Clara'nın haykırışı

Bahar AKPINAR Perspektif
23 Nisan 2025 Çarşamba

İnsanlık tarihinin kritik dönemeçlerinde karşımıza çıkan grev ve boykot lafları yeniden dolaşımda. Bu yazıda sizi bugünden koparıp eski grevlerinden birine götürüyorum. Yer, New York. Tarih, 22 Kasım 1909. Cooper Union salonunda binlerce tekstil işçisi bir araya gelmiş. O gün, o salonda tarihin akışını değiştirecek bir cümle yankılanır: “Artık bu laflara tahammülüm kalmadı. Genel greve gitmeyi öneriyorum!” Sözün sahibi 23 yaşındaki Yahudi göçmen Clara Lemlich’dir. Cesaretiyle, örgütlülüğüyle, öfkesini zekâsıyla yoğurarak tüm salonu ayağa kaldırır. Tarihe 20 Binin Ayaklanması adıyla geçen bu büyük direniş böyle başlar.

1909 New York Gömlek İşçileri İsyanı adıyla da bilinen bu hareket sadece bir işçi hareketi değil; aynı zamanda bir kadın hareketi, bir göçmen başkaldırısı, bir insanlık onuru mücadelesidir. Yahudi ve İtalyan genç kadınların çoğunlukta olduğu binlerce tekstil işçisi, kölelik koşullarına karşı ayağa kalkar. Çalışma saatlerinin 70 saate çıktığı, tuvalet molalarına bile sınırlanma getirildiği, ücretlerin günlük birkaç kuruştan ibaret olduğu bu dünyada kadınlar patronlar için sadece birer eldir. Düşünceleri, hayalleri ve hayatları olan bireyler olarak kabul edilmezler.

Bugünden baktığımızda, bu grevi anlamak için sadece dönemin iş koşullarına değil, Amerika’daki göçmen karşıtı dalgaya ve sınıfsal önyargılara da bakmak gerekir. 20. yüzyılın başında New York, sefaletle zenginliğin iç içe geçtiği, göçmenlerin ötekileştirildiği bir şehirdi. Özellikle Yahudi ve İtalyan topluluklar, hem dini hem etnik kimlikleri nedeniyle sosyal olarak dışlanmaktaydı. Kadınlar, tüm bu eşitsizliklerin merkezinde bulunuyorlardı. Hem cinsiyetleri hem etnik kökenleri hem de sınıfsal konumlarıyla üç katmanlı bir ayrımcılıkla karşı karşıyaydılar. Clara Lemlich böyle bir dünyada sesini yükselterek kadınların erkek egemen sendikal yapıları zorlayarak ön saflara geçmesini sağladı. Bu kadınlar sadece hak aramadılar; aynı zamanda kadınların kamusal alandaki temsilini de fiilen inşa ettiler. Peki kimdi bu kadın?

Clara Lemlich: Dikiş Makinesinden Direniş Kürsüsüne

Clara Lemlich, 1886’da Ukrayna’da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Antisemit pogromların arttığı, Yahudilerin dışlandığı bir coğrafyada büyüdü. Küçük yaşta hem Yahudi olduğu hem de kız olduğu için eğitime erişimi sınırlıydı. Buna rağmen kendi kendine Rusça kaynakları okuyarak sosyalist fikirlerle tanıştı.

1903’te ailesiyle birlikte Amerika’ya göç etti. 17 yaşında New York’ta, bir tekstil atölyesinde dikiş makinelerinin başına geçti. Günde 12-14 saat çalışıyor, geceleri sendika toplantılarına katılıyor, İngilizce öğreniyordu. Zamanla, Kadın İşçilerin Uluslararası Birliği’nde (ILGWU) aktif olmaya başladı. 1909’daki grevde sahneye çıkması, bir rastlantı değil, mücadeleci bir ruhun derin bir hazırlığı sonucu ortaya çıkan bir hak arayışıydı.

Lemlich, grevin ardından kara listeye alındı. Ancak susmadı. Kadınlara Seçme Hakkı hareketinde, tüketici boykotlarında, konut hakkı savunuculuğunda aktif olarak yer aldı. Dört çocuk annesi olmasına rağmen, 70’lerine kadar aktivizmi bırakmadı. 1982’de hayatını kaybettiğinde geride bir miras bıraktı. ‘Konuşan kadınlar’ın önünü açtı. Peki, o büyük grev nasıl sonuçlandı?

1909 grevcileri haftalık çalışma saatlerinin azaltılmasını, ücretlerin artırılmasını, fazla mesainin ücretlendirilmesini, güvenlik önlemlerinin artırılmasını ve sendikaların tanınmasını talep ediyordu. 11 hafta süren grev sonucunda 500’e yakın atölye bu taleplerin çoğunu kabul etti. Ancak bazı büyük işverenler, özellikle Triangle Gömlek Fabrikası, direnişi bastırmaya çalıştı. Sendikayı tanınmadı. Kapılar içeriden kilitlenerek çalışmaya devam edildi. Kadınlar patronların keyfi kararlarına mahkûm oldu.

Triangle Yangını: Göz Göre Göre Gelen Felaket

1911’de Triangle Gömlek Fabrikası’nda çıkan yangında 146 kadın işçi hayatını kaybetti. Kadınlar, içeriden kilitli kapılardan çıkamadı. Bazıları camlardan atlayarak can verdi. Bu olay Amerikan işçi tarihi açısından en büyük sanayi felaketlerinden biriydi. Yangın, 1909 grevinde dile getirilen güvenlik taleplerinin ne kadar haklı olduğunu acı şekilde kanıtladı.

Bu yangın sonrası kamuoyu ayağa kalktı. İş güvenliği yasaları yeniden yazıldı, işçi denetimi ve kadın işçilerin korunması yönünde reformlar yapıldı. Ama bu yasalar, 146 canın ardından geldi. Clara Lemlich ve arkadaşlarının grevde söyledikleri her şey geç kalınarak gerçekleşti.

1909 grevi, kadın işçilerin örgütlenme gücünü ortaya koydu ve sendikal hareketin cinsiyetçi önyargılarını sarstı. Aynı zamanda 8 Mart Uluslararası Kadınlar Günü’nün ilk kıvılcımlarından biri oldu. Yahudi göçmen kadınların öncülüğünde başlayan bu hareket, hem işçi haklarının hem kadın haklarının ortaklaştığı bir mücadele olarak tarihe geçti.

Bugün hâlâ dünyanın birçok yerinde Clara Lemlich’in ‘tahammülsüzlüğü’ kol geziyor. Bu tahammülsüzlük, düzenin sessiz zulmüne, normalleştirilmiş adaletsizliğe karşı hâlâ en devrimci eylem alanı. Clara’nın adaleti arayan cesur sesi hâlâ aramızda.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün