İnsan, zaman geçtikçe kendi öz kimliğine daha çok ilgi duymaya başlıyor. Hele bir de çocuğu olduktan sonra ‘gelecek nesillere’ bırakılacak bir miras ortaya çıkacağı için daha duyarlı olabiliyor. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi atalarımdan bir bölümü Karay Türklerinden gelmekte. Bu hafızayı canlı tutabilmek adına, eşimin de isteği ile oğlumuza ‘İlya Karay’ ismini verdiğimizi ve buradaki ‘Karay’ isminin ayrıca İbranice ‘Okuyanlar’ anlamına geldiğinden bahsetmiştim. Bu yazımda ise biraz Karay Halk Edebiyatı - Folkloru üzerine yaptığım kısa araştırmaların sonuçlarını paylaşmak istedim.
İnternet ortamında maalesef bilgi eksikliğine dayalı yapılan ve antisemitizm içerikli kaynakları bir tarafa koyarsak Türkçe olarak ulaşabildiğimiz kaynaklar çok kısıtlı. Çoğunlukla Kırım Yarımadasında yaşamış ve Stalin tarafından Litvanya taraflarına sürülmüş olan bu Türk boyu için yazılan kaynakların birçoğu tahmin edilebileceği gibi Rusça. Ancak, edebiyat alanında, Fatih Şayhan’ın 2020 yılında yapmış olduğu ‘Kırım Karay Türkleri Arasında Köroğlu Destanının İzleri’ isimli yayında (yayının tam olarak künyesi: folk/ed. Derg, 2020; 26(1): 87-113), Köroğlu Destanı için Kırım Karay Türkleri arasında da kendisine yer edindiği ve Kırım Karay Türklerinin ‘Mecuma’ adını verdiği İbrani harfli matbu basımlı bir mecmuada Köroğlu’na ait halk şiirlerinin bulunduğu belirtilmiş. 2009’da ise Tülay Çulha tarafından kaleme alınan ‘Karayca Bir İnceleme: Sekirme Yoraları’ (Dil Araştırmaları Dergisi, 2009) isimli bilimsel araştırma makalesinde, Şayhan’ın da bahsettiği gibi ‘Mecuma’ adlı dergide Türk Halk Edebiyatı’nın önemli unsurlarından olan ‘Segir-nâme’lerin yer aldığı belirtilmektedir. Yine Muammer Ulutürk’ün 2018 yılında yayımlamış olduğu ‘Litvanya Trakai’da Yaşayan Günümüz Musevi Karay Türkleri ve Kültürel Mirasları’ (Turkish Studies, 13(9): 275-292) adlı makalesinde, tüm Türk boyları gibi, Karaylarda da düğünlerin önemli bir yer tuttuğu anlatılmakta. Ulutürk’ün bu konuda yazmış olduğu satırlar şu şekildedir: “Litvanya Karaylarının kenesa ismi verilen ibadethanelerinin dışında yaptıkları törene ‘kelişmek’ adı verilmektedir. Kelişmekten birkaç gün önce güveyin yakınlarından bir genç, akraba ve komşuları düğüne, ‘kiyovbe kelin yuvuz başuradurlar da toyğa koladılar’ (güveyle gelin önünüzde eğilerek sizleri düğünlerine davet ederler) diyerek davet eder. Kelişme başladıktan sonra Karayca ‘vakil’ adı verilen seçilmiş bir kişi güveye, ‘Negya bizni bere kolduy’ (Bizi buraya niye çağırdın?) diye sorar, güvey de ona ‘Bolma üstümya tanıhlar ki, ayrıhsı ettim katınlıhka ol boy kıznı’ (Bu kızı kendime eş seçtiğime şahit olmanız için) diye cevap verir. Merasim buna benzer konuşmalarla devam eder. Bundan sonra genç erkekler kendi aralarından düğünü yönetecek bir kişi seçerler ki buna ‘ataman’ denir. Gençlerden biri kısa bir düğün konuşması yapar, buna da ‘Ataman Saylamağı’ adı verilmektedir.” Ulutürk’ün aynı makalesinde ölü gömme geleneği için de şu tümceler dikkat çeker: “Bir kişi öldüğünde, mümkün olan en kısa sürede gömülmektedir. Trakai, Vilnius ve Panevėžys’de Karay mezarlıkları bulunmaktadır. Törene katılan topluluk, ölüyü tabutla mezara koyarken yakınları mezar başında otururlar. Bu sırada topluluğun yaşlı kimseleri mezmur okurlar. Ölünün aile yakınları mumlar yakarlar. Karaylar yüzleri güneye bakacak şekilde gömülürler. Cenaze töreni boyunca insanların diğer mezarları ziyaret etmelerine izin verilmez. Akrabalar ve arkadaşlar davet edilirse, konuklar cenaze evine geri dönerler. Ruhu için dualar bir kez daha burada okunur. Ölen kişinin evi, ölümünden sonra haftanın her günü, otuz gün sonra ve yılda bir kere ziyaret edilir.”
Sonuç olarak Avrupa’nın ortasında Gagavuzya’da nasıl Ortodoks Türkler varsa ve gerçekse, Karay Türkleri de bir o kadar gerçektir ve Yahudiliği kendilerince yaşamaktadırlar. Her şeyden önce bir kültür mirası olarak bu hikâyelerin geçtiği ve adetlerin devam ettiği cemaatleri daha çok mercek altına almak ve Kırım Yarımadası ile Litvanya taraflarına gitmek her geçen gün daha önem kazanmaktadır.