İki bin 20…

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
9 Eylül 2020 Çarşamba

Karantina günleri ve sonrasında olabildiği kadar normale geçiş sürecinde çoğumuzun farkında olmadığı yeni bir alışkanlığı var. Her akşam saat sekize doğru Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca’nın açıkladığı Türkiye Günlük Korona Virüs tablosunu takip etmek. Yatırımlarını takip eden bir yatırımcı edasıyla o günkü rakamlara odaklanmak… “Hasta sayısı 102 kişi yükseldi, bu yüzde kaça gelir?” gibi kafada düşünceler oluşturmak. Farkında olmasak da neredeyse hepimiz o yeşil fon üzerindeki beyaz sayıları görmeden ve üzerine ufak bir sohbet etmeden uyumuyoruz.  

***

Yeşil fonlu beyaz rakamlar benim için önemli. Hasta sayısı yapılan test sayısına göre belirlendiğinden, test yaptırmayan veya yaptıramayan vatandaşlarımız da göz önüne alındığında, bu sayının çok daha yüksek olabileceğini her gün düşünüyorum. Ancak eldeki verilere göre baktığımızda, son haftalarda bir yükseliş söz konusu. Bir pandemi süresince televizyon kanallarının en önemli görevi ise, bizi ellerindeki verilere göre en doğru ve hızlı şekilde bilgilendirmek. Ancak bazı televizyon kanalları hasta sayılarını açıklarken örneğin 1596 yazmak yerine, “Bin 596” gibi bir altyazı geçmeyi tercih ediyor. Bu yazış şekli, pandemi kadar hayati bir konuda, bilgilenmek için o kanalı tercih eden halk için göz aldatmacası tehlikesi içeriyor.  İlk bakışta kişiler o sayıyı 596 olarak algılayabilir. Kendimden örnek gerekirse, gerek ilkokul gerekse üniversite tahsilimde hiçbir zaman binli sayıları “Bin 596” veya yılları “İki bin 20” olarak yazmayı öğrenmedim; ne Türkçede, ne eğitim gördüğüm diğer yabancı dillerde. Pandemi kadar hayati bir konuda, alışagelmişin dışında yazım şekillerinden uzak kalıp net olalım. Göz ve algı yanılmasına izin vermeyecek kadar önemli bir süreçteyiz.  

***

Özel hayatımızda veya iş hayatında bu garip yazış şeklini benimsesek nasıl yanlış anlamalara sebep olur diye düşündüm. “Kaç yılında doğdunuz?” sorusuna “Yetmiş 5” desek, lokantaya borcumuzu sorduğumuzda “Yüz 15” dese, “Kaç numaralı apartmana teslimat?” dediğimizde “on 7” gibi cevaplar versek… Algımızı karıştırsak ve zorlaştırsak… Ya da zaten hepimiz için çok değişik gelip öyle de gitmeye devam eden bu “İki bin 20” de daha da değişiklikler yapmasak? Sayıları ya yazıyla ya rakamla yazsak?  Birbirimizi ve en başka kendimizi kandırmasak? 

***

Çocukluğumdan beri eylül ayının Büyükada’nın en güzel mevsimi olduğunu düşünürüm. Okullar açılıp birçok aile şehre geri taşındıktan ve turistler memleketlerine döndükten sonra ada, eski adalılara kalır.  Bu sene okullar on-line olarak ilk açılışı yapsa da, yine de birçok aile internet hızı ve çalışma şartlarının daha elverişli olması sebebiyle şehre geri döndü. Turistler zaten pandemiden dolayı eski senelerdeki kadar gelemedi. Uzun senelerdir faytonlar ve turist yoğunluğu yüzünden tamamen soğuduğum adaya bu sene birkaç hafta sonu dönüş yaptım. En başta atların artık eziyet görmemesi, yanları açık otobüs ve elektrikli taksilerin servise başlaması ve de denizin eski senelere göre oldukça temiz olması da etkili oldu.  Büyükada, hâlâ eylülde daha güzel… 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün