Tek devlet gerçeği, iki devlet ideali

Umut UZER Köşe Yazısı
30 Haziran 2021 Çarşamba

Uzun zamandır uluslararası toplum, İsrail-Filistin meselesinin çözümü için iki devletli çözümü öngörmekte. Diğer bir deyişle, bu formüle göre İsrail ve Filistin’in iki bağımsız devlet olarak yan yana barış içinde yaşaması için, iki ulus birbirlerinin var olma ve meşru haklarını tanımaları gerekiyor. Nitekim, 1937 Peel Komisyonunun önerileri ve 1947 Birleşmiş Milletler Taksim Planı bölgede bir Arap ve bir Yahudi devletinin kurulması tavsiyesinde bulunuyordu. Böylelikle her iki toplumun ulusal talepleri yerine getirilmiş olacaktı.

1948 savaşında İsrail bağımsızlığını kazanırken, geri kalan Filistin toprakları Ürdün ve Mısır tarafından paylaşıldı. Hatta Ürdün, Filistin sözünü yasaklayıp, Batı Şeria ifadesinin kullanılmasını zorunlu kıldı. 1967 Altı Gün Savaşı ile ise bütün bu topraklar İsrail’in kontrolüne geçti. Öbür taraftan, Kudüs ve Golan Tepelerini zaman içinde ilhak eden İsrail, Gazze’den 2005 yılında tamamen çekildi. Batı Şeria’nın (Yehuda ve Şomron) ise durumu biraz daha karışıktı.

1993’te başlayan Oslo sürecinin sonucunda Prensipler Deklarasyonunun İsrail ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında imzalanması ile Filistin Ulusal Yönetimi (FUY, Palestinian National Authority veya Arapçası ile as-Sulta al-Watani al-Falastini) önce Gazze ve Eriha’da kuruldu ve 1995 yılında ise Oslo II ile Batı Şeria’daki diğer Filistin şehirlerinde FUY yönetimi başladı. Bu sürecin başında Filistin Kurtuluş Örgütü İsrail’i tanırken, İsrail de FKÖ’yü Filistinlilerin temsilcisi olarak tanıdı. Her ne kadar bu anlaşmalar Filistin devletinin kurulacağını garantilemese bile, final statü görüşmelerinde bu konu, Kudüs, yerleşimler ve su meselesi ile beraber ele alınacaktı.   

Ancak çeşitli sebeplerden dolayı bu görüşmeler sonuca ulaşamadı. Bu bağlamda İsrail Başbakanı Yitzhak Rabin’in 1995’te suikasta uğraması, terör saldırıları ve 2000 yılında başlayan ikinci İntifada’yı sayabiliriz. Dolayısıyla artık “tek devlet gerçeği” var. Diğer bir deyişle, nehirden denize, yani Şeria veya Ürdün Nehrinden Akdeniz’e kadar tek bir devletin farklı rejimler ile yönettiği topraklar söz konusu. Mesela, Batı Şeria’da A bölgesini FUY yönetir iken, yerleşimlerin ve şehirlerarası yolları da kapsayan C bölgesi tamamen İsrail’in kontrolünde. Ancak gene de Filistin’in tam bir bağımsızlığa sahip olduğunu söylemek mümkün değil çünkü İsrail Savunma Kuvvetleri zaman zaman A bölgesine de operasyonlar düzenlemekte, ayrıca Filistin şehirleri arasında geçişler de İsrail güçleri tarafından kontrol edilmekte. Diğer bir deyişle Filistin Yönetiminin Batı Şeria’da bir toprak bütünlüğünden söz etmek mümkün olmadığı gibi FKÖ tarafından yönetilen bu bölge dışında, Gazze Şeridinin Hamas tarafından idare edildiği de vurgulanmalı.  

Birleşmiş Milletler gibi uluslararası aktörler tarafından kullanılan söylemde iki devlet ifadesi hegemonik olmaya devam etmekle beraber sahadaki duruma baktığımızda tedrici ilhakın gerçekleştiğini vurgulayan siyaset bilimci Ian Lustick ve başka akademisyenler, artık tek devlet üzerinden İsrail-Filistin meselesinin çözülmesi gerektiğini vurguluyorlar. Uzun yıllar iki devletli çözümün savunucusu olan Lustick, İsrail’de yaşamış ve bu ülke üzerine çeşitli kitaplar yazmış bir düşünür olması sebebiyle İsrail’i yakinen tanıyan bir isim. İsrail’de yaşayan Araplar ve yerleşimler üzerine kitapları mevcut olan akademisyen, ayrıca Britanya ve İrlanda, Fransa ve Cezayir, İsrail ve Batı Şeria-Gazze (Unsettled States) adlı karşılaştırmalı siyaset kitabının da yazarı.

Dolayısıyla bu kadar kıdemli bir uzmanın Kaybolan Paradigma: İki Devletli Çözümden Tek Devlet Gerçeğine (Paradigm Lost) adlı kitabında tedrici ilhak durumunun halihazırda gerçekleşmiş olduğunu, bir sonraki adım olarak bu toprakların hukuken ilhak edilmesini öneriyor, dolayısıyla fiili olarak gerçek olan tek devlet olgusunun legal olarak tanınması gerektiğini ifade ediyor. Filistinlilere tam eşit vatandaşlık verilerek fiili durumun hukukileştirilmesini ve demokrasinin tüm bölgeye yayılması gerektiğini savunan yazarın fikirleri ilginç olsa da oluşacak yeni devlette Yahudi-Arap dengesinin aşağı yukarı yarı yarıya bir oranda olması sebebiyle Yahudi devleti olgusu ortadan kalmış olacak, aynı zamanda Filistinlilerin Filistin devleti talebi gerçekleşmemiş olacak.

Dolayısıyla bu fikrin pratik olarak uygulanmasının pek mümkün olmadığını düşünüyorum ancak yazarın düşüncelerinin gene de fikir jimnastiği olarak ilginç tartışma bağlamı sağladığını kabul etmek gerekir. İki uluslu bir devlet kurmanın milliyetçiliğin devam ettiği bu çağda fazla kabul görülebilir bir düşünce olmadığı sanırım oldukça açık. Ancak, bu düşüncelerin aydınlar tarafından tartışılmasını doğal olarak farklı tahayyüllerin var olduğunun kanıtı olarak görmek mümkün.      

  

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün