Güneş balçıkla sıvanmaz

Riva DUVENYAZ Köşe Yazısı
5 Eylül 2018 Çarşamba

Peru’ya doğru yola çıkarken aklımda Machu Picchu antik kent kalıntılarını görmekten ötesi yoktu açıkçası. Yükseklikten kaynaklı nefes darlığı çekildiğini okumuştum, koka yaprakları çiğneyerek o sorunun da aşıldığına ikna olunca aklımca her şeyi bilerek geziye hazırlandım.

Gelin görün ki Peru çok katmanlı bir ülke imiş. İnkaların çiça adlı mısır birasını yudumlayarak en gözde bar oyunu olan Sapo oynamak ve kıvır tüylü alpakaları besleyerek kökboyaların elde edilişini izlemek ülkenin değiştirilmeye çalışılmış geçmişinin hâlâ korunması adına çok şaşırtıcıydı. Sapo, altın renkli dev madeni bir parayı, ahşap bir kutunun üstündeki muhtelif deliklere isabet ettirmeye çalışma oyunu. En büyük puan, ortadaki kurbağanın hafif açık ağzından içeri atabilmek… Mısır birası, epey lezzetsiz, ama geçmişteki dinsel törenlerin bir parçası olduğu aşikâr…

Ülke halkı, nüfus kağıdında Hristiyan yazsa da kendi atalarının meditasyon güçlerini sevgiyle koruyan mistik güçlere inanan ve Quechua dilini sürdürmeye çalışan mütevazi bir halk. İspanya Kralı tarafından 1530’larda altın ve bolluk hevesleri ile ele geçirildiğinde, adaya Avrupa kıtasından gelen çiçek hastalığı nedeni ile soykırım kadar hızlı bir nüfus kaybı yaşasalar da, Peru’nun bel kemiğini hâlâ bu yerli halk oluşturuyor. Düşünün, elinize silah bile almadan, çiçek virüsü ile 12 milyon olan nüfusu 1 milyona indirebiliyorsunuz.

Peru halkı İnka sembollerine sımsıkı sahip çıkıyor. Örneğin, Çakana adlı 12 köşeli ortası boş bir sembolleri var. Hem dinsel hem de eğitsel mesajları bir araya toplayan bir sembol. Yeniden doğuşa inandıkları için üst dünya, yaşadığımız dünya ve yer altı dünya olarak üç evre belirlemişler. Ve hep üçlü sistemi benimsemişler: Üç kutsal hayvan var: akbaba, puma ve yılan. Üç Yap! emri var: Sev, öğren, çalış. Üç Yapma! emri var: Yalan söyleme, çalma, tembel olma. Tahmin edersiniz ki toplam altı emirin ikisinin çalışkanlık üzerine olması beni şaşırttı…

Koka yaprağı, enerji veren ve tabiri caiz ise biraz kafa yapan bir bitki. Eski zamanlarda şaman eşliğinde dinsel törenler ve transformasyon için kullanılsa da günümüzde arkadaşlarla sohbet ortamlarında bile tüketiliyor. Ancak tavsiyem, cebinize atıp ülkeden çıkmayın, ham hali sınır geçerken sorun çıkartabilir!.. Şamanlar toprak anaya yani Pachamama’ya sunular yapıp şükranlar dile getirirken üç adet koka yaprağının da iyi dileklerle paketlenip yakılması törenin bir parçası… İster inanın ister inanmayın görkemli dağlar ve bereket fışkıran doğa gizemli bir enerji saklıyor…

Bana göre, İspanyolların El Dorado adlı efsane altın şehri ele geçirmek için başlattıkları yağmalama, İnkalara ait bugün bile emsaline zor rastlanır tarım teknolojilerinin, altın, gümüş ve tuz üretiminin, teraslama yaparak ekme biçme alanlarını çoğaltmanın ve en önemlisi tonlarca ağırlığındaki pürüzsüz taşların nizamlı dizilişinden oluşan zarif ve işlevsel mimarinin gün yüzüne çıkmasını sağladı. İnkalar belki uzunca bir kültürel birikimin şahane çocuklarıydı. Belki de uzaylıydı. İspanyolların boyundurluğuna geçince görkemli geçmişlerini unutmak veya Hristiyanlıkla sentezlemek zorunda bırakıldılar. Ancak Avrupa kıtasının Hristiyan geleneklerini aslında hiç özümsemediler. 

Plantain denen dev muz kızartmamı yiyerek yollarda dolaşırken İnkalara yakışmayacak zevksizlikte yarım yamalak sıvasız inşaatlar bütününe bakıp Peru halkının atalarının kemikleri sızlıyordur demeden edemedim.

Kısacası: Güneş balçıkla sıvanmaz. Muhteşem bir kültür, ne İspanyolların dayatma milli ve dini tarihi, ne de günümüzün cahil ve yolsuz hükümetleri tarafından silinemez. Her şey biter, ama İnkalara ait kusursuz medeniyet kalır…

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün