Özür diler gibi yaşamak…

Türk Yahudi Toplumu’nun önemli liderlerinden, devlet üstün hizmet madalyası sahibi, Türkiye sevdalısı, iş hayatının duayeni büyüğümüz Jak Kamhi’yi kaybetmenin üzüntüsü içerisindeyiz. Onun açtığı yolda, barışı, karşılıklı anlayışı, dostluğu kurmada bıraktığı mirası ileriye taşımak bizlerin görevi olsun.

Mois GABAY Köşe Yazısı 1 yorum
14 Ekim 2020 Çarşamba

Şimdilerde ‘Yahudi’ kelimesini duyunca aklına bambaşka imgeler gelenler için Jak Kamhi, İsrail-Türkiye dostluğunun önemini her daim vurgulayan, ülkesinin çıkarlarını en zor dönemde riskler alarak savunan bir vatanseverdi. Merhum Jak Kamhi’nin ülkesi için yaptığı fedakâr çalışmalardan birisi de farklı çıkar gruplarına karşı ülkesinin yurtdışı nezdinde lobicilik faaliyetlerini üstlenmesiydi. Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminde düzenlenen 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında, Amerika Türkiye’ye ekonomik ambargo uygulama kararı almıştı. Jak Kamhi ise böylesi zor bir dönemde inisiyatifi ele alarak, devlet desteği ile Amerikan Senatosuna üst üste ziyaretlerde bulunmuş, ambargonun kalkmasına ve hasım lobilerin etkilerinin azaltılmasına aracılık etmişti. İşte bu değerli çalışmaların bir ürünü olarak ortaya çıkan 500. Yıl Vakfı ise Jak Kamhi’nin başkanlığında başlayan süreçte Türk Yahudilerinin bu topraklardaki yaşamını, farklı inançlara karşı toleransı yerli ve yabancı yüz binlerce ziyaretçiye anlatma fırsatı buldu. Bugün her ne kadar yeni bir dönemi ve farklı gerçeklikleri yaşıyor olsak da büyüğümüz merhum Jak Kamhi’nin başarılarını, Türkiye için yaptıklarını ve o dönemleri kendi içerisinde anlamak ve gelecek kuşaklara doğru aktarabilmek hepimizin görevi olmalıdır. 

Merhum Jak Kamhi’nin toplum olarak son yolculuğuna hazırlandığımız saatlerde ise mesleğine 70 yılını adamış duayen gazeteci ağabeyimiz Sami Kohen’e Cumhurbaşkanlığı İstanbul Dolmabahçe Ofisinde, Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu tarafından ‘Dışişleri Bakanlığı Üstün Hizmet Ödülü’takdim edilmesini gururlanarak izlemekteydik. Peki, genel bir bakışla Yahudiler için her şey bu kadar olumlu gözükürken, devlet yetkililerimiz büyüklerimize yaptıkları hizmetlerden ötürü şükranlarını sunarken; neden sokaktaki sade Yahudi vatandaşlarımızın bir bölümü zaman zaman kendilerini “Özür diler gibi yaşadıklarını” hissetmektedir? 

Bu sorunun cevabını her gün farklı gazetelerin içinde ‘Yahudi’, ‘Siyonist’, ‘İsrail’ yazan haberlerinde; bindiğimiz takside, kahvede muhabbet ettiğimiz sade vatandaşta, çoğu kitapçının ‘en çok satanlar’ raflarında ve tabii ki sosyal medyada bulabiliriz. 1990’lı yılların barış dolu havasından günümüze, İsrail soslu antisemitizm tohumları maalesef ekildi ve çoktan filiz vermeye başladı. Sözcü Gazetesi’nden Serpil Yılmaz’ın merhumun vefatı sonrası kaleme aldığı yazıda “Bay Jak”diye hitap etmesine mi yanayım yoksa son satırlarında fırsatını bulup toplumumuzdan iki ayrı büyüğümüze sarf ettiği sözlere mi?  Hitler’in kaleme aldığı ‘Kavgam’ kitabının Türkiye’de genelde kitabevlerinde “Antisemitizm ve Nazi propagandasına ilişkin uyarısı” yer almadan basılması mı daha acıdır yoksa Kadıköy’de bir kitabevinin Atatürk’ün ‘Nutuk’ eserinin yanında yüzde 50 indirimle satışa sunması mı? Haçlı-Siyonist ittifakı ile başlayıp ‘Yahudiler’ diye devam eden malum yayın organlarındaki papağan misali makaleler mi daha tehlikeli yoksa bilgi aktarır gibi yapıp; Son Osmanlı Hahambaşısı Hayim Nahum Efendi’nin adını kullanarak kendi tarihlerini yazmaya çalışan ve gelecek kuşaklara bizleri ‘kötü’ olarak sunmaya çalışanlar mı? Televizyonlarda, sosyal medyada, youtube üzerinde sözde tartışma programları ile sürekli ‘Dünyayı yöneten Yahudi’ imajı vermeye çalışanlar mı yoksa cahillikleri ile din propagandası üstünden Yahudilere dini antisemitizm ile saldırmaya çalışanlar mı? Bu saydıklarım kocaman bir listede şimdilik ilk aklıma gelenler… Sizler de bir düşünün, tüm Yahudileri ‘homojen’ hayal edip, ne türlü ön yargılara sahip oldunuz? Hangi haberlere inandınız? Antisemitizme gerçek cevap, Yahudi olmayanların her türlü ırkçılık ve ayrımcılığa göstereceği tepkidir. Az sayıdaki mahallenin sokaklarında; zaten sayısı müzelik kalmış Rum’un, Ermeni’nin, Yahudi’nin “Özür diler gibi yaşamamasını” hissettirmek bizim elimizde… Hep beraber barış içinde yaşayabileceğimiz bir gelecek temennisiyle…      

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün