Kıbrıs'ta Direniş ve Dr. Burhan Nalbantoğlu

Umut UZER Köşe Yazısı
24 Şubat 2021 Çarşamba

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başkenti Lefkoşa’yı ziyaret edenler Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesini göreceklerdir. Peki ama kimdir bu Dr. Nalbantoğlu? Kıbrıs Türk tarihinin önemli liderleri olarak Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş’ı çoğumuz belki biliriz ama Nalbantoğlu’nu tanıyanlar muhtemelen çok daha azdır.

Kuzey Kıbrıslı iki gazeteci olan Özgül Gürkut ve Damla Soyalp tarafından yazılmış Yarım Kalmış Bir Yaşam: Dr. Burhan Nalbantoğlu adlı kitap Kıbrıs Türklüğü için önemli bir şahsiyet olan Nalbantoğlu’nu tanımak için bize önemli bir fırsat veriyor. 1925 yılında Mağusa’da (bu şehre Türkiye’de daha çok Magosa deniyor) doğan geleceğin doktoru, Kıbrıs tarihinde önce hekim, daha sonra direnişçi ve en sonunda siyasetçi olarak önemli bir rol oynadı. Özellikle direnişin efsanevi yeraltı örgütü olan TMT’yi (Türk Mukavemet Teşkilatı) 1957 yılında Denktaş ile beraber kuran Nalbantoğlu, Rum saldırılarına karşı Türk toplumunu teşkilatlandırdı. Daha sonra Türkiye’den gönderilen subaylar bu teşkilatta yer alsa da Kıbrıslı direnişçiler ve tabi Dr. Nalbantoğlu, Kıbrıs Türk toplumunu korumak için cansiperane mücadele ettiler.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu ve kulak burun boğaz uzmanı Nalbantoğlu, toplumunu kollamak için sağladığı önemli başarılardan birisini, Mağusa’nın Baykal mahallesindeki Türklerin şehrin Suriçi semtine, kazılmasına önayak olduğu bir tünelden gizlice kaçmalarını sağlayarak gerçekleştirdi. Nitekim bu mahalle daha sonra Rumlar tarafından talan edildi.

Bir başka önemli başarısı ise daha sonra kendi adının verileceği hastanenin kurulmasındaki katkıları. Zamanın Türkiye Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil ve diğer yetkililer ile görüşüp gerekli finansmanı sağlamakla kalmayıp, o dönemde sağlık bakanı olarak görev yapmasına rağmen, bir işçi gibi tuğla taşıyarak hastanenin kurulmasına destek oldu. Diğer bir deyişle, Dr. Nalbantoğlu, Kıbrıs Türk toplumunun varoluş mücadelesinde doktor, savaşçı, emekçi ve siyasetçi olarak ciddi çabalar gösterip, kendisine verilen her görevi eksiksiz olarak yerine getirmiştir.

Öbür taraftan Kıbrıs’ta oluşmakta olan Türk devletinin kurumsallaşması açısından adadaki mukavemet tarihinin sonra erdiğini itiraf etmekten de çekinmedi. Diğer bir deyişle Kıbrıslı Rumlara ve Yunanistan’a karşı yapılan silahlı mücadelenin sona erdiğini, dolayısıyla artık meşru devlet kurumlarının demokrasi ve hukuk devleti prensipleri çerçevesinde işlemesi gerektiğini vurguladı.  

Daha sonraki dönemde Rauf Denktaş ile yaşadığı anlaşmazlıklar sebebiyle muhalefete geçen Nalbantoğlu, 1976 yılında Toplumcu Kurtuluş Partisinin kurucuları arasında yer aldı. Aslında Denktaş ile eskiye dayanan bir sorunları vardı, şöyle ki Denktaş’ın oğlunun bademcik ameliyatını yapan Dr. Nalbantoğlu komplikasyonları engelleyemedi ve çocuk ameliyat esnasında öldü. Bu konuda ilk önce doktoru suçlamayan Denktaş’ın, sonraki zamanlarda Nalbantoğlu’na karşı hissettiği olumsuz duygular zaman zaman nüksetti. Tabii bu son derece normal bir tepkiydi. Ancak gene Kıbrıs siyasetinin bu iki devi uzun yıllar işbirliği yapmaya devam etti. Nitekim Dr. Nalbantoğlu’nun 1980 yılındaki vefatından sonra Lefkoşa’daki hastaneye onun adının verilmesini ilk olarak Denktaş teklif etti.

Özgül Gürkut ve Damla Soyalp’ın akıcı kitabını okurken zaman zaman heyecanlanıyor, bazen de hüzünleniyorsunuz. Sadece bir biyografi olmanın çok ötesine geçen bu çalışmada Kıbrıs tarihini birincil kaynaklardan öğrenme imkânı bulabiliyorsunuz. Ayrıca, Kıbrıs Türk liderliğini inceleyince çoğunun hekim veya hukukçu olduklarını da ilgiyle keşfedebiliyorsunuz. Sonuç olarak son derece idealist, vatansever ve toplumcu bir şahsiyet olan Dr. Burhan Nalbantoğlu hakkındaki bu kitabın metnine dayanarak bir belgesel çekilmesinin son derece ilginç olacağını vurgulamadan geçemeyeceğim. Umarım ki bir yönetmen böyle bir çalışmayı başlatır.        

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün