Dr. Gökhan Çankara, internet üzerinden yayınlanan 27 Şubat 2021 tarihli, Independent Türkçe haber sitesinde ‘Türkiyeli Yahudilerle Konuşmak’ dizisinin beşincisini gerçekleştirdi. Bu kez başlık ‘Bilgelik ve Liderlik Arasında Bir İstanbul Yahudi’si; Moris Levi’ idi.
Türk Yahudi Toplumunu anlatmak amacıyla yapılan söyleşiyi değerli kılan, Dr. Çankara’nın çok düze “Bize kendinizi tanıtarak başlayabilir misiniz?” (…) “Bana büyükbabamın ismini verdiler. Sefaradlarda ilk erkek çocuğa, babanın babasının, ikinci erkek çocuğa annenin babasının adı verilir. Babamın babasının ismi Mois idi. Bana dönemin gözde isimlerinden Moris ismini koydular. Yer yerinden oynadı. Büyükannem babama ve bilhassa da anneme darıldı.” (…) “Kendi oğluma babamın ismini vermedim, o da hiç üzerinde durmadı (…)”
***
Moris Levi’nin isimlerle ilgili anlatısı gelenekselden günümüze doğru bir zaman yolculuğuna çıkmama neden oldu. Çoğu konuda olduğu gibi, isimler de zamanın ruhuna göre değişim gösterir.
Toplumumuzda Avram, Nesim, Fortüne, Mazalto gibi, torunlara birebir verilen isimler yavaş yavaş sadece baş harflerle yer değiştirdi. Avram-Albert, Mazalto-Meyzi oldu. Çocuklar bir nebze de olsa, ağır bir yükün altından kalkmışçasına hafifledi. Ardından baş harf geleneği, Türkçeleştirilmiş isimlerle bütünleşti. Sara-Serra, Albert-Alp oldu.
Ama her dönemde aile/yakın akrabaların sevgi göstergesi olarak ilave ettikleri, ‘iko-ika’ takısı hep kullanıldı. Raşelika, İziko, Selinika, Nedimiko gibi…
Söz konusu takılar, bazen mizaha dönüştü; Burak-Burakito, Fey-Feyika gibi…
Derken, ‘batılılaşma’ süreci ile çoğunluk, baş harflerden de vazgeçti. Artık; Mia, Pia, Kayla ve Leo, Roy, Miro ile yeni bir çağ başladı. Buna paralel olarak daha ziyade Judeo-Espanyol diline yakın olan ‘ika, iko’ takıları yerini ‘oş, uş’ gibi Avrupai eklere bıraktı. Maya-Mayuş, Pia-Piyuş, İlan-İlanuş sesleri oyun alanlarında duyulmaya başlandı.
***
2020’lere gelince…
Çocukların artık ‘ika, oş’ gibi takılara gereksinimleri kalmalı. Onlar doğdukları andan beri şahsiyetli bireyler olarak yetiştiriliyor. Üç yaşına kadar çikolata/şeker ve iPad/TV ile tanışmayan, haftanın birkaç günü yoga, drama gibi etkinliklere katılıp, ne istediğini bilen bir neslin çocukları onlar…
Doğal olarak bilinç farklılaşıyor. Bunlar da şimdinin doğruları.
Globalleşen dünya ile iş dünyası da şekil değiştirdi. Koşullar gereği farklı ülkelerde çalışmak artık sık rastlanan bir yaşam tarzı haline geldi.
Yeni bir akım da olsa genç ebeveynler çocuklarına uluslararası geçerliliği olan isimler koymayı yeğliyorlar. Olivia, Alissa, Nicole, Vanessa, Luca, Jül, Gad ve benzerleri gibi…
***
En son ne zaman diskoteğe gittiniz?
Gençler bir yılı aşkın süredir, COVID-19 ortaya çıkıp kapalı mekânlar yasaklandığından beri gidemedi.
Orta yaş ise şimdilik unuttuğumuz, ileride daha küçük çapta yapılmasını dilediğim düğün Bar/Bat Mitzva gibi kutlamalarda, yüksek frekanslı müziğe dayanamadıklarından pastanın gelmesiyle soluğu dışarıda alıyorlar. Dolayısıyla, diskotek kavramı onlar için zaten çok önceden kapanan bir konuydu.
Neye niyet, neye kısmet?
Geçtiğimiz cumartesi, Alef, ‘ClubX online’ başlıklı bir ‘party’ düzenledi. Her tür müziğin olduğu, her yaş kesiminin merakla beklediği gece hayli ilgi gördü. Evlerinde dans eden çiftlerin ekrana yansıyan görüntüleri ayrı bir neşe kaynağıydı. Partinin hazırlanmasında emeği geçen büyük bir gönüllü ordusu var. DJ’ler ise ayrı bir gurur kaynağımızdı. İzleyenler için keyifli bir organizasyon olduğu kadar, Alef’in toplumun başka kurumlarına destek çıkması, Purim’in en büyük mitsvası oldu.