Yuki’ci eczanede

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
28 Ağustos 2019 Çarşamba

Ada’da narlar dallarında kızarmaya başladı bile. Nar hem Roş Aşana’yı hem de sonbaharı çağrıştırır bana. Gerçi ağustosun son haftasındayız ama günler kısalmaya başladı.

Okulların bir kısmı 4 Eylül’de yeni eğitim yılına başlayacak. Dolayısıyla Ada nüfusu erken sayılacak bir tarihte azalacak. Aynı tarihlerde yaz aylarını otellerde geçiren misafirler sezonu kapatacak. Değişmeyen bir tablo da, çoğu belli bir yaşın üstünde olan konukların otel personeli tarafından tekerlekli iskemleyle vapura kadar götürülmeleridir. Temenni, bir sonraki yaz onları tekrar görebilmektir.

Issızlaşmaya başlasa da, Adalarda sonbahar bir başka güzeldir.

↔↔↔

Büyükada halkı eczane açısından şanslıdır. Her üçü de (Merkez Ecz., Yeni Ecz., Büyükada Ecz.) İskele Meydanı çevresindedir. Her biri sırayla nöbetçi olduğundan gerek tatil günleri, gerekse gece saatlerinde bir sıkıntı olmaz.

Fısıltı gazetesi en iyi haber alma organıdır. Meğerse eczane konusuna paralel yeni bir hizmet sektörü oluşmuş. Diyelim ki bir hastanız var. İlaç almanız gerekiyor ve evden çıkamıyorsunuz. Hemen Yuki’ci (akülü taşıtlara verilen ortak isim) arıyor, sizin için eczaneye gitmesini söylüyorsunuz. Yuki’ci ilacı evinize getiriyor ve tabii ki İskele’ye gidiş / dönüş ücretini alıyor. Akülü arabaların çoğu plakasız. Ama konu ilaç olunca insan her çareye başvuruyor.

Bu durum beni çok eski yıllara götürdü. Marketlerin yerine manavların olduğu dönemde, çoğu aile yıllarca seçtikleri bir manavdan alışveriş yaparlardı. O günün anlayışına göre manavlar sebze / meyvenin yanı sıra müşteri memnuniyeti açısından her türlü ‘angarya’yı yerine getirirlerdi. Manava rahatlıkla, “Gelirken kasaptan paketimi, yufkacıdan üç yufkayı sepete koy lütfen” diyebilirdiniz. Bu her iki taraf için son derece doğal bir talepti. Dünyanın hiçbir yerinde rastlamayacağınız bir hizmet türüydü. Değişim rüzgarları bir geleneği yol etti.

Özetle, manav kasaptan el paketini alırdı, günümüzde de Yuki’ci eczaneden ilaç alıyor!

↔↔↔

“Çoktandır kitap önermiyorsun” diyen dostlar için Konca Altan’ın yazdığı ‘Rüyaların Öldüğü Ada’ adlı yapıtı tavsiye ederim. Kitap ‘İmroz/Gökçeada’nın yaklaşık yüz yıllık macerasını anlatıyor. Adanın yerlisi bir Rum ailesinin ferdi olan Madam Maria’nın hayatına ve kederine tanıklık ederek…

Bu vesileyle, konuyla örtüştüğü için gazetemizin son sayısında yer alan, Mois Gabay’ın ‘Yaşamla Ölüm Arasında’ başlıklı köşe yazısını – henüz okumadıysanız – lütfen okuyun.

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün