Şimdi siz bu satırları okurken 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün üzerinden sadece birkaç gün geçmiş olacak. Bu konu üzerine nice değerli yazarlarımızın ve geniş toplum yazarlarının köşelerinde yer verdiklerini, sivil toplum kuruluşlarının çeşitli etkinlikler düzenlediklerini görüyoruz.
Ancak pek çoğumuzun kabul ettiği gibi kadını hatırlamak sadece bir güne özgü olmamalı. Neden mi? Çünkü onlar sadece tek bir gün olarak var olmuyorlar, yaşamları boyunca mücadele ediyorlar, birden fazla maskeyi aynı anda yüzlerine yerleştiriyorlar. Görevlerini hep bir şekilde yapmaya çalışıyorlar. Bir şey isterken imkânlarını genişletmeye, gezerken öğrenmeye çalışıyorlar. Eş zamanlı anne, doktor, mühendis, öğretmen, hemşire, sporcu ve yönetmen oluyorlar. Kendi hayatlarının filmini yönetiyorlar. Tüm bu işleri yaparken sadece bir gün yapmıyorlar tüm yaşamları boyunca kendi çeperlerinde dönerek mücadele ediyorlar.
Kadın sadece giyim ve kuşamıyla yargılanmadan, kahkahalarıyla eleştirilmeden, çağ dışı ayıp sözlerle donatılmadan var olmak istiyor. İşte bu yüzdendir ki bu sözleri kullananları hep ayıplıyor.
İş dünyasında sadece kadın olduğu için ayrımcılık yapmadan, maaşını ona göre belirleyen yöneticilerle pazarlık yapmadan hak ettiği gerçek emeğin karşılığını almak istiyor.
Evinde ise aynı hayatı paylaşırken ‘ortak’ olmak istiyor. Her sorumluluğu eşit olarak yerine getirebilmek için. Hem evin işini hem çocukların eğitim yaşamını en üst seviyede takip eden, aynı zamanda da çalışan kadın beraber yürümek istiyor bu yolda. Maalesef halen bugün dünyanın birçok yerinde ve hanesinde kadına el kaldırmış veya buna yeltenmiş ya da söz ile taciz etmiş, değersizleştirmiş olanlar var. İşte tüm bu yaşananlar kadınlara biraz hüzün ve yüzlerinde bolca çizgiler bırakıyor. Yaşanmışlıklardan ibaret hepsi…
Dünya kadınlar için bu kadar adaletsizken halen onlar mücadele veriyorlar. Tüm bunlara sessiz kalmamış buna bir son verebilmek için sesini yükseltmekten korkmayan kadınlar var. Her zaman ve her yerde.
Beni çok etkileyen bir resmi sizlerle paylaşmak istiyorum. Eserin sahibi oğlumun sanat öğretmeni Serap Can. Kendisi gelecek yıllarda daha da büyük işlere imza atacak gibi.
Resimde şık ve farklı giyinmiş bir bireyin kafasındaki renkli dünyaya götürüyor bizi. Peki, bu sorumluluk dolu renkli dünya bir kadın eşliğinde daha huzurlu bir şekil almıyor mu? Dışarıdan bakıldığında net duruşunu yüzündeki farklı renklerle anlatılan sorumlulukları kaplar. Tıpkı bir ağacın dalları gibi yapılacak onca iş arasında kendini bulur. Açık renkler iyimserlik daha koyu olanlar ise biraz daha mücadele gerektirecek alanlardır. Ancak kafa bölümüne bakıldığında tamamen bir aydınlanma rahatlama görülebiliyor. Tıpkı her gün kadının yerine getirmesi beklenen görevler gibi. Akşam ise kafasını yastığına huzur ile koymak için. Ben bu resmi yorumlarken hep böyle düşündüm.
Çok renkli bir dünyada zarif, naif, kibar, kendinden emin, akıllı, mütevazı daha birçok sıfata sahip kadınlara yönelik bir çizim diye algıladım.
Dünyada örnek alınacak birçok kadın var. Bize düşünceleriyle, sözleriyle, yürekleriyle ve ortaya koydukları eserlerle ilham verenler. Eğer etrafımıza bir kez daha bakabilirsek onları duyabilmenin hiç de zor olmadığını fark edebiliriz. Bu kahraman kadınlar en iyi rol modellerdir, zira onlar sadece görmeyi ve duymayı bileni bir kez daha düşündürüp, olgunlaştırırlar.