Korku

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
18 Kasım 2020 Çarşamba

Üniversite yıllarımda Amerikalı bir profesörüm sınıfa “Sevginin karşıt anlamlısı nedir?” diye sormuştu. Söz almak için elini kaldıran herkes, “nefret” demişti. Profesör ise bütün yanıtları dinleyip “Hayır, sevginin karşıtı nefret değil, korkudur” cevabını vermişti. O gün bu yanıt bana çok garip gelmişti; uzun yıllar ve tecrübeler sonunda, “korku” cevabına hak verdim.

***

Çocukluğunuzdan itibaren “nefret ederim” dediğiniz olayları ve kişileri düşünün. Çocukken olmanız gereken aşılara duyulan nefret, aslından can acıtacağından dolayı duyulan korkudur. Nefret ettiğiniz matematik öğretmeni, aslında içinizde hissettiğiniz o dersten kalma korkusu değil midir? Okulu bitirdikten uzun seneler sonra nefret ettiğiniz pazar günleri ise, aslında bilinçaltındaki okulun sembolize ettiği mecburiyetler, sorumluluklar korkusudur belki de… Aynı şekilde nefret ettiğiniz bu 2020 yılı da, korku ile başlamadı mı?  Yangınlarla başlayan bir yıl, COVID-19, tsunami ve depremler görmedi mi? Sevginin karşıtı galiba gerçekten de korku…

***

Bir virüs ise tabii ki sevilmez. Hastalanmanın, kimse yanınızda olamadan iyileşmeye çalışmanın, tüm sevdiklerinizden ayrı kalmanın, maddi manevi hayattan kopmanın sevilecek bir tarafı yok. Yaklaşık on beş yıl önce bir seyahat dönüşü uçakta bir virüs kapıp, çok kötü bir solunum yolları hastalığı geçirmiştim. Şimdiki COVID-19’a oldukça benzeyen belirtileri olan bu solunum yolu hastalığında her öksürdüğümde içimin yandığını ve ateşten kafamı kaldıramadığımı hatırlarım. Tüm hayatımın en rahatsız edici hastalığıydı. COVID’in de benzer, hatta daha kötü bir hastalık olduğunu tahmin ediyorum. O yüzden ilk günden beri mümkün olduğunca kendimi korumaya çalıştım. Bu hissin de nefret olmadığı, korku olduğu kesin.  

***

En sevdiğim Şalom yazarlarından sevgili Tilda Levi, geçen haftaki köşe yazısından 40 yaş grubunun COVID konusundaki sorumsuzluğundan bahsetmiş, haklı da. Benim çevremde de olayın ciddiyetini kavramak istemeyen (kavrayamayan demiyorum), geçen seneye yakın yaşayan bir arkadaş grubu var. Genelde COVID’den korunma konusunda otuzlu ve kırklı yaşların sorumsuzluğundan söz edilse de (ki gerçekten yarın yokmuşçasına yaşayan bir kitle olduğu doğrudur), yine gençlere tavsiye verip kendileri dikkatli davranmayan 70 ve 80’li yaşlarda da bir kitle var. Üstelikte yaş aldıkça çocuklaşan, onları seven gençleri dinlemeyen bir kitle. Kadın kadına evlerde kahve içip sohbet etmek, kart oynamak, işe gitmeyen emekli erkeklerin evlerde buluşması COVID açısından aşırı derecede tehlikeli. Yaşınızdan dolayı sadece bar, lokanta ve gece kulüplerinden sakınmanız, arkadaşlarla kapalı bir odada buluşmanızı haklı göstermez. Sıkılabilirsiniz, ancak bu sene sabretmemiz ve sağlığımızı korumamız için biraz da sıkılmamız gereken bir sene. Lütfen kendinizi sizden 25-30 yaş çocuklarınızla veya 50 yaş küçük torunlarınızla kıyaslamayın, “Her yaşta COVID kapılır” argümanını dilinize dolamayın. Siz, kendinize çok dikkat edin, çünkü kapıldığı anda en tehlikede olacaklar sizsiniz. Artık biraz izolasyon zamanı çünkü bu işin şakası yok…

                                   

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün