Persona

Riva DUVENYAZ Köşe Yazısı 1 yorum
4 Eylül 2019 Çarşamba

Geçen gün dengesiz bir platformun üzerinde sırf eğlence amaçlı amuda kalktım. Arkadaşlarım da görüntüyü çekerek bana gösterdiler. İnsan doğasında var olan ‘persona’ ve gölge kavramını tam ifade eden bir görüntü çıkmıştı ortaya. Başımın yerde durduğu ve bedenin mum şeklinde uzadığı platformda gölgem başımdan bana kavuşmuştu. Şaka yollu ‘gölgemle buluşma’ anı dedim. Ancak sonradan bu buluşmanın gerekliliği ve ne anlama geldiği ile ilgili bir yazı yazmaya karar verdim… Bergman’ın başyapıtı ‘Persona’yı da tam bu günlerde izleyince konu kafamda belirdi.

Bu yazı sadece insan doğası üzerine. Persona kavramı, Carl Jung’un en temel teorilerinden… Buna göre, dünyaya gösterdiğimiz dış yüzler, başkalarının görmesine izin verdiğimiz ‘persona’mızdır. Yunan oyuncuların taktığı maskelere gönderme yapan persona, topluma gösterdiğimiz kişiliklerimizin maskesi. Böylece kendimizi tehlikelere karşı koruyor, çıkarlarımızı güvence altına alıyoruz. Diğer bir kavram da  ‘gölge’. Gölge yani personanın karşıtı olan güç, kişinin yüzleşmekten kaçındığı, toplumdan gizlediği, hoş karşılanmayan istek ve fikirleri. Bu her zaman bizimle olan ama çoğu kez fark edilmeyen karanlık yanı, öteki beni tanımlıyor.

Gözlemlediğim şu: Toplumsal kınamalardan ürken pek çok kişi taktığı personanın aslında kendisi olduğuna inanmaya başlıyor. İnsan, personasıyla özdeşleştikçe gölgesine yabancılaşıyor. Bu kişiler, rolüne kendisini fazlasıyla kaptırıp bir tiyatro oynadığını kendi bile unutuyor. Kendi gerçekliğinden kopuyor. Örneğin Molly Bloom adlı sabıkalı bir suçlu ilgili ‘Molly’s Game’ diye bir film izlemiştim. Filmde ABD’nin en büyük yasadışı poker ağını kuran kadın resmediliyordu, ancak film biraz romantikleştirilerek bütün pürüzlerden arınmış olarak veriliyordu. Sonra tesadüfen İstanbul’da gerçek Molly Bloom ile tanıştım. Kadın tamamen filmde resmedilen personayı yaşıyordu. Kadının ağzından filmde geçmeyen tek bir cümle, duygu veya hırs duymak mümkün olmadı.

Gölge genellikle persona tarafından insanlardan gizlenir ya da kişisel bilinç dışına bastırılır. Madalyonun bir yüzü personaysa öbür yüzü de gölgedir. Korkular, geçmişteki travmalar, hayal kırıklıkları hep orada.  Bunları örtüp normal davranmaya çalışmak daha büyük patlamalara psikoza neden oluyor. Kendi gölgemizi ihmal etmek akıldışı taşkınlıklara davetiye çıkarmaktır.

Ingmar Bergman’ın filminde rastladığım ve gerçek hayatta da beni en çok kızdıran persona (maske) sessizlik.  Suskunluğu ile vakur, bilge ve karşısındakini konuşmaya ve açılmaya teşvik eden pasif agresif persona, aslında gölgede kibirli, küçümseyen ve bu düşüncesini pekiştirmek için malzeme toplayan kişilik. Bir ortamda kendisini sessizliğe gömen ve nazik dinleyici personasına sahip biri varsa bilin ki o kişi bulunduğu ortamın ruhunu emmeye çalışıyordur.

Kısacası kişi gölgesini bastırmadan farkına varmalıdır. Kimse kendi çatışmalarını çözümlemeden, hasarlarının ızdırabını dindiremez. Gölgesi ile buluşmayan kişi toplumu yansıtan bir prototip ileri gidemez, özgün olamaz. Persona ile tümü tümüne özdeşleşmek insanın kendi karanlık yönü ile yabancılaşmasına neden olur.

En iyisi biz gölgemizi kişiliğimize entegre edelim. Çok daha insan oluruz…

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün