İlahi Elon Musk

Selin KANDİYOTİ Köşe Yazısı Sesli Dinle
2 Eylül 2020 Çarşamba

Yazar başlıktaki ilahi sözcüğünü ne anlamda kullanmıştır?

A) Tanrısal Elon Musk

B) Muhteşemsin, Elon Musk

C) Alemsin, Elon Musk

D) Hepsi

Doğru cevap D. Elon Musk bugüne kadar gelmiş geçmiş girişimciler arasında medeniyetimize seviye atlatan, Tanrıcılığa soyunmuş, her iddiasında “O kadar da uçulmaz ki, bilim kurgu filminde miyiz?” dedirten muhteşem bir insan. 

Küresel ısınmaya karşı çevre dostu elektrikli araçlarıyla öncü Tesla, herkesin kendi evinde Güneş enerjisinden elektrik üretebilmesini sağlayan Solar City, trafik sorununa karşı yerin altında tünel açan Boring Company ile toplu taşımada devrim yaratan Hyperloop -ve en uçuğu bu olsa gerek- insanlığın soyunun tükenmesi tehlikesine karşı bizleri Mars’a taşıyacak yeniden kullanılabilir roket şirketi Space X. Tüm bu amaçlarla kurulmuş başka şirketler yok mu? Elbette var, ancak hiçbiri Elon Musk’ın bu ‘bir takım tehditlere karşı’ şirketleri kadar etkili ve hızlı bir şekilde teknolojiyi yıkmıyor.

Yapay zekânın bir gün türümüz için nükleer silahlardan daha tehlikeli olacağına dertlenen Elon Musk’ın tabi ki buna karşı da bir şirketi var. Yapay zekânın seviyesine çıkabilmek için insan beyni ile bilgisayarları buluşturan Neuralink. Henüz dört yıllık bir şirket ve çalışma arkadaşları arıyor, nörobilimcilere duyurulur.

28 Ağustos’ta gözler yine Elon Musk’taydı. Her zamanki gibi son buluşunu yine bir şova çevirdi. Gerçi uzaya içinde manken bulunan Tesla arabasını fırlattığı kadar konuşulmadı. Elon Musk bu defa üç küçük domuzcukla sahnedeydi. Bu domuzlardan birinin beyninde iki aydır Neuralink’in çipi bulunuyordu, adı Gethrude’du. Bir diğerinde cihaz takılmış ve çıkarılmış, izleyenlere istenirse çipten güvenilir bir şekilde vazgeçilebileceğinin bilgisi aktarılmış oluyordu. Üçüncüsü ise kendi halinde bir domuzdu, diğerlerini karşılaştırmak için referans bir domuzcuk ya da ‘3 küçük domuzcuk’ hikâyesine istinaden ‘Muskvari’ bir espriydi. Gethrude yemek için harekete geçip burnunu bir yerlere sürttükçe, izleyiciler domuzun nöron aktivitelerini takip edebildi. Araştırmacılar daha öncesinde Gethrude’un nöron aktivitelerine bakarak domuzun eklem hareketlerini yüksek doğrulukla öngörebilmişlerdi. Aslında bunların hiçbiri yeni bir buluş değil. Öyleyse bu tantana niye?

Elon Musk’ın tanıttığı bu ara yüzü diğerlerinden ayrıştıran ne?

Neuralink’in bir araya getirdiği üç önemli inovasyon bulunuyor. Birincisi bozuk para boyundaki çipin doğrudan kafatasının içine yerleştirilip çipten sarkan yüz kadar ipliğin üzerindeki elektrodların beyne doğrudan temas etmesi. Saç telinin yirmide bir inceliğine sahip ve esnek olan bu ipliklerin üzerindeki 3 bin elektrodun her biri biner nöronu (sinir sistemi hücresini) beyne zarar vermeden gözlemliyor veya aktive ediyor. İkinci inovasyon bu iplikleri beynin 1 milimetre içine ince ayarla diken bir ameliyat robotu icat edilmesi. Üçüncüsü ise çipin beyinden geçen zayıf elektrik sinyallerini adeta standard televizyondan HD kalitesine çıkarmışçasına çok güçlü bir şekilde örneğin istenirse cep telefonuna bluetooth ile aktarabilmesi. 

Bu teknoloji bize neler sağlayacak?

İnsanlar prostat uzuvları bu arayüzler sayesinde 2012’den beri kontrol edebiliyor ancak Neuralink ile insanlar ilk kez dokunma hissini tadabilecekler. Çip bir nesneye dokunduğumuzda beynimizin hangi bölgelerinin harekete geçtiği bilgisini toplayacak, daha sonra da elektrodlar bu bilgiden faydalanarak beyinde bu hissin yaratılmasını sağlayacak. Hafıza, görme ve duyma kaybı yaşayanlar için, depresyon, uykusuzluk, kronik ağrı halleri için ve Parkinson, Alzheimer gibi nöroljik hastalıkları için çare olabilecek. 

Konuşmadan veya klavye kullanmadan düşünceleri doğrudan yazabilecek bu teknoloji kısaca dijital dünya ile beynimiz arasında daha evvel kurulmamış doğrudan bir köprü kuracak. Musk ise herkesten bir adım önde şunu hayal ediyor: Sıradan insanların beynine birkaç bin dolara yerleştirilecek yapay zekâ.

Sıra geldi işin temelini anlamaya. Beyin bilgisayar ara yüzü (Brain-Computer Interface-BCI) nasıl çalışıyor?

BCI’lerin en başta çalışabilmesini sağlayan zaten beynimizin çalışma şekli. Beynimiz yaklaşık 100 milyar nöronla dolu ve bir şey düşündüğümüzde, hissettiğimizde, hatırladığımızda hatta nefes aldığımızda nöronlar aralarında saniyede 100 metre hızla etkileşim içine giriyor. Bu etkileşim elektrik sinyalleri tarafından gerçekleştiriliyor. Sinyaller ise her bir nöronun zarının üzerindeki iyonlardaki potansiyel elektrik farkından oluşuyor. Sinyallerin iletildiği yollar yalıtımlı olsa da bazen kaçak olabiliyor. Bilim insanları elektrodlarla bu kaçak elektriği tespit ederek ne anlama geldiğini yorumlayabilip hatta bunları bir protezi çalıştırmak için kullanabiliyor. Bunun tersi de mümkün. Araştırmacılar örneğin kırmızı rengi görünce gözümüzdeki optik sinir hücrelerinin beyne yolladığı sinyalleri ayrıştırabiliyor. Sonrasında öyle bir kamera teçhizatı kuruluyor ki, kamera kırmızı rengi algıladığında o sinyal bilgisayar tarafından aynı voltaja dönüştürülüyor ve görme engelli birinin beynine doğrudan yollanarak oradaki nöronlar aktive ediliyor. Böylece göz organı olmaksızın kırmızı deneyimlenmiş oluyor.

Peki ya elektrik sinyalleri tam olarak beynin doğru bölgesine gönderilmezse? 1990’ların başındaki çalışmalar, beynin sanılanın tersine geç yaşlarda da yeni nöron bağlantıları kurabildiğini gösterdi. Beynin bir bölümünün işlevini yitirmesi durumunda başka bir bölümü muhteşem bir şekilde işi devralabiliyordu. Yani beynin bu adaptasyon kabiliyeti sayesinde mükemmel hedeflemeye gerek duyulmuyor. BCI kullanan kişinin beyni bu yabancı maddeyi kabulleniyor ve onunla yeni bağlantılar kurarak resmen BCI’yi beynin doğal bir parçası haline getiriyor. Bunun mümkün olabilmesi için pratik yapmak şart. 

Elini kullanamayan birine BCI takıldığında, kişi elini kapatıp açtığını düşünmeli. Zamanla yazılım elini açıp kapama düşüncesinin yarattığı sinyalleri öğrenir. Bu yazılımı robotik ele yerleştirdiğimizde yazılım ‘eli kapat’ sinyalini aldığında el kapanır. 

Her düşünce ve aksiyonun basitçe elektrik sinyallerine indirgemek beyin gibi aşırı karmaşık bir organı hafife almak olur. Tabi ki Elon Musk dikine indirdiği roketlerle hemen insanlığı Mars’a taşıyamayacağı gibi, yemek yemeye yeltenen domuzcuğun beyninde denediği Neuralink ile de henüz bizleri sayborglara dönüştüremeyecek. Fakat o işte yine ve yeniden ‘olamaz’ denileni oldurabilme yolunda ilk adımı atan bir ilahi bir kişilik. Her anlamda.  

 

 

 

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün