Teruma - Verme kavramı

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
26 Şubat 2020 Çarşamba

Teruma peraşasının hemen girişinde yer alan “veyikhu li teruma” emrinde Tanrı Kendisi için Bene Yisrael’den Mişkan’da kullanılmak üzere bağış yapmalarını emretmektedir. Aslında bağış yapmak konusunda ‘vermek’ yerine ‘almak’ fiilinin kullanılması açıklayıcıları her zaman meşgul etmiştir.

Etik konularla ilgilenen bilgeler almanın vermenin bir sonucu olduğu konusunda fikir birliğindedirler. Buna örnek olarak bankaya para yatıran kişiler örnek gösterilir. Bankada vezneye para yatırdığınızda kimse bu ‘verme’ işlemi için teşekkür etmez. Ancak zamanla bankada biriken ve çoğalan miktar verdiğimiz miktarı kaybetmeden daha çok aldığımızı gösterecektir. Herhangi bir bağış için benzer bir durum söz konusudur. Bu kurumlara yapılan bağış aslında bizlerin ‘manevi’ hesabına yapılan yatırımlar anlamına gelmektedir. Bu gün olmasa da yarın veya bir zamanda bu yapılanın karşılığı mutlaka bağışı yapana ödenmektedir.

Günün birinde bir kral Baron De Rothschild’e servetinin ne kadar olduğunu sorar. Baron kendi servetinden çok daha düşük bir miktarı söyleyince kral tutulur hatta kızar. Kral, “bundan daha değerli olduğuna eminim” der. “Bana yalan mı söylüyorsun? Hepinizin bildiği kadar zengin değilmiş gibi mi davranmaya mı çalışıyorsun” ifadesi ile yanıt verir. 

Baron rahat bir ifadeyle “Kesinlikle hayır,” diye söze başlar. “Ne kadar değerli olduğumu sordunuz, ben de size hayır kurumuna verdiğim miktarı söyledim çünkü tek değerim bu. Şu anda sahip olduğum her şey anında kaybolabilir. Çalınabilir ya da piyasalar çökebilir ve değerini kaybedebilir. Ama verdiğim her şey sonsuza dek benimdir ve asla benden alınamazlar. Bu yüzden sadece hayır kurumuna verdiğim paraya değerim. ”

Aslında bizler maddi mülklerimizi gerçekten ‘sahiplenmiyoruz’, çünkü onlar sadece geçici olarak ‘bizim’. Her an bizden alınabilirler. En iyi ihtimalle onları sadece bu dünyada olduğumuz sürece elimizde  tutarız. Ebedi dünyaya geçerken ise  yanımızda sadece mitsvot alırız. Bizimle birlikte  bir sonraki dünyaya eşlik eden tek para, hayırsever sebeplere bağışladığımız paradır.

Bazıları paramızla olan ilişkimizi, bir şeker torbasında sıkışmış bir sineğin durumuna benzetmişlerdir. Sineğin şanslı olduğunu düşünür müyüz acaba? Bir yandan, yiyebileceğinden daha fazla şekere serbest, sınırsız erişime sahiptir. Öte yandan, sahip olduğu o şekeri hiçbir yere götürme şansına sahip değildir. Bizler de o sinek gibiyizdir. Sahip olduğumuz maddiyattan keyif alma şansına sahip olduğumuz açıktır ancak bu maddi varlığı hiçbir yere götürmek mümkün değildir. 

Gemara Masehet Sota’da Mısır çıkışındaki bir duruma dikkat çeker. Herkes Tanrı emri ile olsa da Mısır ülkesinin zenginliklerinin peşine düşmüşken sadece bir kişi manevi bir görevle ilgilenmektedir. Moşe Rabenu. O Mısır’da bulunan Yosef’in sandığını bularak Bene Yisrael’in yemin ettiği gibi kemiklerini Mısır ülkesinden çıkarma görevini üstlenmiştir. Burada Moşe’nin neden bu mitsva ile ilgilenmeyi seçtiğini sorgulamak mümkündür.

Cevaben belki de Moşe Bene Yisrael’e önemli bir ders vermek istemiştir demek mümkündür. Bene Yisrael iki asırdan fazla bir süre boyunca mülkleri ve hakları olmayan  köleler olarak yaşadıktan sonra aniden sadece özgür değil aynı zamanda zengin bir toplum  haline gelirler.  İşte bu noktada Moşe halka Yosef’ten kalanları göstermek ister. Mısır’a köle gibi gelen, Mısır zindanlarında on iki yıl boyunca sıkıntı çeken, aniden Paro’dan sonra gelen adam olarak hem güçlü hem de zengin bir insan haline gelen Yosef’ten kalanlar bellidir. Gelecek dünyaya bir kuruş bile götürememiştir.

“Veyikhu Li Teruma.” Gerçekten sahip olduğumuz tek mülk bizim iyi işlerimiz, yaptığımız mitsvalar ve iyi edimlerdir. Pirke Avot 6/9’da Rabi Yose ben Kisma şöyle öğretir. “İnsan bu dünyadan ayrılırken  ona ne altın ne gümüş ne de değerli taşlar eşlik eder. Ona sadece sahip olduğu Tora ve iyi edimler eşlik eder. Mişle’de (6/22) söylendiği gibi: “Yürüdüğünde yönlendirecek, yattığında koruyacak ve uyandığında seninle konuşacak.” Yürürken bu dünyada, yattığında kabrinde, uyandığında ise gelecek dünyada olacaksın.” Teilim 119/72’de “Senin ağzının Tora’sı binlerce altın ve gümüşten değerlidir” derken Tanrı vermemiz gerektiğini Hagay Peygamberin sözleriyle kısaca izah etmektedir. “Tanrı şöyle diyor altın da gümüş de benimdir.” (Hagay 2/8).

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün