Önyargının zincirlerine ait bir kavram, ‘ya öyle ya böyle.’ Devamında ‘bu böyleyse, demek şu şöyledir’ türünden kelime oyunlarının bizi durdurmasına izin verdiğimiz sürecin adı mantık. Her türlüsünden türetmek, analizler yapmak mümkün.
Kimse içindeki salt sessizlikten bir çıtırtı duymazken bu aşamada akıl da suskun.
Farkını şöyle anlatayım; akıl sizin belirlediğiniz bir yol ise mantık ise önünüze çıkan taşlar, bazen çıkmaz sokaklar ve daldığınız bu karmaşayı birbiriyle kıyaslarken kendinizi de onunla düğümlemek.
O yüzden özellikle siyaset sahnesinde derinleşen kutuplaşma, kılavuzu mantık olunca ilerleyemiyor. Kimileriniz “Olur mu öyle şey akıl var mantık var!” diyebilir… Doğrusu bu değil, tam tersi içinden çıkılmaz tanımı bu.
Mantık ilkesi, “Bir şey ne ise odur” ifadesinde mana bulur. Oysa 2020 göstermeye başladı ki hiçbir şey tam olarak ne ise o kalmadı.
Tıpkı bizim her alanda yapmaya çalışarak kendimizi o tanımlara ve önyargılara hapsetmemiz gibi. Dünyada mantık aramak, mantığın izini sürmek lineer anlayışı takip etmektir. Yani maskülen dünyanın, eril yargılarına sarılmak. Bunu feminist bir dilden yazıyor değilim. Aksine mantığın kendisinin zaten düz ve eril olduğunu belirtiyorum. Köşeli, kıyasa dayalı, manayı yitiren ve evet batıya refere eden, sonuç odaklı. Evet, bazen çok işe yarayabilir, evet kısa vadelidir. Fakat iç içe geçen başka hikâyeler, aklın izini sürdüğü özgün yolu ve onu saran başka serüvenler hiç mantıklı değildir. Hakikat anlam bulur fakat mantık aramaz.
Mantık sadece tekrar etmektir ve tekrar ettirir. Düşündüğümüzü sandığımız şeylerin arasına iter bizi. Bunu da siyah ve beyaz arasında bir o yana bir bu yana savrularak izleriz.
O vesile sadece mantık penceresine açtığımız gözlerimiz bize bildiklerimizden daha fazlasını veremez.
Etrafıma kulak verdiğimde çoğu kişi ezber cümleler kuruyor. Sanki birileri onları yapıştırmış gibi sürekli aynı şeyleri tekrar ediyorlar. Çoğu konuda böyle.
Mantık tam olarak bu işte. Virüs gibi sarıyor herkesi. “Bu kadar mantıksızlık arasında mı?” diyor olabilirsiniz lakin başkalarının mantığı da, sizin mantıksız bulduğunuz her ne ise o!
Çünkü konuya mantık çerçevesinden baktıkça dinlemek, anlamak, uzlaşmak mümkün değil. Mantık kutupların diyarıdır selamı da kimselere getirmez. Aklını kuşatırken kimsenin başını okşamaz. Sinsi bir virüs gibi sarar düşüncenin çeperlerini. Kalıplarını tutuşturur diline. Her şey için olması gereken bir hali vardır çünkü. Onun dışındaki ya öteki olur ya beriki.
Ne fark eder ki? Öteki olduğun düzende diğeri olsan ne olur olmasan ne olur? Zaten eninde sonunda onu da olursun.
Sokaktaki insan bu yüzden hastalanıyor. Bu yüzden kendisini kapana kısılmış hissediyor. Bu yüzden etrafına örülen mantık duvarlarını ya göremiyor ya da aşamıyor.
Yüzü gözü kıyastan kavrulmuş yara bere içinde…
Mantık hapishanesine demirlemiş bir gemi, içinde ahir ömrünü müebbete değişmiş yolcularıyla. Gözyaşları soluyor.
Siyaset bu yüzden tıkanıyor. Çoğunluk düğümü ilmik ilmik mantığın yakasına tutunuyor. Başıboş gezen mantık, varoluşa aldırmıyor; bir öyle bir böyle nerede yuva yaparsa oraya kuruluyor. Dillerce ortalara dökülüyor. Toplumun muhassalası gibi bayrağını dikiyor mantık; “Ya öyle ya böyle” diyerek kendini göndere çekiyor.
“Önce söz vardı” diyenlerden sözü çekip alıyor. Üstüne kendini katıyor anlamı karanlığa itiyor mantık. Böyle bir dünya büyütüyor. Kutuplu, gamzesiz, dümdüz üstelik yavan…
Pusulası elbette güvenden çok uzakta seyreyliyor.