“A Ğ A T A K I L A N L A R”

•Bu siyasetin Türkiye´ye maliyetler yüklediği inkar edilemez. Amerika´daki Musevi lobisi Türkiye aleyhine dönmüştür. En ucuz ve en güvenilir güzergah olmasına rağmen, İsrail Akdeniz´de bulduğu doğalgazı Avrupa piyasalarına Türkiye üzerinden göndermek için işbirliğinden kaçınmıştır. Akdeniz´deki enerji kaynaklarını geliştirmek için Mısır, Yunanistan ve Rum Kıbrıs´la işbirliğine yönelmiş, Türkiye´nin önem verdiği münhasır ekonomik bölge sınırlarının doğru belirlenmesi konusuna kayıtsız kalmıştır. İsrail´e dostça yaklaşan, Türkiye ile hasmane ilişkileri olan bir Kürt devleti fikrine, mahiyeti belirsiz olmakla beraber, destek vermiştir. Nihayet, son günlerde Türkiye´nin İsrail için güvenlik tehlikesi oluşturduğu fikrini ortaya atmıştır. İlter Turan – www.ekonomim.com

İzak BARON Diğer
16 Nisan 2025 Çarşamba
  • Bu Haftanın “Takılanlar”ı

 

  • BAY TRUMP ŞİMDİ DE TÜRKİYE İSRAİL İLİŞKİLERİNE YÖNELDİ - İLTER TURAN

Önceki dönemlerden farklı olarak günümüzde Türkiye-İsrail ilişkileri örnek alınmaktan uzak. Halbuki Türkiye İsrail’i ilk tanıyan ülkeler arasındaydı. İstikrarsız fakat otoriter Arap rejimlerinin egemen olduğu bir bölgede bu iki ülke birbirini modernlik, demokrasi ve Batılı yönelimleri temsil eden merkezler olarak görüyordu. Arap rejimlerinin İsrail ile ilişkileri hasmane, Türkiye’ninki ise dostane idi. Varlığının bile sorgulandığı bölgede İsrail bu iyi ilişkilere özel değer veriyordu. Gelişen dostluğun bir yan faydası da ABD’deki Musevi lobisinin Türkiye’ye olumlu yaklaşması, Kongre’deki Rum ve Ermeni lobilerinin etkilerini frenlemesi idi. İki ülkenin sıcak ilişkilerini kanıtlamak için sadece 2007 gibi geç bir tarihe kadar İsrail jetlerinin komşularının hava sahasını ihlal etmemek için uçuş talimlerini Konya’da gerçekleştirdiklerini hatırlamak bile yeterlidir.

Bu siyasetin Türkiye’ye maliyetler yüklediği inkar edilemez. Amerika’daki Musevi lobisi Türkiye aleyhine dönmüştür. En ucuz ve en güvenilir güzergah olmasına rağmen, İsrail Akdeniz’de bulduğu doğalgazı Avrupa piyasalarına Türkiye üzerinden göndermek için işbirliğinden kaçınmıştır. Akdeniz’deki enerji kaynaklarını geliştirmek için Mısır, Yunanistan ve Rum Kıbrıs’la işbirliğine yönelmiş, Türkiye’nin önem verdiği münhasır ekonomik bölge sınırlarının doğru belirlenmesi konusuna kayıtsız kalmıştır. İsrail’e dostça yaklaşan, Türkiye ile hasmane ilişkileri olan bir Kürt devleti fikrine, mahiyeti belirsiz olmakla beraber, destek vermiştir. Nihayet, son günlerde Türkiye’nin İsrail için güvenlik tehlikesi oluşturduğu fikrini ortaya atmıştır.  

Gerek Netanyahu gerek Erdoğan kamuoylarını birbiri aleyhine harekete geçirmişlerdir, fakat her ikisi de Trump’a karşı çıkmak istememektedir. İlişkilerini nasıl dostluğa dönüştüreceklerini hep birlikte merakla izleyeceğiz. Bay Trump en az Ukrayna-Rusya batağı kadar karışık bir meseleye el atmış olabilir.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/bay-trump-simdi-de-turkiye-israil-iliskilerine-yoneldi/811807

 

  • TÜRKİYE-İSRAİL GÖRÜŞMELERİNDE AZERBAYCAN NASIL BİR ROL OYNUYOR?

https://www.bbc.com/turkce/articles/c8eppnj12l0o

 

  • Çetiner Çetin@cetiner_cetin

Bakü’de Türkiye-İsrail Temasları: Gazze Şartı Masada, Hava Sahası Resti Diplomatik Mesaj Oldu

Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleşen Türkiye-İsrail üst düzey görüşmelerinde, Gazze meselesi temel gündem maddesi olurken, taraflar arasında gerilimi azaltmaya yönelik somut bir uzlaşmaya varılamadı. Türkiye, İsrail’den derhal Gazze’den çekilmesini ve kalıcı ateşkes ilan etmesini talep etti. Ankara, bu şartlar gerçekleşmeden normalleşmenin mümkün olmadığını net şekilde iletti ve İsrail’e “Sakın sınırlarımızı ve sabrımızı test etmeyin” mesajını verdi. Görüşmelerin ardından edinilen bilgilere göre, Türk yetkililer, Gazze konusunu “geri dönüşsüz kırmızı çizgi” olarak tanımladı.

İsrail heyetinin Türkiye hava sahasını kullanmasına izin verilmemesi nedeniyle Karadeniz üzerinden uzun bir güzergâh izleyerek Bakü’ye ulaşması, Tel Aviv tarafından sert bir diplomatik mesaj olarak algılandı. Türkiye’nin bu sembolik hamlesi, İsrail’e yönelik diplomatik baskının dozunu arttırırken, aynı zamanda bölgede Türkiye’nin pozisyonunu netleştiren bir adım olarak öne çıktı. Ankara, İsrail’in Golan sınırlarını aşan tutumuna karşı da sert uyarıda bulundu; Suriye sahasında yaşanabilecek olası sınır ihlallerine karşı kendi güvenliğini tehdit edecek gelişmelere izin vermeyeceğini belirtti.

Taraflar, anlaşmaya varamasa da görüşmeleri Fısıh Bayramı sonrası teknik düzeyde sürdürme konusunda anlaştı. Türkiye’nin diplomatik temaslardaki bu sert duruşu, yalnızca Tel Aviv’e değil, Washington’a ve Körfez ülkelerine de güçlü mesajlar içeriyor. ABD  Başkanı Donald Trump’ın da bu sürece müdahil olmaya çalıştığı, Netanyahu’ya Gazze’deki savaşı sonlandırması yönünde baskı yaptığı ve Türkiye’nin Suriye’deki belirleyici rolünü kabul etmesi gerektiğini söylediği aktarılıyor.

https://x.com/cetiner_cetin/status/1910711911001252351

 

  • TÜRKİYE-İSRAİL ÇATIŞMASI KİMLERİN İŞİNE YARAR?  - DR. REMZİ ÇETİN

https://www.youtube.com/watch?v=SsGJtVvIVb4

 

  • İSRAİL'İN "TAMAMLANDI" DEDİĞİ MORAG KORİDORU NEDİR, NEYİ AMAÇLIYOR? – ÇAĞLA ÜREN

Netanyahu, Morag'ın "ikinci bir Philadelphia Koridoru" olacağını savunuyor.

İsrail'in adlandırmasıyla Philadelphia Koridoru, Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki sınır boyunca uzanan 14 km'lik dar bir toprak şeridi. İsrail'in 2005'te Gazze Şeridi'nden çekilmesinin ardından, Mısır ile Philadelphia Anlaşması yapılmış ve bu bölge oluşturulmuştu.

Mısır'ın sınırın kendi tarafında sınırı devriye gezmesi için 750 sınır muhafızı konuşlandırmasına izin veriliyordu. Sınırın Filistin tarafı ise 2007'de Hamas'ın kontrolü ele geçirmesine kadar Filistin Yönetimi'ndeydi. Ancak mayıs ayında İsrail bu bölgenin kontrolünü ele geçirdi.

Ayrıca ocak ayında imzalanan ateşkes anlaşmasının şartları uyarınca, İsrail güçlerinin birinci aşamanın sonunda Philadelphia Koridoru'ndan çekilmesi gerekiyordu, ancak İsrail bu maddeye uymadı.

https://tr.euronews.com/2025/04/12/israilin-tamamlandi-dedigi-morag-koridoru-nedir-neyi-amacliyor

 

  • TÜRKİYE, İSRAİL İLE SAVAŞIR MI? – HEDİYE LEVENT

Türkiye’nin hava savunma sistemleri kurması, askeri üslerde asker bulundurması İsrail’i caydırır mı? Belki Suudi Arabistan gibi ülkeler Suriye’deki Türk üslerine bakarak kararlarını ona göre alabilir ancak İsrail Türkiye’nin caydırıcılık hamlelerini test etmek isteyecektir. Yani İsrail’in ‘Suriye’de Türk üsleri ve hava savunma sistemi var, uzak duralım Suriye sahasından’ deme ihtimali yok denecek kadar düşük.

Velhasıl Türkiye’nin hava sahası dahil Suriye’de konuşlanmasının ekonomik, diplomatik ve güvenlik maliyetleri olacaktır. Türkiye ile İsrail’in Suriye sahasında fiziksel bir karşı karşıya gelişten, çatışmadan uzak durmaya çalışacağı açık ancak bu durum karşılıklı hamlelerde bulunmayacakları anlamına gelmiyor kesinlikle.

Elbette bu gerilimi azaltabilecek bazı gelişmeler de muhtemel. Mesela Suriye’nin de İsrail ile normalleşme sürecini başlatmayı ve İbrahim Anlaşmalarına katılması, yeni Suriye ordusunun sadece iç güvenliği sağlayabilecek kadar sınırlı olması ve İsrail’i tedirgin etmemesi...

Suriye’de şimdilik öne çıkan aktörler Amerika, Rusya, Türkiye ve İsrail ile bu ülkelerin sahadaki müttefikleri. Her bir aktörün hamlesi yeni bir süreci şekillendirecek gibi görünüyor.

https://www.evrensel.net/yazi/96722/turkiye-israil-ile-savasir-mi

 

  • TRUMP'IN "CENNET" PLANI İÇİN "HİCRET" - ZEYNEP GÜRCANLI

Şimdilerde yine uluslararası camiada konuşulan, Gazze'deki Filistinliler'in Suriye'ye gönderilme olasılığı. Sosyal medyada Suriye'nin kuzeyinde, biri El Bab, diğeri Azez yakınlarında Katar'ın finansmanıyla kurulmakta olan iki devasa çadır kentin Filistinliler için hazırladığı haberleri dönmeye başladı. Türkiye sınırına çok yakın yere inşa edilen bu çadır kentlere kimlerin yerleştirileceği henüz resmen açıklanmadı. Hep beraber göreceğiz.

Daha da ilginç olanı ise, hükümete yakın medya mensuplarının gerek yazılarında, gerek çıktıkları televizyon programlarında bu konuya ağırlık vermeye başlamaları oldu. Hatta Filistinliler'in ata toprakları olan Gazze'den atılmasına ilişkin İslami tınılar içeren bir de terim bulundu: "Hicret".

Trump'ın Gazze'yi Filistinsizleştirip, bu bölgede bir tatil "cenneti" kurma planına Türkiye'deki muhafazakar kamuoyu liderlerinin katkısı, tehciri "hicret" olarak kavramlaştırmak olacak gibi duruyor.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/trumpin-cennet-plani-icin-hicret/811809

 

  • İÇ POLİTİKADA BASKI ALTINDA KALAN NETANYAHU’DAN YENİ BİR DİKKAT DAĞITMA HAMLESİ: SURİYE - DR. SELİM HAN YENİACUN

Bünyamin Netanyahu bugün içeride politik açıdan sıkışmış, manevra alanı daralmış bir lider profili çizmektedir. Kendi tercihiyle kurduğu aşırı sağ koalisyon, ona kısa vadede iktidarını sürdürme imkânı verse de uzun vadede İsrail toplumunun geniş kesimini karşısına almış durumda. Yargı reformu krizi ve demokrasi endişeleri, on yıllardır görülmemiş kitlesel protestoları doğururken;güvenlik bürokrasisiyle yaşanan anlaşmazlıklar, ülkenin savunma gücünü bile siyasi tartışmaların içine çekti. Tüm bunlar Netanyahu’nun yıldızını parlattığı “güvenlik tecrübesi ve istikrar” iddiasını zayıflattı. Anketler halkın önemli bir çoğunluğunun artık ona sırtını döndüğünü, hatta onu sorunun parçası olarak gördüğünü ortaya koymaktadır. Özellikle Suriye’deki gelişmeler üzerinden sert söylemler geliştirmesi, içerideki gündemi değiştirme ve kendi tabanını konsolide etme çabasının bir yansıması. Bu stratejinin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı belirsiz. Tarihsel olarak dış düşmana karşı “kenetlenme” olgusu İsrail’de etkili bir araç olsa da mevcut durumda halkın öfkesi ve kaygıları çok büyük ölçüde iç dinamiklerden kaynaklanıyor.

https://www.bolgearastirmalari.com/_files/ugd/3ce997_2629506c2bfd49af836d73f2999bd7a3.pdf

 

  • İSRAİL'DE GENERALLERİN SAVAŞI ŞİDDETLENİYOR

Emekli General Yisrael Ziv’in Kanal 12’nin internet sitesinde yayınlanan makalesinde, “Netanyahu'ya yol gösteren tek bir strateji var, o da sınırsız bir savaşı sürdürmek. Bu savaş onun çok işine yarıyor; mahkeme duruşmalarını ertelemesine yardımcı oluyor, seçmen tabanının uzak bir zafer umuduyla ona sarılmasını sağlıyor, yetkilileri görevden almasına olanak tanıyor ve Trump karşısındaki konumunu güçlendiriyor. Peki ya bedeli? Büyütülecek bir şey değil... Başka bir deyişle, başkalarının bedel ödemesinde yanlış bir şey yok... Kaçırılanlar, askerler, ekonomik durum ve İsrail'in uluslararası ilişkilerinin bozulması...” ifadeleri yer aldı.

https://www.indyturk.com/node/756479/d%C3%BCnya/i%CC%87srailde-generallerin-sava%C5%9F%C4%B1-%C5%9Fiddetleniyor

 

  • GAZZE VE HİCRET - TAHA KILINÇ

- İslâm dünyasının farklı ülkeleri, belli kotalarla bu insanları “mülteci” olarak kabul edebilir. Hem böylece Gazze’deki kıyım ve katliam sona erer hem de Müslümanlar arasındaki kardeşlik vazifesi yerine getirilmiş olur. Türkiye, Endonezya, Balkan ülkeleri, Cezayir… Akla gelen birçok alternatif var. Gazzeliler buralarda “hicret” mantığıyla hayatlarına devam ederler.

- Gazze halkının ciddi bir bölümünün, böylesi bir “hicret”e sıcak bakmadığını görmemiz gerekiyor. Onlar adına konuşuyoruz, fakat Gazzeliler gitmek istiyor mu gerçekten? Kapılar açılsa bile, gidenlerin oranı çok küçük miktarlarda kalabilir. Gazze’deki herkes Hamas’ı desteklemiyor, doğru. Hatta Hamas’a yönelik sert eleştiriler de var. Ama bu iş Hamas’ı çoktan aşmış durumda.

- Gazzelilerin önemli bir bölümünün gitmek istemediğini nerden biliyoruz peki? “Hicret” söz konusu olduğunda Gazzeliler adına konuşmayalım diyoruz, ama “Gazze boşaltılmasın” derken onlar adına konuşmakta beis görmüyoruz. İçeriden gelen çığlıklara bakarsak, insanlar artık kurtulmak istiyor. Çarelerden biri de hicret.

- Bu meseleyi soğukkanlılıkla konuşmak gerçekten çok zor. Gazze’de ölüm ve şehadet, insanların hayatlarının doğal bir parçası durumunda. Toprak ve vatan mefhumu da, başka coğrafyalarda ifade ettiğinden çok daha derin manalar taşıyor. Siyonist Yahudilerin işgali, Filistinli nesillerde öylesine keskin travmalar oluşturdu ki, insanların duygusal olarak dışarıdan dayatılan her türlü çözüm ve çareye direndiği bir atmosfer de var. Ayrıca Arap dünyasındaki bazı mahfillerde meselenin ele alınış biçimi hem samimiyetsiz hem de hamasî. Filistin her ülkede aynı zamanda iç siyasetin konusu olduğu için, Gazzelilerle nasıl “baş edileceği” de ayrı bir mesele.

https://www.yenisafak.com/yazarlar/taha-kilinc/gazze-ve-hicret-4693314

 

  • TRUMP, NETANYAHU’NUN ÖNÜNDE TÜRKİYE’Yİ NEDEN ÖVDÜ? - NEDRET ERSANEL

Netanyahu’nun, “Suriye’nin, Türkiye dahil olmak üzere hiç kimse tarafından İsrail’e saldırı için bir üs olarak kullanılmasını istemiyoruz” sözlerine peşinen verilen cevaptır bu. Kaldı ki, İsrail’in “el altından” yaptıkları hesap edildiğinde -ki sadece Akdeniz ya da terör örgütünü desteklemekle sınırlı değil, Türkiye iç siyasetine yönelik kaşımaları da dahildir- Ankara da buna göre hareketlenirse ne olacak!

İsrail’in korkusunu anlıyoruz. Daha önce karşılaşmadığı bir güçle “sınırdaş” olmak, üstelik bu gücün kendisini aşan kabiliyetlere sahip olması ürkütücü olmalı. Fakat yapacak bir şey yok; bununla yaşamayı öğrenmeli…

Şunu da yok saymamalıyız, hata olur; İsrail’e yönelik fiziki bir saldırı, karşısında hâlâ Amerika’yı bulacaktır. Fark, ABD’nin bunu kesinlikle istememesidir. Biden döneminde, “bu uçak gemileri neden burada” sorusunu akla getiren destek artık yoktur. Ama Türkiye-İsrail savaşı gibi cehennemin kapılarını açacak ihtimale de izin verilemez…

https://www.yenisafak.com/yazarlar/nedret-ersanel/trump-netanyahunun-onunde-turkiyeyi-neden-ovdu-4693319

 

  • OVAL OFİS’TE KİM HEDEFTEYDİ: ERDOĞAN MI, NETANYAHU MU? - SOLİ ÖZEL

Trump’ın asıl mesajının Netanyahu’ya verilmiş olabileceğini düşünen Özel, “Varsa bir sorunun bana söyle, ben hallederim ama makul olman şart” cümlesinin Bibi’yi adeta ‘rezil ettiğini’ savundu. Katar-Gate skandalı ve Hamas’la kurulan ilişkiler üzerinden sıkışan Netanyahu’nun Oval Ofis’te yalnız bırakıldığını söyledi: “Trump adeta ‘senin ipini çekmek gerekirse çekilmesine ses çıkarmam’ demek istedi.”

https://www.youtube.com/watch?v=75WdqwikGtM

İsrail-Türkiye geriliminin Suriye’ye sıçrama ihtimalini de değerlendiren Özel, “Bir çatışma beklemiyorum ama İsrail’in güneyde kalıcılaşması, Türkiye’nin kuzeyde çıkmayacak gibi durması yeni bir denge kuruyor” dedi. Hakan Fidan’ın “gerilim istemiyoruz” açıklamasına rağmen, sahadaki pozisyonların gerginliği artırabileceğine dikkat çekti.

https://medyascope.tv/2025/04/09/soli-ozel-ile-sinir-otesi-24-trump-erdogan-i-ovdu-mu/

 

  • TRUMP VE NETANYAHU DÜNYAYI ÇİRKİNLEŞTİRİYOR KARŞI KOYMAMIZ GEREK - THOMAS L. FRİEDMAN

New Israel Fund direktörü Mickey Gitzin pazar günü Haaretz gazetesinde Netanyahu’nun şu anki amacının “demokrasinin bütün temel bileşenlerini paramparça etmek” olduğunu yazdı. Gitzin’e göre, “Yöntem basit: Aynı anda tüm cephelerde cüretkar ve yasa dışı hamlelerden oluşan bir girdap yaratıyorsunuz. İnsanlar Shin Bet istihbarat teşkilatı başkanının kovulmasına tepki gösterirken siz sivil toplum örgütlerine karşı acımasız yasaları onaylıyorsunuz. Herkes hukuk danışmanlarının durumuyla meşgulken siz Arap adayların diskalifiye edilmesini kolaylaştıracak yasa tasarılarını geçiriyorsunuz.”

Gitzin’e göre böyle bir ortamda kamuoyu ve muhalefet “tufanı anlayıp sindiremeyecek” kadar boğuluyor ve direnç yavaş yavaş kırılıyor. Size de bir yerlerden tanıdık geldi mi?

Trump ve Netanyahu’nun iç siyaset stratejileri eleştirel sesleri susturmak adına antisemitizmi silah olarak kullanma açısından da paralel. Okurlarım, bırakın Vladimir Putin’in Rusya’sı tarafından yakılıp yıkılan Ukrayna’ya desteği, Hamas’ı kınayan tek kelime etmeden İsrail’in Gazze’de yaptıklarını eleştiren kampüs protestocularına saygı duymadığımı biliyor. Ama burası hala özgür bir ülke ve insanlar şiddet içeren eylemlere bulaşmadıkça istediklerini söylemekte özgür olmalı.

Konu hakkında konuştuğum, antisemitizmle mücadele ve demokrasiye yönelik çalışmalar yapan Nexus Project’in ulusal direktörü Jonathan Jacoby, “Trump, İsrail tartışmalarında gün yüzüne çıkan antisemitizmi göçe, yüksek eğitime ve ifade özgürlüğüne yönelik baskıları meşrulaştırmak için kullanıyor” diyor.

Post Amerika ve post İsrail bir dünya kurulmasını önlemek isteyenlere tek bir sözüm var. Bu bir ölüm kalım savaşı. Ben yorgun değilim ve her şeyimi vermeye hazırım. Siz ne durumdasınız?

https://gazeteoksijen.com/yazarlar/thomas-l-friedman/trump-ve-netanyahu-dunyayi-cirkinlestiriyor-karsi-koymamiz-gerek-239337

 

  • İSRAİL’İN GÜVENLİK PERSPEKTİFİNDE KIZILDENİZ’İN ARTAN ÖNEMİ - MEHMET AKİF UÇAR

İsrail’in Güvenlik perspektifinde Kızıldeniz’in önemi artmakta ve bu artışın önümüzdeki günlerde de devam etmesi beklenmektedir. İsrail bölgede ABD ile Körfez ülkelerinin dahil olacağı bir eksen ile ekonomik ve siyasi politikalarını yürütmeyi planlamaktadır. Özellikle Trump’ın yeni döneminde normalleşme sürecini yeniden başlatma ihtimali, İsrail’in bölgede işbirliği yapma imkânlarını artıracaktır. İsrail’in Suudi Arabistan ile ilişkilerini güçlendirmesi ve normalleşme sürecinin yeniden başlaması durumunda İran’ın pozisyonu ayrı olarak değerlendirilmeye muhtaç bir konudur. Ancak şu durum da unutulmamalıdır ki normalleşme sürecinin başladığı ve Trump’ın ilk Başkanlık döneminde başlatılan sürecin ardından Aramco saldırıları gibi büyük çaplı saldırılar olmuş ve bölgede tansiyon yükselmiştir. Bu nedenle yeni dönemde de tansiyonun yükselmesi ihtimalinde normalleşme süreci sorgulanabilir ve İsrail’in bahsedilen hedeflerine ulaşması tartışmalı bir hal alabilir. İsrail’in bahsedilen hedeflerine ulaşmak için ABD ile yürüteceği politikalar Somali, Sudan ve Eritre gibi kırılgan yapıya sahip olan ülkelerde de çatışmaları tetikleyebilir veya var olan çatışmalar yeniden yükselişe geçebilir.

https://www.bolgearastirmalari.com/yayinlar/i%CC%87srail%E2%80%99in-g%C3%BCvenlik-perspektifinde-k%C4%B1z%C4%B1ldeniz%E2%80%99in-artan-%C3%B6nemi

 

  • THE ECONOMİST: İSRAİL'İN KİBRİ FELAKETE DÖNÜŞEBİLİR

7 Ekim'in İsrail’de “birleştirici” bir an olabileceği iddia edilen haberde, ancak “bölünmelerin” yeniden su yüzüne çıktığı belirtiliyor.

İsraillilerin çoğunluğu Hamas ile müzakereleri ve kalan esirlerin serbest bırakılması için İsrail askerlerinin Gazze'den çekilmesini destekliyor. Pek çok kişi Başbakan Benyamin Netanyahu'nun, kırılgan hükümetini ayakta tutan aşırı sağcı grupları yatıştırmak için savaşı uzattığına inanıyor.

Buna ek olarak, “sayıları giderek artan yedek askerler İsrail'in çıkarları için mi savaştıklarını yoksa sadece siyasi olarak etkili bir azınlığın gündemine mi hizmet ettiklerini sorguluyor.”

The Economist aynı zamanda İsrail hükümetinin “demokratik gerileme” yönünde rahatsız edici eğilimler sergilediğini gözlemliyor.

Hükümet agresif bir şekilde devlet kurumlarının bağımsızlığını zayıflatmaya çalışıyor.

Geçtiğimiz günlerde kabine, İsrail'in iç güvenlik teşkilatı Şin Bet'in başkanının ve başsavcının görevden alınmasını onayladı ve her iki karar da şiddetli bir muhalefetle karşılaştı.

Her iki yetkilinin de Netanyahu'nun yardımcılarına yönelik yolsuzluk iddialarına ilişkin soruşturmalarda yer alması dikkat çekti.

Dergiye göre, İsrail'in krizinin özünde, devleti kendi vizyonlarına göre yeniden şekillendirmek isteyen aşırı Siyonistlerin yürüttüğü bir kampanya yatıyor; bu kampanya Batı Şeria üzerinde egemenliği de içeriyor.

The Economist'e göre, İsrail güçlü görünebilir ama ordusu yorgun ve siyasi yapısı parçalanmış durumda. Bu arada, “en dinamik ekonomik sektörü” olan teknoloji son derece değişken olmaya devam ediyor. “Siyasi istikrarsızlık ve demokratik normların erozyona uğraması” nedeniyle hayal kırıklığına uğrayan teknoloji profesyonelleri 7 Ekim'den önce bile yurtdışına taşınma tehdidinde bulunmuştu. Bu endişeler devam ederse, bunu gerçekleştirebilirler.

Habere göre, İsrail yıllardır askeri eylemlerine sınırlama getirmesi için ABD'ye güveniyordu ancak Trump'ın Beyaz Saray'da olmasıyla birlikte bu sınırlama ortadan kalktı.

https://www.ydh.com.tr/d/26072/the-economist-israil-in-kibri-felakete-donusebilir

 

  • Adelina Sfishta@AdelinaSfishta

7 Ekim 2023 HAMAS'ın İsrail'e saldırısını, "hangi ülke onayladı-destekledi-cesaretlendirdi"?

Bu soru, spekülasyona" çok açık.

Filistin sorununda; "iki devletli çözümü rafa kaldıran bu stratejik hatanın aklı" kimden gelmişti??

İsrail Savunma Bakanlığı, buna işaret eden bazı belgelere ulaştığını açıkladı.. Ama belgeleri yayınlamadı.

Belgeye göre (iddia);

- HAMAS; İran'a, İsrail'e saldırı için 500.000.000 dolarlık bir desteğe ihtiyaç olduğunu bildiriyor. Telebi Yahya Sinwar ve Mohammed Deif'in yaptığı belirtiliyor.

- İran Şii İslam Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı İzadi, talebin uygun görüldüğünü, HAMAS'a iletiyor.

- Bu ilişkiyi gösteren belgeler, Şubat 2024'te, Han Yunis'teki tünelde ele geçiriliyor. Belge 154 milyon doların aktarıldına da işaret ediyor.

- Sinwar'a aktarılan paranın önemli kısmı ve zarflar da ele geçiriliyor.

HAMAS'ın saldırısından yarar sağlayan ülkelerin başında İran geldiği için, muhtemel görürüm.. Ancak Rusya'nın olmaması beni şaşırtır..

https://x.com/AdelinaSfishta/status/1910327179793285246

 

  • SURİYE’DE TÜRKİYE-İSRAİL GERİLİM HATTI – THE ECONOMİST

İsrail Suriye’yi zayıf ve bölünmüş tutmaya kararlı görünüyor. İsrail’in Suriye’nin eski rejim ordusunun altyapısına art arda düzenlediği saldırılar, Beşar Esad rejiminin Sovyet yapımı eski uçaklarının çoğunu imha etti. Halen Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda çalışan eski bir Türk diplomat olan Alper Coşkun, “İsrail, kendi güvenlik çıkarlarına potansiyel tehdit olarak gördüğü her türlü askerî yeteneği ortadan kaldırdı” diyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da Suriye’deki Dürzi azınlığın haklarını öne sürerek ülkenin güneyinin askerden arındırılmasını talep etmişti.

İsrailli yetkililer, Katz’ın “El Kaide ile bağlantılı cihatçı bir terörist” olarak tanımladığı Suriye’nin geçici cumhurbaşkanı Ahmed El Şara’ya güvenmiyor. Sayın Şara ülkesinin Esadlar döneminde olduğu gibi yabancı radikaller için bir merkez haline gelmesini önleme sözü verdi. Ancak İsrailli yetkililer, Hamas’ın uzun süredir destekçisi olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından desteklenen Suriye’nin yeni liderinin yakında örgüte kucak açmasından kaygılanıyor.

https://fikirturu.com/jeo-politika/suriyede-turkiye-israil-gerilim-hatti/

 

  • IRKÇILARIN CÜRETİ NEREDEN GELİYOR?

Ne zaman İsrail Filistin’e saldırsa Türkiye’de ırkçılara gün doğar. Yahudi düşmanları, Türkiyeli Yahudileri tehdit etmek için arayıp da bulamadıkları fırsatı İsrail’in Filistin’i yakıp yıktığı günlerde bulurlar.

Bunun son örneği Akşam gazetesinden Hüseyin Besli adındaki birisi.

Amacı çok açık: İmamoğlu’nun tutuklanmasından sonra başlayan yığınsal eylemleri arka planda bir ‘Yahudi aklı’na bağlamak.

Önce ortaya saçacağı ırkçı fikirler için bir genel giriş yapıyor:

“Nerde, yerleşik düzene karşı; daha iyiye ulaşmak yerine kaos oluşturmak, tedavi etmek, diriltmek yerine yıkmaya ve parçalamaya yönelik bir hareket varsa;

Yani; ne zaman ki dünyanın ve ülkelerin çivisi yerinden çıkarılıp azgın bir selin önüne atılmak isteniyorsa/istenmişse; arının peteği misali toplumların hafızası; maddi ve manevi türden her türlü değeri yağmalanmaya çalışılmışsa;

Orada mutlaka çok para ve Yahudi vardır.”

Bu çok uyanık bir ırkçı çerçeve. Sadece az sonra yapacağı gibi İmamoğlu eylemlerini Yahudilerin işi olmakla itham etmiyor, ‘cinsiyetsizleştirme’den söz ederek LGBTİ+ haklarını, ‘turuncu devrim denemesi’ diyerek başta Gezi direnişi olmak üzere tüm kendiliğinden kitle eylemlerini Yahudi komplosu olarak damgalamış oluyor.

Belli, oldukça beceriksiz birisi. Her ne kadar İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto edenlerin eylemlerini ırkçı bir komployla açıklamaya çalışsa da komplonun kurucu Yahudi isimlerini isim isim bulamadığını ifade ediyor:

“Başladığı günden beri zihnimi kemiren bir şey var, İmamoğlu’nun tutuklanmasından sonra organize edilen işlerle ilgili…(…)

Ancak henüz tecessüm edip ortaya çıkan biri yok… Yani tablo eksik, Yahudi görülmedi hâlâ…”

Yazı, bir ırkçının fantastik dünyasının ürünü ama bu onun içerdiği tehlikeyi görmemizi engellememeli. Böyle yalanlarla örülü çok daha hacimli bir Yahudi düşmanı bir eser var tarihte: “Kavgam!” Oradaki yalanlar neyse ve Yahudiler hakkında nasıl bir nefret söylemi kullanılıyorsa Besli de aynı iddialara sahip ve aynı nefret söylemini kullanıyor.

Irkçılık bir suçtur ve bu suçun hemen hesabı sorulmazsa nasıl bir bedeli ödediğimizi Holokost’ta tüm insanlık gördü. Masum, esprili, geçiştirilebilecek bir ırkçılık yoktur, ırkçı her fikir ırkçı bir eyleme, pogroma kapı aralar ve bu kapıdan giren daima soykırım fikri olur.

Yahudi düşmanlığı, 2023 8 Ekim’inde işgal devleti İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırımcı işgalinden sonra yeniden devreye sokuldu. Fakat başta Filistin’e Özgürlük Platformu’nda bir araya gelen çevreler daha sonra Filistin Eylem Komitesi’nde bir araya gelenler, İsrail’in soykırımcı işgaliyle Yahudilerin hiçbir ilgisi olmadığını keskin bir şekilde savundular ve İsrail’e tepki gösteriyormuş maskesinin arkasında sığınarak Yahudi düşmanlığı yapanların sesinin kısılmasını sağladılar.

Bu, şöyle başarıldı: Siyonizm, Yahudilerin uğradığı soykırımın arkasında gizlenen özel türden bir ırkçılıktır. Devletin kuruluş hedefi bir soykırım örgütlemekse ortada bu soykırımı meşrulaştıracak yalana dayalı eklektik fikirler topluluğu yani ırkçı bulamaçtan başka bir şey kalamaz. Bu nedenle İsrail devletinden söz etmeden Siyonizm’in ırkçılığından söz edemeyiz.

İsrail devletinin Yahudilerle özdeşleştirilmesi engellendi. Bu mücadelenin bir kazanımı oldu.

Daha önce altı çizildiği gibi, Yahudi düşmanlığının Türkiye’de revaçta olmasının nedenlerinden birisi, İsrail devletinin Yahudilerin son sığınağı olduğu yönündeki propagandasının arkasına gizlenerek işlediği 76 yıllık sonu gelmez Nakba sürecinin yarattığı öfke. İkincisi ise aşırı sağcıların Yahudiler konusunda sahip olduğu genel ırkçı fikirler ve bu fikirlerin gündelik propaganda içinde olağanlaştırılması. Bir yandan Siyonizm Yahudi düşmanlığını körüklüyor diğer yandan Yahudi düşmanlığı sağcıların tarihsel olarak daima sörf yaptıkları bir alan duruyor.

https://marksist.org/irkcilarin-cureti-nereden-geliyor/

 

  • ARAP MİLLİYETÇİLİĞİNİN ZAYIFLAMASI, İSLAMCILIĞIN YÜKSELİŞİ VE FİLİSTİN - GÖKHAN BACIK

1993 Oslo Anlaşmaları, Filistinlilere küresel çapta o güne kadarki en yüksek meşruiyeti kazandırdı. Anlaşmaya göre, tüm Filistin toprakları tek bir otorite tarafından yönetilecekti. Ancak 2006’daki yerel seçimlerin ardından artan gerilimler, 2007’de Hamas’ın Gazze’de fiili bir kontrol sağlamasıyla sonuçlandı. Hamas’ın bu hamlesi, bazılarınca “darbe” olarak nitelendirildi ve bağımsız bir yönetim ilanı olarak görüldü. 2007’de Hamas ile FKÖ/Fetih arasında yaşanan çatışma için “kim haklıydı” tartışması yapılabilir. Ne var ki, sonuçta Filistin ikiye bölündü ve daha da kötüsü, uluslararası alanda neredeyse hiç meşruiyeti olmayan bir örgütün yönettiği Gazze ortaya çıktı.

 

Bu gelişme, İsrail tarafından desteklendi. Çünkü bir yandan Filistin’in birliği bozuluyor, diğer yandan Gazze’de meşruiyet üretemeyen bir yönetim kuruluyordu. O dönemde Netanyahu hükümetinin, Mahmud Abbas’a karşı Hamas’ı nasıl desteklediği, artık yaygın bilinen bir gerçektir ve İsrail basınında bile yer bulmuştur.

https://medyascope.tv/2025/04/13/arap-milliyetcilik-islamcilik-ve-filistin-meselesi-gokhan-bacik/

 

  • İSRAİL MEDYASINDA TÜRKİYE RAPORU & İSRAİL DÜŞÜNCE KURULUŞLARI BÜLTENİ / MART 2025 - YAZARLAR: DR. SELİM HAN YENİACUN, OZAN DUR EDİTÖR: ALİ İHSAN CAN

https://www.bolgearastirmalari.com/_files/ugd/3ce997_2629506c2bfd49af836d73f2999bd7a3.pdf

 

  • YIKILAN BİR REJİM, PEKİŞEN BİR STRATEJİ: İSRAİL’İN GOLAN POLİTİKASI VE SUYA DAYALI HEGEMONYASI - PROF. DR. METİN DUYAR

https://tasam.org/Files/Icerik/File/Y%C4%B1k%C4%B1lan_Bir_Rejim,_Peki%C5%9Fen_Bir_Strateji_pdf_2603694f-33f3-41b8-ac4c-ffdff9ad6017.pdf

 

  • Hasan Mert Kaya@kayamerthasan_

İsrail Darphanesi’nin 1948-1969 yıllarına ait madeni tedavül paraları seti. Tamamını antik çağda Yahudiye / Filistin topraklarında Romalılara karşı başlattıkları Bar Kohba / Maccabi isyanları sırasında atalarının bastığı paraları modelleyerek yapmışlar. Gücü ve izzeti ötekileşmede değil köklerinde aramışlar. Bunlar farklı müze koleksiyonlarındaki  antik dönem Yahudi isyanı madeni paraları. Aidiyet, kollektif hafıza, dil, alfabe ve bunların etrafında paylaşılan ortak kavram ve değerlerle oluşuyor. Bunu yok edip belleği silersen zamanın değirmeninde öğütülüp toz olup rüzgarda savruluyorsun.

https://x.com/kayamerthasan_/status/1910423019706532178

 

  • SEFARAD YAHUDİLERİNİN MUTFAK GELENEĞİNİN BAŞ TACI: BOREKİTAS

Şef ve yazar Joyce Goldstein, Sephardic Flavors: Jewish Cooking of the Mediterranean kitabında “Tarif isimleri, aile geleneklerine ve yaşanılan yere göre farklılık gösterebilir. Aynı tarif bile olsa, farklı bölgelerde farklı adlarla yapılır” diyor. Bu sözler, borekitas’ın hikayesini anlatırken de geçerli. Borekitas, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda kökeniyle de ilginç bir yolculuğa sahip. Osmanlı topraklarına göç eden Sefarad Yahudileri, burada farklı kültürlerle kaynaşarak hem mutfaklarını hem de geleneklerini şekillendirmişler. Bu zengin etkileşim, tariflerin ve isimlerin zaman içinde değişmesine neden olmuş, farklı coğrafyalarda farklı adlarla anılmasına yol açmış.

Borekitas’ın kökeni, İspanya’daki ünlü Empanada’ya dayanıyor. İçinde et, sebze veya peynirle yapılan empanadalar, Türkiye’ye göç ettikten sonra yerel mutfak kültürünün etkisiyle evrim geçirerek Borekitas’a dönüşmüş. Zamanla peynirli, patatesli ve patlıcanlı çeşitleriyle çok sevilen bir lezzet haline gelmiş.

https://www.odatv.com/gastroda/borekitas-nedir-i-borekitas-nasil-yapilir-i-borekitasin-tarihi-120093848

 

  • İMAMOĞLU’NUN MEALİNİ OKUDUĞU MUHAMMED ESED: BABASI VE KIZ KARDEŞİ NAZİ TOPLAMA KAMPLARINDA ÖLDÜ

İmamoğlu, cezaevinde Nutuk ile birlikte Muhammed Esed’in Kur’an mealini okuduğunu söyledi. Cahit Koytak ve Ahmet Ertürk’ün İngilizce’den Türkçe’ye çevirdiği mealin yazarı Muhammed Esed yani Leopold Weiss; 1900’de Lvov'da, bugünkü Ukrayna’da Yahudi bir ailede dünyaya geldi.14 yaşında 1.Dünya Savaşı’nda, Avusturya ordusunda savaşmak için evden kaçtı. Babası ve kız kardeşi Nazi toplama kamplarında öldü. 1926 yılında Hindistan'a yaptığı bir yolculuk sırasında İslam'la tanıştı. 1948’de Pakistan’ın kurulmasında rol aldı. Pakistan'ın ilk BM temsilcisi oldu. Hadisler, mucizeler, kadın hakları, başörtüsü, savaş ayetleri hakkındaki görüşleri eleştirildi.

https://serbestiyet.com/haberler/portre-imamoglunun-mealini-okudugu-muhammed-esed-babasi-ve-kiz-kardesi-nazi-toplama-kamplarinda-oldu-204083/

 

  • GUATEMALA’NIN İSRAİL İLE TUHAF AŞK İLİŞKİSİ – JOSÉ NİÑO

Guatemala’nın 1948 yılında İsrail’in kuruluşuna verdiği destek, iki ülke arasında derin bir askeri iş birliğinin temelini attı. İsrail’i tanıyan ilk ülkelerden biri olarak Guatemala, Soğuk Savaş döneminde kendini kilit bir müttefik olarak konumlandırdı — özellikle de 1960’tan 1996’ya kadar süren ve 200.000’den fazla insanın hayatını kaybettiği acımasız iç savaş sırasında yerli gerillaları bastırmadaki rolü nedeniyle uluslararası izolasyonla karşı karşıya kaldığında.

https://kritikbakis.com/guatemalanin-israil-ile-tuhaf-ask-iliskisi/

 

  • TÜRKİYE-İSRAİL-AZERBAYCAN ÜÇGENİNDE DAĞ YAHUDİLERİ - HAKAN BAŞAK

Dağ Yahudileri ya da diğer adıyla Kafkas Yahudilerinin M.Ö. 722 yılında, Asur Krallığı’nın on kabileden oluşan Beni Yisrael Krallığı’nı yıkıp sürgüne gönderdiği Yahudilerden oluştuğu düşünülmektedir. İran’a sürülen gruptakiler daha sonra Azerbaycan’a göç etmiştir.

Yapılan arkeolojik çalışmalarda Bakü civarında yedinci yüzyıla ait sinagoga da rastlanmıştır. Tarih boyunca bölgedeki Ruslar ve Ermeniler’den de çok fazla zarar gören Dağ Yahudileri can kayıpları da vermiştir. Ruşen Mustafayev’in araştırmasına göre, 1918’de Ermeniler tarafından 3 bin Azerbaycan Yahudisi öldürüldü.

 

Günümüzde İsrail’e göç eden Dağ Yahudileri de olmuştur. İsrail’de yaşayan Dağ Yahudilerinden biri de arabesk müziğe yakın bir tarzı olan Sarit Hadad’dır. Azerbaycan’da çok sayıda olmasalar da toplumsal baskı olmadan yaşamlarını sürdürmektedirler.

https://www.netgercek.com/yazarlar/hakan-basak-40/turkiye-israil-azerbaycan-ucgeninde-dag-yahudileri-390

 

  • Kerem🍀@KeremCFC

Postta ne İsrail'in Yahudi merkezi olarak var olma hakkını tanıma, övgüsü var ne de Gazze Soykırımı için duygusal manipülasyon çalışması var. Sadece Hamursuz Bayramı kutlamışlar, ki Totthenham Yahudiler'in çok yoğun yaşadığı bir hinterlandda kuruldu. Buna rağmen "Free Palestine"ler havada uçuşmuş. Yahudi gördüğün an aklına yerleşimci sömürgenin katliamlarını getirmek ve bütün etnik grubu bundan dolayı sorumlu tutmak antisemitizimdir. İsrail ile alakası bile olmamasına rağmen soykırım hakkında ağzını açan herkese "Antisemit" diye ağlayan bir Yahudi'nin durumu kesinlikle kabul edilebilir değil ama anlaşılır. Şahsen ben bir Yahudi olsam şu yorumları okurken çok büyük bir korku yaşardım.

https://x.com/KeremCFC/status/1911102552688427471

 

  • BULAŞIKÇILIKTAN PATRONLUĞA - AHMET ARPAD

Meraklı, maceracı, araştırmacı, ileri görüşlü, hoşgörülü, güçten ve sorumluluk yüklenmekten kaçınmayan biri olması Almanyalı bu Yahudi'nin başarıya ulaşmasının baş nedenleriydi. Zenginliğini başkalarıyla paylaşmayı da severdi. Birinci Dünya Savaşı'nda fakirleşen Laupheim'ın insanlarına çok destek vermişti. 1930'lı yılların başında Almanya'da nasyonal sosyalistlerin güçlenmeye başlaması üzerine ülkedeki tanışlarının dikkatini onları bekleyen büyük tehlikeye çeker, 1933'den sonra da Laupheim'lı üç yüz Yahudi'nin Amerika'ya kaçmasını doğrudan destekler.

https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/bulasikciliktan-patronluga-520667

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün