Hayretle ekrana bakakaldım.
Hâlâ bakıyorum…
6 Ocak’tan bu yana takip ettiğim Trump’ın yargı süreci sonunu kestirdiğim bir şekilde neticelenmedi.
Ne beklediğime de tam emin değilim gerçi…
Vatana ihanet gibi ciddi bir suç ve milyonların gözü önünde tahrik edilmiş insanların saldırdığı başkent görüntüleri delil iken Trump sorumlu tutulur diye düşünüyordum.
Hedef gösterilen senato üyeleri, infaz sloganları, öldürülen polis memurları, nefret söylemleri gibi insanın kanını donduracak olayların ardından kanunların ülkesi Amerika’sı imajını zorlayan 6 Ocak felaketinin sorumlusu sorumlu tutulmadı…
Sadece bir grup isyankarın taşkınlık yaptığı bir olaydan çok öte bir gerçek var…
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, kanunî yollarla yapılmış bir seçimin sonuçlarını kabul etmeyip kendi yandaşlarını hükümeti devirmeye çağırdı! Seçim sonuçlarını medeni bir biçimde olgunlukla karşılayan, hain olarak fişlediği Başkan Yardımcısı Mike Pence’i hedef gösterdi. Bununla kalmayıp kalabalığa seslenirken “Senato binasına beraber yürüyeceğiz ve savaşacağız” dedi.
Senato önünde saldırganların Amerikan bayraklarının sopalarıyla ile emniyet güçlerine saldırmaları, ellerinde kelepçeler, silahlar, dar ağacı kurarken “Mike Pence’i asacağız” uğultularının ardından beyin hasarı olan, parmakları kopan, kemikleri kırılan, gözleri oyulan ve hayatından olan polis memurlarının görüntüleri bir aydır uykularıma giriyor.
Kalabalıklar suç işlemeye, hatta insanları hayatından etmeye davet edilmiş, cinayetler işlenmiş, insanlar yaralanmış, senato binası basılmış…
Planlanmış, işlenmiş hatta kaydedilmiş suçlar zinciri…
Amerikan hukuk/yargı sisteminin en hassas noktası olan ve bütün yapının mücadele ettiği tek adam iktidarı tehlikesinin vücut bulmasına müsaade etmez diye düşünürken 6 Ocak milat oldu.
Cumhuriyetçi veyahut Demokrat değildi hedefler…
Trump karşıtı herkesin tehdit olarak sayıldığı ve yok edilmesi gerektiği düşünülen bir ortam hazırlanmıştı. Öyle ki birçok Cumhuriyetçi senatör Trump’ı senato binası baskını esnasında arayıp “Adamlarını geri çek, hayatımız tehlikede!” dedikleri kayıtlar tüyleri diken diken ederken oylamanın sonucu kafaları karıştırdı…
Nasıl olur da kendi hayatlarını tehlikeye atmış adamı beraat ettirirler diye sormadan edemedim…
Hayretle bakakaldığımı ekran karşısında sorularımla baş başa kaldım…
İlk anlamadığım şey Trump’ın iki avukatı - Van der Veen ve Schoen’in - hazırladıkları ve senatoya sundukları ‘delil’ niteliği taşıyan deli saçması videolardı… Ağırlıklı olarak kadınların, siyahların ve demokratların hatta ve hatta Madonna’nın(!) bile mücadele etmekten bahiste bulundukları konuşmalar düzenlenmiş/kurgulanmış klipler izletildi. Ortodoks bir Yahudi olan Schoen’in argümanı beni hayrete düşürmedi desem yalan olur. Schoen, Trump’ın kullandığı mücadele ve savaş terimlerinin ifade özgürlüğü kapsamında tutulması gerektiğini ve bununla ilgili yargılanmasının kanunen mümkün olmadığını savundu. Madonna’nın bile dahil olduğu sunum Senato’da gülüşmelere sebep oldu.
Hakikaten gülünçtü…
Anayasanın birinci maddesi olan kişisel özgürlüklerin korunması kapsamında yer alan ifade özgürlüğünü de içeren fırkanın Madonna’ya bağlanması ardından konuyu getirdikleri nokta şu oldu: Trump artık bir sivil ve sivillerin ifade özgürlüğünün devlet tarafından korunması anayasal bir hak.
Fakat 6 Ocak’ta Senato baskını esnasında hâlâ görevde olan Trump nasıl sivil sayıldı ve durumdan haberdar olduğu halde insanların hayatını tehlikeye atmaktan kaçınmadığı gerçeği nasıl böyle çarpıtıldı ve sindirildi inanamadım.
Schoen gibi koyu bir Yahudi’nin antisemit örgütlerle olan yakın ilişkilerini bildiği Trump’ı müdafaa etmesi anlam veremediğim ve yadırgadığım başka bir durumdu.
Bir Yahudi olarak değil…
Makul bir insan olarak düşününce…
Hitler’in devleti devirme girişimi ardından tutuklanıp yargılandığı, beş yıl ceza alıp iyi halden dokuz ayda çıktığı, sonra insan olmaktan utandığımız kan kokan II. Dünya Savaşı’nı başlatması gerçeği yakın tarihin bir parçası iken Trump’ın beraatı ırkçılığın tehlikesinden ne kadar ders aldığımızı gösteriyor sanki…
Evet, beraat etti…
Fakat Cumhuriyetçilerden Mitch McConnell beraat oyu verdiği halde Trump’ın ileride yargılanabileceği suçları ve sorumlu tutulması gereken olayları teker teker sıralayarak yine kafaları karıştırdı. Suçlu olduğunu bildiği biri için yargı sürecinde beraat oyu kullandı fakat tekrar yargılanması için temelleri attı…
Donald Trump’ın 2024’te aday olmamasına çalışacaklarını ve partiden uzaklaştıracaklarının sinyallerini de verdi…
Bütün bu olağandışı kargaşa içinde anlam verebildiğim tek şey Twitter’in tavrı oldu. Senato beraat kararı verirken, sosyal mecra Twitter Trump’ı daimî men kararıyla cezalandırdı. 2024’te yine Başkan adayı olsa bile kullanamayacağı Twitter, 6 Ocak’ın hesabını kanunlardan evvel sormuşa benziyor…
Hukuktan adalet beklerken Twitter’da bulmak…
Hayat hakikaten sürprizlerle dolu!