Seçim yapmak…

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
26 Haziran 2019 Çarşamba

Doğduğu günden beri seçim yapar aslında bir insan. Oynayacağı oyunu, yiyeceği yemeği, okuyacağı kitabı seçer küçük yaşlarda. Sonra okuma hakkı elinden alınmamış, medeniyete doğan şanslı çocuklar okulunu, öğrenmek istediği lisanları, merak duyduğu dersleri seçer. Taraftarı olacağı takımı seçer. Üniversiteye gidip gitmemeyi seçer, hangi mesleğe ilgi doğduğunu küçük yaşta bilecek kadar bilinçli ve şanslı olanlar ise mesleğini seçer. Daha ileriki yaşlarda imkânları ölçüsünde işini, eşini, evlenmeyi, boşanmayı, evlenmemeyi, sevgilisini seçer. Çocuk sahibi olup olmamayı seçer. Evini seçer, o evi sevdikleriyle doldurmayı veya kapalı bir hayat yaşamayı seçer. Evini dört ayaklı bir cana açmayı seçer, evine kıl tüy girmemesini seçer. Çok sakin veya çok aktif bir hayat yaşamayı seçer, sanatı seçer, sevgiyi seçer, sağlıklı yaşamı seçer, televizyonu seçer, seçer ve hep seçer. 

***

Bir de bizim coğrafyada doğanlar, hele de İstanbul’da ikamet ediyorlarsa neredeyse her sene oy verip vermemeyi seçer. Oy vermeyen kişinin, şikâyet etme hakkı bulunmadığını düşündüğümden ve oy vermenin en büyük vatandaşlık görevim olduğunu bildiğimden, ben her sene (daha doğrusu seçim olan her sene) oy vermeyi seçtim. Şalom Gazetesi’nin bana güvenip yer ayırdığı köşemde, genellikle siyasi ve dini konulara girmemeyi seçtim, ancak bu sefer birkaç ufak notum var. Öncelikle 16 Haziran’da büyük bir medeniyet örneği göstererek, münazara yapan Cumhur İttifakı Adayı Binali Yıldırım ve Millet İttifakı Adayı Ekrem İmamoğlu’nu medeni cesaretlerinden dolayı kutlarım. İstanbul Belediye Başkanlığını kazanan Ekrem İmamoğlu’nu tebrik eden tüm siyasetçileri de.  Medeni olmak çok güzel. Seçim öncesi karmaşasında tam bir tarafsız gazetecilik örneği göstererek her iki adayla da kapsamlı röportajlar yapan gazetemiz yazarlarından Dr. Elif Uluğ’u ise çok tebrik ederim.

***

Birileri internette ‘trol’ olmayı seçerken, bazıları özveriyle vatandaşların oylarına sahip olmayı seçer… Politikayla ilgili en anlam veremediğim kısım ise sosyal medya trolleri. Karşı görüşte olanlar için kara propaganda, küfür ve provokatif mesajlar atanların memlekete bir faydası olmadığı gibi, bilgi kirliliği yaratmaları da cabası.  Mesajları yüzünden çıkan tartışmaları da klavyelerinin arkasına saklanarak izleyen troller, kanımca en korkak kişiliğe sahip olup, medeni bir şekilde tartışma cesareti olmayanlar. İnsanların damarına basıp, ağız bozup sonra evde zevkle okumaları da bundan olsa gerek. Vatandaşlık görevini yapıp oy veren ünlülerin resimlerinin altına bile hakaret edecek kadar anlamsızlar ve galiba çok boş vakitleri var.   

Yıllar evvel müşahitlik yapmış biri olarak, ne kadar yorucu ve konsantrasyon gerektiren bir görev olduğunu bildiğimden, hangi partiden olursa olsun, o özveriyi gösteren tüm sandık görevlilerine de teşekkür ederim. Trolün sözlük anlamı ise, cüce veya deve olarak tanımlanan çirkin yaratık…

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün