Amerikan tecrübesi umarım başkalarına cesaret vermez

Emre ALKİN Köşe Yazısı
13 Ocak 2021 Çarşamba

ABD’yi dört yıl boyunca safsata siyasetiyle yönetmeye çalışan Trump’ın son kozu, halkı galeyana getirip yasama organını esir almaya kalkışmak oldu desem yanlış olmaz.

ABD’deki Kongre baskını ülke tarihinde bir ilk olarak nitelendirilse de, Amerikan tarihinde başkanlara suikast teşebbüsü dahil, demokrasiyi sekteye uğratmak isteyecek pek çok girişim yaşandığını hatırlatmam lazım. Gerçekten de, ırk ayrımcılığından tutun, farklı ülkelerdeki uygulamalarına kadar ABD’nin yüzünün kızarması gereken, utanması gereken, "rezil olduk" demesini gerektiren birçok hadise yaşandı. Ancak Trump’ın son bir yıldır hazırladığı ortam, diğer tecrübelerden daha farklıydı. Irk ayrımı ve cinsiyet ayrımcılığı, hatta etnik ayrımcılık üzerinden ABD halkını kin ve düşmanlığa tahrik ettiği gibi işine gelmediği her an yasaları tanımayacağına dair açıklamalarda da bulundu. Sonuç kimseyi şaşırtmamalı.

 Ancak, şunu da belirtmeliyim: Trump’ın bugüne kadarki alışılagelmişin dışındaki davranışları, Kongre baskını ile nitelik değiştirdi. ABD’de yasama organına baskın yapmak, hatta içeride görevliler çalışırken ve seçilmişler iş başındayken yakıp yıkmaya çalışmak önemli bir kırmızı çizginin aşılması anlamına geliyor. Bazı ülkelerde "Bu iş Amerika’da bile olabiliyorsa biz de yapalım" diyen bir yaklaşımın yayılmasına yol açabilir. Seçimle iş başına gelenlerin seçim yenilgisi sonrasında koltuğu bırakmamak için sarıldığı bir çare olarak bile görülebilir. 

Tabii ABD’nin bu sınavdan yara alarak da olsa çıkmış olması böyle bir cesaretlenmeyi sınırlandırmış olabilir. Pek yakında anlarız.

 "Bu işlerin olacağını yüzyıl önceden görenler var..."

Aslında bundan birkaç yıl önce, Yalın Alpay ile ortak kaleme aldığımız kitaplarda, çok güvendiğimiz demokratik kurumların dünyanın her yerinde ciddi tehlike altında olduğunu, altımızdan halının bir anda çekilebileceğini, demokrasi rüyasından uyanabileceğimizi anlatmıştık. Tüm bunları ‘Her Şey Ekonomi Değil’, ‘Paylaşmasak Olmazdı’, ‘Olaylarla Türkiye Ekonomisi’ adlı ortak kitaplarımızda Yalın Alpay ile anlatmıştık. 

Ayrıca ‘Yalanın Siyaseti’ adlı kitabında Yalın Alpay, ‘İktisattan Çıkış’ kitabımda ben, bunları defaatle belirtmiş, hem siyasileri hem de sade vatandaşı uyardık. Ancak gelinen nokta, sadece siyaset için değil, piyasa ekonomisi üzerine kurulmuş modellerin de risk altında olduğunu gösteren bir seviyede.

Unutmadan, John Stuart Mill’in 19. yüzyılın ortalarında, yaklaşık 200 yıl önce kaleme aldığı ‘Özgürlükler Üzerine’ adlı kitabında, demokrasilerin karşılaşacağı tehlikelere işaret ettiğini de hatırlatmak istiyorum. Dolayısıyla ABD seçimlerinden önce "işler karışacak" diye yorum yapan uzmanlar ve bizim gibi yıllar önce tehlikeleri işaret etmiş olan kişilerden daha ileride ve daha vizyoner olan John Stuart Mill'in uyarılarına bir kere daha dikkat vermek lazım. Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’i hangi şartlarda ve nasıl bir felsefeyle kurduğuna daha bir dikkatle bakmak ve dersler çıkarmak gerektiğini düşünüyorum. 

Özetle para ve sermaye piyasaları bu hadiseyi çok umursamadı ama bu gelişmenin yan etkilerini başka ülkelerde ve küresel ekonomik sistemde yaşayacağımızı, tecrübe edeceğimizi ihtimal dahilinde tutuyorum. Herkes yeni sürpriz ya da şoklara hazırlıklı olmalı.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün