Bu hafta Evrenin Sırları köşesini 8 Mart Kadınlar Günü ve kadınların elde etmek için yıllarca uğraştığı kadın haplarına ayırdım. Yazım hatası yok, hak değil hap…
Doğum kontrol haplarının 1960’taki icadıyla, kadınların 35 yıllık doğurgan yıllarında olur da ne zaman ve ne sıklıkta hamile kalacaklarının nihai kararı tamamen kadının eline geçti. Hiçbir koruma yöntemi kullanmayan bir kadın bu sürede 15 hamilelik geçirebilir. Bu icadı gerçek kılanlar başta bu idealin beyni olan reformist ruhlu hemşire Margaret Sanger ve sonra girişimci ruhlu MIT biyoloji mezunu kocadan mirasçı Katherine McCormick’ti. Bu iki kadın siyasi arenada mücadele ederken bilim tarafında ise endokrinolog Gregory Pincus ve jinekolog John Rock tarih yazıyordu.
Bu dörtlünün bin bir takla atarak FDA’ya, gebeliği önleyici bir ilacı nasıl onaylattıklarının hikâyesi filmlere konu olacak cinsten. Kabul edilmeli ki hasta olmayan insanlara ilaç içtirmek, üstelik her gün, kulağa pek tekin gelmiyor.
Hikâyenin başına saralım: Çok eski zamanlarda bile hamileliğin önlenmesi adına erkeklerin geri çekilme (coitus interruptus) yöntemini kullandıklarını biliyoruz. Tevrat’ta bile ‘tohumlarını yere döktü’ ibaresi geçer. Hoş, bunu yapan Onan’ın Tanrı tarafından günah işlediği için öldürüldüğü yazar. Demek ki hikâyenin başına dönmesek daha iyiydi.
Biz 1900’lerin ortasına saralım. Bu zamana kadar en yaygın ve tamamen erkeklerin kontrolünde olan prezervatif kullanımı ve geri çekilme ile, daha az yaygın olan spiral, adet döngüsüne göre takvim yöntemi, enjeksiyonlar ve diyafram gibi gebelik önleyici metotlar kullanılıyordu. Fakat aile planlamasında çığır açılması için sahneye Margaret’ın girmesi gerekiyordu; 22 yıl içinde annesinin 18 hamileliğinden hayatta kalabilen 11 çocuğunun altıncısı. Rakamlar dehşete mi düşürdü? O halde ‘doğum kontrol’ terimini bulan Margaret’ın motivasyonunu anlamışsınızdır.
Margaret ile kadınlara oy hakkı için savaşan Katherine’nin dostluğu 1917’lere dayanıyordu. Avrupa’dan ABD’ye, beş yıl boyunca pahalı kıyafetler içine gizlediği diyaframları kaçıran Katherine doğum kontrol hapı projesi için ölümüne kadar 14 yıl boyunca, 2 milyon dolar harcayacaktı.
Margaret, tavşanlarla tüp bebek deneyleri yaptığı için ve daha önemlisi 1934’te bunu başardığı için adı Frenkeştayn’a çıkan dahi biyolog Pincus’u buldu. Pincus Yahudi Rus göçmeni bir aileden geliyordu ve üreme konusunda zamanının çok ilerisindeydi. Aldous Huxley'nin distopik romanı Cesur Yeni Dünya insanları etkisine almıştı ve herkes Pincus’un yarattığı ‘test tüpünde doğan babasız bebekler’ konusunda irkilmişti. Harvard kötü namından dolayı Pincus’u öğretim kadrosundan çıkardı. Margaret, kaybedecek bir şeyi olmayan bu adamı, 1951’de gebeliği önleyici hap icat etmesi için ikna etti.
Seks yaparken hamile kalmamanın en garanti yolu hamileyken seks yapmaktır. Pincus gebelik ve süt verme sırasında salgılanan progesteron ve östrojeni tavşanlara verdiğinde bünyeleri hamile olduklarını sanıp yumurtlamayı durduruyordu. Peki, insanların bedeni de bu yolla kandırılabilir miydi? Bunun için klinik deney yapılmalıydı. Hangi kadın buna razı olurdu ki? Şok edici bir şekilde kadınlar bu deneyin parçası olmak için sıraya gireceklerdi fakat önce hikâyemizin dördüncü karakterini tanıyalım. Jinekologların hepsi mi karizmatik olur savını destekleyen jinekolog John Rock, alanında çok saygı görüyordu. Kendisi Katolik’ti.
Onan’ı hatırlıyor musunuz? En azından bu talihsiz adamın adı işlediği günaha verildi. Kilisenin ‘onanizma’yı reddettiği bir çağda Rock evli çiftlere takvim yöntemini kullanarak hamile kalınmadan seksten zevk alınabileceğini salık veriyordu. Hatta metodu öğretmek için muayenehanesinin karşısında açtığı kliniğe henüz bekar olanları da kabul ediyordu. Rock’ın adı ‘ahlak tecavüzcüsü’ne çıkmıştı.
Rock’a gidenler hamile kalamayan çiftlerdi. Rock kısırlık şikâyeti olan bu kadınların adet döngülerinde düzensizlik olduğunu görüyordu. Hastalarından tesadüfen hamile kalmayı başaranlar olunca Rock, bu kadınların sonradan adetlerinin düzene girdiğini fark etmişti. O zaman hamilelikte salgılanan progesteron ve östrojenin adet düzenleyici olarak kullanılabileceğini ve kadınlara ‘sahte hamilelik’ yaşatarak sonrasında düzene giren üreme sistemleri sayesinde hamile kalmalarını sağlayabileceğini düşündü. 1950’de 80 kadın hemen hormonları denemek için gönüllü oldu. İyi haber 13 kadının hormonları kullanmayı bırakır bırakmaz hamile kalmalarıydı. Daha iyi ve Pincus’u ilgilendiren haber ise hiçbir kadının ölmemiş olmasıydı. Pincus bu tedavinin beklenen yan etkisi ile ilgileniyordu. Yani bu hormonların (tam da beklediği gibi) alındığı sürece gebeliği önlemesiyle.
Pincus denkleme çok şık bir çözüm getirdi. Kadınlar bu hormonu ayın beş günü almayı keserse, hormonları normale döner ve kadınlar arzu edilen düzenli adetlerini görürdü. Buluş devrim niteliğindeydi. Takvim metodunun bilimsel hali gibi.
Artık tek yapılması gereken bu hormonları herkesin erişebileceği hap şekline getirmekti. Normalde bir gram progesteronu hayvanların yumurtalıklarından elde etmek çok pahalıydı. Örneğin 80 bin domuzdan 12 mg hormon elde edilebiliyordu. Neyse ki Meksika’da yetişen tatlı patateslerin ihtiva ettiği diosgeninden bu üreme hormonları 1951’de Carl Djerassi tarafından laboratuvarda üretilebilmişti. 1956’ya gelindiğinde Pincus ve Rock sonunda hapı üretmeyi başardı. Doğum kontrol karşıtı yasalar olmayan Puerto Rico ve Haiti’de yüzlerce kadın deneme için sıraya girdi. 1957’de FDA hapın sadece adet düzenleyici olarak piyasaya sürülmesine izin verdi. Ne hikmetse tam da o yıl ABD’de milyonlarca kadının düzensiz adet gördüğü gözler önüne serilecekti. 1960’da FDA duruma daha fazla gözlerini kapatmayacağını anlayarak ilaca doğum kontrol hapı olarak onay verdi. 1965’te hap, artık ülkede en çok kullanılan doğum kontrol yöntemiydi.
Yasadışı bir şekilde doğum kontrol kliniği açmaktan hapis yattığı 1915’ten başlayarak hayatının 50 yılını kadının üreme hakkını eline alması için mücadeleyle geçiren Margaret Sanger, hapı bir kadın hareketine dönüştürdü. ABD Yüksek Mahkemesi 1972’de bekar kadınların hapı kullanmasına izin verdi. Hap, seks ve doğum yapmayı birbirinden ayıran 60’ların cinsel devrimini destekleyen en büyük unsur oldu. Ama en önemlisi kadınlar hapı yutunca yüksek eğitim olsun, kariyer olsun ya da aile kurmak olsun kendi geleceklerini şekillendirme konusunda artık özgürleşti.