Geçenlerde izlediğim bir filmde kadın kahramanın dudaklarından dökülen bu cümle beni çok etkiledi: “Herkesin bir kelimesi vardır.”
Düşündüm…
Hayata bir isim vermek gerekseydi, ona nasıl seslenirdim acaba? Bütün bildiklerim içinden bir sözcük seçmem lazım gelseydi, ne seçerdim? Umut güzel olabilirdi; ama sanki daha seçer seçmez umutsuzluğu çağrıştırıyor gibi geliyordu bana...
Vazgeçtim.
Sevgi mi olmalıydı acaba? O da yalnızlığı, çaresizliği ya da eli kolu bağlı kalmışlığı getirmiyor muydu yanında? Dostluk muydu peki? Dostlar şüphesiz çok değerliydiler; ama hayata bir isim vermek gerekse bu sözcük yetecek miydi hayatı anlatmaya, kendimi ifade etmeye? Zaten hayat aslında onlarla güzel değil miydi, alışılmışın dışında bir kelime seçmek gerekmez miydi?
Benim için neydi önemli olan?
Tek sözcükle konuşsam, ne demeliydim?
Para mı? Hayatı anlamlı kılan, onu zengin yaşamamızı sağlayan, her kapıyı açtığını düşündüğümüz kağıt parçası olabilir miydi seçilecek sözcük? Yoksa kariyer miydi, güç müydü, irade miydi, kararlılık mıydı? Hepsi bir yönünden tutmuyordu mu hayatı? Biri yoksa her şey eksik gelmiyordu mu tartıda?
Dil, garip bir bilmece ve ona kafa yormak zor iş... Konuştuğumuzu, onunla düşündüğümüzü, onunla yazdığımızı, onu bildiğimizi zannediyoruz; ama iş onu süzmeye gelince kendimize bir sözcük seçmeye gelince olmuyor işte!
Filmde kendi içsel yolculuğunu yapmaya çalışan ve bu yolda epey sancı çeken kadını düşünürken insan-ı kamil olmaya çalışmanın nasıl bir şey olduğunu hatırladım. Şimdi bu yazıyı yazarken yukarda yazdığım ve hayatın içinden seçilmeye aday gibi görünen tüm kelimelerin aslında bir tek gerçeğe bağlı olduklarını hissediyorum:
BEN!
Doğru sözcük bu olmalı...
Egolardan tamamen uzak; yalnızca her şeyin, her düşüncenin, her seçimin, her adımın, her başlangıcın, her kararın başı insanın kendisi değil midir?
Sevgiyi de sevgisizliği de, dostları, yalnızlıkları da, iradeyi de iradesizliği de, kariyer sahibi olmayı istemesi de bunu hiç düşünmemesi de hepsi ben dediğimiz kişiye bağlı değil mi?
Hayatın anlamı, önce insanın kendisi değil midir?
En büyük bağlılığımız kendimize değil midir?
Zevklerimiz renklerimiz, işlerimiz güçlerimiz, beğendiklerimiz, beğenmediklerimiz... Hepsi ben dediğimiz kişinin başının altından çıkmaz mı?
İnanç da bizde gizli, inançsızlık da. Karar da kararsızlık da... Sevgi de sevgisiz yaşamayı seçmek de... Yürümek de durmak da...
Ne yapacaksak ben’den yola çıkarak yapıyoruz.
O zaman hayatın içinden seçilecek en doğru kelime benim için, ben.
Ne olursa olsun ondan vazgeçmem, ona güvenirim, onun seçimlerine saygı duyarım, onu dinlerim, onun sevdiklerini severim, hiçbirinden, hiç kimsesinden vazgeçmem, başarılarını alkışlarım, yanlışlıklarını eleştiririm. Onu ezdirmem, onun değerini bilirim. Ona hayatın içinde en güzel, en özel yeri veririm.
Çünkü ben’i severim.
Kendi ben’im, beni yalnız bırakmaz.
Benden içeri olan taraftır, en değerlim…
Hayat için tek kelimeyi seçmek zor...
Sizin için hayat hangi kelimenin altında saklı?
Siz hangi kelimeyi seçerdiniz?
Belki de kelime sen’dir, kim bilir?