“Renk evrende kendini bulmaya yarar” Gurmeet Chawla, Calico Tekstil Müzesi Müdürü*
Başarılı insanı başarısızdan ayıran en önemli özelliklerden biri de neydi? Baktığınızda, görüyordunuz başarılı insan fırsatlara odaklanıyordu. Başarısızlar ise engellere. Başarılı insan hayalinin heyecanından feyz alıyordu. Başarısızlar ise korkularından. Korku durduruyordu insanı, aşağı baktırıyordu, geriye götürüyordu. Heyecan ise yaratıcılığı kamçılıyordu.
***
Toktut. Toktut bir sosyal girişim. Boğaziçi Üniversitesi Kampüsünde yolları kesişen öğrenci ve mezunların bir araya gelerek başlattıkları bir sosyal girişim. Birçok işletmenin kapanmasına neden olurken açlık meselesinin giderek daha ciddi bir hal aldığı pandemi döneminde onlar, “askıda yemek pratiğini” dijital ortama taşımış ve Toktut sosyal girişimini başlatmışlar. Pandemi başladığından bu yana binlerce sıcak öğün dağıtılmış, çok sayıda çocuk ve yaşlının iyi beslenmesine katkı sağlanmış.
Ecording bir diğer sosyal girişim. Bu girişim de ülkemizin çeşitli üniversitelerinde okuyan yedi gencimizin başlattığı bir girişim. Sosyal medyada son günlerde hızlıca yayılan tanıtım videosunu izlemiş olabilirsiniz. Bilgisayar mühendisi 27 yaşındaki Mert, dört senedir küresel iklim krizine karşı çevre teknolojileri geliştiren bir sosyal girişim olan Ecording’te çalışıyor. Yedikleri ve taşıdıkları tohumlar sayesinde doğanın her bir köşesine yeşil bir iz bırakmayı başaran ve aynı zamanda doğayı sürdürülebilir kılan kuşlardan ilham alarak geliştirdikleri Ecodrone insansız hava araçları ile ulaşılması zor alanlara tohum topu atışları gerçekleştirerek sarp arazileri ağaçlandırmaya başlamışlar. Türkiye’de geliştirdikleri ve kırsal kesimde gelir sıkıntısı yaşayan kadınlarla işbirliği yaparak ürettikleri tohum topları içerisinde bulundurdukları kil, orman toprağı, mineral, toz gübre gibi maddeler sayesinde değişken hava şartlarından ve hayvanlardan korunarak daha kolay bir çimlenme sağlayan verimli bir ortam yaratıyor. Dünyanın iklim değişikliğini durdurabilmek için ihtiyacı olan 1,2 trilyon ağacı hızlıca yaratabilmek amacına katkıda bulunmak üzere Orman Bölge müdürlükleri ile koordineli çalışıyorlar. Geliştirdikleri bu sistemin geleneksel yöntemlere göre yüzde 330 daha az maliyetli olduğunu belirtiyorlar.
Ecording bir taraftan makro düzeyde bu çalışmaları yaparken geliştirmekte oldukları bir aplikasyonla da bireylerin dünya yararına görev yapma alışkanlıklarını da geliştirmeyi ve dönüştürmeyi hedefliyor.
Bu ikisi sadece bu haftayı düşünürken önüme gelen iki toplumsal faydalı önemli girişim. Bunlar gibi daha nicelerine imza atıyorlar gençlerimiz. Toplum için, dünya için, gelecek için.
Geleceği yaratmak için önce hayal etmek gerekiyor, önce bütünün yaşadığı sorunları görmek ve o sorunların içinde karanlığı aydınlığa çevirecek çözümleri ve yenilikleri hayal etmek, yaratıcılıkları beslemek ve çoğaltmak gerekiyor. Yaratıcılığı eyleme geçirmek gerekiyor sonra.
Bir taraftan mezunu olduğum Boğaziçi Üniversitesinde yaşananlar, diğer yanda on ay kadar önce başlatılmış ama son günlerde inanılmaz bir hızla (ben dahil) birçoğumuzun akın ettiği güncel sosyal mecra Clubhouse sesli iletişim uygulaması, kapalı mekanlar, açık parklar, sahiller, pandemi derken değişimin ve dönüşümün tam orta yerinde, aklıma takıldı: Biz dünyayı ne renk görüyorduk? Turuncudan pembeye, mordan yeşile, herkesin rengi de farklı idi, nedeni de.
Ama biri vardı ki, o gerçekten dünyayı gri görüyordu. Doğduğu günden itibaren renk körü idi ve gri renkten başka bir şey görmüyordu. Yıllar önce Ted konuşmasını dinlediğim Neil Harbisson’du o. Bu İspanyol doğumlu İngiliz genç o konuşmasında renklerin frekansını sese çeviren bir aparat ürettiğini anlatıyordu. Bedeninin bir parçası haline gelen bu aparatla belki bir siborga dönüşmüştü ama mesela müzede asılı Picasso tablosunu dinleyebiliyordu artık. Ya da bir Mozart bestesini renkleriyle görebiliyordu. Renk uyumu anlayışı bizimkinden çok farklı olsa bile, dünyayı beş duyumuzun ötesinde bambaşka bir açıdan değerlendirebiliyordu. Konuşmasının son sözünde “Belki de artık aplikasyonları telefonlarımıza değil, kendimize indirmeniz gerekmekte” diyerek dünyaya alışmış olduğumuzdan farklı pencerelerden bakmamızın yaratıcılığımızı körükleyeceğini hatırlatıyordu.
Merakları ve heyecanları gibi bakışları da ileri dönüktür gençlerin. Bizler de, kendi çocuklarımızdan korkmak yerine onların beceri ve yaratıcılıklarından feyz alabileceğimiz gün hep birlikte ileri bakacağız.
Meraklısına not: