Bu sezon 21 takımın olmasından dolayı fikstür yoğunluğu fazla bir lig izliyoruz. Hem fikstür yoğunluğu hem COVID’den ötürü yaşanan eksiklikler, sakatlıklar derken takımlar her zamankinden derin bir kadro yapısına sahip olmalı. Bu konuda en şanslı takım bence Fenerbahçe. Sezon başında yapılan bol alternatifli kadro, eksik olan futbolcuların yokluğunun en az hissedilmesini sağlıyor. Caner yoksa Novak var, Gökhan Gönül yoksa Nazım Sangare var. Samatta sakatlanıyor, Thiam, Cisse var... Beşiktaş ve Galatasaray'a bakınca ise bu kadar bol alternatifli kadrolar göremiyoruz. Zira genç oyuncularla da sıkça sahne alıyor bu iki büyük takım. Taylan Antalyalı, Oğulcan Çağlayan, Rıdvan, Ersin, Utku gibi gençler bu sezon eski sezonlara nazaran çok daha fazla şans buluyor. Seyirci baskısının olmadığı ve kulüplerin ekonomik olarak oldukça zorlandıkları bu sezon, gençleri A takımlara monte etmek için de büyük bir şans aslında... Ancak ocak ayı transfer sezonu için konuşulan transfer haberleri hiç de bu felsefe doğrultusunda değil…
Gazeteler, spor siteleri vs. tiraj ya da tıklama için bu haberleri çıkarıyor diyeceğim ancak kulüpler de bu haberleri doğrular pozisyonda. Fenerbahçe'ye İngiltere'de haftalık 350 bin pound kazanan Mesut Özil yazılıyor; Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, “Manzukic'i istiyoruz” diyor. Hem de gol krallığındaki ilk iki isim - Aboubakar ve Larin - kendi takımında oynarken. Diğer yandan Fatih Terim açıklama yapıyor; “İrfan Can Kahveci ve Visca'yı istiyoruz” diyor. İrfan Can'a biçilen 10 milyon Euro'luk bonservis ücretini bir kenara bıraktım, işin etik boyutu da tartışılması gereken başka bir konu… Fenerbahçe'nin en kalabalık bölgesi orta sahasıyken bu kadar pahalı bir oyuncu olan Mesut'u gündemine alması, Beşiktaş'ın iki tane formda golcüsü varken Manzukic'i düşünmesi hem de bunu Avrupa'da mücadele göstermedikleri sezon düşünmeleri israftan başka bir şey değil. Ekonomik durumun çok iyi olur alırsın; ekonomik durumun kötü olur ama ihtiyacın vardır yine alırsın. Tribünler boştur, doldurmak istersin, alırsın ama bu sezon zaten seyirci yok. Forma sattırmak istersin alırsın, pandemiden dolayı ülkede herkes kendi canının derdine düşmüşken normal üzeri bir forma satışı beklemek de bana göre hayal. Yani işin neresinden bakarsanız akılcı bir taraf bulamıyorsunuz. Yine her zamanki gibi sistemden uzak, akılcılıktan uzak bir yaklaşım görüyoruz. Aziz Yıldırım Fenerbahçe'den ayrılırken Ali Koç “Sistem” demişti, “vizyon” demişti… Sandık ki farklı bir şeyler göreceğiz. Ancak Ali Koç bu sezon kongre sezonu olmasından dolayı olsa gerek 30+ isimleri komple topladı takıma; Caner, Gökhan Gönül, Sosa, Cisse transferleri “Benim bu sezon risk alacak durumum yok” transferleriydi. “Hepsi Türkiye Ligi'nde bir şeyler başarmış, kendilerini ispatlamış bu isimler en azından bir sezon beni kurtarır ve şampiyon yapar” düşüncesi ile kadroya katıldılar.
Geçen sezonun bir kısmı ve bu sezon tam da gelecek yılların takımlarını kurmak için fırsat zamanlarıydı. Tabi ki de şunu demiyorum her bölgeye bir sürü genç oyun doldurulsun, her mevkide gençler oynasın. Zira büyük takımların başarı zorunluluğu da var, ama en azından devamlı oynayan üç - dört genç oyuncuya yatırım yapılması kulüpleri, seyircinin de olmadığı bu sezonlarda hem ekonomik olarak hem de futbola bir değer katmak anlamında yukarı itebilirdi. Olmadı... Olmuyor ve olmayacak. Bir felsefe ile iş yapılacak dönemler de gelecek elbet ancak o sezon yine bu sezon değil...