Futbolda ‘her 6 ayın sultanı’ olarak kabul edilen ara transfer dönemi fazlasıyla hareketli geçti. Borç içinde yüzen ve harcama limitleri kısıtlı olan güzide kulüplerimizin yine paraları havaya saçtığı, gelen ve giden oyuncu sayısının birbirine karıştığı, pansuman niteliğinde yapılan birkaçı bir kenara, ‘dostlar alışverişte görsün’ mantığıyla gerçekleştirilen transferler; geride bıraktığımız ocak ayını renklendirdi. Bu dönemin en çok konuşulan transferlerine Mesut Özil ve İrfan Can Kahveci ile Fenerbahçe imza atarken, Galatasaray ve Beşiktaş da imkânları ve ihtiyaçları çerçevesinde kadrolarını takviye etti.
En çok konuşulan takım ve transferle başlamak elzem. Avrupa’da ara transfer sezonunun belki de en flaş imzasını Mesut Özil attı. Böylesine kaliteli bir yıldızı yıllardır oynadığı -ancak konjonktürel şartlar nedeniyle formasına hasret kaldığı- Arsenal’den koparıp, Fenerbahçe’ye ve dolayısıyla ligimize kazandırabilmek çok çok büyük bir iş. Transfer ister sponsor desteğiyle, isterse de iş adamı maharetiyle gerçekleştirilmiş olsun; Mesut Özil gibi küresel çapta bir markanın yanımızda, yamacımızda olduğunu bilmek fazlasıyla sıra dışı. Ne var ki kariyeri boyunca halı gibi sahalarda kadife bileklerini konuşturan Mesut’un Anadolu’nun o ‘eşsiz’ bol tümsek ve çukurlu, zaman zaman balçığa dönen zeminlerinde yeteneğini ne oranda sergileyebileceği muamma... Fenerbahçe’nin bir diğer transferi İrfan Can Kahveci ise bugünden bakınca; güne değil yarına yatırım. Birçok alternatifin bulunduğu bölgede İrfan Can hünerleriyle şimdiden formanın en kuvvetli adayı gibi görünse de, yılsonunda yaşanabilecek muhtemel Ozan Tufan ve Sosa ayrılıkları hesaba katılarak yapılan bir fırsat transferi belki de... Macar stoper Szalai ise özellikle savunmadan oyun kurma becerisiyle önümüzdeki dönemde çok sık öveceğimiz bir profil olarak karşımıza çıkıyor. Osayi Samuel de enerjisi ve hızıyla rakip savunmaların başına bela olacağa benziyor.
Galatasaray her ne kadar ‘İrfan Can Kahveci’ kod adlı bilek güreşini Fenerbahçe’ye kaybetmiş olsa da; pragmatik ve ihtiyaca yönelik transferler gerçekleştirdi. Yıllanan ve yaşlanan kadroya dinamizm katmak isteyen Sarı-Kırmızılı kulüp, Onyekuru, Gedson Fernandes, Mohamed, Yedlin ve Halil Dervişoğlu transferleriyle yaş ortalamasını düşürüp, enerjisini yükseltti. UEFA ile imzalanan Finansal Fair-Play anlaşması nedeniyle gönlünden kopanı harcama lüksüne sahip olmayan Galatasaray bu nedenle beş yeni transferinden dördünü satın alma opsiyonuyla kiraladı. Son gün transfer olması sebebiyle İrfan Can Kahveci kadar gündemi meşgul etmeyen Gedson Fernandes, Avrupa futbolunun en önemli yıldız adaylarından biri. Süratinin yanına eklediği teknik becerileri ve duran top kullanmadaki yeteneğiyle ligin ikinci yarısının anahtar oyuncularından biri olabilir. 22 yaşındaki Portekizli orta saha oyuncusunun uzun vadede Galatasaray’da kalabileceğini düşünmek ise; an itibarıyla hayâl... Zira potansiyeli çok yüksek...
Beşiktaş ise iki yeni transferle kadrosunu güçlendirdi. Eski göz ağrısı Cenk Tosun’u 24 milyon sterlin karşılığında sattığı Everton kulübünden yarım sezonluğuna bedelsiz kiralayan Siyah-Beyazlılar, bu transferde önemli bir yönetim başarısı gösterdi. Cenk Tosun, hem Aboubakar ile daha önce birlikte oynadığı dönemde yakaladığı uyum, hem camiaya yabancı olmaması hem de hücum hattında opsiyonları çoğaltması gibi birkaç etken dikkate alındığında Beşiktaş’ın son yıllardaki en stratejik ve en doğru hamlesi sayılabilir. Cenk dışında bir de genç oyuncu takviyesi yaptı Beşiktaş. Eskişehirspor’dan 17 yaşındaki sağ bek Bilal Ceylan’ı kadrosuna katan kulüp, bu bölgede mola vermeden oynayan Rosier’ye nefes aldırmış olacak. Bilal de yaşına rağmen olgunlaşmaya müsait fiziği ve Sergen Yalçın gibi dokunduğuna değer katan bir teknik adam elinde gelişimiyle ilerleyen yıllarda bambaşka hayatlara, bambaşka ülkelere yelken açabilir.
Üç büyükler limitlerini bir hayli zorlayarak çok önemli transferler gerçekleştirip, taraftarlarının beklentilerini yukarı çekecek takviyeler yaptılar. Ancak bana kalırsa ara transfer döneminin yıldızı; iki genç adam var. Bunlardan biri, Süper Lig’in bir alt klasmanından Almanya’nın en köklü ve en başarılı kulüplerinden birine imza atan 18 yaşındaki Ali Akman. Bursaspor’dan Eintracht Frankfurt’a giderek, henüz yeni adım attığı profesyonel kariyerinin belki de en doğru kararını verdi... Hakeza Ozan Kabak. Galatasaray ile ilk maçına 18 yaşında çıkan, Almanya’daki futbol kariyerine 19’unda başlayan başarılı savunma oyuncusu, 21 yaşına 50 gün kala dünyanın en büyük kulüplerinden Liverpool’a transfer oldu. Evet bereketli topraklarda yaşıyoruz, yetişenleri tutamıyoruz elde, gönderiyoruz bir bir. Varsın olmasınlar yanımızda, kabartsınlar göğüslerimizi... Bizim zaten gönlümüz zengin, harcarız limitsizce, yeter ki dostlar alışverişte görsün.