Korkuda durmak yerine coşkuda yaşamak

“İnsan özgür olmaya mahkûm edilmiştir. Çünkü bir kere dünyaya atılmaya görsün, her yaptığından sorumludur.” Jean Paul Sartre

Dalia MAYA Köşe Yazısı
24 Mart 2020 Salı

Dünya Sağlık örgütü pandemi ilan etti. Her şey iptal edildi. Korkularımız hariç.

Bence inanılmaz heyecan verici bir yanı da var şu dönemin. Dönüştürücü, yeniden yapılandırıcı, yaratıcı, belki de hayalini bile kuramadığımız bir geleceğe gebe, izin verirsek eğer. Bilinmezlik korkutuyor insanı. İstiyoruz ki, her şeyi öngörelim, tepkilerimizi hazırlayalım, dünya istisnasız ve sürprizsiz dönsün. Yaşam hızlı akışında devam etsin.

Ama öyle olmuyor. Sürprizler, bazan muhteşem, bazan korkutucu, istesek de istemesek de bu hayat oyununun bir parçası. Hayat, bilinirliğinin illüzyonunda bilinmezliklerle yoğrulur. Korku bilinmezliğe verdiğimiz tepki. Oysa korkunun ecele faydası yok derler. Tam tersine korku eceli hızlandırır bence. Endişede, korkuda yaşamanın hastalıklar için güzel bir ortam yarattığını düşünürüm. Temkinli olmamak değil kast ettiğim, ama gereksiz abartılı korkulara da gömülmemek. Sağlıklı halimizle düşünsel bir tabuta girip daha yaşarken ölü taklidi yapmamak. Dönemin şartlarına rağmen yaşamı öncelikte tutmak.

Yaşamlarımızda ilk defa neredeyse bütün dünya aynı anda aynı şeyi konuşuyor, aynı şeyi düşünüyor, aynı düşmana karşı bir birlik. Sınırlar, her ne kadar kapatılmış görünse bile, bir illüzyon! Belki de ilk defa, fark ediyoruz: Yok aslında birbirimizden farkımız! Hepimiz aynı bütünün parçasıyız. Şu milyarlık dünya üzerinde bir kişi hastalansa hepimiz hastayız. Bir kişinin iyileşmesi hepimizin iyileşmesini getirecek. 

***

Avrupa Ortaçağ’dan beri ilk defa böylesine büyük karantina ilan etti. Birçok iş yerleri kapatıldı, her şey her etkinlik süresiz ertelendi, iptal edildi. Korku hariç. Bir de doğanın canlanışı... Korona ağaçları, çiçekleri etkilemiyor. İnanılmaz bir güzellikte gözlerimizin önünde açıyorlar. Eve kapandım, ama uzmanların önerdiği gibi açık havada sporumu eksik etmiyorum. Manolya ağacı muhteşem bir gelinliğine bürünmüş haliyle selamlıyor yaşamı. Kargalar, yuvalarının tadilatına başlamış... Tüm kuşlar cıvıl cıvıl...  Bülbüller o hayran olunası şarkıları ile sabahımı şenlendiriyor. Yunuslar Bebek açıklarında oynaşta. Görünen o ki, bu pandemik karşısındaki en zayıf halka, -ironik bir şekilde- en güçlü olduğunu düşünen biz insanlar... Biz, kendini yüksek duvarların ardına hapsetmiş, kimyasallar yüklenmiş gıdalarla beslenen insanlar. 

Ve her birimizi iyice kıskacına alan o “herhangi biri olma kültü”1. Sanki gözlerimizin takıldığı herkes –sokakta ya da kapımıza siparişimizi getiren herkes bize virüs bulaştırıcı: “Herkes, herhangi biri benim katilim! Ben de tabi herkesin!”

Eve kapanmanın yavaşlamak, anın farkında olmak, kendini keşfetmek gibi sonuçları var. Yürüyüşte karşılaştığım insanlar daha mı gülümser, daha mı çok selam veriyoruz sanki birbirimize? Biraz hatırlamaya mı başladık komşumuza destek olmayı?

Bir diğer sonuç ise, hızla yayılan bir diğer virüs, yavaşlamaya direnmemizin bir göstergesi: her an on-line olma hali! Bu da korkuya bir tepki gibi görünüyor.

Oysa yaşam coşkuda gizli. 

Dünya yaşamın dur düğmesine basmışken topluca, ben kendi adıma yaşamın dur düğmesine basmamayı seçiyorum. Sağlığımın korkuda ‘dur’maktan değil evde kapalıyken bile coşkuda yaşamaktan geçtiğini düşünüyorum. 

Belirsiz bir süre ara veriyoruz bildiğimiz haliyle yaşama. Evet, bu bir tatil değil ama hapis hali de değil. Tatille hapislik arasında, tam da yaşamın gerçekleştiği yerdeyiz. Bir geçiş, bir dönüşüm hali. Bilinen dün ile bilinmez yarın arasında salındığımız bir an. Ve bu anı, tüm tedbirlerimizi alıp, farkında bir bilinçle yaşamalı.

1)   Mümkün olduğunca bol oksijen – Sabah saatlerinin ve akşamın arındırıcı bir gücü var insanın üstünde. Gün doğumunda şükredebileceğiniz ya da gün batımlarında yaşamı kutsayacağınız anlar yaratın kendinize, pencerenizden güneşin doğumunu/batışını göremiyorsanız bile! Şükretmek bağışıklık sistemini güçlendirir.

2)  Spor yapmalı – Tabi ki standartlarınızın ötesinde kendinizi zorlamadan. Evinizin içinde camlarınızı açıp yürümek ya da müziği açıp dans etmek mümkün. Bedenimize yaşam enerjisi pompalamanın yanı sıra düşünceleri ferahlatıcı bir etkisi vardır sporun.

3)  İyi ve temiz beslenmeli – Dengeli bir beslenme, mümkün olduğunca mevsiminde, iyi ve temiz bir şekilde üretilmiş meyve ve sebzeler, sağlıklı et ve balık, bağışıklık sistemini güçlü tutacaktır.

4)  Coşkuda yaşamalı – Yaşam coşkusu insanı sağlıklı tutmanın güçlü yollarından biri. Çünkü coşku DNA’larımızın ucundaki telomerlerin2 uzun kalmasını dolayısıyla da yaşamda genç ve enerjik kalmamızı sağlıyor. Yaşamı kutlamalı ve kutsamalı her ne oluyorsa, bir kuş gibi ötmeli, bir yunus gibi oynaşmalı yaşamda, aşkla.

5)  Ve yine, illa ki sevmeli - bu ara sevdiklerinize çok sarılmayacaksanız da, sevin, çok sevin.  Çünkü sevgi en değerli ilaç insana.

 

Meraklısına not:

1 Herhangi biri olma kültü için de 26 Şubat 2020 tarihli Şalom yazıma göz atabilirsiniz.

2 Telemorler hakkında daha fazla bilgi için 12 Haziran 2019.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün