Dünya mirası Adalar ve kültürel miras üzerine

Mois GABAY Köşe Yazısı
15 Temmuz 2020 Çarşamba

‘Kültürel Miras’tan ne anlıyoruz?

Geçtiğimiz pazar akşamı korku ve endişe içinde, üzerimizden geçip giden helikopterler, Adalar Belediyesinin “Elinde kazma, kürek ile yardıma gidebilecek vatandaşları Büyükada iskelemizde kalkacak gemiye bekliyoruz” anonsu eşliğinde Heybeliada’daki kâbus yangının bir an evvel söndürülmesini bekledik. Yaklaşık 5 hektar alanın kül olduğu ve 3 saatte kontrol altına alınabilen yangın maalesef adalılar için bir ilk değildi. Geçmişte 2003, 2005, 2019 yıllarında da hatırladığım farklı yangınlarla dünya mirasımızın kendini bilmez mangalcılar tarafından yok edilmesini utanç içinde izlemiştik. Yangından tam bir hafta öncesinde salgın sonrası ilk kültür turumda misafirlerimle Heybeliada’daydık. Yukarda gördüğünüz fotoğrafı turumuzun katılımcıları Heybeliada Ruhban Okulu çıkışında çektiler. Fotoğraf sonrası ortak yorumumuz, “Keşke Adalar Belediyesi faytonlar yerine yeni ulaşım araçlarını tasarlarken Heybeliada Ruhban Okuluna ait, adaların nostaljik dokusuna uygun, ince düşünülmüş bu araçları da görüp örnek alsalardı” idi. Nitekim, adaların çözülemeyen ulaşım sorununda gelinen nokta, Büyükada akşamları faytonların yerine ellerinde akülü araçlarıyla “Ağabey taksi lazım mı?” diyen yeni bir ticaretin doğmasına gebe olmuştur. Faytonlara dair çalışma saatlerinin denetlenmesi, atların bakımının kontrolü, hafta sonları küçük-büyük turlara yoğunluktan dolayı izin verilmemesi, yabancı misafirlerimin ada turlarının acentelerce rezervasyonlu yapılıp, günlere eşit bölünmesi gibi başta tur operatörleri, adalıların ortak katılımı, sivil toplumla hep beraber üretilebilecek onca çözüm varken mevcut durum çözüme yönelik yeni çözümsüzlükleri de getiren bir uygulama oldu. Dileriz bu süreç bir yandan faytonların durumundan bıkıp usanan ada halkını bu sefer de akülü araç enflasyonu ile adada yeni bir soruna dönüşmeden çözülür. Her şeye rağmen bu sene Prens Adaları salgın sonrası son yıllara göre yerli halkla daha dolu bir görüntü veriyor. Çocuk sesleri, bisikletiyle ilk gençliklerini geç saatlere kadar doyasıya yaşayan küçüklerle ada çocukluk yıllarımızı hatırlatıyor. Adalar Belediyesi’ne bu ortamı sağladığı için teşekkür ederiz. 2021 yazında bu ortamın yerine eski sıkıntılarımıza dönmek istemiyorsak Adalar Belediyesine düşen görev bu süreçte Türsab ve İro işbirliği ile turizmin muhatabı acente ve rehberlerle görüşerek adaların dokusunun korunduğu, iskelenin hafta sonları istila edilmediği ve turizmde çeşitlilik sağlanabilecek projeler üretmek olabilir.

 

***

Dj Yosi Gabay’la daha tanışmadınız mı?

Salgın günlerinin o karamsar atmosferinde evlerimize neşe katan, bizlere umudu kaybetmemenin önemini hatırlatan kahramanlardan biri de Yosi Gabay. Nasıl ki, başta hahamlarımız, birçok toplum kurumu, gönüllülerimiz salgın dönemi yaptıkları yayınlarla birlikteliğimizi ayakta tutmaya gayret ettiler, Yosi Gabay da her cumartesi akşamı eşi ile birlikte evinde kurduğu Dj setinden çaldığı nostaljik parçalarla bizleri kah Yunan Adalarına kah Çeşme-Bodrum akşamlarına götürerek içimize umut serpti. İtiraf edeyim, Yosi’yi dinlediğim anda işte düğün kutlamamda duymak istediğim müzikler dedim. Geçtiğimiz hafta Dj Yosi Gabay, Büyükada Splendid Palas’taydı. Tabii ki, kendisini sosyal medyadan takip eden çoğu toplum bireyimiz olan dostlar da onu yalnız bırakmadı. Dileriz, salgın süreci bittiğinde, Dj Yosi Gabay ile toplum kurumlarımızdan biri de bir etkinlik düzenler ve her yaştan insanın bir arada eğlenebildiği daha geniş mekânda bir akşamı yaşarız.

 

***

Genel Yayın Yönetmenimiz İvo Molinas’a cevabımdır

Geçtiğimiz hafta Şalom Genel Yayın Yönetmeni İvo Molinas, Kamondo Ailesi hakkında çok değerli bir makale kaleme aldı. Bu yazının son cümlesi hariç altına imzamı atarım. Kamondo Ailesi’nin bu topraklar için önemi, Beyoğlu Belediyesi’nin (6.Daire) kuruluşundan, Şirket-i Hayriye’ye (Şehir Hatları İşletmesi), yaptırdıkları hanlardan, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı (Kamondo Sarayı) yapılarına kadar fiziksel anlamda mevcutken, Galata’da yaptırdıkları merdivenlerde ufak bir tabela ile anılmaları tek kelime ile ‘Hepimizin ayıbıdır.’ Nitekim, bu ayıbı bir nebze azaltmak adına yıllarca tinercilere, evsizlere yurt olmuş metruk haldeki Çıksalın’daki ‘Kamondo Anıt Mezarı’2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamında elden geçirilip, restore edilmiştir. 500.Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesinin fiziksel şartlarıyla da birkaç bilgilendirme panosu ve sergiler dışında, hakkıyla Kamondo mirasını ülkemize ve dünyaya anlatabilmesi doğal olarak yeterli değildir. Asıl yapılması gereken, yazar Arif Ergin’in ‘Tekvin’ romanında hayal ettiği gibi acilen Kamondolar’ın onlarca mülkünün bulunduğu Galata’da bir ‘Kamondolar Müzesi’ açılmasıdır. Şu sıralar Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen ‘Beyoğlu Kültür Yolu’ projesinde de dileriz Kamondolar başta olmak üzere Pera ve Galata’daki Yahudi izlerine de yer verilir ve bu toprakların çok kültürlü mirasını tanıtma fırsatını hep beraber yakalarız. 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün