Bir Queen şöleni…

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
21 Kasım 2018 Çarşamba

İlk defa bir filmi görmeden hakkında bu kadar yorum okudum. Heyecanla beklediğim Bohemian Rhapsody’i görmeden önce, filmin kritik sahnelerini görmüş kadar oldum. Filmi sadece Freddie Mercury’nin seksüel tercihleri üzerinden yorumlayan yabancı yazarlardan, Müslüm Baba filmi ile karşılaştıran yerli yorumlara kadar hepsine göz gezdirdim. Ne yazarsa yazsınlar, on yaşından beri şarkılarını ezbere bildiğim Queen filmini kaçırmayacaktım.  Gidebilmem bir hafta gecikse de, çok da keyifli ve konforlu bir sinema salonunda görerek acısını çıkardım. Soğuk hava ve Apple TV rehavetine kapılmış bir nesil olsak da, bazı epik filmler hala sinema salonunda seyredilmeli. Bu arada ufak bir not; Müslüm Baba filmini de merak ediyorum ve seyretmeye niyetim var. Ancak bu iki filmi karşılaştırmayı hiç düşünmedim.  Elmalar ve armutlar dedikleri…

 

Vizyona girdiğinden itibaren ilk üç haftada dünya çapında 384 milyon dolar ciro yapan film, beklentilerimi fazlasıyla karşıladı. Gençliğime, hatta çocukluğuma götürdü. Rami Malek’i bazı sahnelerinde gerçekten Freddie Mercuryimişçesine seyrettim. Zaten çok iyi bir oyuncu olan Malek, Bohemian Rhapsody’de rolüyle tamamen bütünleşmiş. Bu seneki Oscar’ı kazansa, en çok heyecanlananlardan biri olurum. Diğer Queen üyelerini canlandıran aktörler de çok iyi seçilmiş. Filmde aldığım birçok güzel mesaj var ve bu çoğu sinema kritiğinin vurgulamaya çalıştığı “güzel dekore edilmiş bir evde kedileriyle yalnız yaşayan gay sanatçı” mesajı değil.  Filmi dikkatli seyreden biri zaten Freddie Mercury’nin bir dönem yaşadığı bol insan içindeki yalnızlığının sebebinin, kendi de itiraf ettiği gibi bencilliği olduğunu anlıyor. Mercury’nin hayattaki en büyük aşkı ve en sadık arkadaşı ömrünün sonuna kadar ilk karısı Mary oluyor.  Cinselliği bile aşan büyük bir sevgi var aralarında, cinsel tercihler veya partnerler değişse bile, sevgileri hiç bitmiyor. 

 

Mary çok yumuşak huylu ve uyumlu gözükse de, aslında Mercury’e hayatı boyunca dürüst davranan ve onu dürüst olmaya zorlayan tek kişi oluyor. Filmin en çok ses getiren sahnelerinden biri olan Mary’nin Freddie’ye gay olduğunu itiraf ettirmesinden aldığım ders, birbirini çok seven ama artık değişik tercihleri olan iki kişinin sevgilerine rağmen ayrılabilme cesareti. Filmdeki bir başka güzel mesaj da kabiliyet çok önemli olsa da, kişinin biraz kendi şansını kendi yaratması. Heathrow Havaalanında valizleri toplayan bir görevli iken, hayran olduğu müzik grubundakilerin yanına gidip konuşarak, müthiş özgüveni ile aralarına katılmak istediğini söylemesi. Valizci çocuğun hayran olduğu iki müzisyenle konuşma cesareti olmasa Queen’in olmayacağını düşünmek çok garip… Bir başka kıymetli mesaj ise hayat tarzından dolayı babasıyla arası gergin olan Mercury’nin ne kadar ünlü ve aykırı havası olursa olsun, aslında takmıyor gibi gözüken aile bağlarına verdiği önem. Ailesiyle, özellikle babasıyla arasını düzelttiği gün gerçekten mutlu bir adam oluyor. Film çok güzel ve çok güzel mesajlar var. Hem de beklediğinize değecek bir müzik şöleni. Lütfen sinemada görün derim…

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün