Yüreği Eğitmek

Avram VENTURA Köşe Yazısı
26 Aralık 2018 Çarşamba

Dalai Lama’nın söyleşileriyle derlenmiş Şefkatin Bilgeliği kitabını okurken, konuşma sırasında dile getirdiği bir kavram ilgimi çekti: Yüreği eğitmek!

Araştırdığımızda, yürekle ilgili dilimizde o denli çok deyim bulabiliyoruz ki… Oysa bunu, ben ilk kez duydum. Yüreği eğitmek, bana göre bu konuda düşünebileceğimiz çok zengin çağrışımları olan bir kavram. Yürek sözcüğüne yüklediğimiz ne kadar anlam varsa, her birinin üstünde ayrı ayrı durabilir, onun yaşantımızdaki değerini tartışabiliriz: Bedenin önemli bir organı olması yanında… Günlük konuşmalarımızda olduğu kadar, yazı dilimizde de sevgi, cesaret, duygu, gönül gibi sözcükleri yürekle ilişkilendiriyor, anlamlarını zenginleştiriyoruz ki, bunlardan her biri, bir deneme konusu olabilir.

Peki, yüreği eğitmekten söz edince ne anlıyoruz?

Dalai Lama, kitabın bir yerinde şunları söylüyor:

“Umudum ve isteğim, günün birinde resmi eğitimin, benim yürek eğitimi dediğim konuya da yer vermesi. Temel akademik konularda yetkinlik kazanmak gerekliliğini nasıl gerekli görüyorsak, çocukların okul müfredatının bir parçası olarak sevgi, şefkat, adalet ve affedicilik gibi içsel değerlerin vazgeçilmezliğini öğrenmelerini de gerekli görmeliyiz.”

Tüm öğrenim yıllarımı düşünüyorum: Bu süre boyunca Dalai Lama’nın sözünü ettiği değerlerin, bir ya da iki öğretmenimin gösterdikleri bireysel çabaları dışında gündeme geldiklerini hiç anımsamıyorum. Sevgi, sevecenlik, bağışlayıcılık gibi iyi insan olmayı özendiren, erdemli bir yaşama yönlendiren bu tür konular, yalnızca inanç sistemleri içinde ele alınıyor, bu doğrultuda eğitim görenler yararlanabiliyorlar.

Bizi yaşama hazırlama, bilgilendirme, varlığımızı sürdürme amaçlarımız doğrultusunda, aldığımız derslerin yararını elbette ki tartışmıyoruz. Bunlar bir meslek seçimimiz, bir alanda eğitilmemiz, bir gelir sağlamamız için mutlaka gereklidirler. Bu eğitim ve öğretim dersleri bir yana… Bana göre tümünden daha önemli olan, toplum içindeki ilişkilerimizi düzenleyecek, olumlu düşünmeye yöneltecek, iyi ve yararlı birer insan olmamızı sağlayacak değerleri kazanmamızdır. Her birimiz sevginin, mutluluğun, sevecenliğin, özgürlüğün, adaletin özlemini çekiyor, bu değerleri elde etmek ve korumak için çaba harcıyoruz. Başkalarına iyi dileklerimizi iletirken, onları bu kavramlarla zenginleştiriyoruz. Peki, bütün bunları içselleştirmek için hangimiz, nasıl bir çaba harcıyoruz, doğrusu hiç bilmiyorum. Ya da… Bir çaba harcıyor muyuz?

Saydığımız bütün bu değerlere, yediğimiz ekmek, soluduğumuz hava kadar gereksinim olduğunu biliyor, ancak bunun eksikliğini duyduğumuz zaman bir arayışa giriyor, sesimizi yükseltiyoruz. Oysaki daha ilkokul çağından başlayıp çocuklarımıza bu eğitimi vererek, günlük hayatta bunlarla yüzleşmelerini sağlayabilsek… Her insanda, hiçbir ayrım yapmadan tüm insanlığı görebilsek… “Ben” olarak çıktığımız bir yolculukta, “biz”e ulaşabilsek…

Sanırım bu gün yaşadığımız insan ilişkileri çok daha olumlu olurdu.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün