmişti. Fetihçiler ise giderek silikleşmişlerdi.

Artık, Filistin meselesini çözecek olan "silah" idi.

İsrail tarafında da daha sert adımlar gördük, Oslo anlaşmalarından sonra. Anlaşmayı imzalayan BB Rabin, aşırı sağcı bir Yahudi tarafından öldürülmüş, Filistin devletinin kurulmasına karşı olan İsrail aşırı sağı yükselişe geçmişti. 1996'da da Netanyahu'nun yıldızı parlamıştı. Halk tarafından seçilen ilk başbakan olmuştu.

İsrail tarafında da "barış toprağa gömülmüş", silah çözüm olarak tercih edilir olmuştu.

7 Ekim 2023 HAMAS saldırısı, silahla çözümcülerin, engüçlü denemesi oldu..

İran, işin direksiyonunda, Rusya stratejik istifadeci olarak gözüküyordu.. AK P iktidarı HAMAS'a moral desteğini sürdürdü.

Silahla çözüm isteyenlerin bütün enstrümanları devredeydi... HAMAS-İslami Cihat-Husiler-Hizbullah-Kataibi Hizbullah-Haşdi Şabi ve bizzat İran.

ABD'nin desteklediği İsrail hepsini yenmeyi başardı.

Peki, bundan sonra ne olacaktı?

Silahla mücadeleyi benimseyen 2 tarafın da cevapları, kendi kazançlarına işaret ediyordu.

2 devletli çözüm ve "birarada yaşamanın temenni ölçeği" bile seslendirilmez oldu.

HAMAS ve İslami Cihat Gazze'de varlığını korumanın çarelerini ararken, Netanyahu, "Trump'ın sürgün planının" sarhoşluğu içinde.

Bu 2 kutup için orta yol yok.

Filistin tarafında HAMAS ve İslami Cihat'a belirgin bir kızgınlığın yükseldiği görülüyor. Olandan bitenden sorumlu tutulma hali. Bu psikoloji; Fetih'i, başka liderlerle yeniden canlandırabilir ve İslamcılıktan sıyrılmış, milliyetçilerin yeniden direksiyona geçmesini sağlar mı? Bu henüz net değil. Çaba var.

İsrail tarafında da, İsrail merkez ve sol siyasetinin yeniden iktidar olma hamleleri var. Mesela Bennett lider olarak seçimlere girse, Netanyahu'nun iktidarına son verebiliyor. Ancak, Netanyahu'nun, yüksek yargıyı siyasetin emrine verme çabaları ile ShinBet gibi devlet kurumlarını kendisine bağlı kimselerin yönetimine verme eğilimleri korkutuyor. Acaba Netanyahu iktidarı bırakmamak için hazırlık mı yapıyor? Trump en büyük güvencesi.

İşte böyle bir eşikteyiz. Barışla çözüm yolu da mümkün, daha bir süre savaşarak ilerlemek de.

HAMAS ve Netanyahu giderse barışın şansı fazla..

https://x.com/AdelinaSfishta/status/1903353114184352080

 

  • İSRAİL NEDEN GAZZE'YE SALDIRILARA BAŞLADI, ATEŞKESE NE OLACAK? - EMİR NADER

Kapalı kapılar ardında gerçekleşen müzakerelerin ayrıntılarını bilemesek de, İsrail'in Gazze'ye yardım girişini durdurmasının Hamas'ı yeni tavizler vermeye zorlama girişimi olduğunu biliyoruz.

Bu şimdiye kadar işe yaramadı ve şimdi İsrail'in, siyasi liderleri için daha elverişli ve Hamas'a daha az kazanım sağlayan yeni bir anlaşma elde etmek amacıyla şiddete geri döndüğü görülüyor.

Bundan sonra Gazze'deki durum, ateşkesin son iki ayından farklı olacak gibi görünüyor.

İsrail ordusu, 18 Mart sabahı Filistinlilere Gazze Şeridi'nin çevresindeki büyük bir alanı terk etmelerini emreden bir harita yayınladı; şüphesiz binlerce Gazzeli oraya geri dönmüştü.

Hamas ise, İsrail'in askeri operasyonunun durdurulması çağrısında bulundu ve bu yazı yazılıncaya kadar da savaşmaya geri döneceğini söylemedi.

https://www.bbc.com/turkce/articles/cx201z0gj0go

 

  • İSRAİL'İN ATEŞKESİ BİTİRMESİ GAZZE VE ORTA DOĞU İÇİN NE ANLAMA GELİYOR? - DOÇ. DR. SERHAN AFACAN 

İsrail, bazı eleştirmenlerin Gazze için "nihai çözüm" olarak tanımladığı ve Gazze’nin demografik, siyasi ve toprak yapısını yeniden şekillendirmeyi amaçlayan planlarına hız veriyor. Ayrıca Hamas'ı ortadan kaldırma ve net stratejik kazanımlar elde etme konusunda başarısız olan Netanyahu, Trump’ın Gazze’yi "ele geçirme" ve "sahiplenme" önerisiyle şımartılmış durumda.

Şu anda Netanyahu, uluslararası dikkatlerin Ukrayna konusunda Trump ve Putin arasındaki üst düzey görüşmelere ve ABD’nin Yemen’deki Husilere karşı yürüttüğü saldırılara kaymasını fırsata çeviriyor. Bu jeopolitik ortam, Netanyahu'ya daha az diplomatik baskı altında saldırılarını artırma olanağı sağlıyor. Ancak Netanyahu'nun kan dökme hırsı, sadece Gazze’deki insani felaketi derinleştirmekle kalmıyor; aynı zamanda bölgesel gerilimleri de artırarak Orta Doğu'yu uzun vadeli bir istikrarsızlığa sürüklüyor. Bu politikalar, özellikle Lübnan ve Suriye’de daha geniş çaplı çatışmaları tetikleme ve halihazırda son derece hassas olan bölgesel denklemi daha da şiddetlendirme riski taşıyor.

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/israilin-ateskesi-bitirmesi-gazze-ve-orta-dogu-icin-ne-anlama-geliyor/3516156

 

  • BİR SÖMÜRGECİLİK MESELESİ: GAZZE’DEKİ FİLİSTİNLİLERİN NAKLİ - MENDERES KURT

Trump’ın Filistinlileri Gazze dışına yerleştirme önerisine ilk destekler İsrail’in aşırı sağ parti liderleri Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir’den geldi. Yerleşimci kolonyalizmi destekleyen ve bunu doğal hakları olarak gören bu liderlerin fikirleri, Trump desteği ile yeni bir gerçeklik yaratma peşinde olduğunu gösteriyor. Dünya devam eden işgalin en açık veçhesiyle karşı karşıya.

 

Bu minvalde Trump’ın konuya yaklaşırken kullandığı mercek, emperyal ve sömürgeci sorun çözücü yaklaşımı. Gerçekteyse yaşanan kriz, mevcut koşulları yaratmak için oluşturuldu Yani, İsrail’in demografik güvenliğinin sağlanmak ve yerleşimci işgalcileri için yer açmak amacıyla.

Burada asıl sorulması gereken soru, olur da Filistinliler Gazze’den çıkmayı, Mısır ve Ürdün de onları almayı kabul ederse 365 km2 boşalan Gazze Şeridi’ne ne olacak?

https://fikirturu.com/jeo-politika/meselesi-gazzedek-filistinlilerin-nakli/

 

  • NETANYAHU'NUN ŞİN-BET HAMLESİ SERT ELEŞTİRİLERE NEDEN OLDU: "İSRAİL'İ İÇTEN YIKIYOR"

Netanyahu, Bar'la görüşerek hükümetin kendisini bu hafta görevden alacağını bildirirken çarşamba günkü kabine toplantısında bunun oylanacağı açıklanmıştı.

İsrail Başbakanı, "süregelen ve zaman içinde büyüyen güvensizlik" gerekçesini sunarken Bar, Netanyahu'yu "kişisel" davranmakla suçlamıştı.

İsrail Başsavcısı Gali Baharav-Miara, başbakanın Şin-Bet direktörünü keyfi olarak görevden alamayacağını ifade etmişti.

Netanyahu, Bar'ı uzun süredir açık bir şekilde eleştiriyordu.

Muhaliflerse Netanyahu'nun 7 Ekim saldırılarının sorumluluğunu güvenlik birimlerine yıkmak istediğini savunuyor.

Son olarak Netanyahu, Bar'ı 7 Ekim 2023'teki başarısızlığının ardından kurumda reform yapmak için gerekli kararların alınmasını engellemek için bir kampanya yürütmekle suçlamıştı.

Şin-Bet ise bu suçlamaları "tehlikeli" bulmuştu.

https://www.indyturk.com/node/755416/d%C3%BCnya/netanyahunun-%C5%9Fin-bet-hamlesi-sert-ele%C5%9Ftirilere-neden-oldu-i%CC%87sraili-i%C3%A7ten-y%C4%B1k%C4%B1yor

 

  • NETANYAHU ŞİN BET ŞEFİNİ NEDEN ARTIK İSTEMİYOR? - THOMAS L. FRİEDMAN

ABD Başkanı Donald Trump’ın karbon kopyası olan İsrail Başbakan Benjamin Netanyahu geçen pazar günü ABD’nin FBI’ına karşılık gelen Şin Bet’in saygın başkanı Ronen Bar‘ı kovma niyetini açıkladı. David Horovitz’in Times of Israel gazetesindeki yazısında ifade ettiği üzere bu karar Netanyahu’nun 2023’ün başlarında iktidara geldikten kısa bir süre sonra başlattığı “yargıyı kısırlaştırma ve hükümetin tüm kollarının kontrolünü kendi elinde toplama çabasının” son hamlesidir. İsrail’in 77 yıllık tarihinde hiçbir Şin Bet başkanı bir başbakan tarafından görevden alınmamıştı. Üstelik Bar İsrail’in en kıdemli rehine müzakerecilerinden biri ve devam eden bir savaşın ortasında…

Peki şimdi ne değişti? Netanyahu, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki rehine kurtarma operasyonlarına ve yüzlerce başka operasyona komuta eden Bar’a olan “güvenini” kaybettiğini söyledi. Saçma! Haaretz gazetesinin istihbarat uzmanı Yossi Melman birkaç hafta önce “İsrail polisinin Şin Bet’in yardımıyla Netanyahu’nun iki sözcüsü ve eski bir stratejik danışmanı hakkında, Hamas dahil terör örgütlerini destekleyen Katar’la şüpheli ilişkiler ve mali işlemler konusunda ciddi şüpheler olduğu gerekçesiyle soruşturma başlatmaya karar verdiğini” yazdı. Bu ilişkilere savaş dönemi dahil.

Melman’a göre “Katar-gate diye anılan bu skandal, vatana ihanete varan suçlamalara yol açma potansiyeli taşıyor.” Günümüz Amerika’sının aksine, İsrail’in hem yasal güce hem de ahlaki dürüstlüğe sahip bağımsız bir adalet bakanı var. Bakan Gali Baharav-Miara pazar günü geç saatlerde başbakana “kararınızın altında yatan gerçek ve yasal dayanak ve şu anda konuyu ele alma yetkiniz tam olarak incelenene kadar Bar’ı görevden alamayacağını” söyledi. Çünkü Netanyahu’nun kendisi de yolsuzluktan yargılanıyor. Dolayısıyla kendi davalarına dahil olabilecek kolluk kuvvetlerinde herhangi bir atama yapmaması gerekiyor.

Bu durum İsrail’in daha önce hiç görmediği bir anayasal krize yol açıyor. Size tanıdık geldi mi? The New York Times’ın bir haberine göre Trump yönetimi hükümetin yargı organıyla anayasal bir yüzleşmeye doğru yol alıyor. Çünkü federal bir yargıcın Venezuelalı tutukluları taşıyan uçakların rotalarını değiştirip tutukluları ABD’ye geri göndermelerini emretmesine rağmen uçak El Salvador’a indirildi. Kendimizi kandırmayı bırakmanın zamanı geldi. Şu anda bazı kırmızı çizgiler belirlenmez ve savunulmazsa hem Amerika’da hem de İsrail’de hukukun üstünlüğü tehlikede demektir.

https://gazeteoksijen.com/yazarlar/thomas-l-friedman/netanyahu-sin-bet-sefini-neden-artik-istemiyor-237829

 

  • ŞİN-BET DİREKTÖRÜ, “QATARGATE” SKANDALI YÜZÜNDEN Mİ KOVULDU? - YOSSİ MELMAN (HAARETZ) – CANSU YİĞİT

Netanyahu ve hükümetinin şimdi “yargı darbesi” adı verilen rejim değişikliği planlarını yeniden devreye soktuğu bir dönemde İsrail demokrasisini korumakla da sorumlu olan Şin-Bet başkanının görevden alınması otoriter bir yönetimin ya da denge ve denetleme mekanizmalarından yoksun zayıflamış bir demokrasinin önünü açabilir.

Netanyahu görevden alma işlemini gerçekleştirme konusunda parlamento, kamuoyu ve yasal engellerle karşı karşıya. Ancak Bar’ın yakın zamanda görevden ayrılması halinde asıl kritik soru, onun yerine kimin atanacağı.

Eğer Netanyahu itidalli davranır ve Bar’ın iki yardımcısından birini seçerse ki Şin-Bet yetkililerinin tam isimleri kamuya açıklanamadığı için sadece “M” olarak bilinen yardımcısı önde gelen adaylardan biri, bu durumda Netanyahu bu atamayı en az zararla atlatabilir.

https://harici.com.tr/sin-bet-direktoru-qatargate-skandali-yuzunden-mi-kovuldu/

 

  • Adelina Sfishta@AdelinaSfishta

Netanyahu, adım adım "değiştirilemez bir iktidar" zemini mi oluşturuyor?

Yargıyı, siyasetin emrine alan operasyonlardan sonra, İsrail İç Güvenlik ( Shin Bet) Şefi Ronen Bar'ı bu sabah görevden aldı.

"Netanyahu ve aşırı sağcılar koalisyonu", İsrail toplumunun çoğunluğu tarafından desteklenmese de, süren çatışma ortamı nedeniyle, bu karşıt politik tercihler, "anlamlı bir sivil direnişe" dönüşemiyor.

Yapılan kamuoyu yoklamasına göre;

Netanyahu'ya güven % 32

Shin Bet Lideri Ronen Bar'a güven % 46

Görevden alınmasını onaylayanlar % 32, karşı çıkanlar % 51

Anketlerin de işaret ettiği gibi, Netanyahu'nun toplumsal onayı yok.

Ama İsrail toplumu, çatışma sarmalının içinde "sivil çıkış" yapamaz durumda.

Netanyahu, 7 Ekim HAMAS saldırısının sorumluluğunu Shin Bet liderine yüklerken, Shin Bet lideri Ronen Bar da, Netanyahu'nun Katar para desteğinin HAMAS'a ulaşmasına izin veren Netanyahu'yu sorumlu tutuyor.

Ayrıca, Shin Bet, Netanyahu BB'lık ofisinin Katar'da rüşvet alma suçlama-soruşturması sürecinde görevden almanın yapılmasını, Netanyahu'nun kişisel hesapları olarak yorumluyor.

İsrail muhalefeti ise, görevden almayı Netanyahu'nun kişisel hesaplarına bağlıyor..

https://x.com/AdelinaSfishta/status/1902970250464821554

 

  • AMERİKAN KILIFINDA BİR İSRAİL TALEBİ: TÜRKİYE ARTIK AVRUPA'NIN PARÇASI DEĞİL Mİ?   - ALİ ASMAR

Türkiye’nin Rusya, Çin ve İran ile artan ilişkileri, Hamas’a verdiği destek ve Doğu Akdeniz’deki devam eden gerilimleri, Batı’dan giderek uzaklaşan bir ülke olarak görülmesine yol açmıştır. Bu da, bazı Amerikan karar alıcılarına göre Türkiye’nin yeniden sınıflandırılmasını gerekli kılmaktadır. 

Bu yasa tasarısını sunan iki milletvekilinin İsrail’e olan sadakatleriyle tanındıkları gerçeğini göz ardı edemeyiz. Bu durum, tasarının doğrudan Türkiye’nin son dönemdeki tutumlarına bir yanıt niteliğinde olduğu izlenimi oluşturuyor. Özellikle de Ankara’nın İsrail’in NATO tatbikatlarına katılımını engelleme kararı göz önünde bulundurulduğunda, bu girişim İsrail’e yönelik sertleşen Türk politikasına karşı bir tepki olarak değerlendirilebilir. 

Bu durum İsrail’in Amerikan karar alma mekanizmaları üzerindeki etkisinin ne denli güçlü olduğunu ortaya koyuyor. ABD’de yasalar, yalnızca iç politik hedefleri gerçekleştirmek için değil, aynı zamanda İsrail’in çıkarlarına ters düşen ülkeleri baskı altına almak için de bir araç olarak kullanılabiliyor. Bu görüşü destekleyen bir diğer nokta ise, NATO’nun karar alma süreçlerinde üyeler arasında tam mutabakatın esas olması. Türkiye’nin İsrail’i tatbikatlardan dışlaması, Tel Aviv’e karşı daha sert bir tutumun işareti olarak algılanmış ve bu, İsrail yanlısı Amerikan milletvekilleri tarafından kabul edilemez bulunmuştur. 

Burada asıl soru şu: Amerikan yönetimi bu yasayı kolayca hayata geçirebilir mi? ABD’nin siyasi sistemine göre, herhangi bir yasa tasarısı karmaşık süreçlerden geçmek zorundadır ve nihai olarak başkanın onayına tabidir. Eğer başkan veto hakkını kullanırsa, Kongre’nin bu vetoyu aşabilmesi için mutlak çoğunlukla yeniden oylama yapması gerekir ki bu her zaman kolay bir süreç değildir. 

Dolayısıyla, bu yasa tasarısının kabul edilmesi sıradan bir mevzuat değişikliğinden ibaret değildir. Aksine, ABD içindeki farklı siyasi gruplar arasında Türkiye’ye nasıl yaklaşılması gerektiğine dair süregelen bir mücadelenin parçası olacaktır. Türkiye, Batı ile arasındaki politik farklılıklara rağmen NATO içinde hâlâ önemli bir müttefik konumunu korumakta; Washington’daki siyasi hesaplamalarda belirleyici bir faktör olmaya devam etmektedir. 

Türkiye’nin İsrail’i NATO tatbikatlarına katılmaktan menetme kararı, Ankara’nın Tel Aviv ile askeri normalleşmeyi ittifak çatısı altında dahi kabul etmeyeceğine dair net bir mesaj niteliği taşıyor. Bu adım Türkiye’nin, İsrail’i bölgedeki güvenilir bir ortak olarak görmediğini, aksine; Tel Aviv’in Batı ittifakları üzerinden nüfuzunu artırmaya çalıştığını düşündüğünü gösteriyor. Türk perspektifine göre, İsrail’in tatbikatlardan dışlanması, NATO çerçevesinde stratejik iş birliğine karşı net bir duruş anlamına geliyor. Bu durumda, Türk hükümetinin benimsediği siyasi yönelim doğrultusunda Türkiye’nin bu tavrını sürdüreceği öngörülebilir. 

https://www.fokusplus.com/odak/amerikan-kilifinda-bir-israil-talebi-turkiye-artik-avrupanin-parcasi-degil-mi

 

  • İsrail’in “Beyaz Varilleri” – Tuba Yıldız

İsrail’in Litani Nehri’nin güneyindeki çekilmeyi reddettiği beş nokta, İsrail’in uzun vadeli Lübnan’a yönelik planları açısından kritik bazı durumları yansıtmaktadır. Bu noktada, örneğin işgal ettiği vadilerden biri olan Tellet Hamamis tepesinin, Mavi Hattı’nın 1 kilometre kuzeyinde yer alması ve çevrenin geniş bir perspektifini sunması önemli bir özellik taşımaktadır. Ayrıca, bu tepe, Blat, Markaba, Odassiyeh, Houla, Kefer Kila ve Vezzani gibi pek çok Lübnan köyüne hâkim bir konumda bulunmakta ve dolayısıyla bu bölgeler için stratejik bir gözlem noktası haline gelmektedir. Sınırın sıfır noktasında yer alan Cebel Lebbune ise, Kuzey İsrail’deki yerleşim yerlerini rahatlıkla gözlemleme imkânı sunduğundan, Tel Aviv için bu bölgenin insandan arındırılması gerektiği düşünülmektedir. Diğer tepeler de sahip oldukları stratejik önem nedeniyle, o bölgelerdeki Lübnanlıların evlerine dönüşlerini engelleyen en büyük faktörlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Netanyahu’nun 5 noktayı kapsayan işgal ve ilhak planına başkent Beyrut’tan gelen tepkilerin zayıflığı ve üst tabaka siyasilerin cılız tepkilerde bulunması, Lübnanlılarda endişenin hâkim olmasına neden olmaktadır. Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın uluslararası baskıyla İsrail’in Lübnan’dan çıkarılması gerektiği çağrısı henüz bir yanıt bulmazken, Meclis başkanı Nebih Berri’nin İsrail süresiz kalma planını reddettikleri ve Lübnan sınırından çekilmeden kara sınırı için anlaşma müzakerelerine başlamayacaklarına dair beyanatı da İsrail için ikna edici olmamıştır.

https://turkiyearastirmalari.org/2025/03/20/yayinlar/yorum/israilin-beyaz-varilleri/

 

  • SAVAŞLAR ORTASINDA BİR SAVAŞ: İSRAİL’İN SURİYE SALDIRILARI – ZEHRANUR ERTEK

Suriye’de, 27 Kasım 2024’te şiddetlenen çatışmaların ardından 8 Aralık’ta Baas rejiminin son varisi Beşar Esad devrilmiş ve 61 yıllık rejimin çökmesiyle eş zamanlı olarak İsrail ordusu, Golan Tepeleri etrafındaki tampon bölgeye girerek işgalini başkent Şam’ın 25 kilometre yakınına kadar ilerletmiştir. İsrail Savunma Kuvvetlerine bölgenin kontrolünü devralma emrini veren Netanyahu, İsrail’in Suriye’deki askeri hedeflerini şu şekilde sıralamıştır:

Birleşmiş Milletler Ateşkesi Gözetleme Gücü’nün (UNDOF) tampon bölgesini tamamen ele geçirmek ve orada kontrolü sağlamak,

Bu bölgeyi genişleterek ağır silahların ve İsrail’e tehdit oluşturan altyapının temizlenmesini sağlamak,

İran’ın Lübnan’a silah kaçakçılığı yapmasını önlemek,

Suriye’nin hava ve füze savunma sistemleri de dahil olmak üzere ağır stratejik silahlarını yok etmek.

https://dipam.org/wp-content/uploads/2025/03/Savaslar-Ortasinda-Bir-Savas-Israilin-Suriye-Saldirilari.pdf

https://dipam.org/savaslar-ortasinda-bir-savas-israilin-suriye-saldirilari/

 

  • Ekrem İmamoğlu'nun hahamla kadeh tokuşturduğu görsel gerçek mi?
 

https://teyit.org/analiz/ekrem-imamoglunun-hahamla-kadeh-tokusturdugu-gorsel-gercek-mi

 

  • İSRAİL’DE HÜKÜMET-YARGI KAVGASI YENİDEN ALEVLENDİ

https://harici.com.tr/israilde-hukumet-yargi-kavgasi-yeniden-alevlendi/

 

  • Gökhan Çınkara@gcinkara

İsrail’de duyulmayan ve görülmeyen uygulamalar oluyor artık

Trump Etkisi

Hükümet hukuk danışmanı/ombudsman da görevden alınarak idari kararlardaki denetim kalkacak

Kohelet Forum’u takip edelim

https://x.com/gcinkara/status/1903804210140868769

 

  • Gabi Behiri@gbehiri

Israel hükümeti bugün hükümet hukuk danışmanı ve başsavcı Gali Baharav Miara'yı görevden almanın ilk adımını atıyor ve kararı hükümet oylamasına sunuyor. Israel'de bugüne kadar başsavcı görevden alınmadı. Miara'nın kararı tartışacak olan hükümet üyelerine yazdığı mektubun bir kısmı şu şekilde:

"Hükümet hukukun üstünde olmaya çalışıyor. Biz vazgeçmeyeceğiz.

Hükümet güveni değil, siyasi kadroya sadakati hedefliyor. Yönetim değil, sınırsız bir iktidar. Hükümet hassas dönemlerde bile kontrolsüz bir şekilde hareket etmeye çalışıyor."

Başsavcı Israel'de en önemli görevlerden biri. Başbakanı, bakanları yargılatma iznini o veriyor, hükümetin kanun dışı uygulamalarına itiraz ediyor ve gerekirse durduruyor.

Israel hükümeti kontrol edilmek, denge denetleme istemiyor. Protestoların artması kaçınılmaz.

https://x.com/gbehiri/status/1903732216623976595

 

  • NETANYAHU, TRUMP’IN İZİNDE: YARGIYA ‘DERİN DEVLET’ SUÇLAMASI

Yolsuzluk ve rüşvetten yargılanan, yardımcıları Katar’dan para almak ve gizli belge sızdırmaktan suçlanan, “yargı reformu” adı altında yargının hükümet üzerindeki denetim mekanizmasını kırmaya çalışan, kendisi ve yakın çevresindeki isimleri soruşturan görevlileri görevden almaya çalışan Netanyahu, ABD Başkanı Trump’ın izinden giderek “derin devleti” suçladı.

https://harici.com.tr/netanyahu-trumpin-izinde-yargiya-derin-devlet-suclamasi/

 

  • Gökhan Çınkara@gcinkara

İsrail'de yerleşiklerin umudu Naftali Bennett'in seçime girmesi ve Netanyahu'nun bu şekilde egale edilmesi.

Çok değil kısa bir süre önce Bennett Likud içerisindeki radikal çekirdek ekipten birisi olarak bahsediliyordu. Şimdi ise oldukça merkezde olan birisi.

İsrail'de Ben Gvir/Smotrich'in hükümette yer alması "merkezin" ayarını değiştirdi.

https://x.com/gcinkara/status/1903801182620950921

 

  • Adelina Sfishta@AdelinaSfishta

İsrail... Ya demokrasi ya otoriter rejim...

Netanyahu, Katar'dan HAMAS'ın, yani Gazze yönetiminin finanse edilmesini istiyor-sağlıyor ya da göz yumuyor.. Tezi: Para gelirse, normalleşme süreci hızlanır..

Netanyahu'nun ofisinden bir adam da Katar'dan el altından para alıyor.

Polis ve Shin Bet mu meseleyi araştırmaya başlayınca, Netanyahu, yargının bağımsızlığına ve İsrail'in politize edilmemesi gereken kurumlarına nüfuz ederek bu soruşturmaları önlemeye çalışıyor..

https://x.com/AdelinaSfishta/status/1903827913046139120

 

  • Adelina Sfishta@AdelinaSfishta

"Antisemitizmle mücadele konferansına", Hitlerin, Musolinini ruhları katılıyor

Netanyahu hükümeti'nin Avrupa aşırı sağı (Le Penler gibi) ile temas kurup, "antisemitizmle mücadele konferansına" davet etmesi, pek çok demokrat çevreyi rahatsız etti ve konferansa katılmaktan vazgeçti.

İsrail CB'ı Herzog da konferansa katılmaktan vazgeçti.

https://x.com/AdelinaSfishta/status/1902976323351457846

 

  • İRAN'A SALDIRI SENARYOLARI - ADELİNA SFİSHTA

İnsanlık tarihine önemli katkılar sağlayan Yahudi milleti hepi topu 16-17 milyon.

"Tüm Dünyayı vatan yapabilmiş" bu zeki topluluk, "devlet kurmaya karar verdi" ve nüfusunun neredeyse % 50'sini İsrail'de topladı.

Bu "toplanmaya-devletleşmeye" güçlendi gözüyle de bakabilirsiniz, büyük risk oluşturdu gözüyle de.

Devletleşmek gerekli miydi? Devlet kurulmasaydı barış içinde, tehditlerden uzak yaşayabilecekler miydi?

Cevabı çok basit: Hayır

Eski çağlarda devlet sahibi olan Yahudiler de, Dünya'ya dağılmış Yahudiler de her çağda tehditlerle yüzyüzeydi. Devletleri varken de "sürgünler ve soykırımlar yaşadılar", Devletleri yokken de.

"Demografik yetersizlik",  kurulan devletlerin sürdürülememesinde, en önemli faktör oldu.

"Dünya'yı vatan yapan Yahudiler", devlet kurarak varlıklarını koruyabileceklerini hesap ettiler. Ama, bir yandan da "onları yok etmek isteyenler için", toplu hedef oldular.

Geçmişte, "yetersiz demografik güçleri" nedeniyle, tutunamadıkları bu coğrafyada, modern çağda kurdukları devletle tutunup tutunamayacakları, Yahudiler açısından "en yakıcı soru".

Özellikle "kitle imha silahları", yukarıdaki soruyu daha endişe verici hale getiriyor.

Nüfusunuzun % 50'sinin, "nükleer tehdit altında olan bir devlette yaşadığını" hayal edin. Neler hissedersiniz? Kabus gibi.

Nükleer bir başlık ve bir füze.. 7-8 milyon Yahudi'nin yok oluşu.

Dayanması zor bir tedirginlik.

İsrail; "bekasını riske sokan bütün tehdit değerlendirmelerinde", olası nükleer silah tehditleri, birincil öncelikli tehdit olarak değerlendirmiş.

Begin Doktrini, bu değerlendirmelerin sonucu ortaya çıkmış.

"Begin Doktrini"; en ufak bir nükleer silah olasılığının, gerçek tehdit haline gelmeden vurulmasını, öngörüyor. Ve bu doktrin, 2 kez İsrail tarafından uygulanmış.

"Operation Opera" 1981: "Sovyet soslu Arap Milliyetçiliğinin önemli kalesi, azınlık ırkçısı Saddam'ın Irak'ı"; Fransızlarla işbirliği içinde, "nükleer araştırma merkezi adıyla" Al Tuwaitha Nükleer Merkezini kurar ve Fransa'dan 72 kg. % 93 zenginleştirilmiş Uranyum satın alır. İsrail, ilk önce, silah üretiminin bilimsel çalışmalarını yapan Mısırlı nükleer bilimci Yahya El Meşhed'i 1980 yılında Paris'teki bir otelde öldürür. Ancak çalışmalar kesilmez. Nükleer bomba üretilmesine 1 ay kala, Haziran 1981'de, İsrail; 8 F-16 ve 6 F-15 ile, Ürdün-Suudi Arabistan hava sahasını kullanarak, Bağdat'a girer ve nükleer tesisi imha eder. Ürdün kralı deniz tatilindedir ve İsrail uçaklarını farketmiştir. Ancak onun mesajı bir türlü Saddam'a ulaşmaz. İsrail bu mesajın ulaşmasını da engelelmiştir. Begin doktrini başarılı olmuştur.

"Operation Outside the Box" 2007: "Sovyet soslu Arap Milliyetçiliğinin diğer önemli kalesi, azınlık ırkçısı Esat'ların Suriye'si", Deyrezor bölgesinde "gizli" askeri amaçlı bir nükleer reaktör kurar. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, bunun gizli bir nükleer çalışma alanı olduğunu ve bildirilmediğini doğrular. Suriye'nin nükleer tesisi Eylül 2007'de, İsrail özel kuvvetlerinin karadan Suriye'ye girişi ve İsrail hava kuvvetlerinin ortak operasyonuyla imha edilir. İsrail elektronik harp unsurları, Suriye radarlarını ele geçirmiş, operasyon süresince Suriye radarlarının sahte gökyüzü görüntüsü göstermesi sağlanmıştır. Begin doktrini yine başarılı olmuştur.

İsrail'e dönük, yeni "nükleer tehdit merkezi" şimdi İran.

İran, 7 Ekim'de "direniş eksenini", yani; HAMAS'ı, Hizbullah'ı ve Husileri İsrail'e saldırttı. Irak'taki Haşdi Şabileri, Kataib Hizbullah'ı, bu saldırıların desteğe görevlendirdi. Yetmedi, İsrail'e 2 kez dron ve füzelerle kendisi saldırdı. Kendisine yönelecek ve rejimini yıkacak devletleri, uzakta meşgul etmek istemiş ve bölgedeki proksi güçleri İsrail'e saldırtmıştı.

Ama başaramadı. İran ve onun "direniş ekseni", İsrail'e yenildi. Direniş ekseni çöktü.

Ardından Suriye'nin ve Lübnan'ın kaybı geldi. İsrail'in yumuşattığı Suriye'de, İran'ın en büyük bölgesel destekçisi Esat rejimi yıkıldı. Lübnan'da Hizbullah askeri ve politik olarak çöktü. Bölgesel işbirliğine açık bir Lübnan hükümeti kuruldu.

İran, sıranın kendisine geldiğinin çoktan farkında.

İran'ın tutunabileceği tek dal, "iyi kötü bir nükleer silaha sahip olmak". Rejim kendi varlığını koruyabilmek için bunu "hayati önemde" görüyor.

Halkın, rejimi değiştirebilme şansı yok. Rejim kökleşti, devlet oldu.

İran halen 6 atom bombası yapabilecek imkana sahip. Kuzey Kore ve Rus-Çin uzmanlarının desteği ile nükleer başlıkları, İsrail'e ulaştırabilecek 3000 km menzilli füzenin üretimi ile meşgul. Nükleer başlığın, zenginleştirilmiş Uranyumu çalıştırabilecek mekanizmaya kavuşması için de ayrıca çırpınıyor. Uluslararası nükleer enerji ajansının şefinin deyimi ile "nükleer silaha 5 dk mesafede". İran BM denetlemelerini de reddediyor. Putin'in Hamaney'le görüşmesi de geri adım attırabilmiş değil.

Peki, İran'a saldırı neden gecikiyor diyebilirsiniz... Begin Doktrininin uygulanması için daha zaman var mı?

Çok yaklaştığımızı değerlendiriyorum.

Azerbaycan, İsrail ile daha derin işbirliğine iyice hazırlandı.

ABD, Husileri gerekçe göstererek bölgeye yeniden Amerikan kuvvetlerini yığdı..

Bu gibi çok sıcak gelişmeler, İran'a saldırının yakınlaştığına işaret ediyor.

Bu saldırı nasıl olabilir?

Benim 2 senaryom var:

Tahran güneyindeki, Natanz-Fordow-Parchin nükleer silah geliştirme şüphesi taşıyan 3 tesisin imha edilmesi:

Bu senaryoda; Azerbaycan ve İsrail'in işbirliği yapacağını değerlendiriyorum. Muhtemelen, "Özel Kuvvetler" Azerbaycan'dan İran'a sızar. İsrail'den ise hava kuvvetleri İran'daki nükleer tesislere saldırır.

İsrail; Ekim 2024 saldırısında, İran'daki istediği hertürlü hedefi imha edebileceğinin denemesini de zaten yapmıştı. 100 uçakla 100 hedefi başarı ile imha etmiş ve tek bir uçak kaybı olmamıştı.

İran'ın, nükleer silah yapan tesislerini dağın derinliklerine gömdüğünü biliyoruz. Nükleer tesislerin, sadece hava saldırısı ile tahrip edilememe ihtimali yüksek. Bu nedenle, Azerbaycan'dan sızacak İsrail Özel kuvvetlerinin "kara operasyonu" ile nihai sonuca gidileceğini değerlendiriyorum. İsrail, Lüban'da bir Hizbullah tesisini sızdırdığı özel kuvvetlerle yapmıştı. Tecrübesi var.

Bu senaryoda, ABD'nin ise, İsrail'e olası saldırıları önleyici ve operasyonun genel güvenliğini sağlayıcı şemsiye rolü oynayacağını değerlendiriyorum.

2. İran rejiminin devrilmesi operasyonu: Askeri harekat ve toplumsal ayaklanma kombinasyonu ile rejimin devrilmesi.

Bu senaryoda, muhtemelen nükleer tesisler hedef alınmayacak. "İran Rejiminin devrilmesi hedeflenecek". Nükleer sorun, yeni yönetim eliyle çözülecek.

….

Sonuç:

Yahudi nüfusunun % 50'sini barındıran İsrail, İran'ın nükleer tehdidiyle yaşayamaz. Bu tehdidin ortadan kaldırılması için şartlar çok uygun. Bu nedenle, benim kanaatim, İsrail'in; ABD desteklese de desteklemese de, İran'ın nükleer silah yapma tesislerini mutlaka imha edeceği yönündedir.

Birinci senaryo; bölgede başka etkiler-çalkantılar oluşturmayacak, Rusya'yı da daha kolay razı edebilecek, bölgedeki büyük taşları yerinden oynatmayacak bir senaryo. Saldırının hedefi, doğrudan nükleer silah yapan tesisler olacak. İran'a, sızacak Özel Kuvvetler risk altında olacaktır. Özel kuvvetlerin iyi korunması gerekir.

İkinci senaryo; İran halkının kendi rejimini değiştirmesi isteğinin gücüne bağlı. Türkler, Kürtler ve Beluçların ayaklanmasını gerektiriyor. Mevcut rejimin yıkılması yetmiyor, yeni kurulacak yönetim üzerinde de uzlaşı gerektiriyor. Böyle bir hazırlık yok. Türklerle Kürtler, müşterek gelecek için stratejik uzlaşı sağlayabilmiş değiller. Bu senaryo bölgeye kalıcı istikrar ve güvenlik getirme potansiyeline sahip. Ancak son derece komplike. İran toplumları üzerinde derin hazırlıkların yapılmış olmasını gerektiriyor. Kendi halkını katletmeye odaklanmış bir rejim var İran'da ve son derece organizeler.

Birinci senaryo, uygulanabilirliği ve daha az komplikasyon yaratma özelliği nedeniyle, daha çok tercih edilebilir gözüküyor.

Nükleer silaha sahip bir İran'ın, sadece İsrail'e değil bütün bölge devletlerine oluşturduğu riski de dikkate alırsak, doğrudan nükleer silah tesislerine saldırı, politik baskıları da azaltacaktır.

İran rejiminin değişmesi daha tercih edilebilir olsa da, büyük dönüşümü gerçekleştirmeye hazır olunmadığını değerlendiriyorum.

https://adelinasfishta.blogspot.com/2025/03/irana-saldr-senaryolar.html

 

  • MUSEVİ TÜRKLER'İN KORUDUĞU LİTVANYA KALESİ! 800 YILDIR KUZEY AVRUPA'DA YAŞIYORLAR - MEHMET NURULLAH AYDIN

https://www.aydinlik.com.tr/haber/musevi-turklerin-korudugu-litvanya-kalesi-800-yildir-kuzey-avrupada-yasiyorlar-515183

 

  • “BATMAN”LER SARDI ETRAFI… - NELLY BAROKAS

Yarden'in geçen ay rehine değişimi sonrası İsrail'e dönmesinin ardından, Shiri, Ariel ve Kfir'in İsrail'e geri getirilip defnedildikleri ilk Purim'de birçok ülkenin Yahudileri, Bibas ailesinin onuruna Batman kostümleri giymeyi tercih ettiler.

İsrael'de, bazı okullarda sınıfların tamamı, Ariel Bibas'ın süper kahramana olan tutkusuna ve kardeşlerin kızıl saçlarına bir gönderme olarak turuncu Batman pelerinleri ve maskeleri giydi. Hatta Yeruşalayim’de Purim kıyafetleri satan bir dükkân, Ariel’in ve Bibas ailesinin anısını onurlandırmak amacıyla Batman kıyafetlerini sadece 10 şekele satışa çıkardı.

İsrael’de bayram kutlamaları başladığında, yaygın Batman kostümleri ile dolaşan çocukların bu denli yaygınlaşmasının Bibas ailesinin geride kalan fertlerini nasıl etkileyeceği merak konusuydu. Aile duygularını paylaşmakta gecikmedi. Sosyal medya hesaplarında; “Aile olarak bugün iki kez kalbimiz durdu. Birincisi, Ariel ve Kfir'in Purim günü diğer çocuklar gibi kıyafetlere bürünemeyeceklerini idrak etmenin acısıydı, ikincisi ise İsrael sokaklarında gördüğümüz onlarca Batman’den oluşan inanılmaz görüntüler” diyordu acılı aile…

https://www.turkisrael.org.il/single-post/beni-karanl%C4%B1%C4%9Fa-d%C3%BC%C5%9Fmekten-koru-1

 

  • Hen Mazzig@HenMazzig

"Nefretin miktarı ve insanların aslında hiçbir fikirleri olmadığı halde ne kadar çok şey bildiklerini düşünmeleri beni şok etti... Ben insanlıktan yanayım ve rehinelerin haklarını savunmam gerektiğini, sesimi çıkarmam gerektiğini hissettim." - Gal Gadot ⭐

 

https://x.com/HenMazzig/status/1902113702863880461

 


Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün