Kendimiz için, insanlar için, dünyamız için!

Dalia MAYA Köşe Yazısı
3 Ocak 2019 Perşembe

“Belirli bir bitkinin ya da hayvanın yaşam süresi kendi içinde bir drama değil de, sadece sonsuz bir değişim manzarasında bir kısa ara gibi görünmekte...”

Rachel Carson

Yeni yıl… Bir geçiş dönemidir yılbaşı… Aslında tamamen fiziksel bir durumdur. Dünya güneşin etrafındaki yolculuğunda 365 gün önce bulunduğu noktaya gelmiştir. Takvim algısı kargaşadan korkan insanın düzen arayışının sonucunda oluşmuş, yılbaşlarına da o anlamda düzenin yeniden başlaması olarak değer biçilmiş olsa gerek. Algılarımız doğrultusunda değişim zamanıdır. Yoksa yoktur aslında farkı 1 Ocak’ın 31 Aralık’tan… Sabahlara kadar düzenlenen eğlencelerden birinden yorgun ve bitkin kalkmış olmamızın dışında…

Ama işte, bir dönemin sonu diye algılamayı seçmişiz yılsonlarını. Bir kapı olduğunu düşünmeyi seçmişiz. Bir şeyleri tamamlamayı, daha önce isteyip de yapmadıklarımızı yapabilmek adına bir şeyleri yapmaya ya da bir başkalarını bırakmaya niyetlenme günü olduğunu düşünmüşüz. 

Bazı şeyler vardır hayatta kullanmak içindir. Bazı şeyler vardır değer vermek içindir.

Belki de hem kullanmayı seçmişiz yılbaşlarını hem de değer vermeyi. 

O yüzden listeler yapmaya başlamışız. Hayallerimizi gerçekleştirmek için, niyetlerimizi yazmak için. Daha çok okumayı, daha çok gezmeyi, sevdiklerimize daha çok sarılmayı… Ya da şu an aklıma gelmeyen neler neler yazmışız… Sahi sizin 2019 listenizde neler var? Neler yapılacak? Nelerden vaz geçilecek?

Peki, bu yıla kadar yazdığımız listelerin ne kadarını gerçekleştirmişiz acaba? Ben yıllardır yapmıyorum böyle bir liste. Yaptığım listelerin anlamsızlaştığına defalarca şahit oldum. Ya benim için daha henüz denenmeden önemlerini yitirdiler ya da denendikten sonra hayalimdeki gibi olmadıklarını keşfettim.

Belki de yaşamın kurgulanamayacak kadar özel olduğunu düşündüğümden vazgeçtim o listelerden, her günün, her anın kendi sürprizi ile beraber yaşandığını ve kurgularının ardında kaybolanların bu sürprizleri sıklıkla kaçırdığına şahit olduğumdan...

Anı yaşamak deniyor. Herkesin dilinde pelesenk olmuş bir söz. Sahi ne kadar anlıyoruz anı yaşamanın ne demek olduğunu? Uzak hedefler ve kısa hedefler arasında bocalamakta insan. Kısa hedefler uğruna uzak hedeflerden vazgeçmek olarak anlamak da mümkün anı yaşamayı ya da her an kendini o anın koşullarında yeniden yaratmak olarak düşünmek de mümkün. Gün her an kendini yeniden yaratır. Bizler de her nefes alışımızda kendimizi yeniden yaratmaktayız. Dün doğru bildiğimiz bugün yeni bilgiler ışığında yanlış olabilir. Zaten yaşam, olanı algılayışımız üzerinden verdiğimiz tepkiler değilse nedir ki?

Yılbaşları umut mevsimi. Hayal kurma mevsimi. Yaşadığımız kuzey yarım kürenin soğuk ve gri gecelerine bir ışıltı. Bir umut… Güneşin doğacağına, aydınlık günlerin geleceğine, yaşamın çok güzel olacağına dair umut… Yarından bir beklenti. Vaat edilmiş topraklardı önce…  Sonra güvendi, özdeki güce, içgüdü, sezgi ve yaratıcılığa güven... Öyle ya, “Ben her şeyi yapabilirim ve hatta yaparım”dı umut. Zamandan değil, kendinden beklentide olmaktı, gücünün farkında olmaktı. Ama hep ileriye yönelik bir algı hali idi. 

Oysa yaşam anda gerçekleşiyordu. Anda gördüğüne anda verdiğimiz tepkide idi yaşam.  Tepki derken olumlu ya da olumsuz bir alt anlam yüklemiyorum burada. Sadece olgudan bahsediyorum. Etkiye tepki mekanizmasından. Etkiye verilen cevaptan. Yaşamın en gerçek olduğu en özel anlardan. Özlediysen özledim demekten, hatta aramaktan, hatta yanına gidip sarılmaktan. İstediğin bir işi yapmaksa söz konusu olan hani listemize yazdığımız,  listelemek yerine hemen şimdi yapmayı ya da bırakmayı seçmekten. Yapmak yerine olmaktan.  

Ben olmayı seçtim bir süredir. Kimilerine göre çok umursamaz yaşıyorum. Oysa inandığım ve beni heyecanlandıran işleri yapıyorum. O işleri yaptıkça o işler beni ben o işleri tanımlıyoruz. Yapmayı seçtiğim işlerin içinde ben kendim oluyorum.  Bilginin değil, yapmanın değil, yaşamın peşinde olmanın yolcusuyum. 

2019’da hepimizin hayallerini gerçekleştirmesini dilerim. Hayallerimizi listeleyip listelerin kendiliklerinden gerçekleşmesini beklemek yerine harekete geçebilmeyi. Dokunmayı, hissetmeyi, yaşamayı... Düzenin değil değişimin yaratıcısı olabilmeyi!

Hep birlikte mutlu ve heyecan verici anlar yaratabilmeyi, kendimiz için, insanlar için, dünyamız için!

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün