Şalom, çarşamba günü dağıtıma başladığında çok farklı bir gündemi tartışıyor olabiliriz…
Pazartesi sabahı yazıyı kaleme aldığım şu anlarda eve gelen gazetenin manşeti, ‘WhatsApp’tan Sanal Göç’tü. Değişime hızla ayak uydurmamak neredeyse imkânsız. Yine de beni en çok ürküten ‘sürü psikolojisi’.
***
Daha üç gün önce çevremizde COVID-19’a yakalananların sıkıntılı haberlerini konuşuyorduk. İki gün öncesine kadar hangi aşının daha etkili olduğunu ve aşının ülkemizde ne zaman başlayacağını tartışıyorduk. Dün ise bu konular adeta bir kenara bırakılıp, bomba etkisi yaratan farklı bir olayla karşı karşıya kaldık. WhatsApp ve Facebook, 8 Şubat itibarıyla anlaşmayı onaylamayan üyelerin gizlilik politikasını iptal edecek. Bu kararı veren insanlar ‘aptal’ mı; kesinlikle değil. Bizler mi durumu doğru algılamıyoruz; olabilir…
Dün yazışmakta olduğum WhatsApp gruplarındaki paniği anlatmam mümkün değil. Aralarında ne siyasetçi, ne büyük sanayici, ne de uluslararası şirket sahipleri var… Hepsi sıradan insanlar. Neyin korkusunu taşıyorlar? Tabii ki ilk tepki kısıtlanma duygusu ve özelin paylaşılması gibi olumsuz hissiyatlar. Gerçi bugüne kadar farklı bir uygulama içinde olduğumuzu düşünmüyorum. Ürküten kısım, olaya resmi bir boyut katılmak istenmesi. Ve tabi, AB ülkelerinin kapsam dışı olması.
***
Her sıkıntının bir mizah boyutu var. Üretkenlik inanılmaz bir hızla bize ulaşıyor. Sabah cep telefonumu açtığımda karşıma çıkan ilk yazıyı paylaşıyorum. “Eşim, evin içinde neden fısıldayarak konuştuğumu sordu. Mark Zuckerberg’in bizi dinlemesinden çekindiğimi söyledim. Güldü. WhatsApp güldü. Alexa güldü. Siri güldü.”
Geçenlerde teyzem, “Parkta oturuyordum. Telefonumu açtım. Hangi semtte olduğum yazılıydı. Nasıl oluyor?” diye panikledi. Özetle, önceden ne biliniyordu ise, bundan sonra yaklaşık aynen devam edecek.
Bir an için günlük yaşantımızı düşünecek olursak, resmi/gayri resmi kuruluşlar zaten özel bilgilerimize sahip değiller mi?
Eve kapandığımız şu sıkıntılı dönemde, görüntülü konuşmak, Zoom’lara katılabilmek bizi bir nebze de olsa hayata yakınlaştırıyor. Victor Hugo’nun sözleri gibi, “Kahkaha iki insan arasındaki en yakın mesafedir.” Ola ki, WhatsApp vs. yüzünden kahkaha atamayacak duruma gelirsem, başka kullanıcılara transfer olacağım kesin.
Elbette FB ile ilgili bir AR-GE yapacağım. Sanırım büyüklerimiz yerine bu kez gençlerin fikrini almak daha akılcı olacak.
Kim bilir belki çok özel yazışmalar için, ‘Yuvaya Dönüş Leslie’ misali, eskisi gibi postane kuyruğuna girmemizi bile önerebilirler. Sanırım artık pulların arkasını ıslatıp yapıştırma gerilerde kaldı. Postaneye son uğradığımda damga atılıyordu.
***
Hazırlanan Zoom programlarının yayın saatine yetişemediğim çok oluyor. Her ailenin farklı bir düzeni var. Dolayısıyla Zoom’ların hemen yayından kaldırılmaması büyük bir şans. Nitekim pazar gecesi Alef’in konuk konuşmacısı MSA’nın kurucusu Mehmet Aksel’i dinlemek bence son zamanların en büyük kazanımı oldu. Bir başarı öyküsünün yanı sıra, altyapının üstüne inşa etmesi, alçak gönüllülüğü, doğallığı, karşındakine aksettirdiği değer ve saygıyı duyumsamak, günümüzde artık sık rastlanmayan erdemlerdi. Konu, konuyu açtı. Rengârenk bir söyleşi oldu. Çok öğrendim, çok keyif aldım. Sanırım bugüne kadar izlediklerimden daha uzun sürmesine rağmen, bittiğinde hayıflandığım nadir Zoom’lardan biri oldu. Teşekkürler Livyo Zakuto, teşekkürler Hayim Pinto. Bu vesileyle, gelecek konuğun Şalom Dış Haberler Yazarı Karel Valansi olacağı bilgisini de vermiş olayım.
***
Korona sürecinde zamanını yarım gün mutfak, ofis, biraz yürüyüş, ardından televizyon karşısında film izlerken şekerleme yaparak değerlendirenler olduğu gibi, hayallerini gerçekleştirenler de var.
İstanbul Modern kış dönemi seminerlerine 13 Ocak 2021’de başlıyor. Mario Levi’nin hikâye ve roman atölyesi de bu konuda kendini geliştirmek isteyenlere yeni bir bakış açısı getiriyor. “Bir kitap yazmak istiyorum” diyorsanız, hayalinizi gerçekleştirmenin tam zamanı.
Sağlıkla kalın.