Pesah’ta Zoom

Haftalardır “Bu sene Pesah nasıl olacak?”sohbeti yapıldı. Sanırım ilk hissedilen ‘burukluk’ duygusu oldu. Şehirde yaşayanlar, ailelerin bir araya gelemeyeceğine üzüldü. Çocukları, torunları yurt dışında olanlar, uzak kalacakları için hüzünlendi. Bir kez daha bölündük.

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
8 Nisan 2020 Çarşamba

WhatsApp’ta izlediğim, Holokost kurtulanı, seksen dokuz yaşındaki bir kadının anlattıklarını dinledikten sonra korona günlerine olan bakış açım tümüyle değişti. “Naziler döneminde, aile tutuklanıp, kampa götürüldüğümde küçük bir kızdım. Tek inancımız hayatta kalabilmekti. Bir kamptan diğerine nakledilirken annemi, babamı ve kardeşlerimi yitirdim. İki yıl boyunca bir mahzende saklandım. Ne koşullarda yaşadığımı tahmin bile edemezsiniz. Gün ışığı yok, yiyecek yok, size güç verecek kimse yok. Ama bir gün bile ümidimi kaybetmedim. Bugün sizler sıcacık evinizde, istediğinizi yiyebiliyor, yatağınızda rahat uyuyabiliyorsunuz. Dolayısıyla, şikâyet etme lüksüne sahip değilsiniz” dedi. Böylelikle üzülmeyi bir kenara bırakıp, olabildiğince sabırlı olmaya karar verdim. Yoksa ‘virüsten korunalım’ derken, ruh sağlığımız da tehlikeye girecek.

***

Bu yıl Agada’nın okunuşunda kimi evlerde farklılıklar oluşacak. Dijital dünya, belki ilk kez sofralara ‘zoom’lanacak. Özetle, iki-üç aile internetteki bir programla birbirlerini görecek, böylece ayrı evlerde olup Agada hep beraber yapılacak. Halaha’ya göre bu yöntem uygulanamaz. Ancak, olağanüstü hallerde her çareye başvurulabilir diye düşünüyorum.

Öte yandan, bir haftadır, bayramı birlikte kutlayacağımız küçük torunum için, onun anlayabileceği, sıkılmadan dinleyeceği bir Agada metnini kuzenimin yardımıyla hazırlıyorum. Bunu yeni bir uygulama olarak düşünmüyorum. Birbirimizden uzakta olup Pesah’ın gereklerini yerine getirmelerini yeğliyorum. Çok ‘kaşer’ bir yaklaşım olmasa da gönlüm rahat.

*** 

Pesah aynı zamanda ilkbahar mevsiminin başlangıcı. Korona virüsü pek çok alışkanlığı mutasyona uğrattı. İlkbaharı yaşamadan kıştan yaza geçilecek.

Bu sene sokağa çıkma yasağıyla paltolar, kalın kazaklar dolapta yepyeni kaldılar. Umarım, yaz aylarında benzer bir sıkıntı yaşanmayacak. Bütün kış terlik/ev ayakkabısı giyerek özgür kalan ayaklarımız sandaletlere zor sığacak.

***

 Hijyene her zamankinden daha fazla özen gösteriyoruz. Eller sık sık yıkanıyor, sokak dönüşü hemen banyoya giriliyor, alışveriş sonrası her ürün sabunlanıp yıkanıyor, çamaşır makinesi neredeyse her gün çalışıyor. Alınması gereken en doğal önlemler. Ancak bu ortamda günlük hareket ediyor, bir adım ilerisini düşünmüyoruz.

Geçenlerde televizyonda izlediğim İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, şehrin su kapasitesinin yüzde 80 seviyesinden yüzde 65’lere indiğini, yaz mevsimi için temkinli olunması gerektiğini hatırlattı. İçinde bulunduğumuz ortam bu uyarıya kulak vermemizi zorlaştırıyor. Yine de ellerimizi 20 saniye süreyle yıkarken musluğu açık bırakmamak gibi küçük önlemler bile işe yarayacaktır.

***

Tüm okurlara ve dostlara sağlıklı, huzurlu bir bayram dilerim.

Hag Pesah Sameah.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün