Başkasının duası

Selin SÜAR Köşe Yazısı
4 Aralık 2019 Çarşamba

Hafta sonu ‘Ukrayna Film Günleri’ için eşimle birlikte Taksim’deydim. Çok güzel ve anlamlı bir filmi izleme şansı buldum. Başkasının Duası, 2017 yılı yapımı, Akhtem Seitablayev’in yönetmenliğinde çekilmiş bir film. Film, kısaca Kırım Bahçesaray’da 19 yaşındaki Tatar bir kızın, Holokost zamanı kurtarmış olduğu Yahudi çocuklar üzerine kurulu. Kırım’ın bugünkü durumu yüzünden, film Gürcistan’da çekilmiş. Saide Arifova adında gerçekten 80 Yahudi çocuğun hayatını kurtaran bir karakterin yaşadıkları filme esin kaynağı olmuş. Yönetmen Seitablayev, 2003’ten bu yana sinema sektörünün içerisinde. “Hangi dilden veya dinden olursa olsun çocukları kurtarmak için edilen dua, başkasının duası değildir” diyerek film öncesinde sözlerini noktalayan Seitablayev, 2013’te çekmiş olduğu ‘Haytarma’ ve 2017’deki ‘Cyborg: Heroes Never Die /Kahramanlar Asla Ölmez’ filmleriyle adından söz ettirmeye başlamış bir yönetmen…

Konu Ukrayna, Kırım, Tatarlar, Yahudiler ve II.Dünya Savaşı olunca gerek Amerikan Sineması gerekse Avrupa ve Rus Sineması bu coğrafyaya farklı bakıyor. Bu farklı bakış aslında halen günümüze de sirayet eden politik bir sorunun devamına dayanmakta. Ukrayna ile Rusya tarih içerisinde hiçbir zaman anlaşamamış iki ülke. Üzerine bir de II. Dünya Savaşı’nda Almanlarla işbirliği içerisinde olduğu iddia edilen yerel halk eklendiğinde, Sovyetler de bu coğrafyaya daha farklı bakmaya başlamış. Yaklaşık üç yıl süren işgal boyunca kimi Tatarlar partizan gruplarla birlikte Nazilere karşı mücadele ederken bir kısmı da Sovyetlere karşı Nazilerin yanında olmayı tercih etmiş. Sovyetler Kırım’ı ele geçirmesinin hemen ardından Kırım Tatarlarına çıkan sürgün fermanıyla pek çoğu Urallara ve Özbekistan’a sürülmüş. Sürgünler, tehcirler özellikle Kırım’ın makûs tarihi olmuş. Yaşananları daha iyi anlamak isteyenlerin Jonathan Safran Foer’in hayatını anlatan ve ‘Frodo’muz’, Elijah Wood’un da yer aldığı ‘Everything is Illuminated /Her Şey Aydınlandı’ filmini izlemelerini tavsiye ederim.

Konu Kırım Tatarları olduğu için, öncelikle bu kültürün en büyük savunucusu yazar Cengiz Dağcı’ya bir selam gönderelim. Ustanın ‘Korkunç Yıllar’ kitabını okumayan yoktur diye düşünüyorum. Dağcı, Kırım Tatarlarının yetiştirdiği ve tarihe armağan ettiği usta bir yazardır. İvo Andriç’in ‘Köprü’sü ne ise bence ‘Korkunç Yıllar’ da aynı öneme sahip bir eserdir.

Tarihsel art planı bir yana bırakıp filme dönecek olursak yönetmenin, filmde eksikliklerin bulunmasının yanında iyi sayılacak bir iş çıkardığı söylenebilir. Her ne kadar mekân olarak Gürcistan coğrafyasına sıkışmış olduğunu belirtse de senaryoya eklenecek birkaç başarılı manevra ile film ajitasyondan kurtulmayı başarabilirdi. Film, gök gözlü, yaşlı bir adamın İsrail’de bir hastane odasında İhlas suresini okuması ile başlıyor. Filmin devamında sık sık duyacağımız bu sure, belki filmin ismi, belki de yönetmenin Kırım Tatarlarının tüm geleneklerini İslamiyet üzerinden okumuş olmasından kaynaklanmış olabilir. Nazilerin tüm Yahudileri bir bir toplamasını takiben kurtulabilen birkaç çocuğun Saide’nin kaldığı yetiştirme yurduna sığınması, film öyküsünün düğümlerini atan ilk aşama oluyor. Tahmin edilebileceği gibi, yüksek rütbeli Nazi subayının bu yetiştirme yurdunun hemen çaprazındaki eve yerleşmesi, gerilimi artıran unsurlardan.

Saide’nin ismi İsrail’deki Yad Vaşem’de yer almadığı söylense de, film bu konuda yani Saide’nin isminin “var olduğuna” bizleri inandırıyor. Kırım Tatarlarının savaş sonrası uğradıkları ‘Sürgün’ü de bizzat yaşamış olan ve görünüş bakımından Kırım Tatarları ile Yahudiler arasında Nazilerin bir ayrım yapamadığını fark eden öğretmenimiz bunu avantaj olarak kullanıyor. Saide’nin Yahudi çocuklara bir bir dua öğretmesi ve onları Kırım Tatar çocukları gibi giydirmesi, çocukların hayatını kurtaran en önemli detay. Yine de bir Alman subayının tek bir duayla hepsinin Tatar olduğuna ikna olması pek olası görünmüyor. Filmde Tatar dansları ve dili kullanılmış olsaydı, ajitasyondan kaçılabilirdi.

Yine de filmi izleyen birçok kişi gibi ben de bu filmi izlerken hüzünlendim. Ölüm, katliam ve çaresizlik masumiyetle bir araya gelince zannederim her izleyicinin yüreğini delip geçiyor ve benzer acıların yaşanmaması için birbirimiz için ‘başkası’ olan bizlerin duası hepimizin olup çıkıyor…

Şimdiden size iyi seyirler dilerim.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün