Hitler Tweet’lemiş, Goebbels Facebook’ta paylaşmış!

Köşe Yazısı
12 Ağustos 2020 Çarşamba

Bayramdan önce Şalom’da ilginç bir haber yayınlandı. “Sosyal medya devi Twitter’ın, antisemit yorum ve paylaşımlara karşı gereken tepkiyi vermemesi nedeniyle İngiliz Yahudileri 48 saatliğine siteyi boykot kararı almışlar. Boykot, birçok tanınmış kişi, Twitter ünlüleri ile bazı kurumlar tarafından da desteklenmiş.”

İki günlük boykottan ne çıkar demeyin. Günlük 200 milyona yakın aktif kullanıcısı olan medya devi Twitter’ın geliri, tıpkı Facebook ile diğerleri gibi, reklamdan geliyor. Reklam geliriyse bilindiği gibi reyting ile doğrudan orantılıdır. Yani kullanıcı sayısı eşittir reklam ve bir o kadar da kazanç! Öte yandan COVID-19 salgını nedeniyle büyük şirketlerin reklam harcamalarını kısmaları bile sanal medya devlerini pek etkilememiş. Zira pandemi süresince çoğalan kullanıcı sayısı bu kurumların hisse değerlerini önemli oranda artırmış. Anlayacağınız, küçük bir boykot eylemi bile Twitter’in CEO’su Jack Dorsey’in korkulu rüyasına dönüşebiliyor.

Şimdi Jack Dorsey’in kabusunu bir kenara bırakıp sizi zaman makinemle kısa bir yolculuğa çıkarmak istiyorum. Altı yıl önce şöyle bir şeyler yazmışım: “Yakın bir gelecekte sokaklarda herkes maskeyle dolaşmak zorunda kalacak. Tedavisi bulunamayan bir virüs bütün dünyayı esir alacak, genel pandemi ilan edilecek, milyonlarca insan hastalanıp ölecek, dünyanın en büyük ekonomileri bile dayanamayıp çökecekler...” 

Şaka! Şaka! Yazmadım ama çizdim... Zaten bu satırları yazmış olsaydım beni ilgi çekmeye çalışan distopik bir felaket tellalı diye çoktan ti’ye almıştınız, öyle değil mi? Fakat karikatür pek önemsenmiyor. Ama şimdi sıkı durun çünkü çok ciddi bir kehanette bulunmak istiyorum: Önümüzdeki iki, bilemediniz üç yıl içinde dünyadaki bütün sosyal ağlar kontrol altına alınacak, Facebook, Instagram, Twitter, WhatsApp, Tumblr, YouTube gibi sosyal haberleşme kanallarının ve hatta Netflix, Amazon gibi eğlence ağlarının ya kapılarına kilit vurulacak ya da sadece okunmasında-izlenmesinde otoritelerce sakınca görülmeyen paylaşımların yayınlanmasına izin verilecek...

Bu öngörüde bulunmama neden olan ise ne Trump’ın TikTok’a tehditleri, ne de bayram öncesinde Meclis’ten geçerek yasalaşan sosyal medya düzenlemesi. Sadece üyesi olduğum sosyal haberleşme gruplarından birinde paylaşılan bir video... Bu video, Sacha Baron Cohenin geçen aralık ayında ADLde yapmış olduğu konuşmasının 5 dakikalık kısaltılmış özetiydi. Konuşmanın aslı 25 dakikaydı ama bu uzunluktaki bir videonun özellikle Z Kuşağı tarafından izlenilmesinin mümkün olamayacağı düşünülerek kısaltılmış, öyle servis edilmişti. Sacha Noam Baron Cohen, Britanyalı bir komedyen ve oyuncudur. Bana göre filmleri ve şovları İngilizlerin Monty Python’u bir yana Benny Hill’e bile rahmet okutacak düzeydedir. Netflix’in ‘The Spy / Casus’ dizisinde canlandırdığı Eli Cohen karakterini ayrı tutuyorum tabii. Zaten karşımızda Emmy’ye aday olmuş, Altın Küre Ödülünü elde etmiş yeteneği tasdikli bir sanatçı var. Her ne kadar yarattığı Recep İvedik benzeri tiplemeleri seviyesizlikte tavan yapsalar da saygı duymak gerekir... Fakat konumuz Sacha B. Cohen’in kaba saba tiplemeleri ya da komedi düzeyi değil, popülerliğinin kitleleri etkileme konusunda ne denli rol oynadığı.

Sacha B. Cohen, dinleyiciler tarafından coşkuyla alkışlanan konuşmasında, başta Mark Zuckerberg ve Jack Dorsey olmak üzere bütün sanal medya baronlarına giydiriyor, onları reklam ve para uğruna yeterli denetimi yapmamakla, özetle Soykırım’ı inkâr kampanyalarına aracılık etmekle suçluyordu. Cohen’e göre bu mecralar, Hitler ile Goebbels’in devrinde var olsalar, aynı anlayışla bu ikilinin propagandasına hizmet ederlermiş. Yani Hitler antisemit mesajlar içeren tweetler atacak, Goebbels de Facebook’ta reklam vererek milyonlarca Yahudi’nin, Çingenenin, eşcinselin, komünistin dünya yüzeyinden kazınmasına yol açacak komplo teorilerini rahatlıkla yayabilecekmiş. Şükretmeliyiz! Meğer o karanlık dönemde biz Yahudiler, henüz internet olmadığı için, 6 milyoncuk kayıpla ucuz atlamışız!

Sacha B. Cohen çözüm de öneriyor doğal olarak: Denetim ve yaptırım. Ne güzel! Tam da George Orwell’in yıllar öncesinde hayal ettiği gibi... Bir “üst aklın” kendisine zararı dokunabileceğini düşündüğü her ne varsa kontrol altına almak, yani yasaklamak!

Peki, alternatif var mı? Var tabii: İtiraz etmek! Anlatmak, tezini savunmak. Sabırla, azimle, sinirlenmeden doğruları yazmak. Yalan haberlere, komplo teorilerine karşı belgelerle yanıt vermek. Sessiz çoğunluğun sesini duyurabilmesi için teknolojik ortam ‘şimdilik’ uygun. Gerekirse İngilizlerin yaptığı gibi boykot etmeli, reklam verenleri “#StopHateProfit” (kâr için nefreti durdur) kampanyalarına katılmaya davet etmeli. 

Son olarak, Sacha B. Cohen’e şunu sormak isterdim: 1930’larda sosyal medya var olsaydı, Goebbels’in olası reklam kampanyaları mı daha etkili olurdu, yoksa Almanya’da yaşananların tüm dünyaya anlatılmasıyla oluşacak tepkiler mi?

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün