Yaşam aceleye gelmez

Dalia MAYA Köşe Yazısı
4 Aralık 2019 Çarşamba

Yaşam aceleye gelmez. Ama bizim artık acelemiz var. Doğadan uzaklaşarak, doğanın ritminden uzaklaşarak, teknolojinin esirleri halinde koştuğumuz büyük, hızlı ve şehir hayatında kaybettiğimiz lezzetleri, kokuları, renkleri yaşamlarımıza ve yaşam alanlarımıza geri katabilmek için acelemiz var. İyi, temiz, adil ve gerçek gıdanın sofralarımıza geri dönüşünü sağlamak için acelemiz var.

İçinde bulunduğumuz bu hafta dünya Terra Madre gününü kutlayacağız. Terra Madre… Ana Toprak… Terra Madre, günü yerel ekonomileri destekleyen, çevreye, biyo-çeşitliliğe, lezzete ve geleneğe saygılı, üreticiden sofraya sağlıklı ve devamlılığı sağlanabilir bir beslenme sistemi yaratmak üzere 30 yıl kadar önce yola çıkmış Slow Food (SF/Yavaş Gıda) hareketinin kutlama günü. 

Biraz istatistik

1989 yılında Carlo Petrini tarafından herkes için lezzet hakkını savunmak ve hızlı yaşama bir alternatif sunabilmek için başlatılan SF hareketi bugün iyi, temiz ve adil gıda beslenme sistemini tanıtmak üzere gıda meselelerini ele alan ve ilgili yasaların düzenlenebilmesi için çalışan yerel topluluklar sayesinde bugün 160 ülkede etkinliğini sürdürmekte. Bu 30 yılda, 5000’in üzerinde kaybolmakta olan gıda Ark of Taste kategorisinde kayıt altına alındı, bunlarda 577’si yok olmaktan kurtarıldı, Afrika’da 3213 gıda bahçesi yaratıldı, 68 yeryüzü pazarı kuruldu ve en önemlisi yerel düzeyde binlerce müdahale yapıldı. Hareketin 2020 yılı için hedefleri arasında ise Ark of Taste’e 600 yeni ürün taşımak, Afrika’ya 300 yeni gıda bahçesi yaratmak ve 15 yeni Dünya Pazarını açmak var.

Peki ne demek iyi, temiz, adil, gerçek gıda? Nedir Ark of Taste?

İyi: Her kişinin yerel kültürünün parçası olan, insan duyularını tatmin eden sağlıklı, taze, lezzetli ve mevsimsel ürünlerle beslenmesi, iyi bir beslenme olarak tabir edilmekte.

Temiz: Doğaya, yaşadığımız çevreye, hayvan ve insan sağlığına zarar vermeyen gıda ve bu gıdanın üretilip tüketilmesi, temiz kavramı ile ifade edilmekte.

Adil: Küçük ve yerel üreticilerin desteklenmesi, adil koşullar ve ücretlerle üretip satabilmelerinin sağlanması ve iyi, temiz olarak üretilen bu ürünlerin tüketiciye de adil ve erişilebilir fiyatlarla sunulması adil kavramı ile tanımlanıyor.

Yeryüzü Pazarı: Doğrudan üreticiden tüketiciye alış verişin gerçekleştiği çiftçi pazarları. SF hareketi tarafından kurulan bu pazarlarda iyi, temiz, adil ürünlerini satışa çıkaran çiftçiler pazar yerine belirlenmiş azami bir uzaklıktan gelip katılabiliyorlar. Dolayısıyla bir yeryüzü pazarı gıdanın alınıp satıldığı bir yer olmanın çok ötesinde, gıdaya çok yönlü bir yaklaşımla oluşturulmuş, anlamlı etkileşimlerle kültürel kimliği, tarihi ve gelenekseli koruyan ve tanıtan bir proje aslında.

Ark of Taste: Nuh’un Gemisinden esinlenilerek lezzet gemisi ya da bir lezzet sandığı anlamında... Dünya SF hareketinin sürdürdüğü ve yok olma tehlikesindeki dünya mirası lezzetlerin uluslararası kataloğu. Bu katalog bağımsız ekosistem noktalarındaki, lezzeti ile eşsiz, tehlikedeki ürünlerin  -sürdürülebilir üretiminin yeniden sağlanabilmek üzere- korunmasını hedefliyor. Çünkü tarımsal biyo-çeşitlilik ve küçük ölçekli aile bazlı üretim sistemleri sanayileşme, genetik erozyon, tüketim alışkanlıklarının değişmesi, iklim değişiklikleri, şehirleşme, göç ve çatışmalar yüzünden yok olmakta. Dünyanın kültürlerini, kendi tarihlerine ve geleneklerine göre işleyen küçük ölçekli üretimler Ark of Taste kataloğu ile toparlanmakta: sıra dışı bir meyve, sebze, peynir, ekmek, hayvan cinsleri mirası…

Neden mi?

Çünkü Slow Food, işin özünde farkında yaşam demek. Doğanın ve toprağın ritminde bir beslenme ancak doğanın ve toprağın ritminde bir yaşam ile mümkün.  Bu da her birimizin, her sabah güne gözümüzü açtığımızda bir tercih yapmamızla mümkün. Her alış verişe gittiğimizde, aldığımız her üründe bir karar vermekteyiz. Ağzımıza attığımız her lokma bir karar! Her lokma bir lezzet hakkımız aynı zamanda. Bir tarafta –örneğin- sosyal medyada dolaşırken, işimizin başında ne yedeğimizin pek de farkına varmadan midelerimizi doldurma kararı.  Ya da, diğer tarafta her lokmanın ayırdına varmak, ağzımızda oluşan lezzet bombasının içindeki her malzemenin ayrı ayrı ve birlikte yarattığı keyfin farkında ve hatta onların nerelerden toplanıp, hangi şartlarla nasıl yetiştirildiklerinin, üretildiklerinin, kimler tarafından nasıl pişirilerek soframıza geldiğinin bilincinde olarak yemek kararı. Her nefes bir karar.  Evet, “Lezzet insan hakkıdır” diyor Carlo Petrini… Ben de diyorum ki “her lokma bir yaşam hakkı kararıdır.”

Çılgın teknolojik hayatın koşturmacasında detayları, kokuları, renkleri, lezzetleri, duyguları tükettiğimiz, yaşayan ölüler olarak mı sürdüreceğiz hayatlarımızı? Yoksa doğanın ritmine girerek detaylar, kokular, renkler, lezzetler, duygular üzerinden yok olma tehlikesindeki doğamıza, dolayısıyla da yaşama ve kendimize yeni bir hayat mı vereceğiz?

Karar sizin, benim, karar her birimizin.

 

Meraklısına not:

- Slow Food hareketini 13 Şubat 2019 tarihli yazımla tanıtmaya çalışmış, aynı yazıda SF manifestosuna yer vermiştim. İlgilenenler için link https://www.salom.com.tr/koseyazisi-109630-slow_food_slow_love.html

- 9-14 Aralık tarihlerinde kutlanacak Terra Madre günü etkinliklerine katılmak isterseniz, yakınınızdaki etkinlikleri bu linkten inceleyebilirsiniz. https://30ym.slowfood.com/en/

- Türkiye’mizden, Anadolu’muzdan ya da dünyadan Ark of Taste kataloğuna giren ürünleri aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz  https://www.fondazioneslowfood.com/en/ark-of-taste-slow-food/

 

 

 

 

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün